Cehennem

294# Cehennemdeki azap neden bu kadar korkunç? Cennet ve Cehennem neden var?

Cennet ve Cehennem neden var? Allah neden insanoğluna Cehennemde acı cezalar vaad ediyor? Sonsuz Cehennemde sürekli derilerini yakıp yenilerini getirmek nedir? Allah inanmayanlara mı hiddet gösteriyor?

Cehennem hakkında doğru bilinen yanlışlardan dolayı insanlar cehennemin faydalarını kavrayamıyorlar. Allah’ın zalimlik olsun diye insanları atmaktan zevk aldığı bir yer gibi hayal ediyorlar. Bu yazıyı tamamen okumadan buna karar vermeyin.

Bu tür tek gözü kör yorumlar yapan M.Ö. adlı ilahiyat profesörü bir şeyler bilebilir ama birçok şeyi anlayacak, olayların iç yüzünü idrak edecek bir basireti olmayabilir. Bu profesör gibi zayıf yorumlar üzerinden kendimize inkâr kapıları aramak yerine çok yönlü düşünerek gerçekleri yanlış inanışlardan sıyrılarak görmeyi ve hakikate duru bir anlayışla bakmayı denemeliyiz. 

Günümüz hukuk terminolojisinde yaptırımlar ikiye ayrılır. Maddi yaptırım ve manevi yaptırım. Her ikisinin amacı da suçu engellemek ve huzurlu bir toplum oluşturabilmektir. Hukukta yaptırımın maddi yönüne cebir denir, manevi yönüne ise tehdit denir. Maddi yönü hukuka aykırı davranış oluştuktan sonra suçlunun cezalandırılmasını içerirken, manevi yönü olan tehdit ise hukuka aykırı davranıştan önce vardır ve hukuka aykırı davranışı önleme amacıyla konulur. Elbette bu vaadlerin yerine getirilmesi gerekir ki aksi durum bir zayıflık olup suçu ve suçluyu teşvik edecektir. Devlet otoritesi söz verdiği zaman yapmak ve koyduğu kuralları uygulamakla mükelleftir.

İşte modern hukuk için geçerli bu kurallar İlahi hukuk için de geçerlidir. Cehennem maddi yaptırım yeridir ve Kuran terminolojisi ile gayrimüslimlerin kafirleri ve çok azgınları ve Müslümanların ise yine çok azgınları içindir. Yani Allah kulun iyi amelleriyle ilgilenir. İslam’ın iyice anlaşılır şekilde ulaşmadığı kişilerde de iman aramaz. Bu kişilerin azgınlığına, taşkınlığına, karakterine, fiiline bakar.

Cennet ve Cehennem neden var olduğunu, Cehennemin ne olduğunu, kimler için olduğunu, hak edilmeyen bir şey mi olduğunu anlamamızı sağlayacak bu hakikatleri dört ana madde ile açıklayacağım.

Madde 1: Cehennem kâfirler içindir, peki kâfirler kimlerdir?

Cehennem, Kuran’ın tanımıyla kâfirler içindir ama Kuran’a göre kâfir kimdir?

Bakara 24: “Şayet yapamadıysanız -ki hiçbir zaman yapamayacaksınız da- öyleyse yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten sakının. (O ateş) kâfirler için hazırlanmıştır.”

Arapça bir sözlük olan Ragıb-el isfehaninin Müfredat isimli eserinde kâfir kelimesinin, gizlemek, saklamak anlamlarına gelen (ر ف ك) kökünden geldiği yazlıdır. Geceye her şeyi gizlediği için kâfir dendiğini ve çiftçiye de tohumu toprak altında gizlediği için Arapçada kâfir dendiğini belirtir. Din için ise kâfir kelimesi gerçeği bile bile gizleyen anlamına gelir.

