Peygamber

324# Hadislerde bilimsel çelişki aramak

Bize ulaşan bir soru: Hadisler içinde bir sürü bilimsel çelişki görüyorum. Bazı hadisler de birbirleriyle çelişiyorlar. Bu hadislerin sahih olduğu ve Buhari, Müslim gibi sahih hadis kitaplarında geçtiği söyleniyor. Bu durum, İslam için bir çelişki midir? Örneğin bir ateist site şunu paylaşmış:

“Sahih kabul edilen Buhari ve Müslim’deki bazı hadisler şunlar:

https://sunnah.com/bukhari/59/70 Neden 4 mevsimin olduğunu biliyor musunuz? Cehennem sıcaklığını değiştirdiği için! Evet, akıllara durgunluk veriyor.

İlgili Makaleler

https://sunnah.com/bukhari/9/15 Neden sıcak havamız olduğunu biliyor musunuz? Cehennem ateşinin öfkesi yüzünden! Evet, bize ulaşacak kadar sıcak!

https://sunnah.com/bukhari/59/74 Ateş, Cehennem Ateşi’nin sıcağından gelir!

https://sunnah.com/muslim/1/306 Güneşin her gece nereye gittiğini biliyor musunuz? Secde etmeye gider! Evet, sabah geri geliyor!

https://sunnah.com/muslim/52/10  Kuran’da geçen altı günde yaratılma ifadesi hadiste pazartesi, Salı, Çarşamba olarak aktarılmış ve ağaçlar ışıktan önce var olmuş.[Ağaçlar ışıksız oluşamazlar. Güneş ışığı olmadan yeryüzündeki canlılık oluşamaz da devam edemez de…]

https://sunnah.com/bukhari/16/9 Tutulmalar inananları korkutmanın bir işaretidir

https://sunnah.com/muslim/43/194 Bebeklerin neden ağladığını biliyor musunuz? Bunun nedeni şeytandır.

https://sunnah.com/bukhari/76/54 Derideki siyah noktalar nazardan gelir.

https://sunnah.com/bukhari/76/91 Sabah yenen yedi hurma, o gün zehire karşı aşılar, zehir işlemez.

https://sunnah.com/muslim/36/246 Kafirler yedi bağırsakta yemek yerler. (Ben şimdi kafir olsam yeni bağırsaklar mı oluşacak??)

https://sunnah.com/bukhari/60/1 Adem 60 arşın boyundaydı ve insanlar Adem’in yaratılışından bu yana küçülüyorlar.

https://sunnah.com/bukhari/76/28 Peygamber, mantarın göz hastalıklarını iyileştirdiğini söyledi

https://sunnah.com/bukhari/59/116 Peygamber dedi ki: “Sırtında iki beyaz çizgi olan yılanı öldürün, çünkü bakanı kör eder ve kürtaja neden olur.”

Sadece bunlar da değil, Peygamberin 6 yaşında bir kızla nişanlandığı bile yazılmış. Daha bunlar gibi hoş olmayan çok ifadeler var. Bütün bu uygunsuz görünen hadisleri açıklar mısınız?

Cevap:

Kuran’da hiçbir çelişki ve boşluk gösteremeyen ve çelişki sandıkları da birer bilimsel mucize olarak ortaya çıkan ateist ve oryantalist gruplar hadislerde hatalar bulabileceklerini ve hadisler üzerinden insanların akıllarını karıştırmanın daha kolay olduğunu fark etmişler ve bu yüzden hadislerdeki çelişik görünen ifadelerin peşine düşmüşlerdir.

Fakat hadislerde İslam aleyhine bilimsel hata aramak bilgisizlikten kaynaklanır. O halde hadisler yoluyla İslam’da çelişki bulacağını zanneden ateist arkadaşlara neyi bilmediklerini söyleyelim. Bunun için önce hadis rivayet ve yazım tarihini kısaca anlatmak gerekir.

hadislerde çelişkiler

Hadis tarihi

Peygamberimiz (s.a.v.), genel bir kural olarak hadislerin yazılmasına izin vermiyordu. Bunu yapmak için iki gerekçesi vardı, birincisi Kuran ile karıştırılma ihtimali, ikincisi ise önceki ümmetlerin ana kitaplarını bırakıp insan sözleriyle yazılan kitaplara daha çok uymaları idi. Fakat bazı sahabelere bir iki defaya münhasır yazmaya izin verdiği de rivayet edilir.

