Peygamber

337# İslam’da, hadislerde ve Kuran’da recmin yeri

İnsanlık tarihi boyunca hemen hemen tüm kültürlerde evli kişiler için zinanın cezası ölüm olmuştur. Ölüm cezası halk önünde uygulanarak bu işin toplum arasında yayılmasının engellenmesi istenmiştir. Bu sayede toplumsal kaosa yol açabilecek en hassas meseleye karşı en sert tedbirler alınmıştır.

Tarihte zina cezası örnekleri

İlk yazılı kanunlar olan Hammurabi yasalarında zinanın cezası suda boğulmaktır, Romalılarda ve Yunanlılarda ise öldürülmektir.[1, 2] Tevrat’ta zina için recm (taşlayarak öldürme) vardır. 920’li yıllarda Türklerin yaşadığı bölgeye giden Arap seyyah İbn Fadlan, Türklerin zina edeni ortaya çıkardıkları vakit ağaçtan faydalanılan bir teknikle bedenini iki parçaya bölerek öldürdüklerinden söz eder. [3]

3000 yıllık Hint kutsal metinleri olan Apastamba Dharmasutra kitabında eski Hindu yasalarının zinayı cezalandırılacak bir suç olarak kabul ettiğini yazar.[4] Hint metinlerine göre zinanın cezası Manu tarafından ölüm olarak belirlenmiştir.[5] Bazı Kızılderili kültürlerinde zina yapan kadının kocası onu öldürebilir veya sakatlayabilirdi. [6, 7] Aztekler ise zina yapanları taşla öldürürlerdi. [8]

İlgili Makaleler
Azteklerde zina edenlerin taşla öldürülüşü Kaynak: https://en.wikipedia.org/wiki/Adultery

Ceza olarak burnun kesilmesi de pek çok kültürde vardı. Örneğin; Antik Mısır, Hindistan, bazı Yunan ve Roma toplulukları gibi.[9]

Zinanın suç olması ve cezalandırılması Çin’de 1935 yılında, Güney Kore’de 2015 yılında, Hindistan’da 2018 yılında, Tayvan’da ise 2020 yılında kaldırıldı. Ülkemizde ise zinanın suç sayılması 2004 yılında kaldırıldı.

Batı ülkelerinde de zinanın cezası ölüm idi fakat 19. yüzyıldan sonra zinanın cezası para cezasından sopaya kadar bir dizi ceza olarak değiştirildi.[10] Avrupa ülkelerinde zinanın suç sayılmasının kaldırılması tarihleri şöyledir: İtalya (1969), Malta (1973), Lüksemburg (1974), Fransa (1975), İspanya (1978), Portekiz (1982), Yunanistan (1983), Belçika (1987), İsviçre (1989) ve Avusturya (1997). Komünizmin hâkim olduğu ülkelerde zina suç olmaktan çıkmıştı. Bunun bir istisnası Romanya idi o da 2006 yılında zinayı suç olmaktan çıkardı.

Kuran’da recm ile ilgili ayet var mı?

Kuran’da recm ayeti yok. Fıkıh âlimlerinin bir kısmı ise İslam’da recmin olduğunu iddia etmişler ve bu iddialarını hadis kitaplarına dayandırmışlardır. Bu yazıda hadis kitaplarından gelen bu rivayetlerin uydurulmuş olup olmadıklarını, İslam’da recmin yeri konusunda karışıklığın nereden kaynaklandığını inceleyeceğiz.

Recm, kelime anlamıyla taşlamak ve literatür anlamı itibarıyla zina eden kişilerin taşlanarak infaz edilmesi demektir. Kuran’da zinanın cezası recm olarak değil celde cezası olarak belirtilmiştir. Celde cezası sopa atmak demektir.

Nur 2: “Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüzer değnek (celde) vurun. Eğer Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, onlara Allah’ın dini(ni uygulama) konusunda sizi bir acıma tutmasın; onlara uygulanan cezaya mü’minlerden bir grup da şahit bulunsun.”

