Bilim Kuran'la ÇelişmezBilimsel DüzenKuran'da kozmoloji

123# Kuran’da göklerin sınırı geçilemez mi?

Soru: Kuran uzaya çıkmayı imkansız görüyor diyorlar. Kuran ayetlerine göre uzaya çıkmak mümkün mü?

Rahman 33: “Ey cin ve insan toplulukları, eğer göklerin ve yerin bucaklarından aşıp-geçmeye güç yetirebilirseniz, hemen aşın; ancak ‘üstün bir güç ‘ olmaksızın aşamazsınız.”

Bu ayet bize insanlığın göklerin sınırlarını geçebileceğini ve çalışıp geçmesini bildiriyor. Fakat bu işin büyük bir güçle başarılabileceğini de ekliyor ki bugün insanlık bu gücü roketlerle elde edebilmiş ve aya çıkabilmiştir.

İlgili Makaleler

Şimdi düşünün, insanların henüz uçabilmesinin bile hayal edilemediği bir zamanda göklerin dışına çıkılabileceğini iddia etmek hayal ötesi ve o zamanın inkarcılarına göre saçma bir şeydir. Kuran’la mübarezeye çıkmış ateist ve deistler o zamanda yaşasaydı ve Kuran’ın bir benzerini yazmaya çalışsalardı Allah adına çok iddialı laflar kullanır ve göklerin sınırlarının aşılmaya insan gücünün yetmeyeceğini söylerlerdi. Çünkü o zamanda insan göklere karşı çok acizdi ve insan gayretiyle göklere yaklaşmanın bir yolu yoktu. İnsanın kendi çabalarıyla uzaya çıkması mantıksızdı.

Rahman 35’teki ifadeler ise meal yazarlarının bazıları tarafından klasik yanlış meal verildiği için insanların kafasını karıştırmakta ve sanki ayet insanlığın göklere çıkamayacağını belirttiği iddia edilmekte. Oysa göklere çıkabilirsiniz dedikten hemen sonra göklere çıkamazsınız anlamı buradan çıkmaz. Bu yüzden bu ayeti, kelime manaları ve bilimsel gerçekler üzerinden inceleyelim. Önce ayete ve yanlış çevirisine bakalım:

Rahman 35: “İkinizin üzerine ateşten yalın bir alev ve kızıl duman gönderilir ve siz başaramazsınız.”

Bu ayette şuvazun alev demek değil, nuhasun duman demek değil ve tentesiran da başaramazsınız demek değildir. Bunlar yakın anlamlarıdır fakat böyle çevirmek ayetin manasını karşılamıyor.

Nuhasun kelimesi Arapça’da bakır veya bakır rengi anlamına gelmekte olup, duman ise yan anlamıdır. Arapça sözlükleri ve Arapça metinlerin çevirilerinde nuhasun kelimesi hep bakır veya bakır görünümlü olarak çevrilir. Bununla ilgili şu kaynaklarda detaylı bilgiler bulabilirsiniz.

Bu sebepten dolayıdır ki birkaç meal yazarı da geleneksel tercüme olan duman kelimesini atmış ve kelimenin orijinal manasını kullanmıştır.

Abdulbaki Gölpınarlı Meali: “Üstünüze bir ateş yalımı ve erimiş bakır gönderilir de kaçamazsınız.

Bayraktar Bayraklı Meali: “İkinizin de üzerine ateşten bir dev ve erimiş bakır/duman göndeririz”

Süleyman Ateş erimiş bakırı parantez içinde eklemiş:

Süleyman Ateş Meali: “İkinizin de üzerine, ateşten yalın alev ve kıpkızıl bir duman (yahut erimiş bakır) gönderilir, başaramazsınız.”

Nuhasun kelimesinin köklerinden üretilen kelimeler ise Fussilet 16 ve Kamer 19’da geçiyor. Her ikisinde de uğursuzluk anlamında kullanılmış.

1) Şuvazun kelimesine kısa yoldan ateşten gelen yalın alev gibi ne açıkladığı belli olmayan bir anlam verilmişse de bu kelimenin esas olarak ne kast ettiği bilinmiyor ve bu ayeti müteşabih ayet sınıfına sokuyor. Şuvazun kelimesine İbnul Cevzi’nin tefsirinde farklı sahabeler tarafından yüklenen farklı anlamlar verilmiştir. Fakat şuvazun ancak uzaya çıkış zamanı gelen insanların bilebileceği bir ışın demeti olmalıdır. Bu ışınlar ise ise uzayda insanı karşılayacak ve atmosferi aşmasını zorlaştıracak ve ayette belirtildiği gibi NAR’dan yani ateşten yani Güneş’ten gelen radyoaktif ışınlardır. Bu ışınlar bir kemer oluşturur ki bu kemere Van Allen kuşağı denir.

2) Nuhasun ise yeryüzünün sınırlarını aşıp derinlere inmek isteyecekleri karşılayacak olan erimiş bakır görünümünde ve çoğu zamanda erimiş bakır taşıyan yer altı magma tabakasıdır. Göklere çıkışı zorlaştıran mekanizma, ateşten gelen şuvazun yani Güneş’in radyoaktif ışınlarının oluşturduğu Van Allen kuşaklarıdır, yerin sınırlarını aşmak isteyenleri zorlayan ise erimiş bakır görünümlü magma ve ondan çıkan dumanlardır.

