Peygamber

390# Hz Peygamber’in helal ve haram kılma yetkisi var mı?

Hz Peygamber’in helal ve haram kılma yetkisi bir tartışma konusu olmuş durumda. Kimisi diyor ki “Allah’tan başka kimsenin haram koyma yetkisi yok”, kimisi de diyor ki “hadis kitaplarındaki rivayetler Kuran ayetlerinin hükmünü bile kaldırır”. Bunların biri ifrat ederken diğeri tefrit ediyor. Meselenin özünü düzgün anlayan pek yok.

Tevbe 29 ayeti nasıl anlaşılmalı?

Tevbe 29: Kendilerine kitap verilenlerden, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Resulü’nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam’ı) din edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın.

Peygamber Kuran’da belirtilen ana haramlarda Allah’ın koyduğu kanunu değiştirmesi olağan değil ve tevhide aykırı bir durumdur. Hz Peygamber bunu yapmaktan korkar da zaten. “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” ayetinin kendisini ihtiyarlattığını bildirmiştir ki Allah’ın emirlerine ne kadar hassas olduğu, onları çiğneyemeyeceğini göstermesi açısından bir örnektir. Vahiy gelen konulara harfiyen uyar ve asla Kuran’ın emirlerini sözleriyle değiştiremezdi. Allah’ın emrini yine ancak Allah değiştirebilir veya kaldırabilir (bkz. Bakara 106). Bu konularda Hz Peygamber’in helal ve haram kılma yetkisi yoktur.

Bakara 106: “Biz bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak, mutlaka daha hayırlısını veya benzerini getiririz.” (Bakara, 2/106) (Not: Nesih mensuh meselesi ayrı bir konu ve şu yazıda açıklamıştık: Nesih Mensuh yazımız)

Vahiy gelmeyen konularda ise elbette bazı yasaklar getirebilir. Örneğin mescide idrar yapmayın diye bir ayet gelmemiştir fakat peygamberimiz sahabelerine bunu yasaklamıştır. Haram zaten yasak (çiğnenmeyecek sınırlar, hürmetli olan şey) demektir.

Vahiy gelmeyen konularda, kendi içtihadıyla yasak elbette koyabilir fakat bu yasaklar da o anki duruma veya kişiye özgüdür çoğu zaman. Örneğin su varken helaya taş ile gitmeği yasaklayabilir. Bunun için ayet inmesi gerekmez. Peygamberimiz yanlış olarak görmüşse bunu bir yönetici olarak yasaklayabilir. Fakat bu yasaklar çoğu zaman o anki şartlar için geçerlidir. Yani farklı bir durumda farklı içtihad edip farklı bir emir ve yasak uygulayabilir.

Peygamberin helal ve haram kılma yetkisi nasıl anlaşılmalı?

Yasaklamanın Arapça karşılığı haram yapmaktır, fakat bu haram Allah’ın koyduğu yasaklar (haramlar) gibi değildir. O günkü insanların sorunlarına bulmuş olduğu çözümlerdir. Şartlar değişip başka şartlar gelse bulacağı çözümü de farklı olabilirdi. Örneğin o gün zehirlenenlere deve idrarı için demişse bugünkü insanlar da deve idrarı içmek zorunda değildir. Bugün olsaydı hastaneye, doktora görünün diye kural koyardı. Hz Peygamber’in helal ve haram kılma yetkisi Allah’ın bir emri gelmeyen konulardadır.

Başka örnek olarak, soğan ve sarımsak yiyenlerin camiye gelmesini yasaklamıştır, yani Arapça terminolojisiyle haram (yasak) yapmıştır. Fakat ağızdaki ve midedeki sarımsak kokusunun hemen giderildiği bir ilacın imal edildiği bir çağda yaşamış olsa neden birisi sarımsak yedi diye caminin sevabından mahrum etsin ki? O zaman derdi ki sarımsak yiyenler o ilaçtan içip öyle camiye gelsinler.

Yani Peygamberin sahabelerine verdiği emir ve yasaklar vardır ama bunlar çoğu zaman kişiye özel, duruma özel emir ve yasaklardır. Allah sahabelere Peygamberi dinlemelerini ve emir ve yasaklarını yerine getirmelerini istiyor.

Ahzab 36: Allah ve Resulü, bir işe hükmettiği zaman, mü’min bir erkek ve mü’min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resulü’ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.

Fakat peygamberin yasakları Allah’ın yasakları ile bir değildir. Allah yasakladığı zaman o yasağa Peygamber de uymak zorundadır. Haşa Hz Peygamber dinde Allah’ın bir ortağı değildir.