Buradan şunu anlıyoruz ki kendisine din-i hak olan İslam’ın doğruluğu açık kanıtlarla yeterince belli olup da bunlarla inat ederek mücadele etmeyen kişiler kâfir yani gerçeği örten sınıfına girmemektedir. Bir kişiye kâfir denilebilmesi için açık kanıtlar gösterildiği halde bin dereden su getirerek farklı yorumlar üreterek onun ipi bunun sapı diyerek verdiğiniz her kanıtı bile bile inatla karartmaya çalışan kişiler olması gerekir.

Bir de Kuran’da cehennem ile tehdit edilen kafirlerin özelliği müslümanları öldürmek ve eziyet etmek istemelerdir. Yani şiddetli Cehennem azabını hak etmelerinin asıl nedeni inanamamalarından ziyade inanan insanları öldürmek için olmadık türlü hilelerle yeryüzünde fitne çıkarmalarıdır. Yani insanlara zarar vermeyip sadece inkar eden insanların durumunu bilemeyiz ama insanları dininden döndürmek için savaşan, canlarını ve mallarını alan zalimlerin durumlarının kesin cehennemlik olduğunu söyleyebiliriz.

Militan ateistlerin durumu

İnternet ortamında birçok militan ateistin iddialarını açık kanıtlarla yanıtladığınızda sürekli bunu nasıl inkar ederim diye çaba içinde olduklarını görürsünüz. Çok açık deliller verirsiniz. Örneğin kavuşamayan denizler yazımızda anlattığımız gibi denizlerin arasında haloklin ve termoklin bariyer bulunmasının Hz. Muhammed’in bilmesinin mümkün olmadığını anlatırsınız. Farklı farklı çarpık yorumlarla bu mucizeyi bayağılaştırıp gözden düşürmek isterler. Siz çarpıttıkları noktaları iyice açıklarsınız ve artık bu mucize karşısında azıcık vicdan varsa veya tarafsızlık varsa bu mucizeyi itiraf etmelerini beklersiniz ama bir türlü bu olmaz. Cevap veremedikleri noktaya geldiklerinde konuyu saptırıp sizi haksız göstereceklerini düşündükleri farklı noktalara konuyu taşımaya çalışırlar. Asla kabul etmek istemezler. (Kavuşamayan denizler yazısı için tıkla)

Bakara 6: “Sen kâfirleri uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir; iman etmezler.”

Her ateisti kast etmiyorum tabiki. Bu ayet de her inanmayanı kast etmiyor. Kâfir olanı yani göre göre saklayanı kast ediyor. Ben, fıtratını bozduğu için İslam’a gabileşen ve hakkı bile bile üstünü örtmekten hoşlanan militan ateistlerden söz ediyorum. ateistin öylesi var ki birkaç mucizeyi iyice anladıktan sonra İslam’a geri döner. Çünkü daha önce yeterince anlamadığı veya yanlış anladığı için İslam’dan çıkmıştır. İşte bu tür ateistler İslam gerçeklerini bile bile örtme mücadelesi içine girmedikleri için bu şekilde ölseler de İslam kendilerine yeterince tebliğ edilmemiş sayılır ve bunlar kâfir tanımına uymamaktadırlar.

Allah’ın delillerini açıkça görmemiş ve üstünü örtmeye çalışmamış kişilerin durumu

Dünya’nın farklı yerlerindeki İslam’ın delilleriyle yeterince tanışmamış insanlar da kâfir değillerdir. Gerçeğin kanıtlarını henüz görmemişlerdir ki onu bile bile örtmeye çalışsınlar.

Nahl 83: “Onlar, Allah’ın nimetini biliyorlar, sonra da inkâr ediyorlar; onların çoğu kâfirdir.”

Örneğin bu ayette Allah’ın delillerini bile bile anlaya anlaya inkâr edenlerin çoğunun kâfir olduğunu söylüyor fakat bazı kişiler ayetin sonunu alıp biraz da değiştirerek “insanların çoğu kâfirdir” diye yayınlarlar. Eğer ayetin sonunu cımbızlarsanız böyle bir mana verebilirsiniz. Bu insanların da ayetleri cımbızlayıp eğri göstermek isteyen militan ateistlerden metod açısından çok farkları yok.

