Sivri yazılar

Mehdiler, gavslar, kutuplar ile birlikte gelen “dinler gerekli mi” sorusu

Bir youtube kanalında iki kişinin konuşmalarını dinledim. Biri ateistti ve zannediyorum diğeri de deist olması lazım. Açıktan söylemiyor ama konuşmaları Müslüman olmak istemediğini gösteriyor. Konu dinler gerekli mi şeklinde idi.

Dine karşı fikirler üreten bu ikilinin argümanlarının ana teması ise dinlerin kullanılmaya çok müsait olduğu, kötü niyetli insanlar tarafından toplumda yer, makam, mevki, iktidar, para ve güç kazanmak için kullanılabileceği idi. Neden olarak dinlerdeki ayetleri insanlar kendilerine göre yorumlayarak diğerlerini kendi çıkarları için kandırabiliyorlar, kendilerinin kutsal ve dokunulmaz olduğuna ikna edebiliyorlar. Sevilecek insani bir tarafları olmadığı halde yapmacık davranışlarla ve sahte keramet anlatıcılarıyla kendilerini cahil toplumlar arasında zirveye taşıyıp güç elde edebiliyorlar. Toplumu sömürüp zengin olabiliyorlar, bir eli yağda bir eli balda saraylarda yaşarken çevrelerine kendilerini Allah dostu imiş gibi gösterebiliyorlar. Ahlaka ve insanlığa uymayan her hareketlerini de dini metinleri yorumlayarak bir türlü kılıflarına uydurabiliyor ve destekçilerinin şuurlarını bağlayabiliyorlar gibi nedenler saydılar.

Konuşmacılar, bunlar bugünkü Türkiye’de oluyor diyor, hemen hemen her dini grubun tepesindekiler halkı böyle sömürüp zengin oluyorlar ve karşılığında aslında kendilerinin bile kalpten inanmadıkları bir Cennet’i takipçilerine vaat ediyorlar diyor. Bunun dinlerin en büyük handikabı olduğunu ve bu yüzden dinlere karşı olduklarını ima ediyorlar.

Nerede mantık safsatası yapıyorlar?

Söylediklerini düşündüm. Hiçbir felsefi-düşünsel fikir tamamen hakikatsiz değildir. Tamamen de hakikati kuşatabilmiş değildir. Her batıl fikir bir hakikate dayanarak güç alır. Fikirleri değerlendirmek için hakikati ne kadar gösterebildikleri ve ne kadar gizledikleri ve böylece kendi ön yargılarını fikirlere ne kadar yansıttıklarını iyi analiz etmek gerekir. Yani ön yargılı insanlar (örneğin militanist ateistler) dogmatik olurlar ve hakikati her yerinden göstermek yerine lokal bir yerinden gösterirler. Bir benzetme olarak, hayatınızda hiç fil görmemişsinizdir ve tarif etmesini isterseniz size “fil bir borudur” derler, “içinden su ve hava geçer”. Oysa o adam sadece filin hortumunu size tarif ediyordur. Söylediği yalan değildir, hakikat payı vardır fakat hakikatin sadece bir yüzünü göstermekten kaynaklı bir felsefi safsata üreterek dinleyicilerini yanıltıyordur. Buna Bütünleme/Birleştirme Safsatası adı veriliyor. Yani bir bir şeyin bir parçasını gösterip, bütününün bundan ibaret olduğuna ikna etme safsatası.

Bu videoda da bu ikilinin yukarıdaki söylediklerinin hepsi gerçek evet. Bunu fark eden sadece kendileri de değil üstelik. Birçok şuurlu Müslüman da, kötü niyetli kişilerin cahil halkın dini duygularını kabartarak onları yönlendirdiğini ve böylece kendilerini zengin ve muktedir ettiklerini bilmekte ve her fırsatta bu aldatıcılara karşı uyarmaktadır. Aslında Kuran da bu konuda temel kıstası koymuş ama Kuran’ı okuyarak dinlerini anlamak küçümsendiği için, dinlerini âlim dedikleri kişilerden hazır olarak almak da kolay geldiği ve daha sevap diye anlatıldığı için din adına ne veriliyorsa sorgusuz, sualsiz, kaynaksız, mesnetsiz kabul ediyorlar.

Oysa bakın Kuran’da insanlara rehber olacak kişilerin özellikleri nasıl anlatılıyor. Aslında bu konuda bir tane kıstas var: “Dini anlattığı için insanların sırtından zengin olmayacak. Ev, araba sahibi olmayacak.”

Sebe 47: De ki: “Ben sizden bir ücret istemişsem, artık o sizin olsun. Benim ecrim (ücretim), yalnızca Allah’a aittir. O, her şeye şahid olandır.”

Şuara 127: ‘Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca âlemlerin Rabbine aittir.’

Yunus 72: Eğer yüz çevirecek olursanız, ben sizden bir karşılık istemedim. Benim ücretim, yalnızca Allah’a aittir. Ve ben, müslümanlardan olmakla emrolundum.

Yasin 21: “Sizden ücret istemeyenlere uyun, onlar hidayet bulmuş kimselerdir.”

