Kuran'da kozmoloji

313# Kıyamet nasıl kopacak? – Bilimsel verilerle

Bu yazıda; Kıyamet nasıl kopacak? Kıyamet nasıl başlayacak? Kıyamet anı nasıl olacak? Kıyamet günü nasıl başlayacak? Kıyamet ve diriliş nasıl gerçekleşecektir? vb. soruların cevapları bilimsel veriler eşliğinde incelenecektir.

Bilim her geçen gün kendini güncellediği için her güncellenen bilgi ile birlikte Kuran’ın müteşabih ayetlerini anlamamız daha da iyileşiyor. Bu yüzden burada yazacaklarım bugünkü bilimsel anlayışımıza göre tahmin ettiklerimizdir. Bilimsel anlayışta güncelleme olursa bu güncel bilgilere göre müteşabih ayetleri yorumlamamız da doğal olarak daha da netleşebilir.

Kıyamet gününün aşamaları

Öncelikle Kuran’da bahsedilen kıyamet günü anladığım kadarıyla çok uzun bir zaman dilimini ifade ediyor. Saat’in gelişi denilen ilk felaketten sonra Dünya yaşam için uygun bir yer olmayacak ve bütün insanlık ve hatta tüm hayvanlar kısa bir müddet içinde ölümü tadacaktır. Bu saatin gelmesi sürecinde insanların zannettiği gibi tüm evren yok olmayacaktır. Çünkü bu harap olmuş Dünya’daki kabirlerimizden mahşer meydanında hesap görmek üzere dirileceğiz. Bunun için evren ve Dünya’mızın yerinde kalması gerekiyor.

Kuran’da kıyamet günü tasvir edilirken önce Dünya’nın başına gelecek bir felaketten söz edilir ki buna Saat denmiş. Saat denmesinin amacı muhtemelen bu zamanın belirli kısa bir zaman olmasından kaynaklanıyor. Kuran’da yaratılışın 6 günde olduğu anlatılıyor, daha sonra ise kıyamet günü geliyor. Muhtemelen bu durumda insanlığın yaşadığı zaman dilimi evrenin 6 gününe (devir) nispeten kısa olduğu için saat olarak ifade ediliyor. Müfredat Arapça sözlüğünde de saat denmesinin nedeni vaktin kısa olmasından kaynaklanabileceği açıklanmış.[1] Buradaki gün ve saat kavramları ahiret âlemlerine göre tasvir ediliyor olabilir. Yani tüm evrenin yaratılış ve yok oluşu ahiret âlemlerine göre 6 gün ve insanlığın toplam süresi ise yine oraya göre bir saat olabilir. Buna işaret eden ayetler var.

Ahkaf 35: “Onlar kendilerine vaat edileni gördükleri gün gündüzün bir saatinden fazla yaşamamış gibidirler.”

Rum 55: “Kıyamet saatinin kopacağı gün, suçlu günahkârlar, tek bir saatin dışında yaşamadıklarına and içerler.”

kıyamet ne zaman kopacak

Burada bir insanın ömrünün mü bir saate karşılık geleceği yoksa tüm insanlığın ömrünün mü karşılık geleceğini tam çıkaramıyoruz. Her ikisi de olabilir. Bu saat bittiğinde kıyamet saati gelip çatacak ve insanların kabir altında dirilecekleri güne kadar kayboldukları çok uzun bir periyod başlayacak. Ayetleri bilimsel verilerle birleştirince, bu zamanın uzun olduğunu da anlayabiliyoruz. Çünkü bu kıyamet gününün içinde güneşin kızıl deve dönme süreci var ve bilimsel verilere göre bu süreç birkaç milyar yıl sonra gerçekleşecek. Bu konuyu ilerde detaylandıracağız.

Kıyamet saatinin gelip çatması

Kuran saatin gelişinin aniden olacağını, göz açıp kapayana kadar her şeyin darmadağın olacağını yazar.

Nahl 77: “… Saatin emri de yalnızca göz açıp kapamak veya ondan daha az bir zamanda olacaktır…”

Saatin gelişi sadece insanları değil göklerde yani uzayda bulunan diğer medeniyetleri de ilgilendiriyor. Çünkü saat onların da bir sonu olacak. Allah (c.c.) muhtemelen bizler gibi yeniden dirilişe kadar bekleyip aynı hesapları verecek sayısız medeniyeti yaratmış ve aralarına uzaklık bariyeri (Fermi paradoksu) [2] koymuş ki birbirlerini rahatsız edemesinler. Evrende yalnız olmadığımız hakkındaki yazımızı okumadıysanız aşağıdaki yeşil butona basarak okumaya devam edebilirsiniz.