Maide 17: “Andolsun ki: “Allah, Meryem oğlu Mesih’tir.” diyenler kâfir oldular…”

Yani Hz. Muhammed’den ayan beyan deliller öğrendikten sonra ısrarla teslise devam edenler gerçeğin üstünü örtmektedirler. Hz. İsa’nın Tanrı olamayacağına dair çok açık akli ve teolojik deliller ortaya koyup ayan beyan Hz. İsa’nın Tanrı olamayacağını göstermedikten sonra bir teslisçi Hristiyan’da atalarından kalmış bu yanlış inanışında mazur olabilir. Yanlış yoldadır ama Kuran’da denildiği gibi açıkça anlatıcı uyarıcılar göndermeden kimseye azap etmeyiz ayeti gereğince yanlış yolları kendilerine ayan beyan gösterilmeden ve onlar da bu delillere rağmen yanlış da diretmedikten sonra kâfirlik tanımına çok uymamaktadırlar.

Bu ayette bahsedilen kâfirlik, gerçeği bile bile otoritesini korumak gibi sebeplerden dolayı hâlâ Hz. İsa Tanrı’dır deyip gerçeği bile bile örtenleri bağlar. Kâfirliğin tanımı gereğince, yeterince anlamayıp atalarının dinlerine uyup da yeterince delil gösterilmemişleri ve bu delilleri karartmaya çalışmamış kişileri bağlamaz.

Bu açıdan Cehenneme gitmek için kâfir olmak gerektir ve kâfir olmak da kolay değildir. Bir şeyin Allah’tan olduğunun delillerini bile bile karartmaya çalışanlar ve bu uğurda maddi manevi savaş verenler için geçerlidir. Allah bunlara acımaz, diğer insanlara karşı ise kendi belirttiği gibi bağışlayıcıdır, müşfiktir, kerimdir.

İsra 15: “Kim hidayete ererse, kendi nefsi için hidayete erer; kim de saparsa kendi aleyhine sapar. Hiç bir günahkâr, bir başkasının günah yükünü yüklenmez. Biz, bir elçi (uyarıcı) gönderinceye kadar (hiç bir topluluğa) azab edecek değiliz.

Madde 2: Günahkârların durumu

Peki Allah’ın ayetlerini yani açık delilleri görüp de bile bile örtmeye çalışmamış fakat günahkar insanlar ne olacak?

Böyleleri eğer günahları sevaplarını aşarsa Cehenneme gidecekler.

Muminun 102-103: “Artık kimin iyilikleri ağır basarsa onlar umduklarına kavuşacaklardır. Kimin tartısı hafif gelirse, işte onlar da kendi nefislerini hüsrana uğratanlar, cehennemde de ebedi olarak kalacak olanlardır.”

Allah iyiliklere ve kötülüklere karşılık verendir

Allah insanlara olan merhametinden dolayı sevapları kat kat artırarak günahları ise olduğu gibi ölçer. Bu sayede bir kişinin günahkâr olarak cehenneme gitmesi için çok çok kötü bir insan olması, çok çok zulümler işlemesi ve insanlığını ve vicdanını çok feci çürütmüş olması gerekir. Yoksa iyiliklerin kat kat artırılarak yazıldığı bir sistemde Cehenneme gitmek iyi ve orta düzey insanların başarabileceği bir şey değildir.

Şöyle düşünün bir sınava giriyorsunuz ve sınav sahibi çok aşırı düşük seviyedekiler hariç herkes geçebilsin diye her doğrunuza on puan veriyor ve her yanlışınıza bir puan veriyor. Hâla doğrularınızın puanı yanlışlarınızın puanını geçmemişse siz gerçekten kötü bir öğrencisiniz demektir. Sınav yapan size olmayacak kadar kolaylık sağlamıştır.