“Benden Kur’an’dan başka işittiğinizi yazmayınız. Kimler benden Kur’an’dan başka işittiğini yazdıysa onu silsin.”[1]

“Benden bir şey yazmayınız. Kim benden Kur’an’dan başka bir şey yazdıysa onu imha etsin. Benden rivayet ediniz, bir beis yoktur. Kim benim üzerime kasden yalan söylerse cehennemdeki yerine hazırlansın.”[2]

“Bazı kimseler Hz. Peygamber’den işitilenleri yazmak için müsaade istediler, fakat O reddetti.”[3]

 “Biz hadis yazmakla meşgul iken bir gün Hz. Peygamber hücresinden çıktı, bize; ne yapıyorsunuz? dedi. Senden işittiğimiz hadisleri yazıyoruz, dedik. Şöyle buyurdular: “Allah’ın kitabından başka bir kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki kavimler (dinlerine dair) Allah’ın kitabından başka kitap yazdıkları için yollarından saptılar. Bunun üzerine bütün bu yazılanları topladık, açık bir yerde onları yaktık.[4]

Hz Ömer’in feraseti

Hz Muhammed’den sonra Hz. Ömer de hadisler unutulmasın ve kayıt altına alınsın diye düşünmüş fakat bundan vaz geçmiştir. Diyanet kurumunun Hadislerle İslam isimli eserinde Hz. Ömer’in hadisleri yazdırmamasının gerekçesi şöyle anlatılır:

“Hatta Hz. Ömer devrinde bütün hadislerin toplanılması düşünülmüş, ancak aynı gerekçeyle bundan vazgeçilmiştir. Tabakât müellifi İbn Sa’d’ın naklettiğine göre, Hz. Ömer Resûlullah’ın sünnetlerini kayda geçirmek hususunda önce sahâbe ile istişare etmiş, ancak tam karar veremeyince bir ay boyunca istihareye yatmış ve neticede önceki din mensuplarının, sonradan yazdıkları kitaplara yönelmek suretiyle Allah’ın Kitabı’nı terk ettiklerini anımsayarak “Allah’ın Kitabı’na bir şey karıştırmam” demiş ve bu uygulamadan tamamen vazgeçmiştir.”[5]

Görüldüğü gibi Hz. Ömer’in endişesi de Hz. Muhammed’in endişesi ile aynıdır: İnsanların kendi elleriyle yazdıkları bilgilerin din olarak Allah’ın kitabının yerine ikame edilmesi korkusu.

hadisler de bilimsel çelişkiler

Fırkaların hadis uydurmaları

Hz. Ömer’den sonra Müslümanlar arasında çok fazla fikir ayrılıkları çıkmaya başladı ve her fikir grubuna bir isim verildi ve böylece mezhepleşmeler başladı. Örneğin; Harici, Şii, Mürcie, Kaderiyye, Cehmiyye, Müşebbihe ve Ehlisünnet gibi isimler takıldı. Hatta Ehlisünnetin içinde de değişik görüşler ortaya çıkınca ehli sünnet de dört mezhebe ayrıldı.

Mezhep ve fikir çatışmalarının zorlu geçtiği bu ilk zamanlarda insanlar kendi görüşlerini diğerlerine kabul ettirebilmek için 1) hadis uydurma 2) hadisi biraz değiştirme 3) hadisi kendi anladığı gibi aktarma yoluna gittiler.

Diyanet kurumunun Hadislerle İslam isimli eserinde bu durum şöyle anlatılır:

“Her zümre kendini haklı çıkarmak, mezhebini meşrulaştırmak ve karşıtlarını karalamak maksadıyla hadislerden yararlanma cihetine gitmiştir. Bilhassa ilk devirlerde Hz. Ali ve ailesine aşırı sevgi duyan çevreler, yoğun miktarda hadis uydurmuşlardır. Hz. Osman’ın katledilmesiyle başlayan fitne hadiseleri aynı zamanda bilinçli ve planlı biçimde hadis uydurma faaliyetlerinin de başlangıcı olmuştur. Bu hadiseler karşısında Emevî iktidarına yakın olan kimi cahil kimseler, kabile ve soy taassubu içerisinde bulunanlar, dünyaya ve dünya işlerine karşı menfî tavır takınan ve uzlet hayatını tercih eden bazı zâhidler, halkı iyilik ve hayra, ibadet ve taate teşvik etmek isteyen iyi niyetli cahil vaizler de hadis adı altında kendi sözlerini hadisleştirmişlerdir. İlk hicret asrında bilhassa Müslümanların kanlı savaş ve iç çatışmalarla karşı karşıya kalmaları, fiten ve melâhim denilen çeşitli rivayetlerin tedavüle çıkmasına yol açmıştır. Gayr-i müslim unsurlarla fikrî çatışmalar, kadim inanç ve geleneklerin kimi telakkilerinin uydurma hadisler kanalıyla İslâm toplumuna sızmasına neden olmuştur. İslâm karşıtlarının İslâm’ı ve Müslümanları küçük düşürmek maksadıyla uydurdukları hadislerle, yeteneksiz kimselerin Hadis İlmi’yle meşgul olmaları sonucu ortaya çıkan asılsız haberlerin çoğalması, Hadis İlminde isnad tatbiki ve tenkidi denilen yöntemin gelişmesine yol açmıştır.” [6]

