Felsefe

200# Kırmızı hapa cevap 6: Hayvanlar acı çeker mi? Allah hayvanlara acı hissettirir mi?

Kırmızı hap sorusu: Hayvanlar acı çeker mi? Allah hayvanlara acı hissettirir mi? Doğadaki hayvanlar birbirini avlıyor veya birbirlerinden parazit canlılar olarak besleniyorlar, böyle bir düzeni Tanrı yaratmış olamaz.

Cevap: Biyolojide ekolojik denge, türlerin adaptasyonu, simbiyotik yaşam, gelişmemiş beyin ve adrenalin hormonu gibi ilk etapta aklıma gelen birkaç konuyu bilmeden doğa hakkında yorum yaparsanız Kırmızı hap gibi ilkokul düzeyinde sorgulamalar yapabilirsiniz. Allah hayvanlara acı hissettirir mi sorusu şu ana maddeler göz önüne alınmadan kolayca anlaşılamaz.

TÜRLERİN ADAPTASYONU:

Her tür bulunduğu çevre şartlarına en iyi şekilde adapte olmuştur ve doğal seçilim yoluyla kazandığı özellikleri ise o çevre şartları için en iyisidir. Adaptasyon Allah’ın evreni ve canlılığı yaratma kanunlarından biridir. Her canlı bulunduğu çevreye en iyi adapte olmuştur. Şu canlının şu özelliğini kaldırıp şu özelliği yerine koyalım dediğiniz zaman o canlının tüm organizmasını çökertmiş oluyorsunuz. Çünkü çevre şartları bir tornadır ve canlıları kendine en iyi uyacak şekilde biçimlendirir. ateist bilim insanları da bu gerçeği kabul eder fakat onları çevreye adapte eden gücün kendi kendine çalıştığını, akıl almaz biyolojik düzenlerin kendi kendine oluştuğunu iddia ederler.

Biz ise tüm bu mekanizmaların kendi kendine oluşabilir diyebileceğimiz eşiği çoktaaaan geçmiş olduğuna şahitlik ederek bunların yaratılmış olmalarının kaçınılmaz olduğunu savunuruz. Kısaca, hiçbir canlı türü için yanlış yaratılmış, eksik yaratılmış, kusurlu yaratılmış denilemez ve her türün beslenme şekliyle, hareket şekliyle, sosyal yapısıyla, ortamındaki diğer canlılarla olan ilişkisiyle birlikte kendi habitatı için mükemmel ve kusursuzdur. Beslenme tarzı dahil şu özelliği de olmasaydı diyemezsiniz, çünkü tüm çevresel şartlar, canlı türlerinin aynen olduğu gibi olmalarını gerektirir.

Hayvanlar acı çeker mi

EKOLOJİK DENGE:

Önce şunu hatırlatarak başlayalım ki Dünya Cennet değil. Kırmızı hap yapımcıları hayvanların güneş altında tatil yaparken enerji kazanmalarının daha iyi olacağı gibi bir görsel koymuşlar. Fakat Allah hiçbir yerde canlıların Cennet hayatı yaşaması için Dünya’ya geldiklerini vaad etmemiş. Dünya iyilik ve kötülüğün, acı ve mutluluğun dengede tutulduğu bir yer. Tabi insanlar dengeyi bozmazsa.

Ekolojik denge ise en basit tanımıyla, canlıların bir denge içinde yaşamasıdır, bu dengeden dolayı hiçbir canlı türü Dünya’yı istila edip ele geçirecek kadar çoğalamaz (akıl verilmiş insan hariç). Her canlı türünün kendi çevresi içinde üremesi ve hayatta kalması kolaydır, fakat bu kolaylık onların çevreyi istila etmesini ve kaynakları tüketmesini normalde kaçınılmaz kılması lazımdı. İşte bu noktada ekolojik dengenin en önemli mekanizması olan türlerin avlanmaları devreye girerek, yeryüzü canlı nüfusunun her zaman için dengede kalması sağlanır.

