Peygamber

186# Kuran’da yatak odasından bahseden ayet mi varmış?

Soru: Ahzab 50-53 ayetlerini ateistler her köşeye sıkıştığında dillendirerek sanki Peygamberin yatak odasından veya cinsel hayatından bahsediyormuş algısı oluşturmaya çalışıyorlar. Bu ayetleri açıklar mısınız?

Ahzab ayetleri ne anlatıyor?

Cevap: Kuran’da birkaç ayet Peygamberin hayatıyla ilgili emirler vermektedir. Kuran’da altı bin küsur ayet varken iki elin parmağını geçmeyecek sayıda olan bu ayetlerde Peygambere kültürel olarak sahip olmadığı bir hak vermez, tersine Peygamberin evlenebileceği kişileri kısıtlar. Buna rağmen bazı ateistler bu ayetleri tam tersi istikamete çekiyorlar ve “kutsal kitaplar sadece bir kanun kitabı olmalı” Peygambere özel emirler vermemeli diyorlar.

Öncelikle ateistlerin kafalarındaki kutsal kitap algısının doğrusunu öğreterek başlamak gerekiyor. Şöyle ki; Kuran, emirlerini ve kurallarını madde madde açıklayan bildiğiniz türden bir kanun kitabı değildir. Oysa ateistlerin yanlışı, bir anayasa kitabı gibi Kuran’ın da “Madde 1” deyip Müslümanların uyması gereken kuralları sıralamalıymış gibi beklemeleridir. Tarihteki bilinen ilk yazılı kanunlar olan Hammurabi kanunlarına baktığımızda günümüz kanun kitapları gibi uyulması gereken kuralları madde madde açıklar. Oysa kutsal kitapların yazılış biçimi böyle değildir, birkaç sebepten dolayı olmamalıdır da.

Çünkü Kuran sadece basit bir kanun kitabı değildir;

Kuran aynı zamanda I) öğüt kitabıdır (Nur 34, Yunus 57),… II) yol göstericidir (Ali İmran-138),… III) kanıt kitabıdır (Nisa 174),… IV) bir uyarıcıdır(EN’ÂM 19),… V) bir adalet kitabıdır (Enam 115),… VI) bir müjde kitabıdır (Neml 3),… VII), bir korkutma kitabıdır (Yasin 70),… VIII) gerçekleri örneklerle açıklayan bir temsil kitabıdır (Kehf 54, Rum 58),… IX) gayba ait bilmediklerinizi haber veren bir ilim kitabıdır (Bakara, 120),… X) bir Zikir (anma) kitabıdır (Taha 3), XI) dua kitabıdır (Araf 55) ve XII) tefekkür kitabıdır (Muhammed 24).

Kısaca Kuran sizin bildiğiniz türden sadece bir kanun kitabı değildir ki Hammurabi kanunlarına veya anayasamıza benzer şekilde gelsin. Kuran, neden madde madde emirler sıralamak yerine insanların yaşadıklarından bahseder ve örnekler verir diyemezsiniz. Kuran çok yönlüdür. Onlarca ayette kendini takva sahipleri için bir öğüt olarak tanıtır. İnsanlara kolaylık olsun diye çoğu zaman keskin sınırlar ve hükümler koymaz. Kuran’ın evrenselliği oradadır ki yaşanmış olaylar üzerinden her şeyin doğrusunu anlatarak her asrın kendisine Kuran’dan bir öğüt almasını, bir ders çıkarmasını ve benzer durumlar için sonuç çıkarmasını sağlar. Kıyametten haber verirken kıyamete kadar geçerli olduğunu anlatır. Bu açıdan yaşanmış olaylar üzerinden Allah’ın maksadını ve işin doğrusunu haber verip hem ilk Müslümanların akıllarına takılanları çözen hem de sonraki Müslümanlara ders çıkarmaları için öğüt olan Kuran, birkaç ayette ise Elçiye emir vermesi veya Elçi hakkında Müslümanları uyarması şaşılacak bir şey değildir ve olması gereklidir de.

