Bilim Kuran'la ÇelişmezBilimsel DüzenKuran MucizeleriPeygamber

221# Kuran’a inanmak için 100 sebep! Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap!

Bu yazıda Kuran’a inanmak için sebeplerimizden 100 adetini ortaya koyacağız. Aynı zamanda Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına da cevap mahiyetinde olacaktır.

İLK YİRMİ

  1. Kuran’ın bilimsel hataları iddiaları Kuran’ı ve bilimi veya her ikisinden birini yeterince bilmeyen veya yarım yamalak bilen kişilerin uydurduğu nesnel olmayan iddialardır. Kur’an’ın hiçbir ayeti bilimle çelişmez. Oysa 1400 sene önce bir insan tarafından yazılan ve evrenin çok sayıda bilimsel olayından haber veren herhangi bir kitap bugün yüzlerce bilimsel çelişki gösterirdi. Bilimle çeliştiği iddia edilen ayetlerin hepsinin gerçek manalarının bilimsel birer mucize barındırdığı bilimveyaratilisagaci.com sitesinde bilimsel kaynaklarıyla iyice açıklanmıştır.
  2. Kur’an göğüslerdeki kalplerin düşünce üzerinde bir rolü olduğundan bahsediyor. Son on yılda yapılan çok sayıda bilimsel araştırmaya göre, insan beyni düşünmeye başlamadan önce kalpten gelen sinyaller beyni yönlendiriyor. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 44 numaralı yazıdır.
  3. Kur’an dağlar için hem “kazık” derken, hem de “hareketliler” der. O günün insanına mantıklı gelmeyecek bu ifadenin altında yatan gerçeklik ancak modern bilimle anlaşılabildi. Bilim diyor ki dağlar kökleriyle birer kazıktır, ama kıtalar sürüklendiği için hiçbir dağ aynı yerinde kalmaz. Hiçbir dağ geçmişte aynı noktada değildi. Bulutlar gibi sürüklenir demesi de kıtaların sürüklenmesi için tam uyan bir örnek. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 65 numaralı yazıdır.
  4. Kur’an insanın bel ile kaburgalar arasında bulunan ve fışkırarak atılan bir sudan yaratıldığını söyler. Modern bilim ise kadınların karın boşluğunda bulunan ovaryum sıvısının fışkırarak rahime atılmasıyla insanın oluşumunun başladığını bildiriyor. Hatta fışkırma olmasa dış gebelik olurdu. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 4 numaralı yazıdır.
  5. Kur’an denizlerin birbirine karışmadığı alanlar olduğunu bildiriyor ve Alaska körfezinde ve Baltık denizinde böyle yerler bulundu. Yine kuzey kutbunda denizin üst kısmı tatlı sudur, 50 metre derinlikten sonra tuzlu su başlar. Yani üst deniz tatlı su, alt deniz ise tuzlu sudur. Kur’an, bilimin haloklin ve termoklin bariyerler olarak adlandırdığı bu gerçeği 1450 yıl önce haber verdi. Detaylı yazı bilimveyaratilisagaci.com sitesinde 9 numaralı yazıdır.
  6. Kur’an derki yerin sizi sarsmaması için dağlar koyuldu. Bilim ise der ki yer kabuğu izostatik denge içerisindedir ve bu izostatik dengeyi dağlar sağlar. İzostatik denge olmasa idi yer kabuğu istikrarsız ve sürekli büyük depremlerle sallanan bir yer olurdu. Dağlar yerin izostatik dengeye kavuşması için gerekli yerlerde sürekli yükselir. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 35 numaralı yazıdır.
  7. Kur’an Dünya’nın bir beşik olduğunu söyler. Beşiğin özelliği bir merkeze çekim kuvvetiyle bağlanan bir sepetin ortadaki bağlanılan nesneye dairesel olarak dönmesidir. Modern bilim de Dünya’nın tıpkı bir beşik gibi ortada bulunan bir güneşe kütleçekim ile bağlı olduğunu ve etrafında dairesel hareket çizdiğini göstermiştir. Kur’an’ın beşik benzetmesi Güneş merkezli model için çok iyi bir benzetmedir. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 23 numaralı yazıdır.
  8. Kur’an göğü çökmekten koruruz diyor. Atmosferimiz açısından; modern bilim yerçekimimizin fazla olması halinde atmosferin yere çökeceğini bildiriyor. Evren açısından ise, eğer evrenimizde karanlık madde olmasa idi bütün evren birbiri üstüne çökerdi diye bildiriyor. Hem atmosferin hem tüm evrenin çökmekten korunması gerçeği muhteşem ifade edilmiş. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 56 numaralı yazıdır.
  9. Kur’an yerin ve göklerin ilk başta bitişik olduğunu sonra ayrıldığını açıklıyor. Modern bilim ise atmosferdeki bütün gazların yerden ayrılıp atmosferi oluşturduğunu bildiriyor. Yerle göğün ayrılmasının evrene bakan yönü ise tüm evren ilk başta birleşikti ve big-bang patlaması ile ayrıldı. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 56 numaralı yazıdır.
  10. Kur’an göğün ilk halinin duman olduğunu bildirmiştir. Bilim ise Dünya’nın ilk oluşum aşamasında volkan bacalarından çıkan dumanla tüm atmosferin kaplı olduğunu bildirir. Kur’an hep çok riskli konulardan konuştuğu halde hiç hata yapmaz. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 56 numaralı yazıdır.
  11. Kur’an, göğün kitap sayfalarının dürüldüğü gibi dürüleceğini açıklamıştır. Burada evrenin kıyameti söz konusudur. Bilim de bugün evrenin şeklinin kâğıt gibi düz olduğunu açıklamıştır. Yanlış duymadınız kâğıt gibi düz. Kur’an evrenin şeklini nasıl bilebilmiştir? Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 63 numaralı yazıdır.