Enam 160: “Kim Allah’a güzel bir işle gelirse, iyilik işlerse, ona on misli verilir; kim de bir kötülükle gelirse, sadece kötülüğüne denk bir ceza görür ve hiç kimseye haksızlık edilmez.”

Nisa 40: “Şüphesiz Allah (hiç kimseye) zerre kadar zulüm etmez. (Yapılan) çok küçük bir iyilik de olsa onun sevabını kat kat arttırır ve kendi katından büyük bir mükâfat verir.”

Madde 3: Arada kalanların durumu

Peki Cennet’e gidecek kadar iyiliği olmayan, fakat bile bile Allah’ın delillerini karartmaya kendini adamış kâfirlerden de olmayan insanlara ne olacak?

Kuran Araf suresinde Araf’ta kalacak yani arada kalacak insanlardan bahseder. Araf ara demektir. Bunlar ne Cennet’i ne Cehennemi yaşamayacaklar ve Cennet’e girmek için umutla bekleyecekler. Allah’ın merhameti büyük ve aslında Cennet’i hiç hak etmeyene belki Cehennemi hak eden insanları bile Cehenneme atmıyor ve onlara Cehenneme bakınca şükredecekleri bir ortam hazırlıyor.

Araf 46-47: “İki taraf arasında bir engel ve burçlar (A’raf) üstünde hepsini yüzlerinden tanıyan adamlar vardır. Cennete gireceklere: ‘Selam size’ derler, ki bunlar, henüz girmeyen fakat (girmeyi) ‘şiddetle arzu edip umanlardır. Gözleri cehennem halkından yana çevrilince: ‘Rabbimiz, bizi zalimler topluluğuyla birlikte kılma’ derler.”

Madde 4: Ebedi Cehennemde feci cezalar

Buraya kadar Kuran’dan anlaşıldı ki her ne kadar birçok kâfir isteye isteye Cehennemi boylasa da Allah’ın rahmeti sayesinde bunlar insanların ve cinlerin çok az bir kısmı olacaktır. İyice şeytanlaşmış, şeytana isteye isteye uymuş, şeytanla aynı yola baş koymuş kişiler olacaktır.

Enam 112: “Böylece biz her Peygambere, insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık.”

Peygamberler cin ve insan şeytanlarının düşmanlarıdırlar.

Sad 85: “Allah ( şeytan’a hitaben): “ant olsun ki Cehennemi senden ve sana uyanlardan dolduracağım.” dedi.”

İsteye isteye şeytanlığı tercih edip işi gücü kötülük saçmak, Allah’ın gerçeklerini karartmak, insanlığı felakete ve helakete sürüklemek isteyen insanlar Şeytan’a uyar. İşte Cehennem bu kâfir cin ve insan şeytanları içindir. Masum olan, insanlığa zararı olmayan, Allah’ın doğru yolunu yeterince tanımayan insanlar için değildir.

Feci azaplar kimler içindir?

Allah ebedi Cehennemden bazı manzaralar bize verir. Örneğin derilerinin yanacağını ama ölmeyeceklerini tekrar derilerinin oluşacağını söyler. Elbetteki her Cehenneme girenin suçu aynı değildir ve hepsi de aynı şiddette bir ceza çekmeyeceklerdir. Bu derilerinin yanma cezasını çeken insanlar insanlığın en ağır suçlarını işlemiş olan insanlar olsa gerektir. Gerçekten de insanlar arasında öyle firavunlaşmış zalim, gaddar yöneticiler vardır ki çok insanların mutluluklarını ve hayatlarını berbat etmişlerdir ve bu zulmü yaşamış insanlara sorsanız Cehennem onların tam hak ettikleri yerdir.