AHZAB 50 açıklaması

AHZAB 50: “Ey Peygamber, gerçekten biz sana ücretlerini (mehirlerini) verdiğin eşlerini ve Allah’ın sana ganimet olarak verdikleri (savaş esirleri)nden sağ elinin malik olduğu (cariyeler) ile seninle birlikte hicret eden amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını ve teyzenin kızlarını helal kıldık; bir de, kendisini peygambere hibe eden ve peygamberin kendisini nikahlamak istediği mü’min bir kadını da, -mü’minler için olmaksızın yalnızca sana has olmak üzere- (senin için helal kıldık). Biz, kendi eşleri ve sağ ellerinin malik olduğu (cariyeleri) konusunda onlar (mü’minler) üzerine neyi farz kıldığımızı bildik (size bildirdik). Böylelikle senin için hiç bir güçlük olmasın. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.”

Ahzab 50’de Peygamberin kimle evlenebileceği neden anlatılmıştır diyorlar. Fakat bu ayette Peygambere ve Müslümanlara sahip olmadıkları yeni bir hak gelmemiş, tam tersine hak sınırlandırılmasına gidildiğini göremiyorlar mı? Yani Peygamber de diğer insanlar gibi zaten istediği kişi ile evlenme hakkı doğal olarak varken bu ayet geliyor ve ancak şunlarla şunlarla evlenebilirsin deyip seçeneğini daraltıyor. Yukarıda bahsettiğimiz gibi Hz. Muhammed, İslam için sıradan herhangi bir kişi değildir. Allah, kendi Resulünü hata yaptığında birkaç ayetinde eleştirdiği gibi, bazı ayetlerinde de bilerek hata yapması halinde çok ağır cezalara çarptıracağıyla uyarır. Çünkü O’nun hayatı artık kendine ait değildir ve İslam’ın ağır sorumluluğunu kabullenerek omuzuna almıştır. Bu yüzden yapabileceği evlilikleri de Allah’ın, Kuran’da açıklayarak akıllardan soru işaretlerini kaldırması elbette ki gereklidir. Peygamber, sıradan bir kişi olmayıp hareketleri sınırlandırıldığı gibi Peygamberin hanımları da İslam’ı temsil ettiğinden dolayı Kuran, onlar için de sıradan biri değilsiniz der (Ahzab 32) ve onlara özel olmak üzere de birkaç emir ve sınırlamalar getirir (Ahzab 33). Ahzab 50 ayetinde ise herkesin sahip olduğu “istediği kişi ile evlenme hakkı” Peygamber’e mahsus olmak üzere sınırlandırılmıştır. Yani Peygamberin evlenebileceği kişiler ancak bunlar arasından olabilir denerek, 53. ayette ise bunların dışında başka bir kadını istesen bile sana helal değil diyerek herkese helal olan evlilikler Peygamber için sınırlandırılmıştır. Yani bu ayetler ateistlerin kullanabileceği ayetler değil tam tersine onları çürüten ayetler olduğu halde gerçeği çarpıtmakta bu kadar pişkinlik olmaz doğrusu.

Bu ayette geçen “mü’minler için olmaksızın yalnızca sana has olmak üzere” ifadesi müfessirler tarafından hep en sondaki cümleyi açıklıyor diye düşünülmüş. Yani bir kadın mehirsiz olarak nikah yapmak isterse bu sana mahsus olarak helaldir gibi yorumlanmış. Oysa dinimizde zaten diğer müminler için de geçerli bir durum bu. Yani kadın isterse mehirden vaz geçip nikah yapabilir. Demek ki burada ayet hakkında bir yanlış anlaşılma var. Yanlış anlaşılma şu ki “mü’minler için olmaksızın yalnızca sana has olmak üzere” ifadesi sadece o son cümle için değil ondan önceki Peygamberin evlenebileceği kişileri tarif eden tüm ayetlere aittir. Yani Allah, Peygamberinin evlenebileceği kişileri sınırlarken bu kuralların diğer müslümanlar tarafından görev olarak bilinmemesini çünkü bu emirlerin sadece Peygambere mahsus olduğunu söylemiştir. Fakat ilk müfessirler sadece sondaki ifade ile sınırlandırdığından dolayı bu yanlış anlayış devam etmiştir. Delilini ortaya koyduğumuz gibi, mehirini hibe edip bağışlama zaten diğer müslümanlar için de geçerlidir. Öyleyse “mü’minler için olmaksızın yalnızca sana has olmak üzere” ifadesi sadece bu son kuralı değil, diğer tüm kuralların Peygambere has sınırlandırmalar olduğunu anlatmak içindir. Yani diğer müslümanlara bu sınırlandırmaların hiçbiri geçerli değildir. Yani diğer müslümanlara bu sınırlandırmaların hiçbiri geçerli değildir. Onlar istediği kişiyle istediği şekilde evlilik yapabilir. Onlar için sadece sayı sınırlaması vardır. Diğer bir konu da burada nikahsız bir ilişkinin var olduğunu iddia eden ateistler var. O ayette “yestenkihaha” yani Peygamber nikahlamak isterse kelimesi geçer. Yani nikahsız bir evlilik durumu sadece ateistlerin bir çarpıtmasıdır.