  12. Kur’an evrenin bazı yerlerinde zamanın farklı hızda aktığını mesela bir günü bizim süremizle bin yıl ve elli bin yıl süren yerler olduğunu açıklamıştır. Modern bilim de derki zaman evrende görecelidir. Kütle çekimi ve hızın arttığı yerlerde zaman bizimkine göre farklı akar. Mesela ışık hızının yüzde 99.99999999999985’u kadar bir hıza ulaşan kimsenin bir günü Dünya için 50 bin yıl eder. Tıpkı Kur’an’ın mucize bir şekilde bildirdiği gibi. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 45 numaralı yazıdır.
  13. Yine Kur’an ahiret âlemlerinde zamanın farklı aktığını ve oralara giden kişilerin yeryüzünde çok az bir zaman kalmış olacağını anlayacağını söyler. Böyle ayetler de zamanın göreceli olduğunu Kur’an’ın haber verdiğini gösterir. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 45 numaralı yazıdır.
  14. Yine ashab-ı kehfin gerçekte bir gün uyumalarına karşılık Dünya zamanı ile 309 yıl geçmesi onların göreceli farklı bir zamana girdiklerini mûcizane tarif eder. Bütün bu örnekler Kur’an’ın göreceli zamanı tam bildiğini gösterir. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 45 numaralı yazıdır.
  15. Evreni büyük çöküşten koruyup bir arada tutan madde karanlık maddedir. Karanlık madde görünmediği halde bir inşaatın çelik konstrüksiyonları gibi tüm evreni sarmakta ve tutmaktadır. Karanlık madde örüntüsünde ufak bir kopukluk bile olsa milyarlarca galaksi birbirine girerdi. Kur’an ise göğe bakın çatlak görebiliyor musunuz, ararsanız yorgun düşer ama bulamazsınız diyor. Aynı zamanda Allah gökleri yıkılmasınlar diye tutuyor diyor. Evet karanlık maddeyi bu iki ayet kadar mûcizane anlatabilecek bir ifade yok. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 74 numaralı yazıdır.
  16. Kur’an, “Rabbin isteseydi gölgeyi sabit yapardı” diyor. O gün için anlaşılmaz ve belki de mantıksız gelebilecek bu ayet bugünün bilimiyle ancak anlaşılabildi. Gezegenler güneşlerine kütle çekim kilidi ile bağlanabilir. Eğer böyle bir durum yaşanırsa Dünya’nın hep aynı yüzü güneşe bakar ve gölgelerin boyutu hep sabit kalır. Mesela Ay Dünya’ya kütle çekim kilidi ile bağlıdır. Kur’an’ın gölgelerin sabit kalabileceğini bilmesi bir tesadüf değildir. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 72 numaralı yazıdır.
  17. Kur’an demirin indirildiğini söyler. Bazıları bunun nimet anlamında olduğunu söylese de Dünya’nın çekirdeğine demirin indirilmesi ve bu demirin yer çekimimizi, atmosferimizi ve manyetosferimizi oluşturması, aynı zamanda demirin bir yıldız patlamasındaki son ürün olması ve yıldızlardan inmiş olması, aynı zamanda yağmurlarla birlikte inen demir sayesinde okyanuslarda planktonların artması ve bu sayede Dünya’da oksijen oluşması gerçekleri demiri gerçekten hem bir nimet yapar, hem de demirin indirilme ile kuvvetli alakalarını ispat eder. Hayat için bu kadar gerekli bir elementin Kur’an’da “indirilme” fiili ile bahsedilmesi tesadüf olamayacak kadar muazzam bir gerçekliktir. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 71 numaralı yazıdır.
  18. Kur’an, Zülkarneyn’in güneşin battığı yere ulaştığını ve gözün içinde batan bir güneş gördüğünü söyler. Geçtiğimiz yüzyılda bulunan antik Mezopotamya’ya ait ilk dünya haritasına göre güneşin battığı ülke diye bir ülke tarif ediliyor. Mısır’da ise Heliopolis denen antik bir başkent vardı ki isminin manası “güneşin battığı yer” demektir. Burada ise güneşin içinde battığı göz sembolüne tapınırlardı ki bu Horus’un gözüdür. Tarihte bu Horus o kadar önemlidir ki ezoterik örgütler hâlâ bu Horus’a tapınır. Zülkarneyn’in yaşadığı olaylar, bu önemli tarihi gerçeklerle böyle harika uyuşması tesadüf müdür? Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 67 numaralı yazıdır
  19. Kur’an, devenin iğne deliğinden geçmesini örnek verirken büyük bir maddenin küçük bir maddeden geçebileceğini anlattı. Bu tabir Araplar arasında kullanılsa da Araplar’ın bildiği bir tabirle bir kuantum gerçekliğinden haber vermiş oldu. “Kuantum tünelleme” mekanizmasına göre maddeler “parçacık” gibi değil de “dalga” gibi davrandığında herşeyin içinden geçebilirler. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 66 numaralı yazıdır.
  20. Kur’an Hz. Nuh’un 950 yıldan biraz fazla yaşadığını söyler. Tevrat’a göre de antik çağlardaki insanların tamamı yüzlerle ifade edilen yıllar yaşamışlar. Bugün bilimsel tespitlere göre evren artan hızla genişlediği için zaman akış hızı sürekli artıyor ve zamanlarımız kısalıyor. O yüzden antik çağlarda yaşayan insanların 60 senesi bizim 60 senemize karşılık gelmiyor, çok daha uzun bir zaman dilimine karşılık geliyor. Bu durumda antik insanların bizim kadar bir zaman yaşadığını söylemesi asıl yanlış olurdu. Kur’an doğruyu bilmiştir. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 64 numaralı yazıdır.

