Peygamber

347# Hz Muhammed’in hocaları yalanı

İnternet sitelerinde dolaşan Hz Muhammed’in hocaları konulu yazılardan birkaç tanesini okudum. Bu yazıda Hz Muhammed’in hocaları varmış iddialarının nasıl çarpıtma yorumlar üzerine kurulduğunu göstereceğiz.

Muhaliflerin gerçekleri saptırma yöntemleri

İslamiyet muhalifleri bu tür tarihi konularda genellikle şu yöntemlerle gerçekleri saptırırlar:

  • İslam tarihini anlatan ilk eserlerde aynı konu anlatılırken genellikle birden fazla rivayet bulunur. İslam tarihçileri objektif davranıp kendilerine ulaşan her rivayeti yazmışlar fakat İslam muhalifleri rivayetlerin sadece işlerine gelenini cımbızlayıp alır ve olayı onun üzerinden anlatırlar.
  • Olayları muhalif gözüyle hep tek taraflı olarak yorumlarlar.
  • Yeri geldiğinde “Hz Muhammed yaşamadı, bütün İslam tarihi uydurma” diye spekülasyon oluşturmak isteyenler, yeri geldiğinde de zayıf rivayetleri bile kesin gerçekler olarak anlatabilirler ve size olayın alternatif anlatış şekillerinden bahsetmezler.
  • Anlattıkları olaylardan çıkarılmayacak yorumları çıkarabilirler.
  • Kanıt olmasa bile en küçük şüphelerini çok büyük kesin gerçeklermiş gibi anlatırlar.

İlgili Makaleler

İslam tarihi hakkında muhalif yorumlar yapan tüm muhalif yazarların veya sitelerin istisnasız bu sayılan maddeleri su-i istimal ettiklerini görürsünüz. İşte bu Hz. Muhammed’in hocaları diye yazılan yazılar ve kitaplar da aynı mantıklarla yazılmıştır. Bu yüzden İslam tarihi konularına cevap verip demagojinin içine dalmak yerine eldeki somut Kuran-ı Kerim üzerinden İslam’ı konuşmak daha gerçekçi bir yoldur.

Hz Muhammed’in hocaları iddiası temelde bir Kuran ayeti üzerine dayandırılmaktadır.

Nahl 103: Andolsun ki biz onların, “Kur’an’ı ona bir insan öğretiyor” dediklerini biliyoruz. İma ettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu Kur’an ise gayet açık bir Arapça’dır.

Müfessirler bu ayeti özetle şöyle anlatırlar:

Müşrikler Peygamberimizin bu Kuran’ı yazamayacağını düşündüklerinden dolayı ona birisi öğretiyor diye senaryo kurmuşlar. Sonra en uygun adaylar olarak biraz tahsil görmüş iki köleyi bu işe en uygun adaylar olarak seçmişler ve Kuran’ı bu adamlar öğretiyor diye spekülasyon oluşturmak istemişler. Oysa o ayetten anlıyoruz ki o köleler Arapça konuşmayı bile bilmiyorlar. Eğer Arapça bilselerdi Kuran onların dillerinin yabancı olduğunu söylemeyecekti, çünkü Arapça bildikleri için bu savunma boşa düşecekti. Yani anlayacağımız, günümüz muhalifleri gibi eski müşrikler de bir açık bulmak uğruna çok çabuk çürütülebilecek, puf deyince uçan iddialara kesin deliller olarak yapışıyorlarmış.

Hz Muhammed’in hocaları olduğu iddia edilmiş olan iki kölenin kim olduğu hakkında tefsirlerde farklı rivayetler var.

Varaka bin Nevfel

Bunlardan başka Hz Hatice’nin akrabası olan Varaka Bin Nevfel’in de Hz Muhammed’in hocası olabileceğini iddia etmişler. Oysa bunu müşrikler bile iddia etmemişti. Çünkü Varaka Bin Nevfel ilk vahiy geldikten kısa bir süre sonra vefat etmişti. Bu sorundan dolayı günümüzün İslam muhalifleri Varaka Hz Muhammed’i ölmeden önce eğitmişti derler. Bunu müşrikler de iddia etmemişti, çünkü düzenli bir eğitim alsaydı müşrikler bunu bilirdi ve kullanırdı. Yani bu iddialar mesnetsiz ve ard niyetli yorumlara dayanan iddialar olmaktan öteye geçemiyor.