Bir de eşcinsel çarpık cinsel ilişkilerin cezaları da Nisa suresinde belirtilmiştir. Kadınlar için ev hapsi belirtilmiştir. Erkekler için ise toplum içinde incitilip kınanmaları ve dışlanmaları bildirilmiştir. Fakat her iki cinsiyet için bu eşcinsel sapık davranışlardan vaz geçilmesi durumunda her iki cinsiyetin cezalandırılması durdurulur. Nisa 15 ve 16 ayetleri birbirini devam ettiren tek bir hükümdür ve 16. ayetin sonundaki tövbe ederlerse cezalandırmaktan vazgeçin ifadesi her iki cinsiyeti de kapsamaktadır.

Nisa 15-16: Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı aranızdan dört şahit getirin, şahitlik ederlerse, onları, ölünceye veya Allah bir yol açıncaya kadar evlerde tutun. Sizlerden (erkeklerden) fuhuş yapanların, her ikisine eziyet edin. Eğer tevbe ederler de ıslah olurlarsa artık onlardan vazgeçin. Şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir.

Zina hakkındaki hükümler bunlardır ve recm cezası Kuran’da yoktur.

Recm ile ilgili hadisler

Bazı hadis kaynaklarında recm ayetinin indirildiği fakat bunu keçinin yediği, peygamberimizin recm uyguladığı gibi rivayetler vardır. Hadislerin Kuran ayetlerini iptal edebileceği inancı da maalesef bazı hadislerin Kuran’a tercih edilmesine sebep olmuştur. Oysa daha önce 324# hadislerde bilimsel çelişki aramak başlıklı yazımızda belirttiğimiz gibi, tarih boyunca çok sayıda uydurma hadis üretilmiştir ve bunları tam anlamıyla ayıklamak hiçbir insanın başarabileceği bir iş değildir. Sahih kabul edilen her kitapta uydurma hadisler vardır.

İkinci olarak, bir hadis uydurma olmasa bile Peygamberimizin ağzından çıkan aynı kelimelerle aktarılmadıkları ve zamanla insan algıları karıştıkları için bizleri yanlış yönlendirme ihtimalleri vardır. Bu yüzden birçok İslam âlimi hadis kaynaklarının peygamberimizin yaşadığı dönemi anlamamız açısından çok değerli kaynaklar olduğunu belirtmesine rağmen dinin hükümlerini insan algıları karışmış hadisler üzerinden tesis etmek dini bozmak anlamına geleceğini ve Peygamberimizin şu sözlerinde belirttiği gibi Allah’ın kitabının ikinci plana atılmasıyla sonuçlanacağını bildirmişlerdir:

 “Biz hadis yazmakla meşgul iken bir gün Hz. Peygamber hücresinden çıktı, bize; ne yapıyorsunuz? dedi. Senden işittiğimiz hadisleri yazıyoruz, dedik. Şöyle buyurdular: “Allah’ın kitabından başka bir kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki kavimler (dinlerine dair) Allah’ın kitabından başka kitap yazdıkları için yollarından saptılar. Bunun üzerine bütün bu yazılanları topladık, açık bir yerde onları yaktık.” [11] Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 12.

Hatta Hz. Ömer devrinde bütün hadislerin toplanılması düşünülmüş, ancak aynı gerekçeyle bundan vazgeçilmiştir. Tabakât müellifi İbn Sa’d’ın naklettiğine göre, Hz. Ömer Resûlullah’ın sünnetlerini kayda geçirmek hususunda önce sahâbe ile istişare etmiş, ancak tam karar veremeyince bir ay boyunca istihareye yatmış ve neticede önceki din mensuplarının, sonradan yazdıkları kitaplara yönelmek suretiyle Allah’ın Kitabı’nı terk ettiklerini anımsayarak “Allah’ın Kitabı’na bir şey karıştırmam” demiş ve bu uygulamadan tamamen vazgeçmiştir. [12]

Yani Peygamberimiz ve ilk sahabeler hadisler Kuran’ın yerini almasınlar diye dikkat etmişler ve “hadisler Kuran’ın hükmünü kaldırırlar” gibi saçma ve İslam’a zararlı bir laf etmemişlerdir. Böyle düşünseydiler onlar ilk kaynak olarak hadisleri yazarlar ve bizi 200 küsur yıl boyunca insan algıları ve kelimeleri karışmış hadislere mecbur bırakmazlardı zannediyorum. Kaynağından taze taze yararlanmamızı sağlarlardı.