İKİNCİ YİRMİ

  1. İnsanlar, evrenin değişmez olduğunu sandığı bir zamanda (Einstein bile öyle sanıyordu) evrenin sonu olacağını ve bunun da kâğıtların dürülmesi gibi olacağını haber verdi. Bunun bilim dilindeki karşılığı büyük çöküştür (big crunch). Evrenin dürülüp tekrar içe çökebileceği ihtimali yenilerde anlaşıldı ama Kur’an insanların tahmin gücünün üstünde bir bilgelikle bu sonu haber vermişti. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 63 numaralı yazıdır.
  2. Kur’an “Biz en yakın göğü kandillerle süsledik” diyor. Modern bilim ise evrenin bigbang noktasından itibaren farklı fiziksel kanunlar içeren farklı tabakalar meydana getirdiğini ve yıldızların ise ancak son tabakada ortaya çıkabildiğini söylüyor. Yani yıldızlar evrenin sadece içinde bulunduğumuz bölgesinde ortaya çıkmıştı. Diğer tabakalarda yok. Kur’an ise yıldızların bize en yakın olan gök tabakasında olduğunu söylemişti. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 60 numaralı yazıdır.
  3. Kur’an göklerin ve yerin yaratılış sırasını tam da modern bilimin açıkladığı gibi açıklar. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 58 numaralı yazıdır.
  4. Kur’an gebeliğin üçüncü ayından itibaren bebeğe bilinç geldiğini bir hesap ile haber vermişti. Modern bilim de bebeğin gebeliğin 3. ayında bilinç sahibi olup ilk hareketleri yaptığını söylüyor. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 95 numaralı yazıdır.
  5. Embriyoloji bilimi anne karnında bebeğin oluşumunu 23 evre halinde inceler, her evre’nin özellikleri farklıdır. Kur’an ise bebeğin evreden evreye yaratıldığını söyler. Evrelere ayırmak tesadüf değildir. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 94 numaralı yazıdır.
  6. Kur’an, anne karnındaki gelişim aşamalarından birinin “Alak” olduğunu söyler. Alak Arapça’da yapışıp tutunan, sülük ve kan pıhtısı demektir. Embriyoloji bilimi de 5-9 günlük embriyonun (blastokist) rahime gelerek sülük gibi tutunduğunu, damarları sülük gibi emmeye başladığını ve bu Alak’ın kendi oluşturduğu kanamadan dolayı rahimde ancak bir kan pıhtısı şeklinde görüleceğini ifade eder. Bir kelimenin bilimsel bir gerçeği anlatması için bu kadar özenli seçilmesi o zamanın şartlarında imkânsızdır. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 96 numaralı yazıdır.
  7. Kur’an anne karnında bebeğin önce kemikleri sonra ise etlerinin oluştuğunu söylüyor. O zamanın insanının hayaline inanılması güç manzaralar getirebilecek bu ayetin doğruluğu ancak modern bilim ile ispatlanmıştır. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 84 numaralı yazıdır.
  8. Kur’an insanın topraktan yaratıldığını söyler. Modern bilime göre de yediklerimiz aracılığı ile insan vücudu sürekli toprak hammaddesinden yapılmaktadır. Hepimiz topraktan sürekli yeniden yapılıyoruz. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 88 numaralı yazıdır.
  9. Kur’an insanın sülaleden oluştuğunu söyler, sülale kelimesi “öz” olarak çevrilse de sülale Arapça ’da zincir anlamına gelir. Türkçe’de de “soy zinciri” olarak kullanılır. Bu haliyle Kur’an, insanın bir zincirden yaratıldığını söyler ki, bilim ise insanın çift zincirli DNA programına göre oluştuğunu söylemektedir. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 88 numaralı yazıdır.
  10. Kur’an, Tekvir suresinde güneşin gelecekte dürüleceğini haber verir. Modern bilim de güneşin yakıtı tükendikten sonra beyaz cüce haline dönüşüp Dünya boyutlarına kadar dürüleceğini bildirir. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 87 numaralı yazıdır.
  11. İnsanların güneş ve Ay’ı aynı yol üzerinde peş peşe dolaştıklarını sandıkları bir dönemde ve ay tutulmasını güneşin Ay’a yetişmesi olarak algıladıkları bir zamanda güneşin aya yetişmesi tabirinin uygun bir tabir olmadığını açıklamıştır (Yasin 40). Bunun sadece evrenin sonunda olabileceğini söylemiştir. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 86 numaralı yazıdır.
  12. Kur’an Ay’ın yarıldığını ve müşriklerin buna sihir dediğini bildirir. NASA tarafından yapılan ay incelemeleri sonucu Ay’ın geçmişte bilinmeyen bir zamanda beklenmedik bir şekilde çeyreği sayılabilecek büyüklükte bir parçasının kopmuş olduğu açıklandı. Kopmuş parçanın nasıl geri birleştiği konusunda ise tahmin yapılamıyor ve bu durumun beklenmedik bir şey olduğunu bildiriyorlar. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 83 numaralı yazıdır.
  13. Zariyat 47 ayetinde evrenin genişlediği yazar (12. yüzyılda yazılmış Razi tefsiri bunu doğrular). Bu bilgi ancak modern bilimle anlaşılabilmiştir. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 99 numaralı yazıdır.
  14. Kur’an karıncaların kendi aralarında konuştuğunu söylüyor. Modern bilim ise hayvanlar arasında iletişim yönünden karıncaların en gelişmiş komüniteler arasında olduğunu anlamıştır. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 82 numaralı yazıdır.
  15. Karınca kelimesi Arapça’da cinsiyetsiz bir kelimedir, yani erkeği ve dişisi ancak kullanılan fiille belli olur. Yine Arapça’da erkek fiil kullanımı baskın iken, Neml 18 ayetinde beklenmedik bir şekilde karınca için dişi fiili kullanılmış ve işçi karıncanın cinsiyeti açıkça belirtilmiştir. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 82 numaralı yazıdır.
  16. Kur’an Ay’ın kurumuş hurma dalı gibi oluncaya kadar yörüngesinde ilerlediğini söylüyor. Modern bilim de Ay’ın düz bir yörüngede ilerlemediğini ve yörüngesinin şeklinin spiral biçiminde olduğunu haber veriyor. Kurumuş hurma dalı da spiral bir hal alarak Ay’ın yörüngesine benzer. Oysa bu spiral yörünge bilgisi daha yeni anlaşılmıştır. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 78 numaralı yazıdır.
  17. Kur’an Ashab-ı Kehf’in uyumaları için kulaklarına vurduk der. Modern bilim de ses dalgalarının vurucu özelliği olduğunu ve kulak zarımıza vuruşlar yaptığını bildiriyor. Aynı zamanda bilim insanları beyaz ve pembe ses dalgaları denen iki tür ses dalgası keşfettiler ki bu ses dalgaları insanların daha uzun ve kesintisiz uyku çekmelerini sağlıyor. Kur’an’ın kulaklarına vurduk ifadesi de seslerin vurucu yönüne ve uykuda doğru ses dalgalarının verilmesinin uykuyu uzattığını gösteriyor. Bilimin yeni anladığı bu özellikleri Kur’an çok iyi tasvir etmişti. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 114 numaralı yazıdır.
  18. Kur’an bir kavmin helâkının ses ile olduğunu belirtirken sesin oradaki her şeyi dağıttığını yazar. Modern bilim sesin böyle bir güce çıkıp bomba etkisi yaratabileceğini söyler. Oysa o zamanda sesin bir vurucu ve parçalayabileceği olabileceği bilinemezdi, hatta bunu söylerseniz alay konusu olabilirdiniz. Oysa bunun bir gerçek olduğu modern bilimin ses dalgalarını araştırmasıyla anlaşılmıştır. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 114 numaralı yazıdır.
  19. Kur’an denizler altındaki dalgalardan örnek verir. O günün insanına belki komik gelecek bu ifade günümüz okyanus bilimcilerinin üzerinde en çok çalıştıkları konular arasındadır. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 112 numaralı yazıdır.
  20. Gök kubbenin Dünya’nın uçlarındaki direklerle yükseldiğinin sanıldığı bir zamanda Kur’an görebileceğimiz direkler olmadan göklerin yükseldiğini bildirir. Kur’an’ın bu ifadeleri insan yazması bir kitabın söylemek istemeyeceği ve o zaman için anlaşılmaz bulunacak ifadelerdir. Bu tür doğru ifadeler o zamanda Kur’an’ın reddini kolaylaştıracakken Kur’an hep gerçekleri söylemiş ve hiç hata yapmamıştır. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 103 numaralı yazıdır.