Anlaşılması için hayatın içinden bir örnek vereyim. Temsilde hata olmaz. Örneğin merkezi yönetim olan Ankara hükümeti halka diyebilir ki bizim ve valilerimizin sözlerine uyun, yasaklarından kaçının. Bu demektir ki merkezi yönetimden kararlar gelir, buna vali de uyar halk da uyar. Vali merkezi yönetimden kararlar gelmediği konularda yönetim tasarrufunu koyup yönetmelikler, kurallar yayınlayabilir fakat bu kuralları merkezi yönetimin kurallarının aksine olamaz. Merkezi yönetimin kurallarına kendi de uymak zorundadır.

Yine merkezi yönetim bir kuralı resmi olarak tebliğ etmişse vali o kuralın kaldırılmasını sözleriyle yapamaz. Resmi bir kural ancak merkezi yönetimden gelen resmi başka bir yazıyla kaldırılabilir. Yoksa resmi yazıların bir önemi kalmaz. Aynı şekilde Allah Resulü de Kuran ayetlerini sözleriyle kaldıracak olsaydı Kuran’ın bir değeri kalmazdı. Kuran kalıcı ve resmi belge olsun diye kitap olarak indirilmiştir.

Hz Peygamber’in helal ve haram kılma yetkisi bir ortaklık değildir, asla Kuran’a aykırı olamaz. Kuran’ın emrini yine Kuran kaldırabilir.

helal ve haram kılma yetkisi

Peygamberin helal ve haram kılma yetkisine ne denir?

Peygamberin helal ve haram kılma yetkisine yöneticilik denir? Bir lider, bir yönetici nasıl gündelik işlerde uygun gördüğü şeyleri emreder ve bazı şeylerden yasaklarsa Peygamber onu yapmıştır. Toplumun yaşam tarzını belirleyen her şeye bir kural gelmemiştir. Peygamber de kendi toplumunu düzenleme adına yönetici olarak sınırlar, haramlar koymuştur. Allah sadece ana kuralları bir yol gösterici olarak vahiyle bildirmiştir. Gerisini ise insanların kendi aralarında halletmelerini istemiştir.

Şura 38: Ve Rablerinin çağrısına karşılık verirler. Namazı dosdoğru kılarlar, aralarında toplanarak, işlerini şura (danışma, toplantı) biçiminde yaparlar; kendilerine geçimlik olarak verdiklerimizden de yardımlaşmak amacıyla paylaşırlar.

Yani insanlara her şey vahiy ile açıklanmamıştır, kendi kararlarını çoğu zaman kendileri verip meseleleri çözerler. Hz Peygamber’in helal ve haram kılma yetkisi, kavminin önderi olarak elbette ki bazı kararlar almış olmasındadır, bazı şeylerden de menetmiş ve yasaklamıştır. Ayetteki haram denilen kavram da zaten yasak demektir.

Peygamberin haram kılma yetkisinin yanlış yorumlanması

Peygamberin ayetleri kendi sözleriyle iptal etme yetkisi olduğunu söylemek Allah’a ve Resulüne iftiradır. Allah bir ayetle bir meseleyi bildirmişse kendisi değiştirmedikçe o ayeti kimse değiştiremez. Peygamberin de Allah’ın haram kıldığını kaldırma, değiştirme yetkisi yoktur. Peygamberin kendiliğinden haram kaldırma yetkisi olsaydı Allah şu ayeti boşa indirmiş olurdu:

Tahrim 1: “Ey peygamber, hanımlarının rızasını gözeterek, Allah’ın sana helâl saydığı şeyi niçin kendine haram kılıyorsun? Allah çok bağışlayıcı, engin merhamet sahibidir.”

Maide 87: “Müminler, Allah’ın size helal kıldığı şeylerden hoşunuza gidenleri kendinize haram kılmayın. Aşırı da gitmeyin; Allah aşırı gidenleri sevmez.”

Evet, peygamber kavminin önderi olarak yasaklar ve emirler getirirdi. Ayetlerin bahsettiği yasaklar, Peygamberin bu kararlarına uyulması gerektiğini anlatır. Allah’ın haramlarını değiştirme yetkisi aldığını göstermez. Hz Peygamber’in helal ve haram kılma yetkisi, hadisleriyle Kuran’ın haramını kaldırma yetkisi değildir.