Hak edenler

Örneğin Mekke müşrikleri Ammar Bin Yasir ve anne babasını kazıklara bağlayıp günlerce işkence etmişler ve sonunda anne babasının bacaklarını ayırarak feci şekilde kahkahalar eşliğinde öldürmüşlerdir. Eğer bu acıyı yaşamış Ammar’a sorsanız onlar Cehennemi çok hak ediyorlardır ve iyi ki Cehennem vardır diyecektir. Dünya’da daha ne firavunlar var ne Firavunlar. İşte Allah Mekke müşriklerine de derilerinin yanma azabını haber veriyorsa onların içinde bu azabı hak etmiş çokları vardır.

Cennet ve Cehennem neden var

Fakat dediğimiz gibi ceza amelin derecesiyle orantılıdır. Cehenneme her giden bu kadar ağır cezalar çekmesi de Allah’ın adaletine uygun düşmez. Muhtemelen Cehenneme girenler zor bir hayat yaşayacak ama herkes cürmüne göre azap içinde olacak. Endişelenmeyin, Kuran’da belirtildiği gibi “Allah kimseye haksızlık etmez”.

Cehennem sadece ateş değildir

Cehennem herkesin sürekli yandığı bir ateş değildir. Bir yurttur. Orada acıkırlar ve susarlar. Yiyecek ve içecek ararlar.

Ğaşiye 6: “Onlara, acı ve kötü kokulu bir dikenli bitkiden başka bir yiyecek yoktur.”

Cehennemde içecek olarak ise “gassak” (Nebe suresi 78/25, 26) bulunmaktadır. Müfessirler genel olarak bunun son derece soğuk bir içecek olduğunu vurgulamaktadırlar. Vakıa 93’de geçen Hamîm kelimesi ise Elmalılı Hamdi Yazır’a göre kaynar su demektir ve bağırsakları parçalayan suya denir.

Cehennemlikler her zaman yanmayacaklar ama Cehennem yurdunun zorlu doğa koşullarında yaşayacaklar. Tebbet suresi, Ebu Leheb’in ateşe yaslanacağını söylemesine rağmen karısının odun taşıyıcısı olarak cezalandırılacağını söylemesi de Cehennemde herkesin derecesine göre ceza çekeceğinin her Cehenneme girenin aynı olmadığının bildirisidir.

Tur 27: “Allah da bize lütfetti ve bizi iliklere işleyen semûm’dan korudu.”

Müfessir Râzî, semûm’un son derece yakıcı ve hararetli rüzgâr olduğunu; hasta ettiğini söyler.

Duhan 48-49: “Sonra başının üstüne kaynar su azabından dökün. (deyin ki) Tat bakalım! Hani sen güçlüydün, şerefliydin. İşte bu şüphelenip durduğunuz şeydir.”

Yukarıdaki ayette kâfirlerin iki özelliği anlatılır. Bu ateşe girecek kâfirler öncelikle Allah’a karşı büyüklenirler, Allah’ın ayetlerini kabul etmek istemezler. Açık delilleri gördükleri halde hep bir şüphe oluşturmak için farklı farklı alakasız yorumlar getiren tiplerdir. Maksatları açık delilleri şüpheler ile karartmaktır. Yoksa açık delilleri görmediğinden dolayı şüphe eden insanlar değillerdir. Armudun sapı üzümün çöpü diye bahaneler üretip geçiştiren insanlardır. Kâfirin tanımı gerçeği bilerek örten demektir.

Ebedi hak ettiğimiz vatanımız

Cehennemin ebedi olması ise insanın ebedi olarak yaşamasının takdir edilmesiyle ilişkilidir. Cehennem bir yurttur. Üniversite sınavına giren bir öğrenci iki saat içinde gelecek kaderini kendi iradesi ile belirlediği gibi insan da bu Dünya’da gelecek yaşamının kaderini belirler. Üniversite sınavında iki saat sınavda iyi performans sergileyip örneğin bir tıp fakültesi kazananlar ömrünün sonuna kadar saygın ve refah içinde bir hayat yaşayabilir veya kötü bir sınav verip meslek sahibi de olamayıp ömrünün geri kalanını asgari ücretle çalışarak zor bir hayatla geçirebilir. Bu durum insanın kendi iradesine ve tercihlerine bağlıdır. Bu kısa Dünya’da herkes hak ettiği hayatı yaşayamasa bile ahirette herkes hak ettiği ebedi hayatı yaşayacaktır.