ÜÇÜNCÜ YİRMİ

  1. Tekvir 2’de yıldızlar kararıp döküldüğünde der. Galaksilerdeki yıldızlar da bir lavabo akıntısına kapılmış gibi ortadaki kara deliğin içine düşerler. Düşerken önce ışıkları kara deliğe çekilir ve kara delik gibi görünemez bir şekilde kararırlar. Yıldızların kararıp dökülmesi ifadesi galaksilerdeki yıldızların sonunu muhteşem tarif ediyor. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 98 numaralı yazıdır.
  2. İnfitar 2’de ise başka bir fiil kullanarak yıldızların saçılacağı ve birbirine karışacağı bildirilmiş. Bunun sebebi ise İnfitar 1’de göğün çatlaması olarak açıklanmış. Bilimsel anlayışa göre bugün evrenin dokusunu ören karanlık maddede bir yırtık veya çatlak yoktur ve bir gün evreni genişleten karanlık enerji karanlık maddenin dokusunu parçalayacak ve uzay dağılacak, yıldızlar saçılacak ve galaksiler kumun serpilişi gibi serpileceklerdir. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 74 numaralı yazıdır.
  3. Kur’an’da her şey (Kulli şey) çift yaratıldı denir. Arapça ’da külli şey ifadesi tüm evreni anlatır ve bilinen-bilinmeyen her şey demektir. Kısaca ayete göre evrenimiz gibi bir evren daha olması gerektiğini söylüyor. Günümüz fizikçilerine göre de evrenin başlangıcında eşit miktarda madde ve antimadde vardı, madde evrenimizi oluşturdu ve antimadde ise ikinci benzer bir evren oluşturmuş olmalı. Yani bilim evrenimizin tıpatıp bir ikizi olmalı der. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 131 numaralı yazıdır.
  4. Kur’an’ın indiği dönemde en mantıklı insan uzaya çıkılamayacağını söylemesi lazımken, Kur’an ancak üstün bir güçle göklerin çaplarını aşabileceğimizi söylüyordu. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 123 numaralı yazıdır.
  5. Fakat göklere çıkanların üzerine uğursuz bir ışık (şuvazun) geleceği yazar ki bugün uzaya çıkan astronotların en büyük sorunu radyasyon ışın kuşağı olan van Allen kuşaklarını aşabilmektir. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 123 numaralı yazıdır.
  6. Yerin çaplarını aşmak isteyenleri ise erimiş bakır görünümlü bir tehlikenin (Nuhasun) karşılayacağını bildirmiştir ki yer altındaki magma tabakası da en iyi bakır rengi ile tarif edilebilirdi. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 123 numaralı yazıdır.
  7. Kur’an Nuh tufanında yerden suların çıktığını ve iş bittikten sonra yere sularını yut emri verildiğini açıklar. Yani Kur’an’a göre yeraltının kendine özgü büyük suları var. 2016 yılında ortaya çıkan bir gerçeğe göre yeraltında yeryüzündekinden daha büyük okyanuslar var. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 29 numaralı yazıdır.
  8. Kur’an inerken insanlar “çürümüş kemiklerin yeniden ve bir insanın aynen yeniden yapılmasının mümkün olmadığını” söylüyorlardı. Oysa Kur’an her şeyi bir programla (kader) yaratıldığı ve her şeyi aynıyla iade etmenin kolay olduğunu söylüyordu. Modern bilimin DNA’yı bulmasıyla anlaşıldı ki evet insanlar da bir programla oluşur ve bu DNA ile bir insanın aynen tekrar yapılması mümkün. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 175 numaralı yazıdır.
  9. Kur’an yer katlarının yedi olduğunu söyler. Modern bilime göre de yerin katları yedi adettir. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 170 numaralı yazıdır.
  10. Kur’an gökten düşen taşların çamurdan yapıldığını söyler. Eylül 2017 tarihinde tarihinde bir grup bilim adamları asteroidlerin ilk başlangıçta tamamen çamur olduklarını ve hâlâ birçoğunun içi çalkalanan çamurla dolu olduğunu açıkladı. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 169 numaralı yazıdır.
  11. Bilim, Kur’an’ın bütün emirlerinin insanın yararına olduğunu ve hiç zararlı emrinin olmadığını göstermiştir. Örneğin, oruç tutmak bedensel toksinleri atar, namaz kılmak psikolojinizi güçlendirir, zekât vermek zengin-fakir uçurumunu ve sosyal patlamaları önler. Bunun gibi çok sayıda örnek gösterir ki Kur’an müthiş bir sosyoloji ve Psikoloji kitabıdır.
  12. Kur’an’ın yasakladıkları hareketler ise yine topluma hep zararlı olan adetlerdir. Örneğin; yalan söylemek, insanlar arası güven ve iletişimi ve ticareti ve dayanışmayı bozar. Zina etmek ailesiz büyüyen nesilleri artırır. Hırsızlık toplumda güvenli yaşama hissini öldürür. Adam öldürmek, bitmeyen bir kaosa yol açar. Alışverişte hile yapmak ve faiz ticareti zayıflatır, kişilerin haksız iflasına neden olur. Yine bu örnekler gösterir ki Kur’an’ın emir ve yasakları insan ve toplumu en doğru şekilde düzenleyen eşsiz bir kılavuzdur.
  13. Kur’an insanlığın önemli bir hastalığı olan diktatörlerin psikolojisini ayrıntılarıyla deşifre etmiştir. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 165 numaralı yazıdır.
  14. Kur’an Narsist, paranoid ve borderline gibi kişilik bozukluklarının özelliklerine sahip münafıkları tarif ederek insan psikolojisinin detaylarını çizer, uzman bir psikolog teması sezersiniz. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 164 numaralı yazıdır.
  15. Kur’an “nefes almaya başlayan sabaha” derken gün ışığı ile nefeslenmenin ilişkisine atıf yapmıştır. Modern bilim de ana oksijen kaynağı olan deniz planktonlarının ve bitkilerin gün ışığı ile fotosenteze başlayıp oksijen ürettiklerini hava kararmasından sonra ise oksijen üretimini durdurduklarını göstermiştir. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 161 numaralı yazıdır.
  16. Kur’an Yahudilerin dini ilimlere olan şevklerini ve fakat onu uygulamadaki isteksizliklerini eşekler ile analoji kurarak açıklamıştır. Hayvan davranışları bilimi de eşeklerin çok iyi bir öğrenici olduğunu fakat öğrendikleri bilgiler kendi kafasındakine uymasa onu yapmadığı, bu yüzden hayvanlar içinde inatçılığı ile tanındığını bildirir. Kur’an psikolojik bir olayı betimlemek için canlılar arasından o psikolojiye uyacak en uygun canlıyı seçmiştir. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 191 numaralı yazıdır.
  17. Yine Yahudilerin açgözlü bir şekilde yaptıkları uyanıklıklarında ise maymun ile analoji kurulmuştur ki hayvan davranışları bilimine göre de maymun aç gözlülüğü, hırsızlığa yatkınlığı, yaptığı hileleri ile tanınan bir canlıdır. Yine burada da bir psikolojinin örneklenmesi için en uygun canlı seçilmiştir. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 191 numaralı yazıdır.
  18. Kur’an insanların kabirlerinden çıkışını etrafa yayılan çekirgelere benzetmiştir. Çekirgeler de yumurtalarını toprağa koyar ve aynı zamanda hep birlikte topraktan çıkarlar. Kur’an yine en uygun canlıyı seçmiştir. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 180 numaralı yazıdır.
  19. Kur’an’da yeryüzü için “firaşen” benzetmesi yapılır. Bu kelime ışık kaynağının etrafında daireler çizip uçan kelebek demektir. Dünya da Güneş gibi bir ışık kaynağının etrafında daireler çizip uçtuğu için tam yerinde bir benzetme ile güneş merkezli Dünya modeli çizmiştir. Kuran yine en uygun canlıyı seçmiştir. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 204 numaralı yazıdır.
  20. Kur’an bir adamın (erkeğin) göğsünde iki kalp olmayacağını belirtti. İnsan vücudunda her türlü patolojiyle yaşayan insanlar tıbbi kayıtlara geçtiği halde tarihin hiçbir devrinde Dünya’nın hiçbir yerinde iki kalpli bir insan yaşadığını gösteren bir doktor kaydı yok. Bilim insanları da iki kalpli bir insanın doğabileceğini fakat yaşayamayacağını bildiriyor. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 189 numaralı yazıdır.