Evet kendileri için ücret istemeyecekler, zengin olmaya çalışmayacaklar, dini nüfuzunu kullanarak ticaret yapmayacaklar. Fakat tamamen Allah yolunda harcanmak için para verilmesi ve orada kullanılması ayrıdır, bundan kişisel menfaat elde etmeye çalışmıyorlarsa sorun yok.

İhlaslı din adamları ve ihlassız din adamları

Din konusunda iki türlü insan vardır, birincisi İHLASLI DİN ADAMLARI ve ikincisi ise İHLASSIZ DİN ADAMLARI. İhlaslı din adamları sadece Allah rızasını düşünürler ve dinin özünü, ruhunu halk arasında ikame etmeye çalışırlar, böylece toplumda ahlak kuralları, Allah ve hesap korkusunun yayılması, insanların kimsenin hakkına mütecaviz olmamasını sağlarlar. Dini nüfuzunu kullanıp ticaret yaparak zengin olmazlar.

İhlassız din adamları ise bunun tam tersidir. Kendilerini kutsal gösterirler veya etrafındaki adamlarına bunu yaptırarak cahil insanları kandırırlar. Kendilerinin Mehdi, Gavs, Kutup, Müceddid olduğunu iddia eden etrafındakileri susturmazlar hatta bu ünvanlardan memnun olurlar. Çünkü takipçi sayılarının ve popülaritelerinin artması ve aile şirketlerinin büyümesi demektir bu. Aile şirketlerinin ana ticareti ise din ticaretidir. Din olmazsa inşaata amele diye bile almayacağınız göbekli ve iştahlı adamlar şimdi sarık ve sakalın arkasına saklanıp holdingleşecek kadar zenginleşmişlerdir. Veya siyaset olmasaydı üniveristede çaycılık bile yapamayacak olan adamlar şimdi üniversitelerdeki rektörleri bile kukla edecek mevkilere dini kullanarak, ezan, cami, Cuma mesajı diyerek gelmişlerdir. Bunlar da güçlerine ulaşma yolunda yaptıkları ahlaksızlıklar ile kendilerine biçilmeye çalışılan mehdi gibi roller arasındaki uyumsuzluğu yine etrafındaki fetvacılara dini yorumlatarak kılıfına uydururlar ve amelleriyle dini makamları arasındaki çelişkiyi böylece ortadan kaldırırlar.

Ama konumuz din tüccarları ve İHLASSIZ DİN ADAMLARININ yaşam tarzlarını anlatmak değil. Bu yazıdaki amacımız din istismar ediliyor diye dinin gereksiz olduğunu düşünmenin yanlışlığını ortaya koymaktır.

Her şey istismar ediliyor

Hayatta her doğru şey istismar edilebilir, çünkü insanın yapısında bu var. Örneğin insanların huzurlu yaşamaları için devlet nizamı gerekli dersiniz ama birileri çıkar istismar eder ve devleti ele geçirmeye çalışır.

Devletimizi korumak için her Türk genci askere gitmeli dersiniz, komutanlarına itaat etmeli dersiniz, birileri çıkar bu itaat kültürünü suiistimal eder. Askerleri özel işlerinde köle gibi kullanır, derebeylik yapar.

Çocukların eğitim alması lazım dersiniz başka şehirlerde üniversitelere gönderirsiniz, birileri üniversite sezonunun açılıp da cinsel istismar işlerini başlatmak için ellerini ovuşturuyordur.

Sosyal bir yapı olalım, iş bölümü yapalım herkes ekmek üretmesin, ekmekçi ekmeğimizi üretsin, fabrika gıdamızı üretsin diye sosyal bir medeniyet kurarsınız ama üreticiler bunu istismar eder ve sizin sağlığınızla oynayacak gıdalar üretirler.

Dünya’da eskiden olduğu gibi herkes kendi evini yapmasın, ev yapanlara ücretini ödeyeceğiniz bir sistem kurmak istersiniz ama birileri istismar eder ve malzemesinden çalınmış, depreme dayanıksız evleri yaparak size satar.

Bakın en temel ihtiyaçlarımız üzerinden verdiğimiz bu örneklerin hepsi günümüz Dünya’sında din istismarından daha fazla yaşanmaktadır. Bu örnekleri kitaplar dolusu artırabilirsiniz. Peki şimdi istismar etme dediğimiz olay hayatın her alanında var diye bizler bu temel ihtiyaçlarımızdan vaz mı geçtik? Devlet yapımızı istismar edenler olabiliyor diye keşke devlet olmasa mı dedik? Eğitim sistemimiz istismara uğruyor diye eğitimden vaz mı geçeceğiz? Gıda üretim sistemimiz istismara uğrayabiliyor diye hepimiz kendi gıdasını kendimiz üretmeye mi döndük? Depreme dayanıksız evler yapan müteahhitler var diye herkesin kendi evini kendi yapması kararını mı aldık? Yani bütün bu sistemlerin yararlarını görmezden gelip istismara açıklar diye ihtiyaçlarımızdan vaz mı geçmeliyiz?

