Dinler Tarihi

378# Firavunlar zamanında el, ayak ve uzuv kesme cezaları

Kuran’da Firavunun işkencelerinden biri olarak el ve ayakların çaprazlama kesilmesi olduğu bildirilir. Kuran’da yine yeryüzünde kan akıtılmasını sağlayacak fitneleri çıkaranların cezası olarak da öldürülmeleri ya da el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi olduğu söylenir.

Maide 33: Allah’a ve Resulüne karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri, asılmaları ya da elleriyle ayaklarının çaprazca kesilmesi veya (bulundukları) yerden sürülmeleridir. Bu, dünyadaki aşağılanmalarıdır, ahirette onlar için büyük bir azab vardır.

Taha 71: (Firavun) Dedi ki: “Ben size izin vermeden önce O’na inandınız öyle mi? Şüphesiz o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür. O halde ben de sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz olarak keseceğim ve sizi hurma dallarında sallandıracağım. Siz de elbette, hangimizin azabı daha şiddetliymiş ve daha sürekliymiş öğrenmiş olacaksınız.”

Eski Dünya’da el ve ayakların kesilmesi

El ve ayak kesme cezası eski Dünya’da var olan bir cezadır. Örneğin Çin’de eskiden uygulanan bir ceza olduğunu gösteren kanıtlar var. Aşağıda Çin’in ilk kadın İmparatoriçesinin, düşmanının ellerini ve ayaklarını kestiği anlatılıyor.[1]

el ve ayakların kesilmesi
Kaynak: Withington, J., Assassins’ Deeds: A History of Assassination from Ancient Egypt to the Present Day. 2020: Reaktion Books Sayfa: 26

El kesme cezası antik Mezopotamya’da da sıkça kullanılan bir caydırma yöntemi idi. Örneğin Hammurabi kanunlarında hırsızlığın cezası ölüm iken, babaya vurma ve bir hekimin hastaya büyük zararlar vermesi el kesme cezası ile karşılanırdı.[2]

Hz Musa kimdir?

Hiksosların yenilişi ve esir düşmeleri

Daha önce Hz Musa’nın Mısır tarihinde kim olduğunu ve Hz Musa ile mücadele eden Firavun’un kim olduğunu anlattığımız 239 nolu yazımızda Hz Musa’nın yeni krallık döneminde (18. hanedan) yaşadığını anlatmıştık. Özetle M.Ö. 20. yüzyıldan itibaren oluşan Mezopotamya’da oluşan kıtlıklar Hiksosların yani Mezopotamya kökenli göçmenlerin Mısır’a doluşmalarını sağlamıştı. Bu kıtlıklar Mısır’da da yaşanmıştı ama Mısır bunu aldığı çeşitli önlemlerle atlatmayı başarmıştı. Bu dönem Hz. Yusuf dönemine denk gelmektedir ve 316 nolu yazıda anlatmıştık.

Zamanla çoğalan Hiksoslar ve Hiksoslar içinde de İsrailoğulları, Mısır’da krallıkları devirmişler ve 17. yüzyılda kendi krallıklarını kurmuşlardı. Yaklaşık 100 sene kadar Mısır Hiksosların egemenliği altında kaldıktan sonra I. Ahmose tarafından Hiksoslar’a karşı mücadele başlatılmış ve Hiksoslar yenilip esir edilmişlerdi. I. Ahmose’den sonra gelen I. Thuthmose yeni krallığı yani 18. hanedanı kurmuş ve Mezopotamya kökenli Hiksosları emrinde köleler olarak çalıştırmış ve ağır bir hayat ile cezalandırmıştı.

firavun el kesme

Mısır tarihinde saraya evlatlık alınan çocuk

Tarihi kayıtlarda bu I. Thuthmose zamanında saraya kraliyet hanedanı dışında bir çocuk alındığı yazar. Bu çocuğun saraydaki resmi adı Senenmut’tur. O dönemde kralın kızı ve çocuğu saraya alan ise Hatşepsut’tur ve Hatşepsut aldığı bu evlatlığı sarayda kollar ve büyütür. Hatşepsut, babası I. Thutmose’nin ölümünden sonra II. Thutmose ile evlenir. Amacı kocasından sonra tahtı, saraya evlatlık olarak aldığı ve çok sevdiği Senenmut’a bırakmaktır. Senenmut artık bir kraliyet mensubudur ve mimarlıkta ustalaşmıştır. Kuran’da da Musa’ya olgunluk çağına gelince bir ilim ve hikmet verildiği belirtilir.