Bir kısım hadisler de münafıklar, Yahudiler ve diğer İslam karşıtları tarafından özellikle İslam’ı küçük düşürme gayesiyle ustaca hadis rivayetlerinin arasına sokulmuş, hadis rivayet zinciri de ustaca uydurulmuş böylece doğru ve yanlış hadisleri sadece hadis rivayet zincirini kullanarak ayıran hadis âlimlerinin bunları sahih olarak kabul etmelerine yol açmıştır.

Sahabenin en önemli âlimlerinden İbn-i Abbas bu konuda şöyle demiştir:

“Gerçekte biz Resûlullah (sav) adına yalan uydurulmazken ondan hadis rivayet ederdik. Fakat insanlar hırçın deveye de uysal deveye de binmeye başlayınca (yani insanlar iyi-kötü ayrımı yapmadan her sözü nakletmeye başlayınca) biz de ondan hadis rivayet etmekten vazgeçtik.[7] (Parantez içindeki açıklama Diyanet’in Hadislerle İslam kitabına aittir.)

Hadis yazma işi ne zaman başladı?

Hadis yazma işlemi ilk olarak Buhari ve Müslim ile başlamamıştı. Hicri ilk asırdan başlayarak bazı âlimler bazı hadisleri unutmamak için kaydettikleri rivayet edilir. Fakat o dönemlerde hadisler sahih, mevzu diye ayrılmıyordu. Daha sonra Hicri 200 ile 300 yılları arasında büyük hadis külliyatları yazılmaya başlandı. Bu külliyatların yazarları mümkün olduğunca sahih olanları mevzu olanlardan ayırmak istediler. Bunun için geliştirdikleri metod ise bir hadisin ravi (rivayet eden kişiler) zincirini incelemek olmuştur. Yani rivayet zincirinde güvenilmez bir adam var ise o hadisi mevzu (yalan) olarak değerlendirmişlerdir.

Fakat bu yönteme güvenmeyen insanlar da vardır. Çünkü 1) hadisi rivayet edenin rivayet zincirindeki isimleri karıştırmış olabileceğini veya 2) kötü niyetli kişiler tarafından daha önceden bu rivayet zinciri uydurulduysa araya kaynayabileceği veya 3) insanların aldanabileceği veya 4) unutabileceği veya 5) kimsenin dürüst olduğunu tam bilemeyeceğimiz gibi nedenlerden dolayı rivayet zinciri metodu ile sahihlik ayrımını yeterli bulmamaktadırlar.

Üstelik kimse kötü niyetli olmasa bile hadislerin zaman içinde kulaktan kulağa aktarılırken kelimelerinin değişmiş olabileceğini belirtirler ve bazen bir kelimenin bile değişmesi cümlenin anlamını çok değiştirdiğini düşünürler.

akıl dışı hadisler

Yüzbinlerce hadisten süzülen kitaplar

Şu an elimizde en sahih olduğu kabul edilen ve Hicri üçüncü asırda yazılan Kütüb-ü Sitte, 6 kitaptan oluşmaktadır:

 1- Müslim bin Haccac: El camiu’s sahih

 2- Muhammed el Buhari: El camiu’s sahih

 3- Muhammad ibn Isa at Tirmizi: Sünen-i Tirmizi 

 4- Ali ibn Sinan el Nesai: Sünen-i Nesai 

 5- Ebu Davud es-Sicistâni: Sünen-i Ebu Davud 

 6- İbn Mâce el-Kazvînî: Sünen-i İbn Mace

Bu âlimler kitaplarını yazarken, ortada gezen o kadar çok uydurma hadis vardı ki, tabiri caizse at izi it izine karışmıştı. Örneğin Ahmed Bin Hanbel 700 bin hadis arasından 40 bin tanesini daha sahih bularak yayınlamıştır. [8] Yine Buhari 600 bin hadis arasından 7275 hadisi daha sahih olduğuna karar vererek kitabına almıştır.[9] Bu da ne kadar çok hadis uydurulduğunun bir göstergesidir. Bu kadar uydurma hadis arasında hadislere güven zedelendiği için hadis âlimleri hadislere güveni yeniden tesis etmeye çalışmışlar, bunun için Buhari’nin ve Müslim’in kitabında sahih olmayan bir hadis olmadığını savunmuşlardır.