Bu avlanmanın bir diğer faydası da türler içinde zayıfları eleyerek türlerin giderek daha güçlü ve yetenekli bireylerden oluşmasını sağlamak, böylece her türün gittikçe daha fazla mükemmelleşmişini ve gelişimini garanti etmektir. Hayvan genetikçilerinin belirttiğine göre de bir türde seleksiyon (seçilim) durursa o tür zamanla aynı kalmaz, aksine her sekin özelliğini kaybedene kadar sürekli geriler. O yüzden doğa kitabında seleksiyon şart. Ayrıca doğadaki tek tehlike yırtıcı tehlikesi değildir, hayvanlar dikkat etmezlerse, dağdan düşen kayalar altında kalabilir, ayağını bir yere sıkıştırıp kırabilir veya uçurumdan düşüp ölebilir. Yani doğadaki canlılığı gittikçe mükemmelleştiren seleksiyon gerçeği sadece avcılarla sınırlı da değil.

SİMBİYOTİK YAŞAM

Kırmızı hap yazarı parazitizmi örnek verir ve bazı canlılar parazit olarak yaşadıkları için bunu Allah yaratmış olamaz demeğe getirir. Oysa parazitizm de tıpkı avlanma gibi aynı ekolojik ve seleksiyonel ve adaptasyonel yararlara sahiptir. Fakat doğayı tamamen avlanma ve kompetisyon (rekabet) ve parazitizmden örülü ve herkesin birbirini öldürdüğü ve hiçbir canlının mutlu olmadığı bir gladyatör sahası olarak göstermeleri gerçekleri yansıtmıyor. Çünkü doğada çok değişik ortak yaşam (simbiyotizm) biçimleri var.

Mesela mutualizm, doğadaki iki türün karşılıklı fayda sağladığı için beraber yaşamasıdır. Protokooperasyon’da ise birbirlerine yaşamak için ihtiyaç duymazlar fakat yarar gördükleri için beraber yaşarlar. Komensalizm’de ortak yaşayan canlılardan birisi ortak yaşamdan fayda sağlarken diğeri bu birliktelikten etkilenmez. Sinerjizm’de iki canlı türü bir araya geldiği zaman birbirlerini çok daha güçlü yaparlar. Dünya, bu tür karşılıklı fayda sağlayan yaşam biçimlerinin sayısız örnekleriyle doludur.

]]a`

GELİŞMEMİŞ BEYİN

Hayvanlar insanlar gibi her ihtimali ve geleceği ve geçmişi sürekli düşünen zeka dolu gelişmiş beyinlere sahip değillerdir, hayatlarını stresle kendilerine zehir etmezler, Allah’ın onlara verdiği rızıklarla mutlu olarak yaşarlar, rızık bulurlarsa yarını düşünmezler, etrafta avcı yoksa avcıyı da düşünmezler. Arı, çiçeği karıştırmaktan zevk alır, kuşlar uçunca mutlu olur, ceylan gününü otlama zevkiyle geçirir, hayatlarını zehir eden korkuları yoktur veya beyinleri kadar vardır ama hiçbir canlı streste insana yetişemez. Eğer bir gün av olurlarsa av esnasında o stresi yaşarlar, fakat o stresin de büyük bir yararı ve hikmeti vardır, şöyle ki;

ACI DUYARSIZLIĞI HASTALIĞI

Acıların hissedilmemesinin de çok önemli ve zor bir hastalık olduğunu biliyormuydunuz. HSAN gibi bazı hastalıklara sahip insanlar acı hissetmedikleri için  vücut dokularının zarar gördüğünü hissedemiyorlar ve çoğu zaman vücutları zarar görüyor. Örneğin böyle bir bebek acıyı hissetmediği için ateşe dokunabiliyor veya vücuduna birşeyin batmasından sakınmıyor. İşte bu hastalıklar bize öğretiyor ki acı duygusu canlıların hayatta kalması için mutlaka gerekli olan bir duygudur. Bu ağrıların hayvanların imtihan olup olmaması ile bir alakası yok. Yaşamak için gerekli olan bir histir.

ADRENALİN HORMONU

Adrenalin hormonuna fight-or-flight (dövüş veya kaç) hormonu da denir. Bunun sebebi ise bu hormon, herhangi bir korku anında canlıların kalp vurum sayısını artırarak kaslarına oksijen ve enerji pompalar ve bu kasları ister dövüş ister kaç diye hazırlar. İşte bu stres arttığı yani avcıyla karşılaştığı zaman vücut adrenalin hormonunu salgılar. Adrenalin hormonunun kaçmalarını sağlamaları dışında bir diğer önemli özelliği ise 1904 gibi erken bir tarihte Weber trafından açıklanmış ve klinik olarak kullanılmıştır. Bu özellik, adrenalinle birlikte ağrı hissinin azalması veya tamamen kaybolmasıdır. Yani avcı ona zarar verse bile hayvanın acı duyması engellenir.