Hatşepsut tahtı Senenmut’a bırakmak istemektedir fakat II. Thutmose’nin başka bir karısından doğan III. Thutmose diye Senenmut’un yaşıtı bir oğlu daha vardır. Bu oğlu tahtı Senenmut’a kaptırmak istememektedir.

III. Thutmose’nin tahta çıkışı ve Senenmut’u sahiplenen Hatşepsut’a düşmanlığı

Kocasının ölümüden sonra tahta Hatşepsut ve III. Thutmose beraber geçer. Aslında taht III. Thutmose’nindir fakat Hatşepsut tahtı ona bırakmak istemediği için baskınlığını kullanır ve tahtı uzun yıllar beraber yönetirler. Daha sonra Hatşepsut öldükten sonra III. Thutmose ona olan öfkesini Hatşepsut’a ait tüm izleri tahrip ederek çıkartır. Mısır tarihinde böyle bir kayıtlardan silme işlemi iki Firavun’a yapılmıştır. Biri de bu Hatşepsut’tur.

Mose isminin kökeni

Bu yeni krallık döneminde çoğu kralların ismi Mose ile konulurdu. Ahmose’den başlayarak Thutmose isimli krallar hep Mose ismini kullanır. Mose evlat demektir. Mesela Thutmose “Tanrı Thoth’un oğlu” demektir. İşte Hz Musa da saraya evlatlık olarak alındığı için ona da muhtemelen gündelik dil lakabı olarak Mose denmektedir. Bu Senenmut, Mısır tarihinde saray hanedanına dışarıdan alınan tek evlatlık olarak Hz Musa’ya tam uymaktadır. Üstelik tam Mezopotamya kökenli Hiksosların yenilip köle olarak çalıştırılmaları, Mose isminin sarayda bu dönemde yaygın olarak kullanılması, saraya evlatlık alınan bu Senenmut isimli bebeğin kralın karısı Hatşepsut tarafından sahiplenilmesi Musa’nın bu çocuk olduğunu gösterir. Yine Firavun ünvanı da ilk defa bu dönemde kullanılmaya başlanmıştır ve daha öncesinde Firavun demezdi.

el kesme cezası

Senenmut’un lahiti boş

Göstergeler bu kadar değildir. III. Thutmose’nin Hatşepsut’tan ve Hatşepsut’un saraya aldırdığı Senenmut’tan da nefret ettiği biliniyor. Hatşepsut’un yönetimi zamanında Senenmut için bir kraliyet hanedanı mezarı (lahit) yapılmasına rağmen Senenmut’un cesedi burada bulunamamıştır. Mısır kayıtlarında Senenmut gibi önemli bir kraliyet mensubuna ne olduğu ile ilgili bir bilgi yoktur. Hatşepsut ile birlikte o da Mısır kayıtlarından silinmek istenmiştir.

Tevrat’ta Mısır’dan çıkışın tarihi

Yine Tevrat’ta Mısır’dan çıkışın Süleyman mabedinden 480 sene önce olduğu yazar ki bu tarih de bu bahsettiğimiz Firavunların dönemine denk gelir. Bunların tamamını kaynaklarıyla 239 nolu yazımızda anlattığımız için detaylarını o yazıya bırakıp burada özet geçiyorum.