Araf 157: “Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları Resûl’e, o ümmî nebîye uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara temiz şeyleri helal, çirkin şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır…” 

Yani Peygamber kendi başına ayet gelmeden başka bir ayeti nesh edebilir diyenler ifrata giriyorlar, bunların karşısına çıkıp Peygamber hiçbir şeyi haram edemez diyenler de tefrit ediyorlar. İkisi de hakikati bir ucundan tutuyorlar fakat taassuplarından dolayı Sırat-ı Mustakim’i bulamıyorlar.

Fakat Allah’ın koyduğu haramlar ile Peygamberin koyduğu haramlar arasında önemli bir fark var. Şöyle ki Allah’ın koyduğu haramlar dindir, yani dinde tek yasak koyucu, kural koyucu Allah’tır. Din emirlerinde onun ortağı yoktur. Hz Peygamber’in helal ve haram kılma yetkisi ise insanların temizlenmesi, günlük yaşantılarında adaletin sağlanması, siyasetin düzenlenmesi, içtimai hayatın düzenlenmesi gibi teferruatlardaki sosyal yasakları içerir. Zaten din emirleri Dünya işlerinin düzenlenmesi içindir.

Hz Peygamber’in helal ve haram kılma yetkisi Kuran’ın ana emirleri dışında kalan meselelerdir. Elbette ki Allah peygamberin Müslümanlara kitap ve hikmet öğrettiğini de söyler. Kitap Kuran’dır, hikmet ise yaptığı güzel işler, aldığı hikmetli kararlardır.

Bakara 151: Öyle ki size, kendinizden, size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size Kitap ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik.

Sünnet nedir? Nasıl anlaşılmalı?

Hz Muhammed’in her hali müminler için örnektir. Güzel örnekler vardır. Fakat birkaç noktayı göz önünde bulundurmak lazım.

  • Peygamberimizin ahvali hakkında bize gelen rivayetler değerlendirilirken bunları Peygamber efendimizin aktarılan şekilde yapmamış olabileceği her zaman göz önünde tutulmalıdır. Peygamberimizle ilgili aynı olayı bile anlatan farklı farklı rivayetler vardır. Oysa olay tektir. Örneğin Tahrim suresinin ilk ayetlerinin iniş sebebi için birbirinden farklı farklı rivayetler bize ulaşmıştır. Bu da gösteriyor ki rivayetler zaman içinde evrimleşmişlerdir. Bu farklı rivayetler sahih hadis kaynağı denilen kitaplar içinde de var.

Bu yüzden Peygamberimizin ağzından vicdana, akla ters bir şey çıkmayacağına inanıyorsak, yanlış bir şey çıkmayacağına inanıyorsak yanlış bulduğumuz rivayetleri aktaran insanların hatalarına vermeliyiz. Peygamberi örnek almak için rivayetleri kullanacaksak bu hayati konuyu atlamamak gerekiyor. Yoksa insanların yanlış algıladıkları konuları bizler din diye yaşarız. Yanlış yaşanan bir din de bozuk bir din anlayışı doğurur ve zamanla terk edilir.

  • Bazı rivayetler doğru olduğu halde kelimesi kelimesine doğru değildir. Âlimler “mana ile rivayet” denilen bir yöntemi kabul etmişler. Yani hadisin gerçek lafzını hatırlamıyorsanız manası ile aklınızda kalan şekilde aktarmak caizdir demişler. Bu yüzden hadislerin kelimelerinin korunmadığını âlimler de kabul ederler. Zaten aynı hadislerin farklı kitaplarda farklı farklı ifadelerle gelmesi de bunu ispatlıyor. Fakat burada bir sorun var ki söz söyleyen bir insan sözlerini çok dikkatli seçerek konuşur. Hele bu insan peygamberse çok daha dikkatli kelimeler seçerek konuşur. Ben de yanlış anlaşılmamak için kelimelerimi çok özenle seçmeye çalışırım.

Bir örnekle anlatayım: Bir keresinde biri demişti ki hocam falanca yazınızda şöyle demiştiniz. Ben de şaşırdım “onu ben mi demişim” diye yazıya açıp baktım ki sadece bir kelimeyi farklı aktarmış ve cümlenin manası değişmiş, benim söylemek istediğim mananın çok dışına çıkmış. Bu yüzden bu cümleyi ben mi söyledim diye şaşırmıştım. Bir de cümlelerimin nesiller boyunca kulaktan kulağa aktarıldığını düşünün, sonraki insanlar beni çok yanlış tanırlardı. İşte bu nedenden dolayı da Peygamberimizin bize aktarılan halleri, ahvalleri, sünnetleri baş göz üstüne ama bu konuda hamasi duygulara kapılmamalı, zararlı duygusallıklar gösterilmemeli, ifrata ve tefrite kaçılmamalı.