Cennet’in ve Cehennemin dereceleri

Üstelik Cennetin ve Cehennemin dereceleri vardır. Biz tabiki Allah uğruna, iyilik uğruna, adalet uğruna çok acılar çekmiş kişilerin ödüllerini alamayız. Firavun ise elbetteki emrindeki askerlerden daha çok azap çekecektir. Yani ahiret skalası çok geniştir. Hz. Ebubekir’in yaşayacağı Cennet hayatından Ebu Leheb’in yaşayacağı cehennem hayatına kadar, Hz. Muhammed’in makamından Cehennemin dibinde şeytanın kuyusuna kadar çok geniş bir skalası vardır. Herkes Hz. Muhammed kadar mutlu veya çok Müslümanı katleden Ebu Cehil kadar üzgün olmayacaktır.

İyiyi ve kötüyü tercih etme

İnsanın hayata gönderilme amacı kötüyü ve iyiyi ayırt edip yaptığı tercihleri ortaya koymaktır. Tercihlerine göre ömrünün geri kalanını en üstten en alta kadar bir nokta içinde geçirecektir.

Mülk 2: “O, hanginizin daha güzel edimler yapacağını sınamak için, ölümü ve yaşamı yaratmıştır. Çünkü O, Üstündür; Bilgelik ve Adaletle Yönetendir.”

Madde 5: Allah’ın hiddet göstermesi

  • İnsanların iyi olması, iyilikler yapması ve hem bu Dünya’da hem ahirette cennet’i yakalaması için çabalayan Allah,
  • İnsanları kendi hallerine bırakıp da sonradan yaptıklarından dolayı yargılamak yerine kötülükten uzak durmaları için onlara uyarıcılar gönderen Allah,
  • İnsanlardan şeytanlaşıp hidayet yoluna oturanlar dışında ve diğer insanlara ve mahlûkata zarar verenler dışında kimseye hiddet göstermeyen Allah,
  • Yeryüzünde bozgunculuk istemeyen, bozgunculuk çıkaranlarla olması dışında savaş istemeyen Allah,
  • Cehennemi insanlık için bir sürpriz yapmayıp hakkı örten kâfirler için ve çok günahkarlar için olduğunu baştan uyararak insanlığı her türlü zulümden uzak tutmak isteyen Allah

zulmün ve şeytanlığın oluşmaması için cehennemini bir caydırıcı mekanizma ve adalet yeri olarak yaratmışsa, insanlara yapılan bu uyarılar ve anlatılan hiddetin insanlığın selameti ve için olduğu açıktır. Tıpkı evladının kendi iyiliği için şefkatli sinesinin yanında tokadını da gösteren bir annenin tokadının boş yere olmadığı gibi veya devletin ceza kanunlarının boş yere olmadığı gibi.

Câhiz (ö. 255/869), cehennemin asıl amacının insanları dünyada kötülüğe meyletmekten vazgeçirmek olduğunu söyler.

Özetle: Cennet ve Cehennem neden var?