Firavun döneminde ateşte pişirilen kerpiçler ve kendini tanrı ilan etmesi

Yine Mısır’da daha önceden ateşte pişirilmiş kerpiçler olmamasına rağmen bu boğulan Firavun olan III. Thutmose zamanında ateşte pişirilmiş kerpiçler yapıldığı biliniyor. Kuran’da Firavun, veziri olan Haman’a ateş yakıp pişirdiği kerpiçlerle kule inşa etmesini söylüyordu (Kasas suresi 38). III. Thutmose’nin veziri olan Rekhmire’nin mezarından çıkan yazıtlarda ise III. Thutmose’nin kendisinin bir Tanrı olduğunu yazıyor ve mezar resimlerinde vezirin emrinde çalışan işçilerin ateşte tuğlalar pişirdiği resmedilmiştir (Kerpiçler için ilgili yazı: 309 nolu yazı) (Haman için ilgili yazı: 310 nolu yazı).

Normalde hiçbir Firavun kendini direk Tanrı olarak tanıtmazken III. Thutmose’nin vezirinin duvar yazıtlarında III. Thutmose’nin Tanrı olduğu yazılıdır. Bu Tanrılık iddiası sadece III. Thutmose için bulunmuştur. Kısaca tüm göstergeler III. Thutmose’ye ve rakibi olan saray evlatlığı Senenmut’a işaret etmektedir. Senenmut, bu kişinin resmi adıdır. Musa (Mose) ise Mısır dilinde evlatlık demektir. Aslında Tevrat ve Kuran’da evlatlık anlamına gelen Musa isminin kullanılmış olması bile bir mucizedir.

Mısır kayıtlarında el ve diğer uzuvları kesme cezası

Hz Musa ve Firavun hakkındaki bu özeti anlattıktan sonra Mısır’da el ve ayakların kesilme cezasının hangi dönemde uygulanmış olduğuna dair arkeolojik verilere gelelim.

Arkeolojik kanıtlar Mısır tarihinde özellikle yeni krallık (18. hanedan) döneminde el, ayak, burun, kulak kesme gibi sakat bırakma cezalarının çok uygulandığını gösteriyor.[3]

Kaynak: el Magd, A.A., Impalement in ancient Egypt. Minia Universty Press, Sayfa 2.

Yeni krallık döneminde düşmanların elleri kesildiğine dair çokça hiyeroglif ve duvar resimleri vardır.[4]

firavun ve el ayak kesme
 Çevirisi: Eski Mısır’da bir düşmanın elini alma uygulaması iyi biliniyordu, bir savaştan sonra ölü düşmanların ellerini kesme prosedürü gerçekleşirdi. Bu işlem sırasında herhangi bir yaralı düşman savaşçısı öldürülürdü, daha sonra eli alınırdı. Ölülerinin doğru sayımı ve düşman kayıplarının değerlendirilmesi, aynı zamanda Mısır ordusundaki cesur askerleri ödüllendirmenin bir yolunu sağlardı (Wells, 1995) Çok sayıda metinsel referans, bir düşmanı öldürme ve elini kesme geleneğini göstermektedir. Kaynak: Abbas, E.S., Psychological warfare in the Eighteenth Dynasty. Minia Journal of Tourism and Hospitality Research MJTHR, 2021. 12(1): p. 44-60. 

El kesme cezasının Hiksosları (israiloğullarının içinde bulunduğu Mezopotamya kökenli insanları) yenip yeni krallığın kurulmasını sağlayan Ahmose tarafından ilk defa kullanıldığı tespit edilmiştir. Yendiği Hiksosların ellerini kestirdiği tarihi kayıtlara geçmişti.[4] El kesme cezası Mezopotamya’da sıkça uygulandığından muhtemelen Hiksosların bu cezayı kendi iktidarları zamanında Mısır’da uyguladığı ve Ahmose’nin de karşılık olarak onları yenince onlara uyguladığı düşünülüyor.

Daha sonra el kesme cezası bir müddet görülmüyor, fakat Hz Musa ile mücadele edip denizde boğulan Firavun olduğunu gösterdiğimiz III. Thutmose tarafından tekrar uygulanıyor. III. Thutmose eski Mısır’ın Büyük İskender’i olarak bilinirdi. Mezopotamya halklarını defalarca yenilgiye uğratmış ve Mısır’ın sınırlarını Mezopotamya’yı kapsayacak kadar genişletmiş kudretli bir Firavun idi. Savaştığı Mezopotamyalıların ellerini kestirterek Mısır’a getirtirdi.[4]

Allah firavunun el kesme cezasını uyguluyor
Kaynak: Abbas, E.S., Psychological warfare in the Eighteenth Dynasty. Minia Journal of Tourism and Hospitality Research MJTHR, 2021. 12(1): p. 44-60.

