Dinler Tarihi

330# Tevrat’ta Kâbe geçiyor mu?

Soru: Tevrat’ta Kâbe geçiyor mu? Hac ve Hz İsmail bahisleri var mıdır? Bazı misyonerler ve ateistler İbrahim peygamberin hiç Mekke’ye gitmediğini, bununla alakalı tarihsel kanıt olmadığından bahsetmekteler. Bir de haşa Hz Muhammed (sav)’in sırf din daha kolay yayılsın diye paganist Arapların kutsal saydığı Kabe’yi dinin içine alarak yine kutsal saydıkları İbrahim peygamberin adını zikrederek bu insanların yeni dine çabuk uyum sağlaması için olduğunu söylüyorlar (binlerce kere haşa).

Buna kendilerince kanıt olarak Tevrat ve İncil’de Kâbe hakkında hiçbir yazının geçmediğini ve İbrahim Peygamber’in Mekke’ye hiç gitmediğini savunuyorlar. Paran Dağı olarak zikredilen (Tevrat’ta) dağların Mekke vadisi ve dağları olmadığını iddia ediyorlar. Bu iddialara nasıl cevap vermeliyiz ve bu dinsizlerin söylediklerini çürütecek bazı kaynaklar önerir misiniz?

Hz İsmail’in Mekke çöllerine gelişi

İslam tarihçileri Araplar’ın Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’den geldiğini ve Yahudilerin ise Hz. İbrahim’in öteki oğlu Hz. İshak’tan geldiğini bildirir. Hz. İbrahim, ilk eşi Sara’dan çocuğu olmadığı için Hacer isminde bir cariye ile evlenir. Hacer’den İsmail isminde bir çocuğu olur. Daha sonra yaşlı olmasına rağmen melekler bir gün onu Sara’dan olacak bir çocuk ile müjdeler. Böylece Hz İshak Dünya’ya gelir. Sara çocuğu olunca artık Hacer’i istemez ve kocasına onu göndermesi için baskı yapar. Allah İbrahim’e Sara’yı ve İsmail’i çöle götürmesini emreder. Onları çöle bırakıp gitme emrini almıştır. O da üzülerek bunu yapar. Allah’a teslimiyet içinde bıraktığı eşi ve çocuğunun ağlamaları içinde orayı terk etmek zorunda kalır.

Hacer ise çaresizce Safa ile Merve dağları arasında bir oraya bir buraya koşup çare aramaktadır. Çünkü o vadide kimse yoktur ve susuzluktan ve açlıktan öleceklerdir. Derken Allah onlara zemzem suyunu çıkarır. Hacer ve İsmail oraya yerleşir. Hz İbrahim zaman zaman yanlarına gelir. Allah Hz İbrahim’e, Hz Âdem’in yeryüzünde yaptığı ilk mabet burada olduğu için İsmail’i buraya getirttiğini söyler. Allah’ın bir kaderi vardır ve ilk ışık buradan doğduğu gibi son ışık da buradan Dünya’yı aydınlatacaktır.

Allah Hz İbrahim ve İsmail’e ilk mabedi temellerinden yeniden yükseltmelerini emreder. Bu sayede Hz İbrahim ve İsmail Kâbe’yi yeniden bina eder. Hz İsmail’in soyundan ise o vadide Araplar çoğalır. Daha sonra Araplar buradan tüm yarımadaya zamanla yayılırlar.

Daha sonra Hz İbrahim’in tek Tanrı öğretileri Haniflik dini adı altında korunsa bile putperestlik hızla Arap yarımadasında yayılır. Mekke’nin yöneticileri putları Kâbe’ye de getirirler ve Hz İbrahim’in dinine uyanlar azınlıkta kalır. Yani Mekkeliler arasında Hz İbrahim ve tek Tanrılı dini Hz Muhammed ile hatırlanmış bir bilgi değildir. Veya Hz İsmail, Hacer ve Kâbe’yi bunların yaptığı Hz Muhammed ile öğrenilmemiştir. Bütün putların üstünde tek Tanrı olan Allah’ı bilen putperestler, haccı da biliyorlardı, Hacer’in yaptığı Safa ile Merve arasındaki koşturmayı da. Hepsi Hz İbrahim’in hac öğretisinden kalmıştı.