DÖRDÜNCÜ YİRMİ

  1. Kur’an, gökten gelen taşlara hiç şahit olmamış insanların buna şahit olsalar uç uca uzayıp giden bulutlar olduklarını sanacaklarını söylüyor. Bilimsel gerçeklere göre de meteorlar atmosferde bulut gibi bir duman bırakarak ilerlerler. Bakanlar uzayıp giden bir duman sanır. Hiç meteor görmemiş insanların bilmesi mümkün olmayan bu gerçek Kur’an’da muazzam tarif edilmiştir. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 206 numaralı yazıdır.
  2. Kur’an tek eşliliği önerdi ama çok eşliliğe de insan fıtratına aykırıdır demedi. Bugün bilim insanları da insanın tek eşli bir canlı olarak adlandırılamayacağını psikolojik olarak çok eşli canlılar arasında olduğunu söyler. Çok eşlilik insanı mutlu etmez, yıpratabilir ama biyolojik ve psikolojik olarak insana tek eşli bir türü denemeyeceğini de bilimsel araştırmalar ortaya koydu. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 210 numaralı yazıdır.
  3. Kur’an Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz demiştir. Burada insanın dilediğini yani özgür irade sahibi olduğunu belirtmiş fakat ön proses olarak Allah’ın insanın dilemesine müsaade ederse dileyebileceğini anlatmıştır. Bilim insanları ise insanın bir şeyi dilemeden önce o süreci oluşturacak tepkimelerin beyinde yedi saniye önce başladığını ve bu durumun şaşırılacak bir durum olduğunu bildirmişlerdir. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 15 numaralı yazıdır.
  4. Kur’an’ın sayısal mucizelerinden biri 19 mucizesidir. Bu mucizeyi dikkatli ve tarafsız bir şekilde dinleyen bir kişi, ateistlerin sulandırmaya çalıştığı gibi herhangi bir kitapta rastgele oluşacak bir mucize olmadığını fark eder. İsterlerse bütün kitapları tarasınlar, herhangi bir rakama göre Kur’an kadar gerçekçi kodlanıp ta ne anlamından ne cümlesinden taviz veren bir kitap gösteremezler. Tonton Ali kitabının iki sayfasında dokuz geçiyor deyip geçiştirmekle olmaz, bunlar ciddi konulardır.
  5. Kur’an’da “Ay” (Şehr) kelimesi Kur’an boyunca 12 kez geçer.
    “Gün” (Yevm) kelimesi 365 kez geçer.
    “Günler” (Eyyam ve Yevmeyn) 30 kez geçer.
    “Şeytan” ve “Melek” kelimeleri eşit sayıda 88’er kez geçer.
    “Dünya” ve “Ahiret” kelimeleri eşit sayıda 115’er kez geçer.
    “İman” ve “Küfr” kelimeleri eşit sayıda 25’er kez geçer.
    “Adalet” (Qıst) ve “Zulüm” kelimeleri 15’er kez geçer.
    “Güneş” (Şems) ve “Işık” (Nur) kelimeleri 33’er kez geçer.
    Bilgisayara kuracağınız Hasenat adlı programla bu sayımı kendinizde yapıp doğrulayabilirsiniz.
  6. D-N-A harflerinin (Arapça’da Dal-Nun-Elif harflerinin) Kur’an’da nerelerde yan yana geldiği incelendiği zaman, en fazla 18. surenin 65. ayetinde geçtiği görülecektir. Bu ayette benzersiz bir şekilde, D-N-A harfleri ardı ardına tam üç defa, yan yana yer almaktadır. عِندِنَا şeklinde yazılır. Dal-Nun-Elif kelimeleri peş peşedir. Kur’an’ın başka hiçbir ayetinde “DNA” harfleri bu şekilde ardarda ve çok sayıda geçmez. Gelin görün ki Mendel de kalıtım bilimini 1865’te yaptığı deneyle başlatmıştı. (Bu yazıdaki bu ve bunun gibi birkaç sayısal mucizenin keşfi Ömer Çelakıl’a aittir.)
  7.  
  8. “Nötron” kelimesini oluşturan harfler (Arapça Nun-Te-Re-Nun harfleri), tüm Kur’an-ı Kerim’de baştan sona sadece iki ayette geçmektedir. Bunlardan birisi 18:39 no’lu ayettir ve NÖTRONUN KÜTLESİ = 1839 me’dir.
    Görüldüğü üzere, 18. Sure’nin 39. ayetinde hem nötron ismine hem de ayet numarasıyla nötronun ağırlığına açıkça işaret edilmektedir. Diğer binlerce ayette bu harfler yan yana gelmemekte, tam 18:39 numaralı ayette “nötron” kelimesi ortaya çıkmaktadır.
  9. Aynı durum “Proton” için de geçerlidir. Proton kelimesini oluşturan harfler (Arapça Be-Re-Te-Nun harfleri) Kur’an’ı Kerimde nötrona oranla daha fazla sayıda geçmektedir. Ancak Kehf Suresi’nin 37. ayetinde, yani 18:37 no’lu ayette, proton kelimesini oluşturan harfler soldan sağa yan yana gelmektedir. Proton’nun kütlesi ise “1836-1837 me arasındadır” ve “1837 me” olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla burada da ayetin numarası 18:37, protonun ağırlığı olan “1837 me”ye işaret etmektedir.
  10. Enam 125’te göğe çıkmanın göğsü daraltacağı yazar. Oysa o zamanlarda göklere çıktıkça oksijenin azaldığı ve nefesin daralacağı bilinmiyordu.
  11. Kur’an, yeryüzünün uzatıldığını söyler. Yeni anlaşılan bilimsel gerçeklere göre de günümüzden 3.7 milyar yıl önce şimdikinin sadece %10’u kadar yeryüzünde toprak parçası vardı. Zamanla kıtalar uzayıp arttı. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 204 numaralı yazıdır.