Bugün Dünya'da çoğu medeniyetler Dünya dışı yaşamın gerçek olabileceğine yüksek bir ihtimal verirler. Mantığımızla baktığımız zaman uçsuz bucaksız evrenin ücra bir köşesinde hayat oluşturan Allah, bu kadar sonsuz evren köşelerini neden akıllı yaratıklarıyla donatmasın diye düşünüyor insan. Bunun önünde bir engel var mı? Yoksa, Allah'ın insanlara verdiği bir söz mü var? Bu yaşam formlarının adına sadece melekler deyip sıyrılabilir miyiz?

İnsanlar gibi Rab'bini tanıma yolculuğuna çıkmış başka türlerden, yaşam formlarından söz ediyorum. Evrenin yapı taşlarından, yani atomlardan belki evrenin uzak köşelerine mahsus ve bizim henüz bilemediğimiz elementlerden meydana gelmiş yaşam formlarından bahsediyorum. Düz mantık, evrenin sayısız yaşam formları barındırdığına kanaat getiriyor. Dünya insanları bu yaşam formlarına olabilir gözüyle bakarken, İslamiyete göre de olmayacak bir durum değil bu. Ama, Allah böyle birşey söylemediği halde biz bütün evrenin insan için yaratıldığını düşünüyoruz.

Allah böyle birşey söylemediği halde Allah'ın yaratma sanatına bir had koyarak yaratıklarının en üstününün insan olduğunu düşünüyor, bugüne kadar daha iyisini yapmadığını ve söz almış gibi yapmayacağını düşünüyoruz. İşte bizde bizden öncekilerle aynı yanlışa düşmüşüz, Allah'ı zihnimizde insanlaştırmışız, sınır had koymuşuz. Onun sınırsız sanatına, sınırsız ilmine sınırsız sayıda, sınırsız çeşitlilikte her yerde duraksamaksızın yaratmanın ne kadar yakıştığını göz ardı etmişiz. Ne de olsa insan Allah'ın ustalık eseri bize göre. Sanki Tanrı'nın geldiği son nokta.

Hayır böyle değil. Yeryüzünün hiçbir köşesini hayatsız bırakmayan Allah, evrenin her bir köşesini çok ilginç canlılarla doldurmaya devam ediyor. Adem oğlundan daha üstünleriyle, daha akıllılarıyla veya daha az akıllılarıyla, uçabilenleriyle, kanat sahipleriyle, konuşmak için ses dalgalarına ihtiyacı olmayanlarıyla, ateşten yaratılmışlarla, sudan yaratılmışlarıyla. Yeryüzü, cinlerin ve insanların mekanı iken cinlerin ve insanların yaratılışı bile ne kadar farklı. Hâlâ,  evrende Rabbini tanıma yolculuğuna çıkan türlerin, sadece insanlar ve cinlerden ibaret olduğunu mu düşünüyorsunuz ? Ben hiç öyle düşünmüyorum.

Kuran'ın 18 yerinde semavatta yani göklerde akıllı yaratıklar olduğundan bahseder. şu ayetleri gördükten sonra bu düşüncelerimde yanılmadığımı daha iyi anladım.

“Göktekiler ve yerdekiler, isteyerek veya istemeyerek gölgeleri ile beraber Allah’a secde ederler.” (Rad, 15)

Ayet gökte yani Evrende, gölgesi olan yani maddi bir varlığı olan yaratıklardan bahsediyor. Bu ayet bile, Kuran'da Dünya dışı diğer uygarlıkları  göstermek için yeterlidir.

Ayrıca ayette “men fis semavati” (gökte kim varsa) ifadesi kullanılması da bu yaratıkların birer birey olduğunu gösterir, çünkü men kelimesi “kim” anlamına gelir. Eğer cansız varlıklardan bahsetseydi ayette “ma” zamiri kullanılması gerekirdi çünkü bir birey olmayan varlıkları (hayvan, nesne vs.) belirtmek için kullanılan zamir “ma” zamiridir.