Ayette geçen ganimet olarak verilen sağ elinin malik oldukları konusu: Ez Zadul Mesir tefsirinde bu kadınların Safiye ve Cüveyriye olduğunu açıklar; çünkü o ikisini azat edip onlarla evlenmişti diye ekler. Evet Peygamberimizin savaşlardan direk cariye alması durumu yoktur. Bu iki hanımı ise önce azat edip sonra mehirlerini vererek hür bir kadın olarak evlenmiştir. Bu iki hanım da yahudi reislerinin kızları olup, Peygamberimiz, onlarla evlenerek yahudilerle evlilikten doğan bir akrabalık oluşturmuş ve böylece yumuşamalarını sağlamış oldu, ayrıca bu savaş esiri hanımların sıradan bir eve verilmesi yerine yine bir devlet reisi ile evlenip üst konumlarını müslümanlar arasında da korunması sağlandı.

AHZAB 51 açıklaması

Ahzab 51: “Zevcelerinden dilediğini boşarsın, dilediğini tutarsın. (Boşayıp) ayırdığını da tekrar yanında tutmak istersen, bundan sana bir günah yoktur. Onların gözleri aydın olup kederlenmemelerine ve kendilerine verdiğin şeylerle hepsinin hoşnud olmalarına en elverişli budur.”

Bu ayette ise Peygambere “Dilediğini boşayabilir ve dilediğini tutabilirsin” izni geldiğinden dolayı bazı ateistler en çok bu ayeti çarpıtırlar ve çok ukalaca “Kuran peygamberin yatak odasını düzenliyor” derler. Allah bu insanlara akıl izan versin. Bir insanın boşanmak veya hanımını yanında tutmak zaten doğal hakkı iken, Allah bunu peygambere neden izin veriyor diye düşünsünler bakalım. Çünkü Peygamber kafasına göre davranamaz, O zat İslam’ı temsil eden kişi olduğundan dolayı her işinin Allah tarafından belirlendiğini bizlere göstermek için gelmiştir bu ayetler. Yani bu ayet te Peygamber’e yeni bir hak getirmiyor, herkesin kullandığı doğal bir hak için Peygamber’e de izin veriliyor. Bu ayeti çarpıtıp Peygamber’in yatak odasına işi bağlayan mübalağacılara Allah akıl versin demek gerekiyor. Bu iznin nedenini de ayette açıklıyor. Onlar kederlenmesin memnun olsun diye diyor. Yani aranızda kalıcı bir tatsızlık olursa Peygamber hanımından ayrılamaz diye bir şey olmadığını, böyle birşeyin kadını da memnun etmeyeceğini ve Peygamberin onları da hoşnut etmeleri gerektiğini belirten bir ayet. Belirttiğim gibi bize bu ayetten, 1) Peygamberin başına buyruk olmadığı 2) Herkese helal olan bir mevzuda bile özel izne tabi olduğu 3) Erkeklerin hanımlarını hoşnud etmesinin Allah’ın muradı olduğunu 4) Eşlerinin memnuniyetsiz olma ihtimali olmasa nerede ise Peygambere eş boşama hakkının bile tanınmayacağını, herkes aklı ve izanı ölçüsünde bu ayetlerden çıkarır, eğer bu ayetlerden “Peygamber’in yatak odası sırasını düzenlemek için ayet gelmiş” deyip böyle mübalağalı ve kin dolu söylemler kurabiliyorsanız tarafsızlığınızı yitirmiş bir ateistsiniz demektir.