Diğer bazılarına göre ise Buhari de bir insandır ve sahih olmayan çok sayıda hadisi gözden kaçırmış olması da mümkündür. Ayrıca bir hadis sahih olsa bile, “mana ile rivayet” denilen bir kural vardır ki hadisler içinde çelişkiler doğmasına neden olmaktadır.

Mânâ ile rivayet

Hadis usulünde “mana ile rivayet” (Hadis-i Bil Mana) denilen bir kural vardır.[10] Bu kurala göre âlimler hadisin aynı kelimeleriyle olmasa da aklında kalan manasını farklı kelimelerle aktarmanın caiz olduğuna hükmetmişlerdir. Yani hadis âlimleri hadislerin tam anlamıyla Peygamberimizin ağzından çıktığı şekliyle aktarılmadığını ve bunun pratikte çok mümkün olmadığını kabul etmektedir.  Bazılarına göre ise Peygamberimiz konuşurken her kelimesini özenle seçerdi. Bir insanın bir kelimesi bile değişse sözün manası çok farklı yerlere gidebiliyor. Başka sözlerle çelişki doğurabiliyor. İşte bu yüzden Hadislerin kendi arasında görülen çelişkiler de bu “Mana ile rivayet” kuralına göre hadis rivayet etmekten kaynaklanmaktadır.

Bazen de insanlar kendi görüşlerini kuvvetlendirmek için hadisi kendi anladığı şekliyle aktararak kendi fikirlerinin insanlar arasında kabul görmesini sağlamışlardır.[11] Muhammed Avvâme “Kişi ne kadar uyanık ve zeki olursa olsun, ayrıca mâna ile rivayet edilen hadislerin sayısı ne kadar az olursa olsun, insan zihni aldanır, dil sürçer; dolayısıyla da hata kaçınılmaz olur” şeklinde belirttikten sonra sahabelerin takvadan dolayı mümkün olduğunca ve hafızalarının yettiğince aynı kelimelerle aktaracağını belirtmiştir. Fakat bu durum sahabeler için geçerli bile olsa Buhari’ye kadar herkesin buna güç yetirebilmesini beklemek insan doğasına aykırı olurdu.

hadis tarihi

Kulaktan kulağa gelen hadisler

Bazılarına göre çoğu hadisler Buhari’ye veya Müslim’e gelene kadar onlarca kulaktan kulağa aktarıldığı için bunların değişerek aktarılması ve sonunda manasının çok farklı yerlere çıkması bile kaçınılmaz bir durumdur. Çünkü aynı odada kulaktan kulağa oynarken bile ilk söylenilen söz ile son söylenilen söz birbirine az çok benzese de farklı manalara gelebilmektedir. Buhari ve Müslim’deki çoğu hadisler de 200’den fazla yıl kulaktan kulağa dolaştığı için değişmesi kaçınılmazdır.

Hadisler konusunda kendilerini geliştirmiş bir kurum olan Sorularla İslamiyet ekibi de bu konu ile ilgili şunları yazmaktadır:

“Ayrıca pek çok râvi de (hadis aktarıcısı) hadisi duyduğu lafızlarla (kelimelerle) değil de duyduklarından anladığını kendi lafızlarıyla (kelimelerle) aktarmıştır. Bu durumda râvinin (hadis aktarıcısı) duyduğu hadisi yanlış veya eksik anlaması ya da Hz. Peygamberin maksadını farklı şekilde kavraması mümkündür.”[12]

Diyanet’in hadislerle İslam eserinde ise bu gerçek şöyle ifade edilir:

 “Hz. Peygamber’in vefatından sonra çeşitli coğrafyalara dağılıp oralarda nebevî (peygamberlik) bilgi mirasını geniş kitlelere ulaştırma görevini üstlenen sahâbîlerin, hadisleri Peygamber’in ağzından çıktığı şekliyle bire bir rivayet ettiklerini söylemek zordur…. Arkadaşlarının her biri de kendi idrak, zihin, hafıza ve muhayyile düzeylerine göre onun söz ve davranışlarını bellemişler ve onu göremeyen kuşaklara öğrendiklerini taşımışlardır.”[13]

İnsanların hadisleri kendi anladığı veya aklında kaldığı kadarıyla aktardığının izlerini hadis kitaplarında görebiliyorsunuz. Çünkü aynı olaylar farklı hadis kitaplarında farklı rivayetlerle anlatılmıştır. Hatta aynı hadis kitabında bile falancadan gelen rivayet şu şekildedir, filancadan gelen rivayet de şu şekildedir diyerek aynı olayı birbirlerinden çok farklı anlatabiliyorlar. Bu durum da hadislerin insan ve zaman faktöründen paylarını aldıklarını gösteriyor.