Aşağıda Yeni krallık döneminde Mısır duvar resimlerinde Firavun’un düşmanlarının el kesme cezasına çarptırıldıkları görülmektedir.[5]

Kuran firavun el kesme
Kaynak: el Magd, A.A., Mind then Heart Control: Psychological Warfare as an element of Egyptian Strategy of War during New Kingdom (I. Terror of the King as an element of Psychological Warfare. Mind, 2016. 442: p. 474.

Aşağıdaki duvar resminde ise askerlerin kestikleri elleri iplere dizerek Firavun’a getirdikleri görülmektedir.[5]

Allah ve firavunun cezasının benzerliği
Kaynak: el Magd, A.A., Mind then Heart Control: Psychological Warfare as an element of Egyptian Strategy of War during New Kingdom (I. Terror of the King as an element of Psychological Warfare. Mind, 2016. 442: p. 474.

Yine IV. Thutmosis’i savaşta gösteren aşağıdaki duvar resminde 14 tane Mezopotamyalı düşmanından beşinin bir ellerinin kesik olduğu görülmektedir.[4]

firavun el kesme
Kaynak: Abbas, E.S., Psychological warfare in the Eighteenth Dynasty. Minia Journal of Tourism and Hospitality Research MJTHR, 2021. 12(1): p. 44-60.

Allah neden Firavunun uyguladığı el kesme cezasını uyguluyor?

Buraya kadar ki tarihi verilerden görüldüğü gibi Mısırlılar bu cezayı Hiksoslardan sonra uygulamaya başlamışlardı. El kesme cezası Mezopotamya’da yaygın kullanılan caydırıcı bir ceza idi. Hz Muhammed devrinde de muhtemelen bölgede bilinmekte idi. Allah caydırıcılığı olduğu için yeryüzünde kan döken insanlara ve hırsızlık yapanlara karşı bu cezanın yürürlükte olmasını ve caydırıcı olmasını istedi. Her şeyi bilen Allah yeni krallıkta Firavunların el kesme cezasını uyguladıklarını bilmişti. Bu cezanın kötülüğü durdurmak için yani toplumu kaosa sürükleyen “Müslümanları katletme” ve “hırsızlık” fiilleri için de devam etmesini uygun gördü. Bugün örneğin hırsızlığa karşı el kesme cezasının uygulandığı ülkelerde insanlar hırsızlık tehdidinden endişe etmeden hayatlarını yaşarlar. Bu konuyu 253 nolu yazımızda anlatmıştık.

Özetle

Tarihi veriler yine Kuran’ı doğruluyor. Firavun unvanının kullanılmaya başlandığı yeni krallıkta bilhassa II. Thutmosis döneminde yapılanlar Kuran’ın anlattıkları ile birebir örtüşüyor. Hz Musa’nın bu dönemde yaşadığına ve Senenmut isimli hanedan dışı evlatlık olarak saray kayıtlarına geçtiğine dair çokça kanıt var. Elbette Mısırlılar Hz Musa’ya karşı mağlup oldukları için bu kısımları detaylı olarak duvarlara ve hiyerogliflere işlemediler. Mısırlılar sadece başarılarını ve zaferlerini ayrıntılı olarak kayıt ederlerdi. Bu yüzden Hz Musa’nın III. Thutmosis’ten kaçana kadar ki öyküsünün Mısır kayıtlarında bulunabilirken geri dönüşü ve Hiksosları Mısırdan çıkarışı net olarak kayıtlara geçmesi beklenmemektedir.

REFERANSLAR

1. Withington, J., Assassins’ Deeds: A History of Assassination from Ancient Egypt to the Present Day. 2020: Reaktion Books Sayfa: 26.

2. http://www.wright.edu/~christopher.oldstone-moore/Hamm.htm.