Çoğu Kuran tefsircisine göre ayeti ev sırası olarak anlayanlar olduğu gibi ayetin ev sırasıyla alakalı olmadığını boama ile alakalı olduğunu belirten ilk dönem müfessirleri vardır  (Bkz. Nesefi tefsiri, Kurtubi tefsiri, Ez zadul mesir tefsiri, Ebus suud tefsiri, Ed durrul mensur tefsiri, Taberi tefsiri, Ruhul beyan tefsiri, Elmalılı tefsiri). Fakat ayetin boşama ile alakalı olduğunun kanıtları var ve açıkça boşamadan bahsediyor. Çünkü ikinci cümlede diyor ki “ayırdığını da tekrar yanında tutmak istersen, bundan sana bir günah yoktur”. Oysa ki eğer boşanmamış olsa bir hanımının yanına bir müddet uğramayıp sonra uğramanın zaten bir günahı yok. Evine uğradı diye günahı olması anlamsız olurdu, çünkü hâlâ nikahları devam ediyor. Fakat ayet diyor ki ayırdığını tekrar yanına almanda sana günah yoktur. Demek ki ayet birinin sırasını geri bırakmakla alakalı değil, çünkü sırayı bırakmakla nikah düşmez ki geri döndüğünde günah olsun. Öyleyse ayet açıkça diyor ki boşadığın eşinl tekrar almak istersen diğer insanlar gibi sen de bunda serbestsin. Bu ayetten bir kere daha anlıyoruz ki Peygamberin evlenmesi ve boşanması da izne bağlı.

Kurtubi ilgili ayetin tefsirinde şöyle der: “İbn Abbâs (sahabenin en önemli Kuran müfessiri) ve başkaları da şöyle demektedir: Âyetin anlamı nikâhı altında bulunan hanımlardan dilediğini boşayabileceği, dilediğini de nikâhı altında tutmaya devam edebileceği şeklindedir.”

AHZAB 52 açıklaması

AHZAB 52: Bu ayette ise “Ey peygamber! Bunların dışında artık sana başka kadınlarla evlenmek helal olmaz” diyerek bu açıklananlardan başkasıyla evlenmek Peygambere haram kılınmıştır. Oysa bir insan çok eşliliğin normal olduğu bir toplumda hiç gerek yokken neden kendini kısıtlasın sorusu ateistlerin de cevap veremediği bir sorudur. Daha önceden birkaç yazıda açıkladığımız gibi, Peygamber 50 yaşına kadar tek eşli, 50-53 arasında istediği kadınla evlenebilecekken bekâr yaşamayı tercih etmiş, geri kalan bütün evlilikleri ise insan nefsinin durulduğu 53 yaşından sonra olmakta. İslam’ın en hızlı yayıldığı bu Peygamberin ihtiyarlığı yıllarında siyasi evliliklerin siyasi kabul gibi keyfi olmayan amaçlar doğrultusunda yapıldığı ortada. Zaten ilk evlendiği kadınların dördünün 50 ve 60 yaş üzeri çok çocuklu dul hanımlar olmasından evliliklerin keyfi olmadığı anlaşılıyor. Sonra, ateistlerin sandığı gibi Hz. Peygamber keyfi için evlenecek olsa hür eşler almak yerine cariyeler alması daha mantıklı idi, çünkü cariyeler itiraz etmezdi, sorgulamazdı, sadece kadınlık yapabilirlerdi. Evet keyif için evlenen biri o zamanda bunu yapması gerekirdi. Buna herkesin gücü yetmediği halde, Hz. Peygamber’in gücü kolaylıkla yeterdi. Gelin görün ki Hz. Peygamber hayatında kendisine kadınlık yapan hiç cariyesi olmadı. Cariye olarak Mısır devlet başkanından hediye edilen Mariye azat edilmiş ve hür bir kadın olarak Peygamber eşleri arasına katılmıştır ve savaş esiri olup, Yahudi kabilelerine akraba olmak için evlendiği Hz. Safiye’yi bile önce azat edip sonra Mehir’ini vererek cariye olarak değil, hür bir kadın olarak nikâhlamıştır. Cennet hayatındaki bakire kadınlar övülürken Peygamber’in yaşlı ve dul kadınlarla evlenmesi de zaten apaçık bir kanıt ki Peygamber evliliklerini keyif için yapmamıştır. Öyle ise Hz. Peygamber birbirleriyle atışan ve kendisine sürekli zorluk çıkaran bu evlilikleri keyfi için yaptı diyenler büyük bir iftira ve düşmanlık hissi içinde gerçekleri görememektedirler.

