Bilim Kuran'la ÇelişmezKuran'da kozmoloji

56# Kuran “Göğü düşmekten koruruz” diyor. Peki Bilim ne diyor?

Hac 65 ayetinde “göğü düşmekten koruruz” diyor ve “göğü yerin üzerine düşmekten koruruz” dendiği belli. Fakat uzay yerin üstüne düşmez ki. Bir çelişki mi var?

“Göğü de, kendi izni olmadıkça yerin üzerine düşmekten korur.” Hac 65

Öncelikle şunu belirtelim ki Kuran’da “gök” denildiği zaman bazen uzay yani evren bazen ise atmosfer kast ediliyor. Çünkü eski Dünya’da insanlar kafasını yukarı kaldırıp baktığında gördüğü boşluğa gök derlerdi. Atmosfer ve uzay diye ayırmazlardı. Böyle bir kavramları olmadığı için Kuran da onların dilinden hem atmosferde olan olayları hem uzayda olan olayları “gök” kavramı ile anlattı. Hac 65 ayetinde ise hangisinin kast edildiğini sırf Arapça metin üzerinden çıkaramayız. Yani atmosfer de olabilir. Bir metnin birden fazla yorumu varsa ve bu yorumlardan en az birinde bir yanlış yoksa o metin yanlıştır denmez. Bu yazıda buradaki gök ifadesine atmosferin çok iyi uyduğunu göstereceğiz. Atmosfer olmasının bilimsel açıdan çok uygun olduğunu ve tüm taşların yapboz gibi veya anahtar kilit gibi birbirine uyduğunu göreceğiz ki bu kadar uyumluluk tesadüfen olamaz.

İlk atmosferin oluşumu

Yeryüzü bilimcilerine göre, yer kabuğu sadece katı materyalleri (6 ila 70 km) değil aynı zamanda hidrosferi (denizler, yerüstü ve yer altı suları) ve atmosferi de kapsamaktadır. Çünkü atmosfer de bu yer kabuğunun gaz kısmıdır ve üzerinde asılı durmaktadır ki kabukla bağlantısını da koparmamıştır. Sürekli etkileşim halindedirler. Kısacası atmosfer yer kabuğunun uçucu bileşenleri olarak bakarlar [1]

Bilim insanlarına göre ilk atmosfer volkan bacalarından çıkan metan ve amonyak ve karbondioksit gazlarıyla oluşmaya başladı. Yani ilk atmosfer Dünya’mız üzerinde tam bir duman perdesi idi. Daha sonraki devirlerde mikroorganizmaların ve bitkilerin fotosentez yapmasıyla birlikte karbondioksit seviyesi düşüp oksijen seviyesi yükselmeye başladı ve atmosfer bugünkü halini aldı. [2]

93161-004-C3C7AF97.jpg

Şekil 1: Volkan bacalarına bir örnek. Yeryüzünün ilk hali bu dumanlardan dolayı görünmeyecek seviyedeydi.

Atmosferin Dünyamız üzerinde yükselmesi gazların uçuculuğundan dolayıdır. Gazların uçup uzaya dağılmaması ise Dünya’nın yerçekimi etkisinden dolayıdır [3]. Hidrojen gibi hafif gazlar yerçekiminden daha kolay kurtulduğu için atmosferi oksijen gibi daha ağır gazlara terk ederler, bu ise yaşamın devamlılığını sağlar. Peki, Dünya’nın yerçekimi daha fazla olsaydı ne olurdu? Cevap: Gazlar yer kabuğundan ayrılamazdı yani hiç atmosfer oluşamazdı veya şu an olduğundan çok daha ince bir atmosfer olurdu. Yerçekimi daha az olsaydı, gazları yeterince tutamadığı için gazlar uzaya kaçacaktı ve yine çok ince ve yoğun olmayan bir atmosfer oluşacaktı. Bu durumda da şu anda Dünya’da yaşayan hayvanların yaşaması imkânsızdı.

Bu ön bilgiler ışığında şu ayetlerin harikalığına bir bakalım:

“Göğü de, kendi izni olmadıkça yerin üzerine düşmekten korur.” Hac 65

Atmosferin yerin üzerine düşmemesinin nedeni Dünya’nın hafif kütle çekimi etkisi olduğunu söylemiştik. Yani daha ağır olsaydı atmosfer yer üzerine çökmüş olacaktı. Peki, 1450 sene önceki bir kitabın bugünün bilimine tıpatıp uymasını ve hiçbir bilimsel çelişki barındırmamasını ne ile izah edebilirsiniz? İnsanların dehası ile mi, yoksa o kitapta konuşanın âlemleri yaratan ile aynı olduğu gerçeği ile mi?

Yerin ve göklerin bitişik olması

Devam edelim, şu ayete bakın:

Enbiya 30: “İnkâr edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı?”

Bu ayet aynı zamanda big-bang patlamasıyla yerin ve uzayın ayrılmasına da uyuyor. Yani insana diyorki bir zamanlar üzerinde yaşadığınız yeryüzü ve uzay tek parça idi.  Kuran’ın mucize yönlerinden bir tanesi de bir cümle içinde çok hakikatleri barındırmasıdır, bu ayet hem evrenin hem atmosferin oluşumunu tek cümlede açıklıyor.