Kısaca hadis kaynaklarımız önemli bilgi kaynakları olmasına rağmen asla Kuran’ın ve aklın yerini alamaz. Kuran’la ters düşerse, akılla, bilimle ters düşerse üstü çizilir. Kuran’ın hiçbir ayeti bilimle çelişmez iken hadislerde çok sayıda hem Kuran’la hem akılla hem bilimle çelişen ifadelerin olması hadislerin insan algı ve kelimelerinden uzak olmadığına dikkat etmemizi sağlıyor.

Recm ayetleri Buhari ve Müslim’de geçiyor

İslam’da recmin yerinin oluşturulmasını sağlayan hadisler Buhari ve Müslim gibi mutlak surette sahih kabul edilen hadis kitaplarında da geçiyor. Günümüzde Buhari ve Müslim’de asla yanlış olamayacağını savunan kişiler ve gruplar bile bu recm hadisleri karşısında şaşkındırlar. Çünkü Kuran Allah’ın korumasındadır ve hiçbir ayet eksiği yoktur derken Buhari ve Müslim’deki nakillerde Hz Ömer ve Hz Aişe’den recm ayeti olduğu ve bunun Kuran’a girmediği ve hatta keçi yediği nakledilmektedir.

Bu durumda Buhari ve Müslim’de uydurma hadis olmadığını savunan en katı hadis savunucuları dahi bu rivayetlerin uydurma olduğunu açıklamışlardır. Çünkü ya Buhari ve Müslim’in bu rivayetlerinin doğru olmadığını kabul edeceksiniz ya da Kuran’ın tam olmadığını kabul edeceksiniz.

Kuran’ın tam olmaması ise sahabilerin sağlığında ciltlendiği için ve konsensüs sağlandığı için mümkün değildir. Hatta 314# Kuran’ın değiştirilmediğini nereden biliyoruz? başlıklı yazımızda ispatladığımız gibi Kuran öyle bir matematik sistemle örülüdür ki herhangi bir sureye bir ayet daha eklemek veya çıkarmak mümkün değildir. Tüm mucizevi simetriyi bozar. O halde mucizeyi iyi anladıysak ve taklit edilemez ve tesadüfen oluşmasının mümkün olmadığını kavradıysak, gerçekten de Buhari ve Müslim’de geçen ve Hz Ömer’e atfedilen recm ayetleri birer uydurmadır. İslam’a yanlış sokmak isteyen münafıkların işidir ve maalesef bu rivayetler hadis kitaplarının ekserisine girecek kadar güzel makyajlanmıştır.

Recm hadisleri

Bu rivayetlerin doğru olmadığını Kuran’ın matematiksel mucizesinden anlayabildiğimiz gibi rivayetlerin mantıksızlık içermelerinden de anlayabiliriz. Şimdi bu rivayetlere bakalım:

“Hz Ömer dedi ki: Allah Teâla Hazretleri Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)’i hak gönderdi ve O’na Kitab’ı indirdi. Bu indirilenler arasında recm âyeti de vardı! Biz bu âyeti okuduk ve ezberledik. Ayrıca, Resûlullah zinâ yapana recm cezasını tatbik etti, ondan sonra da biz tatbik ettik. Ben şu endişeyi taşıyorum: Aradan uzun zaman geçince, bazıları çıkıp: “Biz Kitabullah’da recm cezasını görmüyoruz (deyip) Allah’ın kitabında indirdiği bir farzı terkederek dalâlete düşebilecektir.

Bilesiniz, recm, kadın ve erkekten muhsan olanların zinâları, -delil veya hamilelik veya itiraf yoluyla- sübût bulduğu takdirde, onlara tatbik edilmesi gereken Kitabullah’da mevcut bir haktır. Allah’a kasemle söylüyorum, eğer insanlar: “Ömer Allah Teâla’ nın kitabına ilâvede bulundu” demeyecek olsalar, recm âyetini (Kitabullah’a) yazardım.” [13]  [Buhârî, Hudud 31, 30, Mezâlim 19, Menâkibu’l-Ensar 46, Megâzî 21, İ’tisâm 16; Müslim, Hudud 15, (1691); Muvatta, Hudud 8, 10, (, 823, 824); Tirmizî, Hudud 7, (1431); Ebu Dâvud, Hudud 23, (4418)].

