Felsefe

322# Ateistler cennete girebilir mi? Görmediğimiz Allah’a inanmaktan sorumlu muyuz?

Bu yazının konusu, 1) ateistler cennete girebilir mi? 2) Evrensel görünürlük ilkesi 3) Görmediğimiz Allah’a inanmaktan sorumlu muyuz? 4) İslam’a girmeyen herkes cehenneme mi gidecek? gibi soruların cevaplarıdır.

Bu konulara daha önce birkaç yazımda değinmiştim, yazının altına linklerini bıraktım faka bu yazıda özellikle ateistlerin durumundan yani Kuran’a göre ateistlerin Cennet’e gitmesinin mümkün olup olmadığından konuşacağım. Ne diyeceğimi bildiğinizi sanmayın. Bence yazıyı sonuna kadar okuyun.

İnsanlar görmediği bir şeye inanmaktan sorumlu değiller diyen hoca

Bugün bir hocanın videosunu izliyordum. Kendisinin bir mümin olduğundan şüphem olmasa da çok uçta bulunan fikirlerinin yarısından çoğuna katılmıyorum. Bu fikirlerine ise problemleri her açıdan kavrayamayışından dolayı veya insanlara anlatmakta zorlanışından dolayı ürettiği çözümler olarak bakıyorum.

Bugün izlediğim videoda diğer dinden insanlar ve ateistler cennete girebilir mi sorusuna yönelik olarak, sadece Müslümanların Cennet’e gidip diğer insanların Cehenneme gitmesinin doğru olup olmadığını tartışmış. Özetle şöyle açıklıyor: Evrensel görünürlük ilkesi gereği görmediğiniz bir şeyden sorumlu olmazsınız. Mahkemelerde bile “görmek” şahitlik için gerekli şarttır. O halde görmediği Allah’ı inkâr eden ateistleri bile Allah Cennet’ine koyacak. Yani ateistler cennete girebilir mi sorusunun cevabı ona göre evet girecekler şeklinde imiş. (Bu arada evrensel görünürlük ilkesi, hocanın kendi ürettiği bir kavram. Başka kaynak bulamadım.)

İnsanların düşündüğü her fikirde bir miktar doğruluk payı ve yanlışlık payı vardır. Yani fikirlere değişik açıdan bakmak gerekir. Tek açıdan bakarsanız doğruları yanlış ve yanlışları doğru olarak görebilirsiniz.

Allah’a ve kitaba delilsiz teslim olmamız mı bekleniyor?

Konuşmacı hoca diyor ki insan görmediği Allah’a inanmasa ve inkâr etse Cennet’e neden gidemesin ki?

Aslında bu sorunun karşılığı İslam felsefesinde var. Şöyle ki İslam felsefesine göre de delili olmayan bir şeyi kabul etmekten sorumlu değilsiniz. Hatta delilleri görmelisiniz ki yanlışa düşmeyesiniz. Kimse sizi din ile kandırmasın. Uydurdukları din anlayışlarını dayatan rahipler, hahamlar, hocalar insanlığı yoldan çıkarmasın veya mantıksız işler yapıp ata ota tapmayın. Bu yüzden Allah delilsiz inanmayı istemez. Kendi varlığının sayısız delilini evrene (afaka) ve insana (enfüse) işaret olarak koyduğu gibi din getiren Peygamberlerini de delillerle göndermiştir. İnsanlara mucizeler göstererek afaki deliller sunmuşlar. Kendi kişiliklerinin temizliği ve dürüstlükleri ise insanlar için enfüsi delil olmuştur. Bu sayede bir peygamber geldiğinde Allah’tan geldiğinin anlaşılması için çeşitli delillerle gönderilmişlerdir. (İlgili yazı: 287# Yalancı peygamberler gerçek peygamberlerden nasıl ayırt edilir?)

Eğer hiçbir delil olmasaydı, Allah’ın adaletine göre, inanmayan ve inkâr eden hiç kimse sorumlu olmazdı. Onlardan inanmaları istenmezdi. Bizler de bugün için peygamberimizin hayat öyküsünü biliyoruz ve getirdiği Kuran’da elimizdedir. Bu ikisinin içinde yüzlerce açık deliller var ve o yüzden delillere dayalı bir imanımız var. (İlgili yazı: 221# Kuran’a inanmak için 100 sebep!)

Kâfir kimdir?