“Yok hayır bunlar istismar edilse de özünde yararlı uygulamalar oldukları için biz bu sistemleri bozmayız, sadece istismarcılara karşı mücadele ederiz” dediğinizi duyar gibiyim. O halde dinler birileri tarafından istismar edilebiliyor diye toplum için hayati önemdeki yararını kolayca silip dinleri bu kadar vaz geçilebilir bir şey gibi görmeniz de neden?

Din neden gönderilmişti?

Oysa Allah dinini neden göndermişti hatırlayalım. İnsanlar Allah’a hesap vereceklerini bilsinler ve kimsenin zerre miskal hakkını yemesinler.

Zilzal 7-8: Kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu görür. Artık kim zerre ağırlığınca bir şer (kötülük) işlerse, onu görür.

İnsanın her amelinden sorgulanacağını söyleyen bu ayetin bilinçaltına verdiği korkuyu hiçbir kanun ve ceza sistemi veremez. Çünkü insanlar kimse görmeden hak yerse yanına kalacağını sanabilir ama dinin kanunları ona Allah’ın görmesinden ve hesabından hiçbir şeyin kaçamayacağını öğretir. Bu sayede Allah korkusu polis ve jandarma korkusundan daha ağır basar ve toplumlarda huzuru temin etmeye daha büyük katkıda bulunur. Herkes Allah’tan korksa idi kimse kimsenin bir gram hakkını yiyemezdi. Ama toplumdan Allah korkusunu kaldırırsanız toplumun adı Müslüman da olsa artık o toplumda insanların haksızlığından, adaletsizliğinden, vahşetinden korkmalısınız. İşte din, bunu önlemek için vardır. Bu ihtiyacın yerini hiçbir insani kanunun veya cezanın dolduramayacağını bilen Allah tarafından din gönderilmiştir ki insanlar insanca yaşasınlar, mutlu olsunlar, yeryüzünde fesat ve anarşi çıkarmasınlar.

Araf 56: Yeryüzü düzene konduktan sonra orada fitne fesat çıkarıp bozgunculuk yapmayın. Azabından korkarak ve rahmetini umarak O’na dua edin. Hiç şüphesiz Allah’ın rahmeti, iyilik eden ve işini güzel yapanlara pek yakındır.

Şuara 152: “İşi gücü dünyada bozgunculuk çıkarmak olan ve fakat düzeltme adına hiçbir şey yapmayan o kimselerin…”

Sad 28: Yoksa biz iman edip iyi (salih) ameller işleyenlere, yeryüzünde bozgunculuk yapanlarla aynı muâmeleyi mi yapacağız? Yahut kalpleri Allah saygısıyla dopdolu olup O’na karşı gelmekten sakınanları, günah işleyip yoldan çıkanlarla bir mi tutacağız?

Şems 9-10: “…nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.”

İsra 23-24: “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti…”

Furkan 25/63: “Rahman’ın (has) kulları onlardır ki yeryüzünde tevazu ile yürürler…”

Ali İmran 134: O takva sahipleri ki bollukta da darlıkta da Allah rızası için harcarlar; öfkelerini yenerler ve insanları affederler.

Nisa 135: “Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun…”

Bakara 215: Sana neyi infak edeceklerini (sadaka vereceklerini) soruyorlar. De ki: “Hayır olarak infak ettiklerinizi; ebeveyne, akrabalara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışa (verin). Hayır olarak ne yaparsanız, şüphesiz ki Allah onu bilir.”

Nahl 90: “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.”

Daha bunlar gibi yüzlerce ayet hep iyiliği ve adaleti emreder, insanın nefsinin kötü arzularına uyup yanlış işler yapmaması gerektiğini anlatır. Dinin toplumlara hiçbir zararı ise yoktur. Bazı kişiler yine eksik ve yanlış bilgiler vererek dinin savaşmayı teşvik ettiğini söyler ama bu yalandır. Bu konu hakkında ayrı bir yazımız var. Bu yazının bitiminde linke tıklayarak okuyabilirsiniz.

Özetle

Kuran ayetlerinin toplumlar üzerindeki düzeltici etkisini hiçbir güç sağlayamaz ve Allah bu yüzden dinini göndermiş ve insanlık için olmazsa olmaz bilgiler vermiş ve insanlığı anlamsızlık karanlığından kurtarmıştır. Bu yüzden, birileri dini istismar ediyor diye dinden vaz geçelim denmez ve insanlık için dinin yerini hiçbir şey dolduramaz.

Din savaşı değil barışı emreder konulu yazımız için tıklayın: https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2020/03/islama-gore-savas-muhammed-4/

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.

2 Yorum

  1. Stalin’e ve Mao’ya bakıp İslamiyet’e girmeleri lazım o zaman ateistlerin.

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

  2. Dinin istismar ediliyor olduğunun farkında olup suçu dinde aramak! Üstüne hiç bir şekilde dinin getirdiklerine “alternatif olmayı bırak ” tüm kötülüklerin anası olacak dinsizliği seç!

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

Başa dön tuşu