Eğer ağrı eşiği fazla ise ŞOK durumu devreye girip bilinci kapatır, yani bayılır ve ağrı duyulmasını engeller. Bunu insanlar da tecrübe ederler, mesela bir kavgadan çıkmış biri kendi üzerinde kan görünce bıçaklandığını anlar, fakat kavganın içinde bıçaklandığını fark etmemiştir bile. Veya trafik kazasında uzun süre takla atan bir kişi çoğunlukla ilk saniyeler haricinde bir şey hatırlamaz, çünkü bilinç anında kapanmış ve kişi bayılmıştır. Muhtemelen heyecan anında acı duyulmasını engelleyen sadece adrenalin değil, beyinde daha karmaşık mekanizmalar da var ama şu an için adrenalini bu işten sorumlu tutabiliriz. Kısaca ölümcül acil durumlarda ağrı duyulmasını önleyen özel mekanizmalar vardır ve avlanan canlının acı duymasını yaşadığı heyecan ölçüsünde engeller.

Allah’ın sonsuz merhameti

Hayvanların birbirini yemesi Allah’ın sonsuz merhameti ile çelişir mi? Allah sonsuz merhametlidir ama sonsuz hikmeti de vardır. Örneğin merhamet iyidir deriz, devletimiz sonsuz merhametli olsaydı isteyebiliriz ama devletin kendine göre hikmetleri olduğu için bazen koyduğu kanunlar canımızı yakabiliyor. Bu demek değildir ki devlet merhametsizdir. Devletin merhameti tabiki asıl olandır ama kanunlarının hikmetini anlarsak hiçbir kanunun merhametle çelişmediğini anlayabiliriz. Tabi bu söylediğim normal bir devlet için geçerli. Aynı şekilde Allah’ın hikmetlerini de tam kavrayabilseydik hiçbir şeyin O’nun sonsuz merhametiyle çelişmediğini anlardık ama insanoğlu Rabbinin sırlarına ve hikmetlerine karşı çok cahildir, çok nankördür. Hiçbir şey bilmediği veya açık bir delili olmadığı konularda ahkâm kesmeyi sever.

Kısaca; Hayvanlar acı çeker mi?

Allah hayvanlara acı hissettirir mi sorusu bu maddeler eşliğinde akla yakınlaşmış olabilir, yine de bu yazı Allah’ın tüm hikmetlerini, kaderin tüm kararlarının güzelliklerini ve sırlarını açığa çıkarma iddiasında değildir. Bu Dünya hiçbir canlı için acısız bir yer değil. Yani Dünya Cennet değil. Dünya’da acı ve tatlı, hüzün ve mutluluk, iyilik ve kötülük gerçekleri kol kola ve bu her canlı için geçerli. Canlılar dikkatleri ölçüsünde çoğu acıdan korunup hayatlarını daha tatlı yaşayabilir. Doğada hayvanların birbirlerini avlamalarının ise ekolojik ve evrimsel açıdan yukarıda anlatılan çok sayıda yararı var, örneğin türlerin seçilimini ve gelişimini sağlıyor ve doğanın dengesini muhafaza ediyor.

Ayrıca 191# Kitap yüklü eşekler ve hayvan davranışları bilimi yazımızı okumanızı tavsiye ederiz.

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.

2 Yorum

  1. Bu allahın sonsuz merhamet sıfatıyla çelişmez mi

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

    1. Allah sonsuz merhametlidir ama sonsuz hikmeti de vardır. Örneğin merhamet iyidir deriz, devletimiz sonsuz merhametli olsaydı isteyebiliriz ama devletin kendine göre hikmetleri olduğu için bazen koyduğu kanunlar canımızı yakabiliyor. Bu demek değildir ki devlet merhametsizdir. Devletin merhameti tabiki aslolandır ama kanunlarının hikmetini anlarsak hiçbir kanunun merhametle çelişmediğini anlayabiliriz. Tabi bu söylediğim normal bir devlet için geçerli. Aynı şekilde Allah’ın hikmetlerini de tam kavrayabilseydik hiçbirşeyin O’nun sonsuz merhametiyle çelişmediğini anlardık ama insanoğlu Rabbinin sırlarına ve hikmetlerine karşı çok cahildir çok nankördür.

       

      Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

      Loading spinner

Başa dön tuşu