Kuran’ın kâfir dediği ve Cehennemi vaat ettiği grup ise Peygamberimizin delillerine yakinen şahit oldukları halde yozlaşmış düzenlerinin bozulmasını istemedikleri için her şeyin Rabbinin delillerini karartmaya çalışanlar, hafife alanlardır; Bunları da geçtim, Müslümanların canlarına ve mallarına savaş açanlardır. İşledikleri suç, insanlığa gerçek adaleti getirecek ve uygulandığı takdirde insanların sıkıntılarını bitirip sosyal adaleti sağlayacak Kuran’ı, Allah’ın eşsiz öğütlerini, bile bile engellemeye çalışmaktır. Tabiki müşrikler bunu yaparken deliller önlerine geldiği zaman bu delili nasıl çürütürüm diye akıl oyunları üstüne akıl oyunları kuruyorlardı ve hikmetini anlayamadıkları ufak meseleleri ise büyütüp inançsızlıklarına delil olarak gösterip yapışıyorlardı. Fakat asıl amaçları ise alıştıkları ve adaletsiz ve zevk dolu hayatlarının ellerinden çıkmasını engellemekti. Çünkü İslam her türlü bencilliğe ve adaletsizliğe ve şeytani anlayışa karşı bir merhemdir. Yara dokunun sızlaması normaldir.

Yani kısaca Kuran’ın Cehennemlikler dediği ve gerçekleri bile bile örten anlamında kâfir dediği kesimin özellikleri bunlar idi. Evet bugün Dünya’nın bir ucunda doğmuş ve içinde kendini bulmuş olduğu yanlış dine başkaldırmış olan birçok deist yukarıdaki kâfir tanımına uymuyor gibi görünüyor. Yani örneğin Katolik bir ailede büyüdü ve birçok Hristiyan’ın bile uydurma din olarak tarif ettiği Katolik öğretilerinden dolayı Hristiyanlıktan da soğudu ve ama Tanrı’nın varlığının delillerini de inkar etmiyor. Bu durumdaki bu adam yukarıdaki delilleri görüp delillerle savaşan kâfir tanımına uymuyor.

Tanrı fikrini düşünmek istemeyen ateistler

Fakat başka bir ateist de yine aynı ortamda doğdu, yanlış dini sezdi, sadece yanlış dini inkâr edip yine her şeyin Yaratıcısı olan Rabbin eserlerini doğada görüp hayranlık besleyebilirdi. Bu durumda deist olurdu ve ben bu insana kesinlikle kâfir demezdim, çünkü gördüğü delilleri inkar etmiyor ve İslam da henüz ona delilleriyle apaçık ulaşmadı, hatta muhtemelen ülkemdeki dinden bîhaber yaşayan Müslümanlardan önce Cennet’e girecek de diyebilirdim.

Ama bu adamın böyle yapmadığını düşünelim. Rabbini, Allah’ını tanımak için hiçbir çaba sarf etmedi, hatta Tanrı’yı tanımanın cinsel ve tensel zevklerini kısıtlayacağını düşündü ve bu yüzden internetteki safsata ateist kanıtlarına dayandırarak, kısa yoldan Tanrı’ya inanmıyorum dedi ve işin içinden çıktı. Bu adam da evrende ve doğada gördüğü Allah’ın delillerini bile bile karartanlardan ve görmezlikten gelenlerden biridir.

Birisi “Bak şu portakala, tadıyla, kokusuyla, görüntüsüyle, vitaminiyle bizi seven ve kollayan Tanrı bunu bizim için yarattı ve yeryüzünü biz canlılar için böyle güzelleştirdi, dizayn etti” dediğinde “hayır bunları yaratan yok kendi kendine oluştu” diyorsa bu adam Allah’ın görünen delillerine hiç şans vermeyip onları bile bile gizleyendir. Bu haliyle İslam’a inanıp inanmamasından bağımsız olarak kâfir tanımını hak eder. Çünkü Allah o insandan görmediği bir şey istemiyor. Her yere delillerini saçmışken bu vurdumduymazlık, bu nankörlük nedendir? Bu delilleri küçümsemek ve karartmaya çalışmak vicdandan ayrılmaktır. Vicdanın ve aklın kılavuzluğunu bırakıp nefsine itaat etmektir. Bu yüzden bunlar Dünya sınavlarında elenenlerdir.