Yine Abdullah bin Selam’ın Tevrat’ı iyi bilmesi ve Selman-ı Farisi’nin de Zerdüştlüğü bilmesini komplo teorisine çevirip bunlar öğretmiş olabilir diyorlar. Oysa kanıta dayanmayan muhalif iddialarının literatürdeki tanımı iftiradır. Yani bunları kanıtsız söyleyenler eskiden de müfteri olduğu gibi şimdikiler de müfteridir.

Hiçbir kanıta dayanmayan ihtimaller üzerinden muhalif sonuçlar çıkarmak şuna benziyor:

[box type=”note” align=”” class=”” width=””]-Konfüçyüs, eski Çin’de insanlara anlattıklarını aslında takipçilerinden öğreniyordu.

-Buna kanıtınız var mı? Görgü tanıkları, belge, açık itiraf gibi…

-Kanıtım yok ama olabilir işte.

-Bırak git kardeşim işine![/box]

Şimdi Hz Muhammed’in hocalarından biri olmaya aday olarak gördükleri diğer bir kişiden söz edelim. Bu kişinin adı Müseyleme-i Kezzab. Kezzab yalancı demek. Yemen’de peygamberlik iddia edip Müslümanlarla savaşmış ve yenilip savaşta ölmüştür. Kendisi Yemame kentinin başkanlığını ele geçirmişti.

Müseylime’nin Peygamberlik ilan etme gerekçesi

Hz Muhammed Medine’de iken Yemâme başkanı Hevze bin Ali idi. Bu eski başkana ve Yemâme halkına Salit bin Amr ül – Amiri eliyle bir mektup göndererek, onları Müslüman olmaya davet etmişti'”. Başkan Hevze misafiri kabul edip hediyeler verdi ve Peygambere şöyle bir cevap yazdı : “Senin dâvet ettiğin şey çok iyi ve güzeldir. Ben kavmimin şair ve hatibiyim. Araplar benim mevkiimi takdir ederler; bunun için sen bana bu işte pay ver sana tâbi olurum.” Hevze mektupla birlikte giyinmesi için Sâlit’e Hacer kumaşlarından elbiseler de verdi. Sâlit Peygambere onun mektubunu ulaştırdığı vakit, Peygamber “küçük bir menfaat bile istese vermem, o yok olacak” dedi (İbni Sâ’d, II, 1., S. 18) 148. Bir yıl sonra, hicretin 8. yılında Hevze kendi eceliyle öldü. Onun yerine Müseylime-i Kezzab yönetimi eline geçirdi.

Fakat kabilenin önemli bir kısmını da Sümame isminde biri yönetiyordu ve Sümame Müslüman olmuş ve Yemame’den çok fazla kişinin Müslüman olmasını sağlamıştı. Hatta Mekkeliler Hz Muhammed’e zulmediyorlar diye Mekke’ye giden yiyecek kervanlarını yasaklamıştı ve Mekke ciddi bir kıtlık içine girince bazıları Hz Muhammed’den bunu kaldırması için ricacı olmalarını istemişti. Hz Muhammed’de Sümame’ye haber göndererek Mekke’nin boykotunu kaldırtmıştı.

Bu sırada Müseylime yavaş yavaş İslamiyet’in Yemâme’ye tesir etmekte olduğunu gördüğünden memleketini bu tesirden kurtarmak için iki çareye başvurmak gerektiğini anladı. Bunlardan birisi dini bir yol açmak ve islâmiyet’in Yemame’de yayılmasını önlemek; ikincisi ve son çare ise savaş yoluyla Kureyş ve Ensâra karşı koymaktı.