Hadislerin önemi

İlk devir Müslümanlarının tarihini anlamada, düşünce yapılarını anlamada hadis külliyatlarının önemi tartışmasızdır. Fakat hem hadisler içinde çok fazla uydurma olup bunların sahih kabul edilen kitaplara da sızma ihtimalinden dolayı ve hem de hadislerin Peygamberimizin ağzından çıktığı aynı kelimelerle değil, insanların kendi anladıkları şekilde aktarmalarından dolayı, hem de hadislerin kendi şartları içindeki olaylara getirilmiş çözümler olduğundan dolayı bu hadislerin dînî emirleri belirlemede kullanılamayacağını düşünenler vardır. Onlara göre Allah’ın istedikleri Kuran’da açıkça yazılıdır. Eğer Peygamberimiz Kuran üzerine başka şeylerle de bizi sorumlu kılsaydı o halde hadislerini kendisi yazdırır ve ilk elden geçmiş sağlam nüshalara sahip olurduk. Ama O, dinin kitabı olarak yalnızca Kuran’ı bırakmak için çalıştı.

Fakat hadisler Peygamberimizin yaşadığı devri anlayabilmek için güzel bilgiler veriyor. Üstelik hadisler içinde Peygamberimize ait çok orijinal ve güzel ifadeler var. Bugün yeni yeni anlaşılabilecek güzel ifadelere de rastlamak mümkün. Örneğin 128 nolu yazımda anlattığım gibi bir hadiste Cehennem’in önce kırmızı ateş olduğu, bin yıl yandıktan sonra beyaz ateş olduğu ve yine bin yıl yandıktan sonra siyah ateş olduğu yazılıdır. Bu hadisi daha önceden anlamazdım, beyaz ateş yüksek ısı üreten fabrikalarda oluyor, Peygamberimizin beyaz ateşi de bilmesi mümkün değildi ama ama siyah ateş nasıl olur ki diye düşünürdüm. Daha sonra kara deliklerin ateşin son hali olduğunu öğrendiğim yaşlarımda çok şaşırmıştım.

Ebu Hureyre (r.a) ‘ın Rivayetine göre Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur. “Cehennem’in üzerinde bin yıl ateş yakıldı ve kıpkırmızı oldu. Sonra bin yıl daha yakıldı beyaz ateş haline geldi. Sonra bin yıl daha yakıldı, kapkara oldu. Artık o, karanlık bir geceyi andırmaktadır.” [14]

İbn Merdeveyh… Enes’ten rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şu âyet-i kerimeyi okumuştur:

“Ey inananlar! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyun. Onun yakıtı, insanlar ve taşlardır. Görevlileri, Allah’ın kendisine verdiği emirlere baş kaldırmayan, kendilerine buyrulanları yerine getiren pek haşin meleklerdir.” (Tahrim, 66/6)

Bu âyet-i kerimeyi okuduktan sonra Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Cehennem ateşi bin sene yakıldı; nihayet beyazlaştı. Bin sene daha yakıldı; nihayet kızardı. Bin sene daha yakıldı; nihayet karardı. Cehennem ateşi sim­siyahtır; alevi ışık Saçmaz.”[15] (Burada dikkat ederseniz ilk hadisten farklı olarak beyaz ve kırmızı ateşin sırasını değiştirmişler.)

Peki ışık saçmayan ateş ve siyah ateş tabiri kimin aklına gelebilir ki? Bunun yıldızların ateşinin en son hali olduğunu kim bilebilir ki? Evren de böyle ışık saçmayan ve bu yüzden kara delikler olarak adlandırılan yoğun ateşler olduğundan kim haberdar olabilir ki? Üstelik kara deliklerin oluşum aşamasının da önce kırmızı ateş, sonra beyaz ateş, sonra siyah ateş sıralamasıyla kim verebilirdi? Bunlar uydurmayla tutturulabilecek bilgiler değildir. Peygamberimizin apaçık mucizesidir.