  12. Kur’an, evrenin sonunda göklerin çatlayacağını ve yıldızların saçılacağını bildirdi. Modern bilime göre de evrenin bir dokusu var ve bu dokuya karanlık madde deniyor. Evrendeki karanlık enerji ise karanlık maddeyi sürekli genişletip geriyor. Böyle devam ederse zamanın sonunda bu karanlık enerji uzayın dokusunu çatlatacak ve galaksileri tutan bağlar kopacak. Böylece galaksiler ve yıldızlar saçılıp birbirine karışacak. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 216 numaralı yazıdır.
  13. Zilzal suresinde ise şiddetli bir zelzelede, yerin içindeki ağırlıkları dışarı çıkaracağını yazıyor ki modern bilim de Dünya çekirdeğinin sıvı ve katı demirden oluştuğunu ve Dünya’nın kuvvetli yerçekiminin, ağırlığından dolayı bu demirden kaynaklandığını söylüyor. Kur’an yerin altında ağırlıklar olduğunu biliyordu.
  14. Kuran, rüzgârların aşıcılar olduğunu yazar, modern bilim ise rüzgârların getirdiği tozların bulutların içine girmesiyle birlikte, buhar halindeki suyu yoğunlaştırıp yağmur olarak yağmasını sağladığını göstermiştir.
  15. Kuran’da, kıyamet sabahında insanların parmak uçlarına kadar düzenlenmiş halde uyanacakları belirtilir. Peki Kuran neden parmak uçlarını örnek veriyor? O günün insanına gereksiz bir detay olarak gelebilecek bu ifadenin mucizeliği bilimle anlaşıldı. Her insanın parmak izi ayrıydı ve çok karışık bir şifre gibi çalışmaktaydı. Allah ise ilmini ve kudretini göstermek için kullanabileceği en mucize gerçeği örnek olarak kullanmıştır.
  16. Allah yerler ve gökler yaratılmadan önce Arş’ın bir sıvı üzerinde olduğunu söyler. 2018 Ekim ayında parçacık hızlandırıcılarla yapılan deney sonuçlarına göre evren büyük patlamadan önce sıvı idi. Tıpkı Kuran’ın, evrenin henüz yaratılmaya başlamadan önce sıvı olduğunu söylemesi gibi. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 217 numaralı yazıdır.
  17. Kur’an’da bir yıldızın (Tarık), yol açıcı ve delen olduğundan bahsedilir. Diğer özelliği ise idrak etmenin zorluğu olarak belirtilir. Bu üç tanım ise kara delikleri çok iyi tanımlar. Bilim insanları da kara deliklerin 1) evreni delip 2) başka noktalara yollar açtıklarını ve 3)idrak edilemez fizik kanunları içerdiklerini belirtiyorlar. Kara delikleri bu üç ifade kadar güzel hiçbir kısa ifade açıklayamazdı. Bilmeyenler için hatırlatayım kara delikler yıldızların son halidir yani yoğun yıldızlardır. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 128 numaralı yazıdır.
  18. Yine Peygamberimize atfedilen bir ifade de Cehennem’in önce kırmızı ateş olduğu ve yakıldıkça beyaz ateşe dönüştüğü ve daha çok yakıldıkça gece gibi simsiyah ateşe dönüştüğü yazar. Eskiden düşünürdüm ki siyah ateş mübalağa sanatı ile söylenmiştir ama kara deliklerin, yanan yıldızların son hali yani ateşin en son siyah hali olduğunu öğrendiğimde ateşin son halinin simsiyah olduğunu öğrenmiş oldum ve bu sözün bir insan tarafından söylenemeyeceğini ve İlahi kökenli bir öğreti olduğunu anladım. Üstelik bu ifade kara deliklerin oluş sırasını yani önce kırmızı ateş, sonra beyaz ateş, sonra siyah ateş oluşunu insanüstü bir tahmin gücü ötesinde bildiriyordu. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 128 numaralı yazıdır.
  19. İnfitar 3’te Dünya’nın akıbetinden haber verirken denizlerin bir gün kaynayacağını söyler. Modern bilim de Güneşin bir gün kırmızı bir dev olacağını ve o zaman Dünya’ya çok yaklaşacağını, böylece Dünya’daki sıcaklığın 100 derecenin üstüne çıkacağını ve denizlerin düdüklü tencere gibi sürekli kaynayacağını bildiriyor. Denizlerin kaynaması ayrıca yerkabuğu altındaki sıvı manto tabakasının ısısının çok artması sonucu yer kabuğunun parçalanması ve lavların yeryüzüne çıkması ile de mümkündür. Bilim insanları da böyle bir geleceğe ihtimaller dahilinde bakmaktadır. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 245 numaralı yazıdır.
  20. Kur’an, hayvanların sütünün önce karınlarda bulunan dışkıdan daha sonra ise kandan süzülerek oluştuğunu söyler. Bugün biyoloji bilgisi olmayan çoğu kişinin bile bilmediği veya anlamadığı bu gerçek Kuran’da tarif edilmişti. Gerçekten sütün kandan geldiğini söylemek o devirde şaşkınlık yapmış olmalı, çünkü bugün bile kırmızı kandan beyaz sütün çıkacağına veya bağırsaktaki dışkıdan sütün süzülemeyeceğine inanamayanlar var. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 218 numaralı yazıdır.
  21. Kuran, Güneş’in ve Ay’ın yörüngelerinde YÜZDÜKLERİNİ söylerken, içinde bulunduğumuz uzayın bir sıvı olduğunu belirtiyordu. 2014 yılında anlaşılan bir gerçeğe göre de uzay-zaman dokusu bir sıvıdır ve kendine özgü H2O benzeri molekülleri vardır. Fakat sudan çok daha ince hatta sıfıra yakın bir incelikte olduğu için biz sıvı uzayı hissedemiyoruz. Kuran’ın bilimsel hataları iddialarına cevap veren ayrıntılı yazımız 220 numaralı yazıdır.