Hz. Aişe (ra) şöyle demiştir: “Recm ve büyüklerin on defa süt emzirmesi (nin süt kardeşliği oluşturacağı) hususundaki ayetler benim yatağımın altında bulunan bir sayfa üzerinde yazılı idi. Peygamber vefat edince Peygamber’in vefatıyla meşgul olduk da keçi gelip onları yedi.” [14] Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 269; Dar-e Kutni, c.4, s.105; İbn-i Mâce, c.1, s.625

Suyutl’nin “el-İtkan” adlı kitabında naklettiğine göre, “Zeyd b. Sabit Kur’an ayetlerini ancak iki şahit getirilince yazıyordu. Hz. Ömer recim ayetini getirdiğinde Zeyd bunu yazmadı. Çünkü onun şahidi yoktu. Ancak Ebu Huzeyme Tevbe Suresi’nin son ayetlerini getirdiğinde şahidi olmadığı halde yazmıştı. Çünkü Resulullah (s.a.v) onun şahitliğini iki şahit yerine kabul etmişti”

Recm hadislerindeki tutarsızlıklar

Birinci tutarsızlık: Hz Ömer gibi biri herhangi bir ayetin kitaba girmediğini bilse öyle hemen pes eder mi, buna izin verir mi?

İkinci tutarsızlık: Kendisi halife olduğu zaman o ayeti yerine koydurmak için uğraşmaz mı?

Üçüncü tutarsızlık: Hadiste Ömer ayeti getirdi ama şahidi yoktu diye kabul edilmedi deniyor ama diğer hadiste Hz Aişe’nin de ayete sahip olduğu ama keçinin bu ayeti yediği söyleniyor. Hz Aişe’yi neden şahit olarak gösterip ayeti koydurtmadı?

Dördüncü tutarsızlık: Hz Aişe ayeti yatağın altına koyar mı? Bu Kuran’a saygısızlık değil midir?

Beşinci tutarsızlık: Bu kadar önemli bir hüküm ayetini bilenler sadece birkaç kişi olur mu? Ve o birkaç kişi neden Hz Ömer’e destek verip ayeti Kuran’a yazdırmadılar. Oysa ayetin kabul edilmesi için Hz. Ömer’e bir kişi bile şahitlik etmesi yeterli idi.

Amidî, Hz. Ömer’e nisbet edilen “Eğer insanların, ‘Ömer Kur’an’dan olmayan bir şeyi Kur’an’a dercediyor’ şeklindeki ithamlarından korkmasaydım kuşkusuz recim ayetini Kur’an’a yazardım” sözünü iki açıdan problemli görmektedir. Birincisi insanların ithamı sebebiyle Hz. Ömer’in Kur’an’dan olan bir sözü ona yazmamasıdır ki, ona göre bu mümkün değildir. Çünkü Hz. Ömer açık sözlülüğü ve hak karşısındaki kararlı tutumuyla tanınmaktadır. Yani o, kınayanların kınamasından asla çekinmeyen bir kişiliğe sahiptir. İkincisi de bu sözün kaydedildiği rivayetlerin senedlerinde zayıflık vardır. Çünkü söz konusu hadisin ravilerinden biri olan Huşeym çok tedlis yapmakla tanınan bir zattı.[15]

Tedlis, bir hadisi rivayet ederken hadisin sahih kabul edilmesini sağlamak için mantıksız taraflarını gizlemek, biraz daha inandırıcılığını artırmak için makyajlamak anlamına geliyor. Bunu yapanlar naklettiği hadisi kendileri uydurmuyorlar ama kendilerine gelen hadisin zayıf veya uydurma olarak kabul edilmemesi için hadisin kusurlarını gizliyorlar.