Hac 26-27: “Bir zamanlar İbrahim’e evin yerini göstererek; “Bana hiçbir şeyi ortak koşma. Evimi tavaf edenler, kaim olanlar, rükû edenler, secde edenler için arındır.” demiştik. İnsanları Hacca çağır. Gerek yaya gerek her türlü binek üzerinde, uzak yakın her yerden sana gelsinler.”

Şimdi Tevrat’ta Hz Hacer ve Hz İsmail ile ilgili ayetlere bakalım:

Yaratılış 21:1-21: 1- “RAB verdiği söz uyarınca Sara’ya iyilik etti ve sözünü yerine getirdi. 2- Sara hamile kaldı; İbrahim’in yaşlılık döneminde, tam Tanrı’nın belirttiği zamanda ona bir erkek çocuk doğurdu. 3- İbrahim Sara’nın doğurduğu çocuğa İshak adını verdi. 4- Tanrı’nın kendisine buyurduğu gibi oğlu İshak’ı sekiz günlükken sünnet etti. 5- İshak doğduğunda İbrahim yüz yaşındaydı.

 6- Sara, “Tanrı yüzümü güldürdü” dedi, “Bunu duyan herkes benimle birlikte gülecek. 7- Kim İbrahim’e Sara çocuk emzirecek derdi? Bu yaşında ona bir oğul doğurdum.”

Hacer’le İsmail Uzaklaştırılıyor

8-  Çocuk büyüdü. Sütten kesildiği gün İbrahim büyük bir şölen verdi. 9- Ne var ki Sara, Mısırlı Hacer’in İbrahim’den olma oğlu İsmail’in alay ettiğini görünce, 10- İbrahim’e, “Bu cariyeyle oğlunu kov” dedi, “Bu cariyenin oğlu, oğlum İshak’ın mirasına ortak olmasın.” 11- Bu İbrahim’i çok üzdü, çünkü İsmail de öz oğluydu. 12- Ancak Tanrı İbrahim’e, “Oğlunla cariyen için üzülme” dedi, “Sara ne derse, onu yap. Çünkü senin soyun İshak’la sürecektir. 13- Cariyenin oğlundan da bir ulus yaratacağım, çünkü o da senin soyun.”

 14- İbrahim sabah erkenden kalktı, biraz yiyecek, bir tulum da su hazırlayıp Hacer’in omuzuna attı, çocuğunu da verip onu gönderdi. Hacer Beer-Şeva Çölü’ne gitti, orada bir süre dolaştı. 15- Tulumdaki su tükenince, oğlunu bir çalının altına bıraktı. 16- Yaklaşık bir ok atımı uzaklaşıp, “Oğlumun ölümünü görmeyeyim” diyerek onun karşısına oturup hıçkıra hıçkıra ağladı.

 17- Tanrı çocuğun sesini duydu. Tanrı’nın meleği göklerden Hacer’e, “Nen var, Hacer?” diye seslendi, “Korkma! Çünkü Tanrı çocuğun sesini duydu. 18- Kalk, oğlunu kaldır, elini tut. Onu büyük bir ulus yapacağım.” 19- Sonra Tanrı Hacer’in gözlerini açtı, Hacer bir kuyu gördü. Gidip tulumunu doldurdu, oğluna içirdi.

 20- Çocuk büyürken Tanrı onunlaydı. Çocuk çölde yaşadı ve okçu oldu. 21- Paran Çölü’nde yaşarken annesi ona Mısırlı bir kadın aldı.”

Evet Tevrat’ta Hz Hacer’i ve İsmail’i çölün ortasına bıraktığı ve İsmail’den bir ulusun doğacağını yazıyor. İsmail’in Paran çölüne yerleştiğini yazıyor. Tevrat’ta bir ayette şöyle anlatılır:

 Tesniye, Bâb 33, Ayet: 2: “Rab, Sina’dan geldi ve onlara Sâir’den doğdu; Paran dağlarında parladı ve mukaddeslerin on binleri içinden geldi. Onlar için sağında ateşli ferman vardı.”

Bu ayette Sina dağının Hz Musa’nın yeri olduğu, Sair’in İsa’nın yeri olduğu ve Paran’ın da Hz Muhammed’in mekânı olduğu belirtilir. Hz İsmail’in Paran çöllerine bırakılması her şeyi anlatıyor.

Bekke’de bulunan Kâbe

Yine Kuran’da Mekke’nin ismi Mekke (Fetih 24) ve Bekke (Ali İmran suresi 96) olarak geçer.

Ali İmran suresi 96: “Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mâbet), Bekke’deki (Kâbe)dir.”