Müseylime’nin Hz Muhammed’i ziyareti

Buhari, Vakidi ve İbni Abbas, Müseylime’nin Hazret-i Muhammed’i bir heyetle birlikte ziyaret etmiş olduğunu belirtmektedirler. Müseylime bu ziyareti Arap yarımadasının merkezileşmekte olan idaresinin Hazreti Muhammed’den sonra kendisine intikalini istemek üzere tertip etmiş ve şöyle demiştir: “Eğer Muhammed kendinden sonra beni halef tayin ederse, kendisine tabi olurum“. Hazret-i Muhammed ise o sırada elinde bulunan hurma dalını göstererek: “Elimde bulunan şu dal parçasını istesen, onu bile sana vermem. Sen de Allah’ın hakkındaki hüküm ve nüfuzunu tecavüz edemezsin. Eğer sen bana ve hakka muhalefet edersen. Allah seni muhakkak helak eder ve ben muhakkak sanırım ki, sen onda gördüğüm eşkale göre, bana gösterilen kişisin“. İbni Hişam bu hususta daha geniş bilgi vermekte ve Müseylime’nin Ensâr’dan, Neccar oğullarından, Hâris’in kızının (Hâris’in kızı Müseylime’nin karısı idi. Bühari III., S. 52) evinde misafir edildiğini, Hanifelilerin onu bir örtü ile örtüp Peygamber’in yanına getirdiklerini, yukarıda bahsettiğimiz rivâyetlere ilâve etmektedir. Fakat Müseylime Yemâme’ye gidince bu sözü menfaatlerine hizmet edecek bir şekilde değiştirerek, ben onunla peygamberlik işinde ortak edildim diye iddialara koyulmuştur. (İbni Hişam, Siret, IV., S. 222; Buhari, Sahih, III., S. 52; Buhari, Tecrid-i Sahih, X., S. 410; Belâzûri, Fütuh, arap., S. 97.)

İbni Sa’d (Siret, S. 115) da dahil, Müseylime’nin Medine’yi ziyaret ettiğini diğer bir çok kaynaklar yazmaktadırlar. Yine bu eserler, Hanife heyetinden olan ve Müslümanlığı kabul edip Bakara süresini öğrenmiş bulunan er-Reccal’in Müseylime’ye yol gösterdiği ve Hazret-i Muhammed’in Müseylime’yi kendisine ortak ettiği yolunda yalan şehadette bulunduğunu bildirmektedirler.

Müseylime’ye yazılan mektup

Müseylime bu görüşmeden sonra peygamberliğini ilan edince Hz Muhammed ona bir mektup yazıp İslam’a dönmesini ister. Belâzûri (Tür. ter. III., S. 142) ve İbni Sa’d (Tabakat, II., S. 37) başta olmak üzere yine bu kaynaklar Hazret-i Peygamber’in bir mektup yazarak ed-Dameri vasıtasıyla  Müseylime’yi Müslüman olmaya dâvet ettiğini, sonra Müseylime’nin bu mektuba cevap yazdığını da açıklamaktadırlar. İbni Hişam, Belüzûri, Taberi, Beyhaki, el-Vatvat, gibi tarihçiler bu mektubun Hicret’in 10. yılında yazıldığını kayd ve kabul etmişlerdir. Pek önemsiz farklarla hepsinde tekrar edilen mektubun metni aşağı yukarı şöyledir: “Allah’ın Elçisi Müseylime’den, Allah’ın Elçisi Muhammed’e mektuptur. Sana esenlikler dilerim; ben peygamberlikte sana ortak edildim. Yeryüzünün yarısı bize, yarısı Kureyş’e aittir. Fakat Kureyşliler insaf ve adâletle hareket etmezler“.

Hz Muhammed’de şöyle bir mektupla cevap verir: “Bu, Allah’ın Elçisi Muhammed’in yalancı Müseylime’ye mektubudur. Allah’a hamd-ü senadan sonra; yalan ve iftira dolu mektubunuz bana geldi. Yeryüzü Yüce Allah’ındır. O, kullarından istediği kimseleri, yeryüzüne vâris kılar. Allah’ın bağışlayacağı iyi sonuç kendisinden sakınanlar içindir. Selâm doğru yolda olanlara olsun.”

Müseylime ordu hazırlıyor

Müseylime, Hz Muhammed vefat ettikten sonra Müslümanların dağılacağını düşündü ve Kureyşlilerin Yemame’ye hâkim olmamaları için kavmiyetçilik damarından insanları yakaladı ve Müslümanlarla savaşmaya ikna etti. 40.000 kişilik ordu hazırladı ve savaştı. Fakat Müseylime’nin yalancı oldğunu fark edip Hz. Muhammed’in getirdiği dinden dönmeyenler de çok vardı.