BEŞİNCİ YİRMİ

  1. İslam, hevâlarına (kötü arzularına) uyan insanların kolay kabullenemeyecekleri bir din olarak geldi. İçki yok, zina yok, hırsızlık yok, yalan yok, yani daha bunlar gibi nefsin tüm şeytani zevklerini tıkayan fakat topluma huzur vaad eden bir din sistemi olarak. Karşılığında abdest var, namaz var, oruç var, zekât var. Hevâperestler için ne kadar zor bir din değil mi? Ama Hz. Muhammed bu getirdiklerini bütün hayatı boyunca en iyi kendi uyguladı. Çünkü hevâperest değildi.
  2. Cahil bedevi toplumları eğitmek deveye hendek atlatmaktan zordur. 23 senede o en cahil ve karanlık toplumu Dünya’nın en iyi bilgeleri, en adaletli ve ahlaklı insanları yapmıştır. Siz ömrünüzde 2 kişiye bile sigarayı veya içkiyi bıraktırabildiniz mi? Oysa Hz Peygamber, inatçı bir toplumdan zinayı, içkiyi, yalanı, dolandırıcılığı, haksız yere adam öldürmeyi ve daha nice kötü adetleri kaldırdı ve yerlerine adaleti, yoksullara yardımı, insan eşitliğini, kardeşliği, dürüstlüğü getirdi. Siz yalancı olsaydınız kendinizde olmayan bu özellikleri topluma bir karakter olarak aşılayabilir miydiniz?
  3. Hz. Muhammed’e kadar bilimden, sanattan, medeniyetten anlamayan ve hiç devlet olamamış çöl kabileleri Hz. Muhammed’den sonra birden önemli medeniyetler kuran, önemli ilim merkezleri oluşturan, her türlü bilimin oluşması için çabalar gösteren, sanata ve mimariye önem veren, okullar ve kütüphaneler kuran bir kimliğe dönüşmüştür. Bunu o günün Araplarına Hz. Muhammed ve O’nun getirdiği ışıktan başka hiçbir fikir, hiçbir kuvvet yaptıramazdı.
  4. İncil’de Hz. İsa kendinden sonra gelecek hakkı batıldan ayırıp peygamberliği daima sürecek bir peygamberden haber vermiştir. Bu tarife yeryüzünde Hz. Muhammed’den daha iyi uyan kimse yoktur. (Yuhanna, Bâb 14, Âyet: 15-16)
  5. O’nun karakteri Peygamberlikten önce de çok düzgündü, Mekke’de lakabı El-Emin idi. Zaten karakteri düzgün olmasa idi, mesela sarhoş, zînâkar, yalancı, tefeci veya katil olsaydı Peygamberlik geldiğinde kimse O’na iman etmezdi. Ama insanlar canlarından ve mallarından vaz geçecek kadar O’na iman ettiklerini mallarıyla ve canlarıyla en gerçekçi bir şekilde ispatladılar. O her haliyle seçilmiş bir Peygamberdi.
  6. Elçi olduğunu açıkladıktan sonra 13 yıl boyunca Mekke’de sadece eziyet gördü. Ona inananlar da kaçırılıp şehit ediliyorlardı. Kendisinin ise can güvenliği yoktu. 3 yıl Müslümanlar boykot edildi ve hepsi açlıktan ölecek düzeye geldi. Yerden buldukları deri parçalarını ve ağaç kabuklarını yemek zorunda bırakıldılar. Peygamberimiz zorluklardan bıkıp vaz geçti mi? Hayır vaz geçmedi. Yalancı biri ne yapardı? O’nun yaşadıklarının binde birini yaşasaydı hatta ilk ciddi zorlukta vaz geçerdi.
  7. Tarih kayıtları Mekkeli müşriklerin O’na reislik ve istediği kadar kadın teklif ettiğini yazar. Peki, rahatını isteyip reislikte gözü olsaydı bu teklifi reddedip sıkıntıların her geçen gün arttığı hayata döner miydi? Dönmezdi. Ama rahatı ve reisliği değil sıkıntılı hayata geri dönmeyi tercih etti.
  8. Hz. Peygamber, rahatını bırakıp ta günde 5 defa namaz kılmayı kendisine ve inananlara farz kıldı. Üstüne üstlük sadece Peygambere farz olmak üzere birde gece namazı ayeti geldi ve her gece sabaha kadar inanmadığı bir namazı kıldı (!) Sabah namazına kalkmak bile rahatını terk etmek olduğu halde O geceleri bile uyanıp namaz kılardı. Oysaki en azından sabah namazını söylemeyip geceleri tatlı tatlı uyusaydı, zaten gün boyunca yeterince düşman ve sıkıntılar O’nu bekliyordu.
  9. Peygamber, normal zamanlarda namazını terk etmediği gibi savaş zamanlarında da terk etmemiştir. Savaş zamanında namazın nasıl kılınacağı ayetle tarif edilmiştir. Peki, can boğaza dayandığı böyle zamanlarda en azından namazı değil de canını düşünmesi gerekmez miydi?
  10. Namazı geçtim, bu insan kendisine orucu neden emretti? Rahatına düşkün sefil bir yalancı bir öğün yemek yemese kötü ahlakından dolayı sinir krizleri geçirdiği halde güzel ahlakın zirvesindeki bu insan bazen aralıksız 3 gün bir şey yemeden su içerek oruç tutardı. Rahat etmek için reis olmayı isteseydi neden keyfinden tasarruf etmeyen reisler gibi bir eli balda bir eli kaymakta saraylarda yaşamadı? Hayır O, sonradan görme bir gösteriş adamı değildi.
  11. Elçi olduğunu ilan ettiğinde zaten zengin iken bütün servetini İslam için harcayıp sonunda kalkanını bile bir Yahudi de borç karşılığı rehin bırakmış bir halde vefat etti. Neden kimseden gelen yardıma tenezzül etmedi, neden kendine zekât ve sadaka kabul etmeyi haram kıldı, neden güçlü olduğu halde düşmanlarının mallarına el koyma yoluna gitmedi ve hep adaletli davrandı?
  12. Ona ve Müslümanlara etmediği zulümleri bırakmayan Mekke’yi ele geçirdiği zaman neden insanlardan intikam almadı? Peygamber olmayan bir insan ancak bir peygamberin gösterebileceği bu olgunluğu ve sabrı ne kadar gösterebilirdi?
  13. Bedir savaşında 313 kişi ile 1000 kişinin üstüne yürür müydünüz? Uhud savaşında 700 kişi ile 3000 kişinin üstüne gider miydiniz? Ordu derseniz az, düşman derseniz 3-4 katı. Mantığınızı kullanırsanız öldürülmeniz kaçınılmaz. O’nu bu kadar kendinden emin yapan neydi?
  14. Hz Peygamber sahabelerine kendini bir Tanrı olarak tanıtmadı. Yalancı bir peygamber bu zorlukları aşıp bu mertebeye gelseydi insanlara kendine tapmasını emretmez miydi? Oysa O kendinin de sizler gibi bir insan ve kul olduğunu anlatıp durdu? “Kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum ve Allah’ın kuluyum” dedi. Bir kral veya Tanrı değil, hep bir kul olarak yaşadı. Hem de kulların en içteni.
  15. Peki, siz yalancı bir peygamber olsaydınız hayatınızın sonuna kadar her hareketiniz peygamberliğe uyacak olgunlukta ve bilgelikte olabilir miydi? Olmadığınız bir insanın taklidini yaparak insanları ne kadar süre kendinize inandırabilirdiniz? Oysa ki insanların etrafınızdan dağılması için bir gün tek bir yerde gerçek yüzünüzü göstermeniz yeterli iken.
  16. Peygamberlik Hz. Muhammed’e eski durumundan daha fazla Dünya keyfi getirmemiştir. Ancak sıkıntılar, tehditler, savaşlar, üzüntüler. Sahte bir Peygamber O’nun en başta yaşadıkları sıkıntılarının bile çok azını yaşasa çoktan havlu atıp bir bahane ile Peygamberlikten kaçar, keyfine bakardı. Ama Peygamber her türlü zorluğa karşı dininden ne zaman taviz vermiştir?
  17. Son dört maddede ise sahabelere bir bakalım: Sahabeler içlerinde azıcık şüphe duysaydılar O’nun arkasından gidip te mallarını Mekke’de bırakıp canlarını da tehlikeye atarlar mıydı?
  18. Herşeyini geride bırakıp hicret etmek, garip düşmek kolay mıdır, içlerinde en ufak şüphe olsa buna katlanırlar mıydı?
  19. Savaşta babasıyla, kardeşiyle karşılaşacağını bildiği halde o savaşa giderler miydi?
  20. Peki, peygamberin her halini hareketini inceden inceye dikkatle takip eden insanlar Peygamberin en ufak bir kusurunu görseydi O’na inanırlar mıydı?