Bekke vadinin adıdır. Mekke ise vadide kurulan şehrin adıdır.

Tevrat’ta Baka vadisi

Tevrat’ın Mezmurlar kitabında ise, Baka vadisinde olan bir Tanrı’nın evi (Beytullah) övülür, hac yeri olduğu ve sonradan oranın pınar başına çevrildiği yazılıdır.

Mez.84: 1   Ey Her Şeye Egemen RAB, Ne kadar severim konutunu!

Mez.84: 2   Canım senin avlularını özlüyor, İçim çekiyor, Yüreğim, bütün varlığım Sana, yaşayan Tanrı’ya sevinçle haykırıyor.

Mez.84: 3   Kuşlar bile bir yuva, Kırlangıç, yavrularını koyacak bir yer buldu Senin sunaklarının yanında, Ey Her Şeye Egemen RAB, Kralım ve Tanrım!

Mez.84: 4   Ne mutlu senin evinde oturanlara, Seni sürekli överler!

Mez.84: 5   Ne mutlu gücünü senden alan insana! Aklı hep Siyon’u ziyaret etmekte.

Hz İbrahim Tevrat mekke
Kaynak: http://web.mit.edu/jywang/www/cef/Bible/NIV/NIV_Bible/PS+84.html

Ayetlere devam edelim.

Mez.84: 6   Baka Vadisi’nden geçerken, Pınar başına çevirirler orayı, İlk yağmurlar orayı berekete boğar.

(Baka vadisi Tevrat’ta Hac ile ilişkili bu ayette geçer ve Kuran’da da Kâbe’nin de Allah’ın evi olarak Bekke’de kurulduğu geçer.)

Mez.84: 7   Gittikçe güçlenir, Siyon’da Tanrı’nın huzuruna çıkarlar.

Mez.84: 8   Ya RAB, Her Şeye Egemen Tanrı, duamı dinle, Kulak ver, ey Yakup’un Tanrısı!

Mez.84: 9   Ey Tanrı, kalkanımıza bak, Meshettiğin krala lütfet!

Mez.84: 10   Senin avlularında bir gün, Başka yerdeki bin günden iyidir; Kötülerin çadırında yaşamaktansa, Tanrım’ın evinin eşiğinde durmayı yeğlerim.

Mez.84: 11   Çünkü RAB Tanrı bir güneş, bir kalkandır. Lütuf ve yücelik sağlar; Dürüstçe yaşayanlardan hiçbir iyiliği esirgemez.

Mez.84: 12   Ey Her Şeye Egemen RAB, Ne mutlu sana güvenen insana!

Yahudi ansiklopedisinde Baka vadisi

Yahudi ansiklopedisinde (The Jewish Encylopedia) Baka vadisi şöyle açıklanır:

“Baka vadisi: Mezmurlar LXXXIV’de bahsedilen bir vadi: Hacıların vadiyi kuyular diyarına dönüştürdüğü söylendiği için, eski bir tercüman Baka’ya “ağlama vadisi” anlamını verdi; ancak daha ziyade suyu olmayan herhangi bir vadiyi ifade eder. Bu ikinci görüşe destek, II Samuel V: 23 vd .; I Chronicles XIV: 14 ve devamı, burada aynı kelimenin çoğul hali var, balsam ağacına benzer bir ağacı belirtir; ve kuru bir vadinin bu ağacın adını alabileceği düşünülüyordu. Konig, Baka vadisini Arap Baka’a kelimesinden alır ve bunu “akarsu eksikliği” olarak tercüme eder.” (The Jewish Encylopedia, Volume II, Funk & Wagnalls Company, MDCCCCII, s. 415.)

Yani Yahudi kaynaklarında bile Baka’nın Arap ismi olduğu Arapça kelimeden geldiği belirtilir. Akarsu eksikliği tabiri Mekke’nin Zemzem bulunmadan önceki halini anlatmaktadır.

Tevrat’ın Kâbe’den açıkça bahsetmemesinin sebebi ne olabilir?

Baka vadisinin yeri muhtemelen Babil sürgününden önce Yahudiler arasında iyi biliniyordu. Muhtemelen Hac için ziyaret de ediyorlardı. Çünkü Mezmurlar’daki ifadeler buranın hac edildiğini gösteriyor. Fakat Babil sürgününden sonra kutsal kitapları kaybolan ve çektiği çilelerden dolayı tarihi hafızaları ve gelenekleri büyük ölçüde silinen Yahudiler, dedelerinin Baka vadisine yaptıkları Haccın nereye yapıldığını bilemez hale geldiler. “Ağlama vadisi” diye isim verdikleri vadinin ismi muhtemelen Hacer’in ve İsmail’in ağlayışlarından geliyordu ve bu adın nereden geldiğini unuttular.