Bir rivayet peygamberimizin yüce ufkuna yakışmıyorsa o rivayetin kelimelerinin değişmiş olduğuna, bu konunun bize yanlış aktarıldığına karar vermeliyiz. Hz Peygamber’in helal ve haram kılma yetkisi var deyip yanlış veya az çok değişmiş rivayetler Kuran gibi ana kitaba tercih edilmemelidir.

  • Peygamberin bazı emirleri ve yasakları duruma özgüdür, bir sebebe özgüdür. O sebepler, o durum aynıyla yoksa o hadisi genelleştirip dinin bir emri yapmak da hatadır. Bu açıdan hadisler de yanlış yorumlanınca yine acayip bir din anlayışı ortaya çıkmaktadır.

Örneğin peygamberimiz dinden çıkan bazı kişilerin öldürülmesi için adamlar görevlendirmiştir. Fakat bu insanlar dinden çıkınca köşesine çekilip kendi vicdanıyla başka Tanrı’ya ibadet etmeyi arzulayan, Müslümanlara karışmayan insanlar değildi. Bu insanlar dinden çıkınca düşmanlara gidip karışmış, Müslümanlara karşı olan savaşa iştirak etmiş ve savaşlarla sonuçlanan fitnelerin büyümesine yol açan kişilerdir. Bu kişilere karşılık Peygamberimizin dinden barış içinde çıkmak isteyen kişilere bir şey demediği de rivayet edilmiştir.

Şimdi ilk rivayetlere bakıp dinden çıkanı öldürmeyi sünnetleştirmek sünneti de yanlış okuyup korkunç bir din anlayışı ortaya çıkarmaktır. Daha bunun gibi, sebebiyle, sonucuyla düşünülmeden sünnet olarak icat edilmiş çok hareket vardır ki İslam dininin genel görüntüsüne zarar vermektedir. Sünnetler doğru okunmalı ve vicdanınız kaldırmıyorsa o davranışın sünnet olmadığı bilinmeli. Ya rivayette bir sıkıntı vardır ya da sizin rivayetleri yorumunuzda bir sıkıntı vardır.

  • Sünnetlerin yorumlanmasında dikkat etmemiz gereken bir diğer husus ise sünnetleri tarihsellikten arındırırsak, o sünnetlerin sünnet olacağıdır. Örneğin birçok kişi Arap kıyafetleri giymenin sünnet olduğunu düşünür. Oysa sünnet olan içinde bulunduğun kavminin giyinişine ters düşmeyecek şekilde giymektir. Sünneti hep yanlış okumuşuz.

Peygamberimiz hangi kavim içinde doğsaydı onların giyiniş tarzlarına uygun giyecekti ve mantıklı olan da budur. Biz de peygamberimizin sünnetine uymak istiyorsak toplumdan farklılaşan kıyafetlerle yapamayız bunu. Bu durum sünneti anlamamaktır. Böyle düşünen kişiler o halde araba yerine deve ile seyahat etmeleri de gerekirdi. Çünkü peygamberimiz deve ile seyahat ederdi.

  • Bunlar gözetildiğinde, yani yanlış yorumların önüne geçildiğinde ve toplumun nazarında çirkin bir İslamiyet izlenimi bırakılmadığı sürece temiz ve yararlı sünnetlere uymak da elbette ki güzeldir, iyidir.

Sonuç: Hz Peygamber’in helal ve haram kılma yetkisi var mı?

Hz Peygamber’in helal ve haram kılma yetkisi ayet gelmeyen konular içindir. Peygamber zamanında yaşasaydık mübarek ağzından duyduğumuz emirler ve yasaklar bizim için yol gösterici olurdu. Onun sözlerini dinlememek çok büyük bir hata olurdu. Fakat şu anda Peygamberimizin neyi söyleyip neyi söylemediğinden emin olmak çok zor. O yüzden Peygamberin tertemiz şahsiyetine yakışmayan olaylar, sözler terk edilir. İnsanlara zararlı bir rivayet gelmişse terk edilir. Gelen rivayetler doğru düzgün yorumlanır, yaşadığınız çağdan, içinde bulunduğunuz toplumun mübâh uygulamalarından uzaklaşılmadan hareket edilir. İşte peygamberimizin sünnetleri ancak bu şekilde yaşanır.

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.
Başa dön tuşu