Suhbân el-Yemâmi, Ebu Bekr’e şöyle bir mektup yazmış : “Halk burada üçe ayrılmıştır. Birinci kısım doğru yoldan ayrılmış kâfirlerdir, ikinci kısım haksızlığa uğramış müminlerdir, üçüncü kısım ise üzüntü içinde kalan müteredditlerdir (tereddüt edenler).” Bu zat aynı mektupta şu beyti de söylemektedir: “Ben Sıddık’a suçsuz olduğumu bildirir, yalancı Müseylime’nin uydurdukları şeylerden dolayı özür dilerim. Müslümanlar bu mektubu aldıkları zaman çok sevindiler, şairleri de bu zat hakkında şu beyti söyledi: Suhbân bin Şems çok iyi bir insandır; o, kavmi arasında soyu yüksek, dini sağlam bir insandır.” (S. 14 /55): ”

Abdurahman el- Hanefi de, Yemâme halkı irtidad ettiği zaman Müseylime’ye ve kendi kavmine karşı gelmiş ve Ebu Bekr’e mektup yazarak, onların suçlarını kendisine anlatmıştır.

Yemame’de çok sayıda Müslüman vardı ve Müseylime bunlardan Kuran’ı dinliyordu. Bu yüzden Müseylime de Kuran’a benzer sözler söyleyerek o insanları etkilemeye çalıştı. Fakat ayetleri taklit etmesi komik ifadelere yol açtı. Bunların kendisine vahy edilen Kur’an olduğunu ilan etti. Bir takım dini kaide ve düsturlar koydu. Kuran dilini taklit eden Müseylime, Müslüman namaz sistemine benzer bir sistem de kurmuş, hattâ Kabe gibi bir de harem bölge (yasak bölge) oluşturmuştu. Buna muhalefet edenleri de sorumlu tutmuştu. Halbuki ravilere göre Yemâme haram bölgesi, Hicaz’ın haram bölgesine benzeyememiştir.

Müseylime’nin ayetleri

Harem sınırları içinde kalan bazı obalar bolluk yıllarında Yemâme’nin meyvelerini yağma edip Haremi depo haline getirmişler, takip edildiklerini anlayınca da kaçıp hareme sığınmışlardı. Bu hal devam edince ahâli Müseylime’den buna engel olmasını istemeğe mecbur kalmıştı. Müseylime bunun için gökten gelecek emri bekliyeceğim diyerek, onlara güya vahiy olan şu sözleri söylemiştir: “Karanlıkları basan gece, siyah kurt ve yaşına basan çatal tırnaklı hayvan adına and içerek Useyyid’lerin, haremin hürmetini çiğnememiş olduklarını onaylarım” Halk ona, “Haram olan malları helâl saymak ve halkın mallarını yağma etmek, tahrip etmek haram değil midir ?“diye sorunca o, yeni bir vahiy beklemişti. Yeni gelen vahiy de, birincisinin hemen hemen ayni idi: “Gece ve geceleyin çok gezen kurt adına and içerek Usseyyid’lerin yaş hurma ağaçlarını kesmediklerini” teyid ediyordu. Halk yine şikâyetlerinin bir gerçeği ifade ettiğini ısrarla söyleyince, Müseylime bu defa onlara vahiy diye şunları söyledi: “Beni Temim esir edilmemiş hakir düşmemiş, temiz bir kavimdir. Onlara iğrendirici ve hoş olmayan bir şey isabet etmez. Biz sağ olduğumuz müddetçe onlara, iyiliklerde ve bağışlarda bulunarak komşuluk edeceğiz, onları herkesin tecavüzünden koruyacağız. Bizden sonra da bağışlayan Allah onları korur” (Taberi tür. ter., III., S. 144 – 5).