"Göklerin ve yerin ve onlarda yaydığı her hareketli mahlûkun yaratılışı O’nun delillerindendir. Ve O, dilediği zaman onları bir araya getirmeye hakkıyla gücü yetendir" Şura 29

Demek ki evrende ki diğer uygarlıklarla tanışmak mümkündür.

“Biz Adem oğullarını, yarattıklarımızın bir çoğundan üstün kıldık” İsra 70

Yani sandığımız gibi yaratılmışların en üstünü, biz değiliz. Üstün olmamız belki Dünya'da geçerli bir kavram olabilir. Bizden üstün yaratıkların üstünlüğünü ise her alan için düşünebilirsiniz. Örneğin teknoloji, tıp, biyoloji, metafizik bilimlerde üstün olma. Bedence üstün olma. Belki kanatlara sahip olma. Sonra Allah'ı tanıma ve anlamada daha ileri gitme, daha üstün olma. Fakat en üstün yaratığın bizim olmamamız ahsen-i takvimde yaratılma gerçeğini değiştirmez.

Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Evet, O, yaratan ve bilendir.” Yasin 81

İnsanoğlunun kendini Allah'ın en mükemmel eseri olarak görme girdabından kurtaran bir ifade bu.

"Ve sûra üfürülmüştür de Allah’ın dilediğinden başka göklerde kim var, yerde kim varsa ölmüştür. Sonra ona bir daha üfürülmüştür; bir de bakarsın ki onlar ayaktadırlar (etrâfa) bakınıp duruyorlar". Zümer 68

Evrende ki diğer uygarlıklarında sura üfürülüşünden sonra ölecekleri ve insanlar için bildirildiği şekliyle hesap günü için diriltileceklerini anlayabiliriz. Hesap varsa demek ki özgür bir irade ve iradeyi kullanacak akıl vardır.

"Ve saat mutlaka gelecektir. Kuşku yok onda. Ve Allah kabirlerdeki(insanları) şuurlu varlıkları diriltecektir) Şimdide şu ayete bakalım". Hac 7

"Hala Allah’ın dininden gayrısını mı arıyorlar? Oysaki göklerdeki akıllılar da, yerdekiler de ister istemez O’na teslim olmuşlardır ve yalnız O’na döndürüleceklerdir". Aliimran 83

"Hâlbuki göklerde olan ve yerde bulunan hareket eden bütün canlılar ve melekler, büyüklük taslamadan sâdece Allah’a secde eder." Nahl 49

"Göklerde ve yerde bulunan hiçbir kimse yoktur ki (kıyamet günü) Rahmân'ın huzuruna kul olarak çıkmasın. And olsun ki Allah onların hepsini kuşatmış, kendilerini ve yaptıklarını bir bir saymıştır. Kıyamet günü onların herbiri Allah'ın huzuruna tek başına çıkacaktır." Meryem 93-95

"Sûra üfürüleceği gün, Allah`ın dilediği dışında herkes, göklerdekiler, yerdekiler dehşet içinde kalacaktır. Hepsi boynunu bükmüş bir halde O`nun huzuruna gelir. "Neml 87:

"Biz, gökleri de yeri de bunlar arasındakileri de eğlenip eğlendirelim diye yaratmadık." Enbiya 16

"Şu bir gerçek ki, geceyle gündüzün birbiri ardınca değişip durmasında, Allah`ın göklerde ve yerde vücut verdiği şeylerde, sakınan bir topluluk için sayısız ayetler vardır." Yunus

Yukarıdaki ayetlerden anlaşıldığı kadarıyla ve yaratmayı sınırsız yapan Rabbimizi tanıdığımız kadarıyla evrende bizden başka sayısız uygarlıklar olduğunu anlayabiliriz.

Kıyamet saatinin zamanı

Saatin geliş anını peygamberler ve melekler dâhil hiç kimse bilmez.

Araf 187: “Sana saatten soruyorlar: Gelip çatması ne zaman diye. De ki: “Onun bilgisi, ancak Rabbimin yanındadır. Onu tam zamanında açığa çıkaracak olan, yalnız O’dur. O, göklere de, yere de ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir…”

Zuhruf 66: “Onlar, farkında değilken, Saatin kendilerine ansızın gelmesini mi bekliyorlar?”

Saatin ansızın gelecek olmasından dolayı bazıları kıyametin alametleri olmaz diyorlar. Oysa saat ansızın gelecektir ama kıyamet saatinin alametleri de olması normaldir. Tıpkı yaşlı bir binanın kendiliğinden çökmesinden önce sağından solundan çatlaklar oluşması, betonun ufalanması, demirin paslanması gibi. Bina aniden çöker ama öncesinden alametlerini gösterir.