AHZAB 53 açıklaması

AHZAB 53: Peşine gelen ayette “Yemeklerinizi yedikten sonra Resulün evinde çok beklemeyin dağılın (Ahzab 53) ifadesini de mübalağalı bir şekilde saptırıyorlar. Yukarıda açıkladığımız gibi Kuran’ı hep kanun açıklayan bir anayasa kitabı zannederseniz bu ayeti anlayamazsınız. Fakat Kuran yaşanan olaylar üzerinden Müslümanları eğittiği için burada Müslümanlara “ev sahibi söyleyemese de siz biraz düşünceli olun” diye ders vererek özellikle İslam’ın çekirdeği ve başöğretmeni olan elçisinin hem söyleyemediği bir sıkıntısını giderir hem de O’nun üzerinden her zaman ve herkes için geçerli olan bir ders verir. Böylece hem ağır vazifeler altına girmiş Resulünün vaktinin israf edilmesini önler, hem de bütün çağlarda gelecek insanlara karşıdaki insanın durumu için anlayışlı olmaya yöneltecek bir öğüt verir, nezaket kurallarına dikkat edilmesini öğretir. Bu ayette geçen Peygamberin hanımlarının neden başkasıyla evlenmesinin uygun olmadığının gerekçelerini web sitemdeki 140. yazıda ayrıntılı açıklamıştım. Yine Peygamber’in Hz. Zeynep ile olan evliliğini 22. Yazımda detaylı açıkladım. Bu konuda da abartılı ifadeler kullanan kişilere o yazımda kanıtlarıyla ve işin psikolojik boyutunu inceleyerek gerekli cevabı verdim. Sitemdeki 42. yazımda da Hz. Aişe’nin evlendiğinde yaşının 17 veya 18 olduğunu 20 kadar kanıt ile anlattım.

Kısaca, Kuran sadece bir kanun kitabı değildir çok yönlü kitaptır. Bazı ayetleri inanmayanlara karşı delil getirme amaçlıdır, bazı ayetleri ise delil getirme amaçlı değildir, inananlar içindir, ya öğüt verir, ya bir şeyin sebebini az ama öz bir cümle ile açıklar. Yani o ayetlerde imanım arttı veya artmadı diye beklenmez, çünkü kâfirlerin imana gelmesi için inmiş ayetler değildir. Peygamberin şahsına yönelik inen birkaç ayet ise, bu yönüyle elbette inanmayan insanlar için bir delil getirme ayeti değildir, fakat inanan insanlar için bir şeyin sebeb-i hikmetini anlatan ayetlerdir. Yani ancak iman edildikten sonra muhatap olabileceğiniz ve Allah’tan geldiğini garipsemeyeceğiniz ve hatta gerekliliğini kavrayabileceğiniz ayetlerdir. Bu açıdan ayetlerin muhatap kitlesine ve maksadına dikkat edilmelidir ve her ayette aynı muhataplara hitap etmesini ve aynı tür amaçları gütmesini beklemek hatalı bir yaklaşımdır. Ayrıca Peygamberin evlenebileceği kişileri kısıtlayan bu ayetleri “Muhammed’in cinsel yaşamı için ayet inmiş” diye mübalağalı şekilde sunanlar, yalancının önde gidenleridir, İslam’a olan hasetlerinden parmaklarını ısıran iftiracılardır. Eğer Kuran’ı hâlâ Hz. Muhammed yazdı diye iddia ediyorsanız; bana tarihte yaşamış şu özelliklere sahip ikinci bir kral veya güç sahibi adam gösterin bakalım: Kendi çıkardığı fermanla evlenebileceği kadınlara kısıtlama getiren, genç ve bakireler yerine yaşlı ve dul kadınlar alan, çok sayıda kadınlık yapabilecek cariye alabilecekken eşleri dışında dokunduğu bir kadın veya cariyesi olmayan, geceleri rahat etmek yerine sabahlara kadar ibadet eden, herşeyin en iyisini yiyebilecekken çoğu günlerini oruç tutmakla kendine zahmet verdiren, hasır üstünde yatan ve daha birçok özellik… Böyle sığ düşünceler insanı ateist edip tüm ebedi servetinin ve mutluluğunun kül olup rüzgârda uçmasına sebebiyet veriyor işte.