Güneşin zararlı ışınları Van Allen denilen ve Dünya’dan 11.000 km uzakta bulunan bir düzeyde Dünya’nın etrafını çevreler, fakat Dünya’ya ulaşamazlar. Van Allen kuşakları iç ve dış olmak üzere Dünya’yı çevreleyen iki kuşaktır. Burada radyasyon o kadar yoğundur ki astronotların radyasyona yakalanmaması için ne kadar tedbir alırsanız alın mutlaka radyasyondan etkilenirler. NASA’nın bir türlü korunmayı başaramadığı ve canını en çok sıkan olaylardan biridir. Ama uzaya çıkışın başka yolu yoktur. Bu kuşağın en zayıf noktasından geçmeye çalışırlar.

Yani ayette öyle kelimeler kullanılmış ki hem yerin sınırlarını hem göğün sınırlarını aşmaya kalktığınızda sizi bekleyen tehlikeleri haber vermek için birebir.

3) Diğer bir konu ise ayette geçen tentesiran kelimesidir, bu kelime Nusret kelimesinden yani NSR kökünden gelmekte olup “yardım etmek” demektir. Yani açık manası “yardımlaşamazsınız” demektir. Çoğu meal yazarı da bu anlamı verdiği halde bazısı “başaramazsınız” anlamı vermişlerdir ki bu çok yanlış bir çeviridir. Tefsirlerde başaramazsınız diye değil yardımlaşamazsınız diye çevrilmiştir. Örnek olarak, müfessir Beydavi ilgili ayetin tefsirinde; nuhasun kelimesini “erimiş bakırdır ki, başlarının üzerine dökülür” diye açıklamış ve tentesiran kelimesini ise “Yardımlaşamazsınız, ondan kaçınamazsınız” olduğunu belirtmiştir. Meal yazarlarının çok özenli olması ve yakın manaları bırakıp tam manayı araması gerekmektedir, yoksa ayetlerin mucize yönleri gizleneceği gibi üstüne üstlük bilimsel yanlış olarak algılanması kaçınılmazdır.

Ayetler bize diyor ki:

Rahman 33: Ey cin ve insan topluluğu! Göklerin ve yerin sınırlarını delip geçebilirseniz geçin. Ama elinizde bir güç olmadan geçemezsiniz.

Rahman 34: O halde siz ikiniz (cinler ve insanlar), Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

Rahman 35: İkinizin üzerine ateşten yalın bir alev (radyasyon) ve bakır görünümünde bir uğursuzluk (yeraltı magması ve dumanı) gönderilir ve siz yardımlaşamazsınız (Hiçbir insan hatta NASA bile size yardım edemez ve edemiyor).

Özetle; Düz Dünyacıların anladığı gibi ayet bize göklere çıkamazsınız demiyor. Çıkabilirsiniz fakat uğursuz ateş ışınları sizi karşılar, kimsenin yardımı dokunmaz diye ders veriyor.

Bu konu aynı zamanda Mülk 5 ayetindeki şeytanların ateş toplarıyla kovalanması ile de alakalıdır. Konuyu tam olarak anlamak için o yazıyı da şu linkten okumanızı öneririz:

https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2018/03/26-seytanlarin-gokyuzunde-yildizlarla-taslanmasi-ne-demektir-mulk-5/

KAYNAKLAR VE İLERİ OKUMA

  1. https://popsci.com.tr/dunyanin-atmosferi-dusundugumuzden-daha-buyuk-hatta-ayin-bile-otesine-gidiyor/
  2. https://www.webtekno.com/dunya-nin-atmosferi-tahmin-edilenden-cok-daha-genismis-h63579.html
  3. http://beyinsizler.net/dunyanin-atmosferi-dusundugumuzden-daha-buyuk/
  4. https://deadbar.com/argentina/the-moon-is-within-the-earths-atmosphere-a-hard-study/
  5. http://www.bizsiziz.com/dunyanin-atmosferi-dusundugumuzden-daha-buyuk-hatta-ayin-atmosferine-kadar-uzaniyor/
  6. https://itorm.com/argentina/the-moon-requires-a-study-of-the-atmosphere-in-the-earth/

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.

4 Yorum

  1. hocam burda kuturları göklerin ve yerin bucakları olarak kullandık demi

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

    1. Bucakları, uçları, sınırları hepsi aynı anlama geliyor.

       

      Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

      Loading spinner

  2. Buradaki göklerden kastı da mesela Fahreddin Razi şöyle olabilir diye söylemiş hocam:

    “Ayetteki hitab, dünyada mı, yoksa ahirette mi yöneltilecektir? Diyoruz ki: Zâhir o!an bu hitabın ahirette olmasıdır. Çünkü cin ve insanlar, o azabtan kaçmak isterler, fakat göklerin ve yerin etrafını, yedi sıra meleğin sardığını görecekler. Evlâ olan, bu ifâdenin, “Sizin için kaçma imkânı yok. Allah’ın mülkünden dışarı çıkmanız imkânsız. Her neye yönelseniz ve gitseniz, ora da Allah’ın mülküdür. Nerede olursanız olun, Allah’ın hükmü gelip sizi bulacaktır” manasında, genel bir ifâde olmasıdır”

    Bu da bir yorum tabi.

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

    1. Tabi bunu sadece Fahreddin Razi söylememiş. Klasik İslam âlimlerinin bir kısmı da bu görüşü serdetmis. Elbette ayetin bu güne bakan tarafının olması da imkansız değil.

       

      Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

      Loading spinner

Başa dön tuşu