İşte bunlar gibi pek çok hikmet, bilgi, kanıt hadisler arasında olabilir. Bu durumda elimizde Peygamberin hikmetlerini barındıran önemli bir hazineyi neden paket halinde reddedeceğiz ki? Fakat isteyen de reddedebilir tabiki, hadislerin sahih olduğuna inanmak dinin bir emri değil. Manasını değil de Peygamberimizden geldiğini reddetmek insanı dinden çıkarmaz, sapık yapmaz. Zaten Allah’ın dini kendi sözleri ile ayaktadır. İnsanların hadisleri yazıp yazmamasına bırakılamayacak kadar önemli bir meseledir din.

Hadisleri toplu halde reddetmeyip fakat dinde kaynak olamayacağını düşünenler

Hadisleri reddetmeyip fakat dini hadisler üzerine bina etmenin yanlış olduğunu düşünenlerin görüşleri de şöyledir. Onlara göre Peygamberimiz’in hadislerindeki ifadeler, kendi şartları içinde üretilmiş çözümlerden ibarettir. Bugün yaşasaydı muhtemelen bugünün şartlarında daha başka çözümler üretirdi. Örneğin o günün şartlarında bir hastalık için deve sidiği içmeyi önermişse bunu terk edilmeyecek bir sünnet diye bellememek lazım. Zorunluluk ve çaresizlik ortamında belki antiseptik (mikrop öldürücü) özelliğinden dolayı tavsiye edilmiş bir karardır. Bugün olsaydı antibiyotik kullandırırdı.

Yine ağız bakımı için ağaç dalı (misvak) kullandı, bu durum o günün şartları için mükemmel bir uygulama. Fakat Peygamberler kendi zamanından kopuk insanlar değildir, bugün gelseydi muhtemelen diş fırçası kullanacaktı.

Başka örnek; Yeni İslam’a girmiş biri abdest almaya üşendiğinden dolayı namaza gelmediği için Peygamberimizin ona abdestsiz namaz kılma izni vermesi o duruma göre bulunmuş bir çözümdür. Bu durum genelleştirilemez. Daha bu örnekleri çokça artırabilirsiniz. Bunların hiçbiri dinleştirilemez. Dinin emirleri gibi kurallaştırılamaz. O günün veya o şartların içinde Peygamberimizin bulmuş olduğu çözümlerdir. Kuran’ın ana emirleri her zaman geçerliliğini koruyabilir ama sünnetler, içinde bulunulan duruma göre yeniden yorumlanabilir. Örneğin günümüz şeyhleri Peygamberin giyimini taklit etmeyeni iyi Müslüman saymazlar ama “gel sen de Mercedes arabandan in, sünnet üzere deveyle seyahat et” derseniz “sünnet olan deveye binmek değil, devrinin en iyi aracına binmek sünnettir” diye sünneti (olması gerektiği şekilde) yorumlarlar.

Pakistan’lı meşhur âlim Muhammed İkbal’in Peygamberimize olan sevdası da bugünün Müslümanlarından çok daha derindir. Fakat bu ve benzeri sebeplerden dolayı Muhammed İkbal da hadislerin ve sünnetin kendi zamanının şartları için çözümler üretmiş olduğunu ve bu yüzden hadislerin kanun kaynağı olarak kullanmanın doğru olmadığını, fıkıh usulünde kanıt olamayacağını belirtir.[16]

Sonuç Olarak

Yazının başındaki soruda verilen örneklerde olduğu gibi gerçeklerle örtüşmeyen veya birbiriyle çelişen durumların Buhari ve Müslim’de veya başka bir hadis kitabında görülmesi çok doğaldır. Bunun iki ana nedeni vardır. Birincisi Peygamber adına çok fazla hadis uydurulmuş olması ve bir insanın kitabını yazarken bütün bu karmaşadan yüzde yüz doğrulukla hadisleri ayırt etmesinin mümkün olmamasıdır. Kaldı ki hadis ayırt etme kriteri râvi (hadis aktaranlar) zincirinde sahtekâr adam bulunup bulunmadığı üzerinedir ve bu da tek başına çok kuvvetli bir ayrım metodu değildir.

İkinci neden ise hadis rivayetinde “mana ile rivayetin” caiz görülmesidir. Bu durumda da hadislerin kelimeleri zaman içinde değişmiştir. Bazen bir insanın cümlesinden bir kelimeyi bile değiştirdiğiniz zaman onun vermek istediği anlam değişiyor. Hadisi aktaranlar ise birbirlerine hep aklında kalan kadarını ve kendi anladıkları gibi aktarmışlardır. Bu durumda kütübü sitte de dâhil hadisler gitgide yanlış anlaşılıp yoruma muhtaç hale gelmişlerdir.