  1. Allah’ın rahmeti sayesinde Cehenneme gitmek kolay değildir.
  2. Her ne kadar insanlardan ve cinlerden şeytanlaşmış birçok kişi Cehenneme gidecek olsa da bunlar çoğunluk değildir.
  3. Allah cennet’e almak için iyilikleri on katıyla bazen yedi yüz katıyla mükâfatlandırdığını ayetler söylerken günahları ancak olduğu kadarıyla hesaba katar.
  4. Bu duruma rağmen Cehenneme gitmeyi hak edenler insanların en şerlileridir, kâfirlerdir. Kâfir, Allah’ın delillerini bile bile, göre göre karartmaya çalışanlar ve inananlara bu uğurda eziyet edip savaşanlardır. Bu özelliği taşımayanlara kâfir denmez.
  5. Cehennem bir yurttur, sırf ateş değildir. Herkes derecesine göre bir hayat sürer. En kötü azaplar insanların en şerlileri için bir cezalandırmadır.
  6. Cehennemin Allah’ın delillerini görünce onları karartmak için uğraşmayanlarla veya bir alakası yoktur.
  7. Allah arada olanlar için Araf’ı yaratmıştır. Ne iman edip ne kâfirlik edenler, Allah’ın iyilikleri on kat artırmasına rağmen Cennet’e girecek kadar iyi olmayanlar işte bu Araf’ta Cennet’e girmeyi bekleyeceklerdir.
  8. Allah’ın bütün bu kadar insanlar lehine olan kararlarından ve adaletinden sonra hâlâ Cehenneme girmeyi başaranlar çok insanların haklarına girmiş kâfir zihniyetli kişilerdir. Onların insanlıkla vicdanla, merhametle alakası yoktur, şeytanlaşmış kişilerdir. Bu azabı defalarca hak etmişlerdir. Allah’ın Cehennemi adalettir, cenneti ise bir lütuftur.
  9. Allah’ın hiddetli sözler kullanması insanlığın tabiatıyla, fıtratıyla alakalıdır. İnsanlığın Dünya’da ve ahirette güzel, huzurlu, amaçlı, adaletli, nezih bir hayat yaşamasını isteyen Allah’ın şeytanları durdurmak için vaad ettiği tehditlerdir.
  10. Allah’ın tehditleri insanların inanmadıkları için değildir. Gerçeğin delillerini gördükleri halde karartmak için mücadele edip, savaş veren, kan akıtan, insanları bile bile sapıtmaya çalışanlar için geçerlidir. Yoksa kendisine yeterli deliller ulaşmamış iyi insanlar Allah’a iman etmemiş, Kuran’a iman etmemiş diye bir cezaya uğrayacak değillerdir. Açık açık gördüğü delilleri karartmaya çalışmayan, insanları saptırmaya çalışmayan, kötülükleri iyilikleri geçmeyen insanların da Cehennemle alakaları yoktur. Allah bu tür insanlara yönelik bir tehditte bulunmaz.
  11. Cehennem’e gitmek kolay olmadığı gibi Cennet’e gitmek de bedava değildir. Kuran’a göre sadece iman etmek yeterli değildir. Çoğu ayette iman edip ameli salih işleyenlerin ancak Cennet’e girebileceğini söyler (Rad 29, Bakara 82 gibi). Yani iyiliklerinin (sevap) kötülüklerini (günah) geçmiş olması gerekir. İbadet gerekir, takva gerekir.
  12. Şu evrenin yaratılış ağacında herşeyin bir bedeli vardır. İyi ve kötü olmanın, şükran dolu ve nankör olmanın, bencil ve özverili olmanın da bedelleri vardır. İşte bu bedeller evrenin zıt kutupları olan, kötülüğü öğüten cehennem ile iyiliği artıran Cennet’te ödenirler. Kozmosta her şey kutuplar gibi çift yaratılmıştır. Eksi kutuplar ve artı kutuplar her yerdedir. İşte evrendeki kötü niyetlerin de en uç noktada akıp döküldüğü yer, bir kutupta cehennemdir, iyi niyetlerin aktığı yer ise diğer kutupta cennettir.

Ayrıca 151# Yahudi ve Hristiyanlar Cennete girecek mi? Tevrat ve İncil’in hükmü kalktı mı? yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.

Cehennem nedir sorusunun cevabını da 128# Kuran’da -KARA DELİKLER- ve SOLUCAN DELİKLERİ yazımızda bulabilirsiniz.

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.
Başa dön tuşu