Muhammed 18: “Saatin kendilerine ansızın gelmesini mi bekliyorlar? Kuşkusuz onun alametleri gelmiş bulunuyor. Onlara gelip çatınca kendilerine gelen mesajın ne yararı olur?”

Yukarıdaki ayette muhtemelen saatin kozmik alametlerinden bahsediyor, örneğin Dünya’daki nizamı bozabilecek bir kara deliğin milyarlarca yıldır olgunlaşması ve yapacağı büyük ses dalgası patlamasının ufak kıvılcımlarının başlaması gibi. Fakat bir de Peygamberimizden bize kadar ulaşan kıyamet alametleri vardır ki bu alametler daha çok saatin vakti yaklaştıkça insanlığın içinde bulunacağı sosyal durumları ifade etmektedir. Zinanın, çıplaklığın, eşcinselliğin artması, rüşvetin artması, zalim yöneticilerin başa geçmesi, insanlığı bunaltacak salgın hastalıkların çıkması, Allah’ı inkâr eden insanların sayılarının artması gibi bilgiler hayret uyandıracak derecede günümüzle de uyuşmaktadır.[3]

Sura üfleme nasıl olacak?

Sura üflemenin nasıl olacağı ile ilgili çıkarımlarımı daha önce 289 nolu yazıda anlatmıştım. Kısaca anlatacak olursam galaksimiz içinde sayısız irili ufaklı kara delikler bulunuyor. Galaksimizin ortasında ise devasa bir kara delik bulunuyor ki galaksideki tüm yıldızlar bir lavabonun içine dönerek akan su akıntısı gibi bu kara deliğin içine akıyor. Bu akış kuvvetinin momentumundan dolayı galaksimiz kendi etrafında dönme hareketi oluşturuyor. Lavabonun içine akan su birikintisinin oluşturduğu dönme hareketi gibi.

2002 yılında NASA’nın Chandra X-ray Gözlemevini kullanan gökbilimciler, süper kütleli bir kara delikten gelen ses dalgalarını ilk kez tespit etmişlerdir.[4] Kara delik, Dünya’dan 250 milyon ışık yılı uzaklıkta bulunan Perseus galaksi kümesinde bulunuyor. Bu kara delikten çıkan ses dalgaları o kadar muazzamdır ki galaksiler arasındaki toz bulutlarını birer dev fırtına gibi saçıp savuruyordu. Ses dalgaları adeta galaksileri saran dev bir alandaki toz bulutlarını saçıp savurmaktadır. Kara deliklerin dayanılmaz bir uğultusu olduğunu zaten biliyorduk ama bu gözlemler bize kara deliklerin yıldızların ve hatta galaksi kümelerinin düzenini bozabilecek ses patlamaları da yapabildiklerini gösterdi.

Sur nedir?

Muhtemelen galaksimizin bir köşesindeki daha küçük bir kara delik zamanı gelinceye kadar olgunlaşacak ve bir gün aniden bir çığlık atacak ki o ses galaksimizdeki yaşam formlarının sonunu getirecek. İşte tahminimize göre buna sura üfleme deniyor. Sur, Arapça ’da boynuz, huni ve korna anlamına geliyor. Kara deliklerin üç boyutlu çizilen şekilleri de aynen huni şeklinde tekilliğe doğru daralmaktadır. Manasını yeni fark ettiğim bir ayette de saatin yerlere ve göklere iyice ağırlaştığı söyleniyor. Ağırlık denince de akla kara delikler gelir.[5] Evrendeki en ağır maddedir. Ayetteki “ağır gelmek” ifadesi bir işaret olabilir.

Araf 187: “Sana saatten soruyorlar: Gelip çatması ne zaman diye. De ki: “Onun bilgisi, ancak Rabbimin yanındadır. Onu tam zamanında açığa çıkaracak olan, yalnız O’dur. O, göklere de, yere de ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir…”

Kara delik ses patlaması Chandra X-ray Gözlemevinden gelen görüntülerde olduğu gibi büyük bir alanda uzay dokusunun dalgalanmasına ve çalkalanmasına yol açabilir.

