Kuran Mucizeleri

161# “Nefes almaya başlayan sabaha” ne demektir?

Ağustos 2019’da çıkan Amazon ormanı yangınından sonra medya kanalları Dünya’nın akciğerlerini kaybettiğini çünkü Dünya’nın oksijeninin %20’sinin bu ormanlardan geldiğini söylemişti. Bu söylemler de haliyle halkta bir korku havası oluşturdu. Acaba Dünyamız geri dönülemez bir noktaya mı geldi diye düşündürdü insanları. Fakat bilim insanları üst üste açıklamalar yaptılar. Korkulacak bir şey yok, ormanların havadaki oksijen miktarına olan katkısı okyanuslardaki fitoplanktonların (mikroorganizmalar) yanında çok azdır.[1] Ormanlar yüzde 28 oranında katkı yaparken okyanuslar oksijenin yüzde 70 kadarını oluşturuyorlar.[2] Asıl korkulması gereken şey suyu tahrip etmektir şeklinde insanlar bilgilendirildi.

Okyanuslardaki fitoplanktonlar gözle görülemeyecek kadar küçük mikroorganizmalardır.

Fakat katrilyonlarcası biraraya geldiği zaman içerdikleri klorofilden dolayı okyanusu yeşil renge boyarlar. Uydu fotoğraflarından fitoplanktonların yoğun olduğu alanlar böylece görünür.

Fitoplanktonlarda tıpkı ağaçlar gibi fotosentez yapar ve denize ve atmosfere oksijen salarlar. Bu sayede hem deniz canlılarının hem de kara canlılarının yaşayabilmesini sağlarlar.[3] Yani fitoplanktonlar da tıpkı bitkiler gibi güneş ışığını alarak oksijen üretir. Havadaki oksijenimiz güneşe bağlıdır. Eğer güneşimiz sönecek olsaydı Dünya’da oksijen bir müddet sonra tükenirdi.

Yapılan araştırmalara göre fitoplanktonların en yoğun oksijen ürettiği saatler sabah saatleridir. Çünkü güneş yükselince güneşin zararlı etkileri fitoplanktonlara da iyi gelmiyor ve oksijen üretme hızları düşüyor. Her ne kadar akşam saatlerine kadar sudaki çözülmüş oksijen artsa da bu artış en fazla sabah saatlerinde oluyor.[4] Gün içinde havaya yayılan oksijeni görebilecek bir aletimiz olsaydı, sabah saatlerinde hem fitoplanktonların hem de bitkilerin fotosenteze başlamasıyla bir görsel oksijen şöleni izliyor olacaktık. Yani sabah saatleri oksijenin en fazla olduğu zaman dilimi değil belki ama en hızlı üretildiği zaman dilimidir. Adeta Dünya’nın teneffüs etmeğe başladığı, ciğerlerine oksijeni çektiği zaman dilimidir.

Peki Kuran bize ne diyordu hatırlayalım.

Tekvir 18: Ve (and olsun) nefes almaya başlayan sabaha (Ves subhi iza teneffes).

 

Peki Kuran bunu nasıl bilebildi? Sabahın vaktinin teneffüs vakti olduğunu nasıl bildi? Oysa ki Kuran indiği zaman ne oksijen bilinirdi ne fotosentez ne de planktonlar. Kuran’ın 1450 sene önce yazılmış bir kitap olması ve Dünya’nın her türlü halinden bahsetmesi, içinde binlerce bilimsel çelişki olmasını gerektirirdi. Çünkü bütün filozofların ve düşünürlerin kitaplarında binlerce bilimsel çelişki ve yanlış bulabilirsiniz. Oysa bu sayfada gösterdik ki Kuran’ın tek bir tane bile bilimsel çelişkisi olmadığı halde yukarıdaki ayet gibi çok sayıda mucizeler ile dolu. Hâla kanıt yok, ben şüpheleniyorum diyen insan rasyonel düşünmüyor, onun ki paranoyak bir psikolojik rahatsızlık seviyesine çıkmıştır.

 

KAYNAKLAR

  1. https://www.nationalgeographic.com/environment/2019/08/why-amazon-doesnt-produce-20-percent-worlds-oxygen/.
  2. https://www.nationalgeographic.org/activity/save-the-plankton-breathe-freely/.
  3. https://earthobservatory.nasa.gov/features/Phytoplankton.
  4. https://www.fondriest.com/environmental-measurements/parameters/water-quality/algae-phytoplankton-chlorophyll/.

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.
Başa dön tuşu