Ayrıca rivayet edilen hadisin reddedilmesinin engellenmemesi için “Biz Kitabullah’da recm cezasını görmüyoruz (deyip) Allah’ın kitabında indirdiği bir farzı terkederek dalâlete düşebilecektir” gibi bir ifadeyle de Müslümanları korkutup recm hadisesinin kabulüne iyice zemin hazırlanmıştır. Oysa Müslümanlar ferasetli olmalı ve Kuran’la bağdaşmayan ve daha başka mantıksızlıklar içeren bu rivayetlerin de uydurma olduğunu kabul etmelidirler ve her korkutucu uydurmaya dinlerinin hükümlerini değiştirmemelidirler. Zaten Kuran’la bağdaşmadığı ve Kuran’ın güvenilirliğine gölge düşürmek istediği için bugün çoğu ehlisünnet grubu da bu hadislerin uydurma olduğunu belirtmektedirler.

Yani kısaca bu hadisler hangi kaynakta yazarsa yazsın uydurmadır ve hiçbir hadis kitabının uydurmalardan muaf olmadığının birer kanıtıdır. Bunlar dışında akıl ve bilime ve itikada uymayan çok sayıda hadisler kütüb-ü sittte gibi tamamen güvenilir olduğu iddia edilen kaynaklara da maalesef girmiştir.

Hz Muhammed’in recm yaptığına dair rivayetler doğru mudur?

İslam’da recmin yeri meselesinde bir diğer kafa karıştıran konu ise Hz Muhammed’in recm yaptığına dair rivayetlerdir. Hz Muhammed’in Müslüman olarak zina yapan 3 kişiye recm uyguladığı rivayet edilir. Bunlar Maiz[16], Gamidiyeli kadın[17] ve Asif’tir[18]. Öncelikle bu rivayetler doğru olabilir de olmayabilir de. Fakat olayların farklı olduğu halde rivayetlerin birbirine benzemesi kaçınılmaz bir şüphe doğuruyor.

Şöyle ki Maiz Hz peygamber’e gelerek zina yaptığını söylüyor. Peygamberimiz duymamazlıktan gelip geri çeviriyor, ertesi gün tekrar geliyor, peygamberimiz yine geri çeviriyor. Böylece üst üste dört gün gelerek zina ettiğini ve cezalandırılmak istediğini söylüyor. Buraya kadar sorun yok da aynı hikâye gamidiyeli kadın için de anlatılıyor. Dört gün ısrarla üst üste gelmesi ve Peygamberimizin onu her seferinde geri çevirmesi hikâyesi her iki olay için de kullanılmış. Bu durum biraz şüphe doğuruyor.

Fakat Peygamberimizin recm yaptığını doğru sayarsak bile yine de farklı ihtimalleri göz önüne almadan İslam’da recm vardır diyemeyiz. Örneğin hadis kitaplarında Hz Muhammed’in recm cezasını Tevrat’tan öğrenene kadar bilmediği ve zina eden bir Yahudi’nin cezasını Tevrat’a göre verdiği, bu şekilde recm cezasını öğrendiği yazıyor.

Peygamberimizin recm ettirdiği Yahudi

Yahûdiler, zinâ eden bir Yahûdi erkek ve kadını beraberce Allah’ın Resûlü Hz. Muhammed’e götürdüler ve (hafif bir ceza vereceği ümidiyle) onlar hakkında hüküm vermesini istediler. Hz. Peygamber onlara şöyle buyurdu:

‐ Kutsal Kitabınız Tevrat’da zinânın cezası nedir? Şöyle dediler:

‐ Hahamlarımız, zinâcıların yüzlerinin siyaha boyanmaları ve ters yüz edilerek hayvanlara bindirilmeleri ve böylece dolaştırılarak aşağılanmaları şeklinde bir ceza belirlediler. Yapılan açıklamaya şâhid olan Yahûdi asıllı Tevrat bilgini sahâbî Abdullah b. Selam itiraz eder ve “Tevrat’ın getirilmesini emret, Ya Resûlullah!”der. Tevrat getirilir. İlgili kişi elini Recm âyeti üzerine koyarak öncesi ve sonrasını okuyunca Abdullah b. Selam “Elini kaldır,”uyarısında bulunur. Böylece Recm ayeti ortaya çıkar ve okunur.[19]

Hz. Peygamber, “Allahım! Ben Yahûdilerin uygulamadan kaldırdıkları hükmünü tatbîk edenlerin öncüsü olacağım” diyerek hamd eder. Sonra da emir verir, zinâcı erkek ve kadın recm edilir.[20]

Bu rivayete göre recm cezası unutulmuş bir ceza idi ve demek ki Hz Muhammed’e de böyle bir emir verilmemişti.