Buna rağmen hadisleri bir çırpıda paket halinde reddedemeyiz. İçlerinde çok hikmetler ve bilgiler ve kanıtlar var. Bunları aklın, bilimin ve sağduyunun süzgecinden bir ortak akılla geçirdikten sonra hadislerin mevzu olanlarını veya kullanılmayacak kadar manası değişmiş olanlarını tespit edip elemekte yine sakınca yok. Eski hadis âlimlerimiz kendi zamanının bilgi seviyesiyle bile bunu yapmakta sakınca görmemişler ve hatta İslam üzerine ve Peygamberimiz üzerine atılmış bu iftiraları temizlemeyi farz bilmişlerdir, bu fariza hâlâ devam ediyor ve tüm hadislerin ayıklanmaya devam edilmesinde bir sakınca yoktur.

Bu sebeplerden dolayı hadislerde bir çelişki bulunduğu zaman İslam aleyhine veya Peygamber aleyhine kullanmak manasızdır. Fakat Cehennem hadisindeki gibi açık mucizeler bulunursa bunlar İslam’ın kanıtı olarak kullanılabilir, çünkü uydurulmuş sözlerden doğru bilgiler nadiren çıksa da mucizeler çıkmazlar. Mucizeler, tesadüf eşiğini çoktan aşmış olgulardır.

Ayrıca Peygamberimiz Hz Ayşe ile evlendiğinde yaşının 6 veya 9 olmadığı 17-18 olduğu ile ilgili yirmiye yakın kanıt var. Şu yazımdan okuyabilirsiniz: 42# Hz. Ayşe‘nin evlilik yaşı

REFERANSLAR

1.            Müslim, “Zühd”, 16.

2.            Müslim, “Zühd”, 16; İbn Ebi Davud, I, 147.

3.            Koçyiğit, Talat, Hadis Tarihi, Ankara, 1997, s. 27, (Hatib Bağdadi, Takyidu’l- İlm, Dımaşk, 1949, s. 32’den naklen.).

4.            Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 12.

5.            https://hadislerleislam.diyanet.gov.tr/sayfa.php?CILT=1&SAYFA=63.

6.            https://hadislerleislam.diyanet.gov.tr/sayfa.php?CILT=1&SAYFA=71.

7.            https://hadislerleislam.diyanet.gov.tr/sayfa.php?CILT=1&SAYFA=67.

8.            ŞİMŞEK, M. el-Müsned (el-Fethu’r-Rabbânî Tertibi), İmam Ahmed b. Hanbel,(Çev. Rıfat Oral-Süleyman Sarı), Ensar Neşriyat, Konya 2003. Hadis Tetkikleri Dergisi, 3(2), 205-209.

9.            Paksoy, K. SAHABE’NİN SAYISI, HADİSLERİN SAYISI VE HADİS HAFIZLARININ DEHALARI HAKKINDA BAZI TESPİTLER. Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 3(3), 228-248.

10.          https://islamansiklopedisi.org.tr/rivayet.

11.          Avvâme, Rivâyetü’l-hadîsi’ş-şerîf bi’l-ma‘nâ beyne’l-hükmi’n-nazarî ve’l-vâkı‘ı’l‘amelî (Medine: Darü’l-Yüsr;Cidde: Darü’l-Minhâc, 2017/1438), 5.

12.          https://sorularlaislamiyet.com/birbiriyle-celisen-hadisler-var-mi.

13.          https://hadislerleislam.diyanet.gov.tr/sayfa.php?CILT=1&SAYFA=65.

14.          Tirmizi, 2591.

15.          Heysemî, Mecma’uz-Zevâid, 10/387.

16.          http://www.allamaiqbal.com/publications/journals/review/oct96/8.htm.

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.

5 Yorum

  1. Kuran’da geçen altı günde yaratılma ifadesi hadiste pazartesi, Salı, Çarşamba olarak aktarılmış ve ağaçlar ışıktan önce var olmuş.[Ağaçlar ışıksız oluşamazlar. Güneş ışığı olmadan yeryüzündeki canlılık oluşamaz da devam edemez de…]

    Hocam bu hadis zaten Kur’an’la çelişmiyor mu? Çünkü hadise göre 7 günde kainat yaratılmış ama Kur’an’a göre 6 gün olmalı. Hem bazı alimler bu hadisin garib olduğunu söylemiş. Ama Müslim’in neden Sahih’ine aldığını bilmiyorum.