Artık bu ağlama vadisini unuttukları için Mescid-i Aksa’yı hac ibadeti yeri olarak belirleyip ağlama ibadetlerini de Kâbe yerine Mescid-i Aksa’ya taşımış oldular. Bu yüzden Kudüs’teki ağlama duvarının kökeninin Hz Hacer’e ve İsmail’e dayandığı da kuvvetle muhtemeldir.

Bazıları ise Tevrat’ın Kâbe’den açıkça bahsetmemesinin sebebini ise Kâbe’nin Yahudilerin mabedi olmadığı için bahsedilmesinin gerekmediği kanısındalar.

Bir diğer ihtimal de Tevrat’ın Babil sürgünü sonrasında yeniden yazılırken bazı parçalarının kaybolmuş olmasıdır. Zaten Kuran açısından eldeki Tevrat metinleri, Allah’tan gelmiştir fakat her ayette orijinalliğini koruyamamıştır. Örneğin, Tevrat’ta Hz İbrahim’in Hz İshak’ı kurban edeceği yazar fakat Kuran bunu düzeltir ve kurban edilecek çocuğunun Hz İsmail olduğunu söyler. Bu açıdan Kuran anlayışına göre Tevrat tahrif görmüştür ve tahrif görmüş bir kitapta Kâbe’nin mutlaka yazılı olmasını beklemek de anlamsızdır.

Arapların ve Yahudilerin aynı atadan geldikleri ispatlandı

Ek olarak genetik akrabalık testleriyle Musevilerin ve Arapların 4300 yıl önce aynı babadan ayrılmış iki kuzen topluluk oldukları da ispatlandı. Yani Hz İsmail’in bırakıldığı Paran çöllerinin Arap yarımadasındaki çöller olduğu belli oldu.  İlgili yazımız: 318# Arapların ve Yahudilerin aynı atadan geldikleri ispatlandı

Ayrıca Mekke’nin antik Yunan’da Makoraba olarak tanındığını ve antik Yunanlı Ptolemy’nin Mekke’nin yerini Makoraba olarak çizdiğini ve M-k-r-b kelimesinin “tapınak” anlamına geldiğini yabancı tarihçi akademisyenler üzerinde konsensüs kurarak bildiriyorlar. İlgili makale linki (İngilizce) Bu da Mekke’nin eskiden beri Hac yeri olduğunu gösteriyor.

Kısaca Tevrat’ta Kabe direk olarak geçmez fakat dolaylı olarak geçer.

S.S.S.

Tevrat’ta Kâbe neden geçmiyor?

Tevrat’ta Kâbe’nin geçmediğini söylemek için Baka vadisinde bulunan hac yerinin farklı bir yer olduğunun bulunması gerekir. Oysa Baka vadisi Arapça bir isimdir ve Mekke’ye tam uymaktadır. Mekke’de eskiden beri hac için ziyaret edilen mabedi içerir.

Tevrat’ta Hz İsmail’in konulduğu Paran çöllerinin Mekke olduğu kesin mi?

Eğer Arapların Hz İbrahim’in soyundan geldiği ve Yahudilerin kuzenleri oldukları genetik olarak ispat edilmişse, evet rahatlıkla söyleyebiliriz ki eskiden beri hac yapılan mabedi içeren Mekke toprakları Paran çöllerinin tâ kendisidir. Ve Tevrat’taki ifadesiyle Rabbin parlayışı da buradan olacaktır ve olmuştur.

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.

2 Yorum

  1. Hocam verdiğiniz ayetlerde geçen Siyon Kudüs’teymiş. Ayet Baka’dakilerin “aklının” Siyon(Zion)’da olduğunu söylüyor. Bu da Baka’ya Kudüs denmesini engeller. Bir de buradaki bir günün diğer yerlerdeki 1000 günden iyi olduğu söyleniyor. Hadislerde de Mescid-i Haram’daki bir namaz 100.000 (veya 1.000 diyenler de var) kez daha faziletlidir diyor. Bu da bir işaret olabilir.

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

Başa dön tuşu