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.

7 Yorum

  1. 2- The Qur’an mentions that the hearts have a role in thought. According to numerous scientific studies in the past decade, the signals from the heart can direct the brain before the human brain begins to think.
    Quran 78:7 “Have We not made the earth as a cradle, and the mountains as pegs?”

    In a comprehensive study examining the relationship between the heart and the brain, Dr. Rollin McCraty and his team from the HeartMath institute described how the heart and brain move synchronously, through a long article. [1]

    Dr. Schaffer reported that the heart processes the information before the brain and sends this intuitive information to the brain through the central nervous system. [2]

    1. McCraty, R., et al., The Coherent Heart Heart-Brain Interactions, Psychophysiological Coherence, and the Emergence of System-Wide Order. Integral Review: A Transdisciplinary & Transcultural Journal for New Thought, Research, & Praxis, 2009. 5(2).
    2. Shaffer, F., R. McCraty, and C.L. Zerr, A healthy heart is not a metronome: an integrative review of the heart’s anatomy and heart rate variability. Frontiers in psychology, 2014. 5: p. 1040.
    For more references please visit https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2018/07/44-kalp-dusunur-mu-kuran-ve-bilim-bu-konuda-ne-diyor/

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

  2. 3- The Qur’an likens the mountains to “pegs”. Peg means the pillar that is stuck in the ground and whose root is under the ground. Science says mountains are pegs with their roots. They have underground roots ten times as much as the visible part and, just like a peg, they provide the balance of the earth’s crust by the isostasy mechanism.
    Quran 78:6-7: “Have We not made the earth as a cradle, and the mountains as pegs?”

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

  3. 4- Qur’an says that man is created from
    ejecting fluid that is between the backbone and the ribs.

    Modern science, on the other hand, reports that the formation of human started when the ovarian -part of womb- fluid was gushingly ejected into the uterus in the abdominal cavity of women between the backbone and the ribs.

    Quran 86:6-7: «Human is created from a water gushing forth, proceeding from between the back-bone and the ribs

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

  4. Allah (CC) razı olsun
    Bu site mükemmel 🙂
    ateistleri direkt buraya göndereceğim 😀
    InsaAllah sıkıntımız olmaz.
    Allah razı olsun

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

  5. Bütün maddeleri dikkkatle okudum
    Zaten hepsini ayrı ayrı da inceliyorum
    5 inci 20 ise
    vicdanın sesini kirletmemiş herkesin düşünüp de
    evet bu yeryüzünde ki bir insanın istesede yapabileceği kendi özellikleri ile başarabilceği bi durum olamıyacağını kabul etmekten başka bi yolu kalmaz

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

  6. Fe veceda abdem min ıbadina ateynahü rahmetem min ındina ve allemnahü mil ledünna ılma (18. Sure 65. Ayet) hocam bu ayette siz DNA nun 3 kere geçtiğini söylüyorsunuz da mesela o “ındina” daki i yi saymıyormusunuz biraz merakımdan soruyorum da asıl sebebi mucizeleri anlatırken arkadaşlarıma inandırabilmek içim 66. ÖRNEK İÇİN SÖYLEDİM

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

    1. Arapça da sesli harfler yazılmaz. عِندِنَا şeklinde yazılır. Dal Nun ve Elif kelimeleri peşpeşedir. D-N-A şeklinde

       

      Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

      Loading spinner

Başa dön tuşu