3. el Magd, A.A., Impalement in ancient Egypt. Minia Universty Press, Sayfa 2.

4. Abbas, E.S., Psychological warfare in the Eighteenth Dynasty. Minia Journal of Tourism and Hospitality Research MJTHR, 2021. 12(1): p. 44-60.

5. el Magd, A.A., Mind then Heart Control: Psychological Warfare as an element of Egyptian Strategy of War during New Kingdom (I. Terror of the King as an element of Psychological Warfare. Mind, 2016. 442: p. 474.

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.

Bir Yorum

  1. Maide-33 de tanımlanan ceza ile firavunun uyguladığı ceza aynı mı?
    https://eksisozluk.com/entry/133823212
    şu başlıkta bu konu tartışılmış, gencebayx isimli yazar, 

    şuara 49 taha 71 araf 124 te firavuna atfen bahsedilen ceza ile birebir aynı olması beni derin bir vesveseye sürüklemiştir.
    araf 123-124
    firavun dedi ki: “ben size izin vermeden ona iman ettiniz öyle mi? şüphe yok ki bu, halkını şehirden çıkarmak için orada kurduğunuz bir tuzaktır. ama yakında göreceksiniz!”
    “mutlaka ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da hepinizi asacağım!”
    maide 33
    “allah ve resûlüyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası, ya boyunları vurularak öldürülmeleri, ya asılmaları, ya ellerinin ayaklarının çapraz kesilmeleri, ya da bulunduk-ları yerden sürülmeleridir. bu, onların dünyada çekecekleri rezilliktir. ahirette ise onlara daha büyük azap hazırlanmıştır.”
    cevaba ve izaha muhtacım.el ve ayakların çapraz kesilmesi cezasi neden birebir benzer.

    Cevaba muhtacım, demiş. Muhtaca yardım etmek lazım.

    Aslında benim de kafama takılan ama hiç incelemediğim bir konuydu.
    Firavun ceza olarak el-ayakları çapraz kestirdiğine göre İslam’ın önceki ümmetlerinden kalan bir metodu mu (suç tanımını kendisi yeniden yaparak) uyguluyordu?
    El ve ayak cem (üç ve daha fazla sayıda) sigası ile kullanılmış. Bir kişinin üç eli ve ayağı olmayacağına göre suçun örgütlü mü olması gerekir.?
    Bazı mealler  مِنْ خِلَافٍ bana muhalefet etmenize karşılık, döneklik etmeniz nedeniyle diye çeviriyor sanırım. Çaprazlama veya değil, ellerin ve ayakların kesileceğinde bir birlik var gibi görünüyor.
    Not: Fesad= başkasının hakkına tecavüz etmek (2/60), ekini ve nesli yok etmek (2/205), savaş çıkarmak (5/64), ıslah edilmiş yeryüzünü bozmak (7/56), karışıklık çıkarmak (7/74), ölçü-tartıyı yanlış yapmak, insanların mallarının değerini eksiltmek (7/85), insanları doğru yoldan ayırmaya çalışmak (7/86), zalimlik yapmak (7/103), üstünlük taslamak (28/83)

    Tevafuk bu olsa gerek. Şöyle bir soru hazırlamıştım dün. Tam gönderecekken sizin yazınız geldi. 

    Yazınızdan Firavun’un bu ceza yöntemini Hiksoslardan yani İslam’ın önceki ümmetlerinden öğrendiğini anlıyorum. Yani Yüce Rabbim el-ayak kesme/ koparma cezasını büyük olasılıkla Hz. Adem’den beri fesad çıkaranlar için emrediyor. 

    Bu da biz insanların handikapı sanırım. Savaşlarda ufak bir hareketle ateşlenen füzeler insanların bedenlerini ve hayatlarını parçalarken canlı yayınlarda seyrediyoruz -bu da bana hep ashabı uhdud’u hatırlatır (Buruc/4)- ama yaptıkları fesadın karşılığı olarak bozguncunun iki uzvunun kesilmesini içimizde bir yer kabullenemiyor. 

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

Başa dön tuşu