Kuran, Tevrat ve İncil Allah’ın sözleridir ve hepsi de aynı dinin kitaplarıdır. Kuran’ın hüküm indirmediği konularda insanlar kendi kurallarını kendileri belirleyebildiklerinden dolayı muhtemelen Hz Muhammed zinanın cezası olarak recmi Müslümanlara da uygulamayı içtihad etti. Fakat daha sonraları Allah Tevrat’ta geçen bu hükmü nesh etti ve yüz sopa (celde) cezasını yeni ceza sistemi olarak belirledi. Bu ihtimal kuvvetli bir ihtimaldir ve tüm çelişkileri yok edip her şeyi mantıklı bir zemine oturtuyor.

Bu sayede Kuran’da recm cezası olmayıp hatta zinanın cezası yüz sopa olarak belirlenmişken neden Hz Muhammed’in recm yaptığının rivayet edildiği anlaşılır olabilir.

Özetle: İslam’da recmin yeri

Kuran’da zinanın cezası çok açık ve bellidir.[21] Tek ve çift mucizesi yazımızda ispatladığımız gibi Kuran’da ne bir ayet fazla olması mümkündür ne de bir ayet eksik. Matematiksel mucize tek-çift sistemi ile korunarak imzalanmıştır. Hz peygamber, önceki kitap olan Tevrat’taki hükmü bir müddet yerine getirmeyi içtihad etmiş olabilir fakat Kuran zina cezası olarak sopa (celde) cezasını getirdikten sonra bunu yapmamıştır. Kuran’da recm ayeti yokken ve zinanın cezasını da Allah belirlemişken hâlâ Tevrat’taki recm cezasını uygulaması düşünülemez. Bunun aksine olan rivayetlerin doğruluğu sorgulanır.

Kaynaklar

  1. Sadri M. Arsal, Umumi Hukuk Tarihi, İstanbul 1944, s. 128.
  2. https://www.britannica.com/topic/adultery.
  3. İbn Fadlan Seyahatnamesi, Hazırlayan: Ramazan Şeşen, Bedir yayınları, s. 32.
  4. https://en.wikipedia.org/wiki/Adultery.
  5. Stephanie Jamison (2018). Patrick Olivelle and Donald R. Davis (ed.). The Oxford History of Hinduism: Hindu Law: A New History of Dharmaśāstra. Oxford University Press. s. 139–140.
  6. Patrick Olivelle (2005). Manu’s Code of Law. Oxford University Press. s. 186. .
  7. Schoolcraft, Historical and Statistical Information Respecting the History, Condition and Prospects of the Indian Tribes of the United States, I, 236; V, 683, 684, 686.
  8. H.H. Bancroft, The Native Races of the Pacific States of North America, I, 514.
  9. ABA Journal 1969, s. 738 https://books.google.com.tr/books?id=m7gaeXC-aTgC&pg=PA738&redir_esc=y#v=onepage&q&f=false.
  10. Sperati, G (12 November 2014). “Amputation of the nose throughout history”. Acta Otorhinolaryngol Ital. 29 (1): 44–50.
  11. Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 12.
  12. https://hadislerleislam.diyanet.gov.tr/sayfa.php?CILT=1&SAYFA=63.
  13. Buhârî, Hudud 31, 30, Mezâlim 19, Menâkibu’l-Ensar 46, Megâzî 21, İ’tisâm 16; Müslim, Hudud 15, (1691); Muvatta, Hudud 8, 10, (, 823, 824); Tirmizî, Hudud 7, (1431); Ebu Dâvud, Hudud 23, (4418).
  14. Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 269. Aynca bk. İbn Kuteybe, Te’vrlü muhıelifi’l-hadis, Beyrut 1393/1972, s. 310.
  15. Demirci, M., Nesih Bağlamında Recim Ayeti Sorunu. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2000(18).
  16. Müslim, “Hudud”, 5; Ebu Davud, “Hudud”, 24; Buhari, “Muharibin”, 938; Ebu Davud, “Hudud”, 24.
  17. Müslim, “Hudud;,, 5; Ebu DavGd, “Hudud”, 25.
  18. Buhari, “Hudud”, 30, 34, 38, 46; “Ahkam”, 39; “Sulh”, 5; “Ahad”, 1; “Şura”, 9; “Eyman”, 3; Müslim, “Hudüd”, 25; Eba Davud, “Hudüd”, 25; et-Tirmizi, “Hudüd”, 8; en-Nesa!, “Kudat”, 22; İbn Mace, “Hudüd”, 7; ed-Darimi, “Hudad”, 12; İmam Malik, Muvatta, “Hudüd”, 6; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 115-116.
  19. Buharî Hudûd 24, Ebû Davûd Hudûd 26.
  20. İ.Kesir, Mâide 43‐44;Müslim Hudud 6.
  21. Gökmenoğlu, H. T. (2003). Kur’an-ı Kerim’de Olmayan ve Onunla Çelişen Ceza: Recm. İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, (2), 117-129.