Müslüman ülkelerdeki bilinçsiz ateistler

Bir de Müslüman ülkelerde doğan ve son peygamber Hz Muhammed’i iyice tanıma imkânı olan ateistlere bakalım. Allah, içine deliller koymadığı bir kitaba körü körüne inanmanızı beklemez. Allah yaşantısının her anı peygamberliğine delil olmayan bir insana peygamber diye inanmanızı da sizden beklemez. Şimdi bir ateist dinden uzak bir ailede ve ortamda büyüdü. Aslında bu insanların Katolik bir ailede büyüyüp de İslam’la tanışamamış bireylerden çok bir farkı yok. Yani hakikate karşı bile bile savaşmasalar ve bir de evrende ve doğada ve insanda, kendini delilleriyle gösteren Tanrı’yı da reddetmeseler bu insanlar için büyük ümit var. Çünkü İslam’ı yeterince tanıyamamış, ya Işid gibi örgütleri İslam zannetmiş, yani barış dini olan İslam ona savaş diniymiş gibi gösterilmiş, ya hep kötü propagandaya maruz kalmış ve İslam’ı ve Hz Muhammed’i iyi anlayamamış. Bu yüzden, gözüne gelen perdelerden dolayı delilini göremediği İslam’a inanmamış.

Müslüman ülkelerdeki bilinçli ateistler

Fakat bir insan da var ki yine Müslüman memleketinde ateist olmuş. İslam’ı çürütmek için mücadele ettikçe karşısına hep İslam’ın delilleri çıkmış, her çıkan delili nasıl karartırım diye laf hileleri aramış ve delilleri kelime ve mantık oyunlarıyla savuşturmaya ve örtmeye çalışmış. Bunun için bazen bilimi çarpıtmış, bazen bilime tek taraftan baktırmış, bazen meal hatalarını fırsata çevirmek ve insanları yanıltmak için mücadele vermiş. Yani Kuran’da geçen Allah’ın delillerine karşı bırakın açık olmayı ve kabul etmeyi, tarafsız bir tutum bile sergileyememiş. Sürekli islam ve Peygamber aleyhine herşeyi kötü yorumlamışken her delil ile de mücadele etmiş.

Tanıdık geldi mi bu özellikler? Evet, Hz Muhammed ile yüz yüze mücadele eden müşrikler de aynısını yapmıştı. Maksatları doğruyu bulmak değildi, İslam’a şans da vermek istemiyorlardı. İnsaflı bir şekilde evet şu gösterdiğin delil doğru ama…. diyerek en azından tarafsız bir gözle de bakmak istemiyorlardı. Önce inkâr etmişlerdi sonra ispatlamaya çalışıyorlardı. Her halükarda ufak şüphelerini geliştirip, her şeyi olduğundan eğri gösterip, gerçekleri ve delilleri de kelime ve akıl oyunlarıyla gizleyerek inkâr etme eylemi peşindeydiler. İşte günümüzde de Müslüman ülkelerde bu aynı psikolojiye bürünmüş yığınla ateist birey var. Bu yüzden bunların durumu, ilk anlattığımız örnekteki ateistler ile bir olmayacaktır. Bunlar Kuran’ın kâfir ve Cehennemlik tanımına tam olarak uymaktadırlar. [Fakat Kuran’da inanç özgürlüğü vardır. Dini kabul etsin etmesin, hatta dininden dönsün herkes inancında serbesttir. Yeter ki yeryüzünde fitne çıkarıp Müslümanların mallarına canlarına saldırmasınlar. (İlgili yazı: Forum tartışması)]

Allah’ın kanıtları her yerde. Fakat hiç kanıt yok demek, insanın gözüne perde inmesiyle açıklanabilir ancak.

Sonuç: Ateistler Cennet’e gidecek mi?

Dini şirin göstermek için Cehenneme kimsenin gitmeyeceğini söylemek kaş yaparken göz çıkarmaktır. Bu durum Kuran’ı inkârdır. Çünkü Kuran’a göre delilleri gösterdiğiniz halde her gösterdiğiniz delile karşı çürük savunmalarla inatla yaklaşıp delilleri karartmak istiyorlarsa bunlar inatçı ve hakkı örtenlerdir. Allah’ın vaadi gerçektir. İyi insanlar Cennet’e, kötüler ve kâfirler ise Cehennem’e gidecektir.

Zümer 71: Küfredenler, cehenneme bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: “Size rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugün ile karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran elçiler gelmedi mi?” Onlar: “Evet” dediler. Ancak azab kelimesi kafirlerin üzerine hak oldu.

Daha önce İslam’ı yeterince tanımayanların kâfir sıfatını taşımadıklarını ve Cehennem ile tehdit edilmediklerini birkaç yazıda değişik yönlerden detaylıca anlatmıştım. Bu konuya ek olarak o yazıları da okursanız mesele iyice kafanızda netleşecektir. Bu yazılar:

294# Cehennemdeki azap neden bu kadar korkunç? Cennet ve Cehennem neden var?

177# KİM CENNET’E KİM CEHENNEM‘E?

151# Yahudi ve Hristiyanlar Cennete girecek mi? Tevrat ve İncil’in hükmü kalktı mı?

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.
Başa dön tuşu