Buyurun bakalım bu mucize ayeti ne ile izah edeceksiniz? Devam edelim;

Duman halinde yaratılan gök

Dünya’da bulunan kütle çekimi gücünün etkisinden dolayı Dünya (ve diğer gezegenler) küremsi şekle sahiptir. Dünya’nın ve diğer gezegenlerin başka şekil almaları mümkün değildir. Yani bir gezegen bir yıldızdan koptuğunda eğri büğrü bir şekli varsa da zamanla ister istemez küremsi veya geoit olacaktır. İstese de istemese de şekli buna dönüşecektir. Yine atmosfer Dünya’nın kütle çekiminden dolayı istese de istemese de orada asılı kalacaktır. Çünkü fizik sabitleri hassas bir şekilde bu sonucu verecek şekilde ayarlıdır. Ne atmosferin uçuculuğu yerden kopmasını sağlayabilir, ne de yer kendine tamamen çekip onun oluşumunu engelleyebilir. Çok hassas ayarlarla atmosfer Dünya üzerinde dengede kalmıştır. Peki şu ayete bakalım:

Fussilet 11: Sonra duman hâlinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, “İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi. İkisi de, “İsteyerek geldik” dediler.

Daha önceden ilk atmosferimizin duman halinde olduğunu söylemiştik. Sonra fizik ve kimya sabitlerinin etkisi ile Dünya kaçınılmaz hali olan geoit halini almıştır. Yani burada üç harika gerçek var. Birincisi atmosferin ilk halinin duman olduğunun bildirilmesi, ikincisi ise “isteyerek veya istemeyerek” derken fizik sabitlerinin dünyayı ve atmosferi oluşturan gücünü göstermesi ve görevini vermesidir. Bilim insanları uzayda bulunan toz parçacıklarının statik elektrik yardımı ile birbirlerine yapıştığını ve kümeler oluşturduğunu ve bu kümelerin zamanla gezegenlere dönüştüğünü rapor etmişlerdir. Yani bu toz zerreleri kaçınılmaz olarak gezegenleri ve yıldızları oluştururlar. Üçüncüsü göklerin ve yerin sonradan bu hale dönüştürüldüğünün belirtilmesi.

Şimdi bize on tane çok garip gelecek bilimsel teoriler söyleyin, Söyledikleriniz yeni olsun ve şaşırtın bizi. Aradan 1450 sene sonra gelişen teknoloji ile anlayalım ki söylediklerinizin hepsi doğruymuş. İşte Kuran’ın nasıl bir meydan okuma yaptığını şimdi anlayabildik mi?

“Yoksa “onu (Kur’an’ı) uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Allah’tan başka gücünüzün yettiklerini de (yardıma) çağırıp, siz de onun gibi uydurma on sûre getirin.” Eğer size (bu konuda) cevap veremedilerse, bilin ki o (Kur’an) ancak Allah’ın ilmiyle indirilmiştir ve O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Artık müslüman oluyor musunuz?” Hud 13-14

KAYNAKLAR

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.

4 Yorum

  1. Merhabalar,

    Sonra duman hâlinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, “İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi. İkisi de, “İsteyerek geldik” dediler. Fussilet 11

    Buradaki “gelin” kelimesi ne anlama geliyor? “oluşun” mu? “birbirinize yakınlaşın” mı?

    Gökyüzünün eskiden duman halinden bahsetmesi gerçekten düşündürücü. Fakat anlayamadığım birkaç yanı var bu ayetin. Ayete göre Allah gelin derken:

    1. Gök halihazırda mevcut, yani yaratılmış ve duman halinde bekliyor.
    2. Önceki ayete bakarsak dünya da yeni yaratılmış.

    O zaman “gelin” kelimesinin anlamı “oluşun” olmuyor çünkü zaten mevcutlar.

    “Yakınlaşın, gök dünyanın gökü olsun” anlamına mı geliyor? Bu olamaz çünkü atmosfer dünyada bulunan etkenlerle meydana geldi (volkan patlaması, bitki fotosentezi, vs…) Yani dünyadan uzak bir atmosfer dünyaya gelip yapışmadı.

    Yoksa “gelin” kelimesinin anlamı “biçim değiştirin de insanlar için işlevsel hale dönüşün” anlamına mı geliyor? Eğer öyleyse Allah niye bu zengin anlamı alakası olmayan bir kelimeye, “gelin”e indirgiyor?

    Burada atmosferden bahsettiniz. Ama aynı şeyi dünyaya da söylüyor, sadece atmosfere değil. Dünyaya da “gel” dedi yani.

    Fikirlerinizi bekliyorum.
    Teşekkürler.

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

    1. Buradaki gelin kelimesinin ne anlama geldiğini henüz bilemiyorum. Muhtemelen ileride anlayacağımız bir bilimsel gerçek olabilir. Örneğin gelin kelimesinden maksat kararlı bir hale dönüşün olabilir. Çünkü duman halindeki atmosferde hafif gazlar vardı. Bunlar uzaya saçıldılar. Daha sonra bitkilerin ürettiği oksijen artmaya başlayınca oksijen, ağır olduğu için uçamadı ve dengede kaldı böylece daha kararlı bir atmosfer oluştu. Yani gelin kelimesi kararlı bir duruma geçin olabilir. Ama burada kesin olan birşey varki ilk atmosfer dumandı ve Allah duman halindeki göğe hitap ettiğini bildiriyor. Diğer sorularınızı da vakit buldukça cevaplayacağım.

       

      Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

      Loading spinner

      1. Hocam bakara 29’dak önce yer sonra gök yaratıldı anlamını anlattığını söylemiştiniz. Bir yerde bulamadım bu yazınızın detaylısını.

         

        Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

        Loading spinner

Başa dön tuşu