Müseylime Secâhla karşılaştığı zaman, ona vahiy adı altında şu sözleri söylemişti: “… salih insanlar uyumadan geceleri ibadetle geçirirler, gündüzleri de gökteki bulutların ve yağmurların kuvvetli Tanrısı için oruç tutarlar“. Yine onun kavmi için söylediği şu sözler dini prensipsipleri hakkında bize bilgi vermeğe yardım etmektedir: “Ben yüzlerinin güzelliğini, ten ve vücutlarının saflaştığını ve ellerinin tertemiz olduğunu gördüğümde, onlara şu emri verdim: Siz kadınlara yaklaşmıyacak ve şarap içmiyeceksiniz. Siz hayırlı ve salih bir topluluksunuz. Bir gün oruçlu, bir gün zahmetli ve yorucu işlerle meşgul olacaksınız. Tanrıyı her eksikten tenzih ederim ki, o dirilme zaman ı geldiğinde acaip bir şekilde diriltir. Sizi göğün katına yükseltir. O, sizin hardal tanesi kadar da olsa işlerinizi ve gönlünüzden geçeni bilir; insanların çoğu bu yüzden ziyana uğrar ve lânete katlanırlar.

Ayrıca Müseylime bir erkek çoçuğu olan bir erkeğin, karısına yaklaşmasını yasak etmişti. Yani sanki erkek çocuğu olan birinin artık karısıyla münasebete ihtiyacı kalmamıştır ve artık ilişki yapmamalıdır diye düşünmüş ve bunları Allah’a isnat etmiştir. Oysa Allah Kuran’ı kerimde kendisine erkek çocuk geldiği zaman sevinenleri levmetmiş, diri diri toprağa gömülen kız çocuklarının haklarının sorulacağını söylemiş, fakirlik korkusuyla onları öldürmeyin demiştir. Müseylime’nin ufku Kuran’ın ufku yanında çok ilkel kalıyor.

Müseylime’nin komik ayetleri

Müseylime halkın kabul ettiği Kuran’ı taklit etmeğe çalışırken Kuran’a benzer ama yer ile gök kadar birbirinden uzak ayetler okuyordu. Nitekim daha kendisi hayatta iken bile kabilenin önemli bir kısmını yöneten Sümâme bin Üsâl, Yemameliler arasında şöyle vaaz etmişti: “Bir dâva üzerinde iki peygamberin gönderilmesi mümkün değildir ve Muhammed’in Allah’ın elçisi olup ondan sonra başka bir peygamberin gelmiyeceğini ve ona şerik olmıyacağını söyle!” ve sonra şu âyeti okumuştu: “(= Aziz ve (ilim olan, suçları affeden, tövbeyi kabul eden cezası şiddetli olan, pek cömert olan ve ondan başka ilah bulunmıyan ve neticede ona varılan Allah’dan bu kitap nazil olmuştur). Sonra bunu Müseylime’nin âyet dediği şu sözlerle mukayese ederek gülünç farkı tebarüz ettirmiş : ” Fil nedir? Filin ne olduğunu sana ne bildirdi? Onun hurma lifinden ip gibi kuyruğu ve uzun hortumu vardır. Bu, Rabbimizin yarattıklarından azıcığıdır!

“Ey kurbağa kızı kurbağa! Ne diye nak nak, vak vak edip duruyorsun! Üstün suda, altın balçıkta! Sen, ne suyu bulandırabilirsin, ne de içene mani olabilirsin! Yarasa, sana ölüm haberini getirinceye ka­dar yerde bekle!”

“İşte vallahi görüyorsunuz ki, bu Tanrı sözleri değildir” demişti

(İbni Sa’d, Tabakat, V., S. 401)

Görüldüğü gibi Müseylime bir şair olsa da Kuran’ın taklidini yapmaya kalkınca Allah basiretini mi bağlamış dersiniz, artık ne derseniz deyin ortaya seviyesi çok düşük ifadeler çıkmıştır.

Bildiğimiz gibi Allah, inanmayanları Kuran’ın benzerini yazmaya davet etmiş. İşte ortaya çıkanlardan birisi ancak taklit bir Kuran getirmiş ki taklitleri aslından kolayca ayrılabiliyor.