S.S.S.

Kuran’da recm ayeti var mı?

Hayır Kuran’da recm ayeti yok

İslam’da recmin yeri nedir?

İslam’da recm yok fakat Peygamberin 3 kişiyi recm yaptırdığı rivayetlerine dayanarak recmin islam’da olduğunu savunanlar olmuştur.

Peygamberimiz recm yaptırmış mıdır?

Evet bu mümkündür fakat zinanın cezasının değiştirilip celde cezasını getirene kadar olmuş olmalı. yani o açık hükümlerden sonra Tevrat’taki recm cezası neshedilmiş ve Allah’ın dininde yeni bir hüküm uygulanmaya başlanmıştır.

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.

8 Yorum

  1. Hocam delilleriniz makul ve güçlü. Ama şunu pek anlamadım: Madem evlilerle bekarların cezası aynı, neden bize Peygamberimizin evlilere de 100 sopa cezası uyguladığı ile ilgili bir rivayet ulaşmamış? Ya da recm rivayetleri yapılırken kimse evlilerin cezası da 100 sopadır demedi mi?
    İkinci olarak sizin de dediğiniz gibi hadis sahih bile olsa bence Kur’an’dan bir ayeti nesh edemez. Mütevatir bile olsa. Çünkü öyle olsa haşa Kur’an ayetini gereksiz okuyor oluruz. Benim bildiğim tam olarak Kur’an’da geçmeyen bir neshin sahih hadiste geçmesi ile ilgili 4 örnek var: Varise vasiyet olur mu konusu, Peygamberimizin evlenmesinin vefatından önce tekrardan helal kılınması, muta nikahı ve recm. İlk 3’ünde de Kur’an’da neshe işaret eden ayetler var. Yani hadis ayeti nesh etmiyor. Zaten ayet ayeti nesh etmiş ama tam olarak belli değil. Hadis bunu pekiştiriyor. Buna binaen ben de diyorum ki, recm Kur’an’da çok gizli de olsa bir yerde geçiyor olmalı. Bir işaret olmalı bu konuda, ki hadisimiz ayetin uyguladığı neshi pekiştirmiş olsun.