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.

8 Yorum

  1. Allah razı olsun. İnan biri olarak ahzab suresini okuyordum (açıklamalı-meal) bazı ayetlerdeki açıklamaları kısa ve yetersiz buldum (kendime göre) sonra sizin yazınızı okudum güzel açıklamışsınız Allah razı olsun 🙂

    Fussilet Suresi – 33 . Ayet

    Allah’a çağıran, dine ve dünyaya yararlı iş yapan ve “Ben müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kim vardır?

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

  2. Hocam bir yazınızda mihir verildiği zaman nikah olur bir kaç kişinin bilmesi yeter demiştiniz. Kadın mihirden vazgeçerse bu evlilik bağı nasıl sağlanabilir?

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

    1. Kadın mihirden ister vaz geçer, ister alır ve geri iade eder. Mihir anlaşması yerine gelmiş olur. Önemli olan mihir anlaşması yapmaktır.

       

      Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

      Loading spinner

  3. Hocam iyi günler.
    (mü’minler için olmaksızın yalnızca sana has olmak üzere- (senin için helal kıldık). ) İfadesindeki “senin için helal kıldık” kısmı mehirsiz nikahı işaret etmez mi? ” Böylelikle senin için hiç bir güçlük olmasın. ” İfadesi de öyle.
    Ahzab 50’den sonra 52’yi okuduğumuz vakit Allah’ın Peygamberin evliliğini sınırlandırdığı anlaşılıyor. Ahzab 50’nin içinde bir sınırlandırma var mı yoksa “(mü’minler için olmaksızın yalnızca sana has olmak üzere)” ifadesi Mehirsiz nikahın Peygambere özel olduğunu mu gösteriyor, anlamakta zorlandım. Yardımcı olursanız teşekkür ederim.

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

    1. Evet sadece peygamber için izin verilmiş. Ama peygamberimiz bu izni hiç kullanmamış. Tüm eşlerine mehir vermiştir.

       

      Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

      Loading spinner

      1. Teşekkür ederim hocam. Peki mehirsiz bir kadının kendini hibe etmesi peygamberimize özel ise bir kadının mehirinin tamamından vazgeçmesi uygun mudur? “Nisa ﴾4﴿ Kadınlara mehirlerini borcunuzu öder gibi verin. Eğer onun bir kısmını size gönül razısıyla verirlerse onu da âfiyetle yiyin.”
        İlgili ayette “Onun bir kısmını” diye belirtilmiş. Bir kadının mehirinin tamamından değil de sadece bir kısmından vazgeçebileceğini düşünüyorum. Siz ne düşünüyorsunuz hocam?

         

        Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

        Loading spinner

        1. Ayetler genelde kesin ifadelerle gelmiyor ki insanlara zorluk olmasın insanlar kendileri karar versin. Mehrin tamamını deseydi kadınlar yarısını bağışlar mıyız bağışlayamaz mıyız diyetereddüt yaşarlardı. Ama bir kısmının içinde %99’u da var. Bence tamamı da bu ifade içinde var. Çünkü bir kısmını demekle bir kısmını veya tamamını bağışlayabilirsiniz anlamını kısaltılmış olarak ifade edilmiş anlıyorum. Dediğim gibi zaten bir kısmından %99’u geri verirsen zaten tamamı geri verilmiş olur. Ama sanki ayette şu incelik de var. Mehirden kocanıza yardım etmek isterseniz bir kısmını vermeyi düşünün ki ilerde o para size lazım olabilir. Tabi bu bir farz değil, bir izindir.

           

          Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

          Loading spinner

Başa dön tuşu