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

  2. “Allah, toprağı cumartesi yarattı. O toprakta da dağları pazar günü yarattı. Ağaçları ise pazartesi günü yarattı. Mekruhu salı günü yarattı. Nuru da çarşamba günü yarattı. Hayvanları orada perşembe günü yaydı. Âdem’i de cuma ikindiden sonra, yaratıkların sonunda, cuma saatlerinden son bir saatinde -ikindi ile gece arasında- yarattı.” (Müslim, Sıfatu’l-Münafıkin 1, -27-; Müsned, 2/327)

    Hocam yorumum ulaşmamış olabilir o yüzden tekrar yazıyorum: Bu hadis Kur’an’la çelişmez mi? Çünkü Kur’an 6 günde, bu hadis ise 7 günde yaratılıştan bahsediyor.

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

    1. Evet yazıda belirtildiği gibi o dönemde var olan birçok uydurulan hadis arasında Müslüm ve Buharinin kaçırdıkları mutlaka olmuştur. Kuran’la ve gerçeklerle uymayan hadislerin varlığı bunu gösteriyor. Ya da bir hadis peygamberimiz tarafından söylenmiş olsa bile hadisler insanların akıllarında kaldığı şekliyle aktarıldığı için değişiklikler olmuş. Buhari ve Müslim de gökten almamışlar kitaplarını, kendilerine göre filtreleyerek almışlar. İnsan doğası gereği kusursuz olması beklenemez.

       

      Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

      Loading spinner

      1. Günümüzdeki teknolojiye rağmen 1 hafta içerisinde bile muazzam bilgi kirlilikleri, çarpıtmalar, iletme esnasında mesajın farklı anlam kazanması gibi durumlar oluşabiliyor. Hadislerde de bu gibi durumların yaşanmış olması gayet olağan ve normal.

         

        Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

        Loading spinner

  3. Hadisler hakkında ek olarak forumdaki şu konulara da bakabilirsiniz:
    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2021/04/hadislerde-bilimsel-celiski-aramak/
    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/f/s/buharide-uydurma-hadis-var-mi/#post-731
    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/f/se/tekfir-konusu/#post-6334
    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/f/se/tekfir-konusu/sayfa/2/#post-6351
    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/f/se/tekfir-konusu/sayfa/2/#post-6372
    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/f/s/sahih-hadisleri-diger-hadis-turlerinden-ayiran-fark-nedir/#post-5212
    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/f/s/hadis-denen-seylerin-bazilari-sacma-degil-mi/#post-5057
    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/f/s/hadis-denen-seylerin-bazilari-sacma-degil-mi/#post-5068
    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/f/s/hadis-denen-seylerin-bazilari-sacma-degil-mi/#post-5075
    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/f/s/arapca-kuran-okumak-neye-yarar/#post-9642
    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/f/s/arapca-kuran-okumak-neye-yarar/sayfa/2/#post-9655
    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/f/s/arapca-kuran-okumak-neye-yarar/sayfa/2/#post-9659
    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/f/mz/ama-onlar-sahih/#post-9538
    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/f/s/kabirdekiler-isitir-mi/sayfa/2/#post-9485
    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/f/islam/acve-hurmasi-ve-zehir-bahsi/#post-5199
    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/f/fel/hadis-sorunsali-hakkinda-degerlendirmelerim/sayfa/2/#post-6869
    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/f/s/tevbe-29-hz-muhammed-istihlak-yapmis-gibi-bir-mana-cikartiyor-mu/#post-7186
    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/f/s/tevbe-29-hz-muhammed-istihlak-yapmis-gibi-bir-mana-cikartiyor-mu/sayfa/4/#post-7242
    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/f/s/tevbe-29-hz-muhammed-istihlak-yapmis-gibi-bir-mana-cikartiyor-mu/sayfa/4/#post-7244
    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/f/s/tevbe-29-hz-muhammed-istihlak-yapmis-gibi-bir-mana-cikartiyor-mu/sayfa/4/#post-7254
    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/f/islam/rasulullahi-kurutan-sozler-uydurma-hadisler/sayfa/2/#post-8458
    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/f/s/kurani-bize-ileten-kisiler-kimler/#post-8665
    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/f/fel/hadis-sorunsali-hakkinda-degerlendirmelerim/sayfa/2/#post-6869
    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/f/s/esi-kadini-yataga-davet-ettiginde-kadin-istemezse-melekler-sabaha-kadar-ona-lanet-ederler-hadisi/#post-10933

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

Başa dön tuşu