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

    1. Kardeşim rivayetler sistemli bilgi kaynakları değildir ki sistemli olarak her gerçeğin bize ulaşmasını bekleyelim. 100 sopa cezasının bize gelmediği ile ilgili yüzlerce ihtimal sayılabilir. Mesela müslümanlar arasında o dönemde hiç zina vakası yaşanmamış olabilir. Veya 100 sopa cezası zamanla recm diye senaryo edilmiş olabilir. Daha birçok ihtimal sayabilirim. Yani demek istediğim rivayetler sistemli ve kesin bilgi kaynakları değildir. Önemli fiirler verebilirler ama bütün tezimizi onlar üzerinden kuramayız.
      İkinci olarak nesih kavramını yanlış anlıyoruz. Kuran’da bizim anladığımız tarzda bir ayeti iptal edip yürürlükten kaldıran bir nesih yok. Şartların değişmesiyle farklı şartlar için farklı hükümler indirme var. Yani müslümanlar yeni bir şart içinde olduğu için yeni hüküm gelmiş fakat eski şartları yeniden taşırlarsa eski hüküm tekrar geçerli olur. Yani Kuran’da hükmü iptal edilmiş hiçbir ayet yok. Bunu daha önce şu yazıda anlatmıştım: https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2019/04/129-allahin-kanunlari-degisir-mi-degismez-mi/
      Ayetle gelen bir hükmün hadisle değişeceğini düşünmüyorum. Çünkü Peygamber, Allah’tan vahiy gelmeden bir vahyin hükmünü kaldırmaz. Ayette öyle diyor: Hakka 46: Eğer Peygamber bize atfen bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı, elbette onu bundan dolayı kıskıvrak yakalardık; sonra da onun şah damarını keser atardık. Hiçbiriniz buna engel de olamazdınız.
      Yani Allah’ın hükmünü Peygamberin kaldırmaya izni yok. Peygamber ancak kendisine gelen vahye göre davranır, açık vahiy gelmemişse kendiliğinden bir hükmü kaldıramaz. Vahiy geldi ama bu vahiy kitaba yazılmadı diye bir mantık da olmaz. Çünkü kitaba yazılı bir hüküm varsa bu ancak kitaba yazılı bir hükümle değişir. Yoksa mevcut kitabın yanlış yönlendirdiğini çıkarmamız gerekir ki bu da Kuran’a bir iftira olurdu.
      Nesih konusuna bir daha bakın isterseniz: https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2019/04/129-allahin-kanunlari-degisir-mi-degismez-mi/

       

      Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

      Loading spinner

      1. Hocam yani bir ayetin hükmünü tamamen kaldıran bir nesh örneği yok mudur? Benim bildiğim, yukarıda da yazdığım varise vasiyet meselesi bir nesh örneğidir. Bakara 180’de ölüm yaklaşınca Allah varisler için vasiyet yazılmasını emrediyor. Ama Nisa 11-12 yani miras ayetlerinde herkese miras payını belirleyince Allah’ın varis kıldıkları için vasiyet hükmü kalkıyor. En mütevatir hadislerden olan Veda Hutbesinde de Peygamberimiz diyor ki: “Muhakkak ki Allah her hak sahibine hakkını vermiştir. Vârise vasiyet yoktur” (Ebû Dâvûd, “Vesâyâ”, 6, Tirmîzî, “Vesâyâ”, 5; Nesâî, “Vesâyâ”, 5; İbn Mâce, “Vesâyâ”, 6.)
        Bu arada hocam Bakara 180 ayetinde vasiyet yazılması istenenler, Nisa 11-12’de kendileri için olan miras payı belirlenenlerden daha fazla. Yani nesh sadece kendilerine pay biçilmiş olanlar için geçerli diye biliyorum. Burada kesin bir nesh var mı yoksa gözden kaçırdığım bir nokta mı var hocam?

         

        Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

        Loading spinner

        1. Vasiyet hükmü kalkması diye birşey yok, zaten ayette yakınlara vasiyet deyip geniş bir ifade kullanmış. Yani varislerin haricindeki yakınlara da vasiyet edilebilir. Veda hutbesinde de varise vasiyet yok diyor, yani onların hakları belirlenmiş. Ama bu demek değildir ki adam amcasının oğluna veya halasına da malından bırakmak istemesin. Bu durumda vasiyet edecek. Önce vasiyet yerine getirilecek kalan mal üzerinden varislerin payları hesaplanacak. Yani vasiyetin kalkması diye birşey yok, insan fıtratına da aykırı zaten. Çünkü insan malından istediği kişiye bırakmak ister. Bunu yasaklarsanız sağlığında verir ama vermek istedi mi verir. Bu istek engellenemez.

           

          Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

          Loading spinner

          1. Sağ olun hocam anladım

             

            Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

            Loading spinner

  2. Hocam Nisa 15-16’i yazdığınız kısmın üstündeki paragrafta yanlışlıkla Nur 15-16 yazmışsınız.

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

  3. Hocam Nisa 15 16 yı yazdığınız kısmın üstünde Nur 15 16 yazmışsınız yanlışlıkla haber vereyim istedim.

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

    1. Tamam teşekkürler.

       

      Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

      Loading spinner

Başa dön tuşu