Peygamberlik iddia etmiş diğer kişiler

Müseylime’nin ortaya çıkmış tek yalancı peygamber olduğunu sanmayın. Hz Muhammed’e heveslenip peygamberlik iddiasında bulunan fakat gerçeklere isnat etmediği için, Hz Muhammed’in 23 senede Arapları ve Dünya’yı dönüştürücü mucize etkisinin başarısını yakalayamayan ve silinen başka sahte peygamberler de çıkmıştı. Bunlardan bazıları: Esved ül-Ansi, Tuleyha bin Hueveylid, ve Secâh’dır.

Fakat öyle atalarının taklitçisi ve şiddete meyilli bir toplumda peygamberlik iddia etmek zorların en zoru bir meseledir. Hz Muhammed’in yaşadıklarını yaşayıp, çektiklerini çekip davasından dönmemek başka bir insan için mümkün olamazdı. Müseylime bile kavminin reisliğini ele geçirdiği için rahatça Peygamberlik ilan etmişti. Bunu, kavmi Hz Muhammed’e yönelip de gücünü kaybetmesin diye yapmıştı. Eğer peygamberlik ilan ederken Hz Muhammed’in yaşadığı mukavemetin küçük bir kısmını yaşasaydı çoktan peygamberlik iddiasından vaz geçerdi. Fakat kavminin eski başkanı yerine yeni başkan seçildiği için zorluk yaşamamıştı.

Müseylimet-ül kezzab’ın Hz Muhammed’in hocaları iddiasına dahil edilmesinin sebebi yazdığı ayetlerin Kuran’a benzetilmeye çalışmasından kaynaklanıyor. Oysa Hz Muhammed’in hocası olduğu iddiası diğer iddialar gibi bir temele, kanıta dayanmıyor. Zaten Müseylime’nin ve Hz Muhammed’in birbirilerine karşı olan tavırları aralarında herhangi bir bağ olmadığını gösteriyor. Yani asılsız, temelsiz zorlama iddialar bunlar.

Hz Muhammed’in hocaları

Hz Muhammed’in en büyük delili Kuran’dır

Elbette Hz Muhammed’in en kuvvetli peygamberlik delili Kuran’dır. O günkü Arapları çok çabuk etkileyebilmiş ve inatçı insanların en terkedilmez adetlerini terk ettirmiş bu kitabın mucize etkisi kadar kuvvetli bir dönüştürücü yeryüzünde gösterilemez. Yüz tane Freud o günkü Arabistan’a gidip çalışsa Kuran’ın 23 senede başardığının binde birini başaramazdı. Çünkü bedevi insanlar kolay eğitilebilecek insanlar değildi. Üstelik Hz Muhammed’e karşı çok şiddetli bir mukavemet vardı.

Bugün Kuran, bilim geliştikçe kendini tekrar tekrar ispat ediyor ve üzerinde her şeyi bilen Allah’ın mührü olduğunu gösteriyor. Sitemizdeki “Kuran mucizeleri” yazıları buna şahittir. Tek başına “tek ve çift mucizesi” bile Kuran’ın insan yapımı olamayacağını en kör insana bile ispat eder. Yeter ki kalpler kör olmasın.

Hz Muhammed’in hocaları konulu yazımız için not:

Hz Muhammed’in hocaları yalanı konulu bu yazıda Müseylime ile ilgili olan kısımların çoğu Bahriye Üçok’a ait İSLÂMDAN DÖNENLER VE YALANCI PEYGAMBERLER kitabından alınmıştır. Yazının sadece bir kısmını aldım, bu konu hakkında daha fazla bilgi almak istiyorsanız kitabı okumanızı tavsiye ederim. Gördüğüm kadarıyla muhalifler de kaynaklarını bu kitaptan almışlardı. Çünkü yazdıkları olayların hepsi aynısıyla bu kitapta mevcut. Ücretsiz dağıtılan bu 50 yıllık kitabı indirmek ve okumak için BU LİNKE tıklayabilirsiniz.

Tek ve çift mucizesi yazısını okumak için: https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2021/03/kuran-nasil-korundu-kuranda-tek-ve-cift-mucizesi/

Hz Muhammed’in ümmi oluşunu açıklayan yazımız: https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2020/04/237-hz-muhammed-okuma-yazma-biliyor-muydu/

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.
Başa dön tuşu