Tur 9: “O gün gök bir çalkanışla çalkalanır”

Atmosferin Dünya’nın etrafından soyulması

Kara deliklerden gelecek yıkıcı bir ses patlaması atmosferimizi Dünya’mızın etrafından soyup uzaya uçurabilir.

Tekvir 11: “Gök, sıyrılıp-yüzüldüğü zaman.”

Bu ayette kullanılan Kuşitat kelimesi bir şeyin üstüne giydirilmiş bir postu sıyırıp soymak anlamında kullanılır. Atmosferin uçmasını anlatmak için ne kadar mucize bir kelime öyle değil mi? Uzun zaman önce Mars’ın atmosferi de bir güneş patlamasından dolayı sıyrılıp soyulmuş ve uzaya kaçmıştı.[6]

Kıyamet anında Dünya’da neler olacak?

Böyle bir şey olunca sesin vurucu etkisinden dolayı insanların ve hayvanların birçoğu anında ölecektir.

Zümer 68: “Sur’a üfürüldü; böylece Allah’ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi...

Kalan insanlar yeryüzünde eşi görülmemiş bir depreme tanık olacak ve kısa sürede onlar da ölecekler.

Naziat 6-7: “O gün o şiddetli deprem sarsar. Ardından başka bir şiddetli sarsıntı”

Vakıa 4: “Yer şiddetli bir sarsıntıyla sarsıldığı zaman”

Hac 1-2: Ey İnsanlar! Rabbinizden sakının; şüphesiz o kıyamet gününün sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirdiğinden geçer. Ve her hamile kadın çocuğunu düşürür. İnsanları hep sarhoş görürsün, hâlbuki sarhoş değillerdir. Fakat Allah’ın azabı çok şiddetlidir.

İnsanların sarhoş gibi olmalarının sebebi hem korku şoku hem de atmosferin soyulup çıkmasıyla birlikte havada çok az oksijen kalması olabilir.

Kıyamet günü dağların yerinden oynaması

Bu sırada Dünya’nın ince ve hassas yer kabuğunun kırılacağını, başıboş gezen yer kabuklarından dolayı dağların bir o tarafa bir bu tarafa savrulup parçalanacaklarını anlıyoruz.

Müzzemmil 14: “O gün yer ve dağlar sarsılır, ve dağlar dağılıp kum yığınına döner.”

Tekvir 1-3: “Dağlar yürütüldüğü zaman

Tur 9-10: “Ve dağlar bir yürüyüş yürür ki!

Karia 5: “Dağlar da [o gün] atılmış renkli yün gibi olurlar

Müzzemmil 14: “O gün yer ve dağlar sarsılır, ve dağlar, dağılan kum yığınları olur.

Hâkka 14: “Yer ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman.”

Kıyamet günü denizlerin durumu

Yer kabuğu kâh birbiriyle çarpışıp kâh magma tabakasına batıp erirken okyanuslar da yerinde durmayacak ve kabarıp coşacaktır. İçinde olmak istemeyeceğiniz ama çok da emsalsiz bir görüntüdür bu.

İnfitar 3: “Denizler taşıp birleştiği zaman.”

Magma ile buluşan denizler kaynayacaktır.

Tekvir 6: “Denizler kaynatıldığı zaman.”

Kıyamet günü yeryüzü düzleşecek

Demiştik ki kıyamet günü uzun bir süreç. Saatin gelişinden mahşer meydanına toplanmamız arasındaki çok uzun devirleri içeriyor. Bunların hepsi kıyamet günüdür. İnsanlar kabirlerinden uyanıp toplandıkları zaman yeryüzünü düz görecekler. Çünkü muhtemelen hem dağların ufalanmış olması hem de yer altındaki akışkan magmanın ve demirin yeryüzünü kaplamış ve donmuş olmasından dolayı yeryüzü düpdüz görünecektir.

Zilzal 2-3: “Ve yer, ağırlıklarını (sıvı demir) attığı zaman. İnsan: “Buna ne oluyor!” dediği zaman”

Saatin ilk anlarından itibaren insanlar yer kabuğunun nasıl battığını ve akışkan magmanın nasıl çıktığına şahit olacaklar. Uzun zaman sonra dirilince yeryüzünü dümdüz görecekler.

Fecr 21: “Hayır! arz birbiri ardınca sarsılıp dümdüz edildiği zaman.”

Kehf 47: “O gün dağları yürüteceğiz; ve sen yeri çıplak hale gelmiş [olarak] göreceksin; onların da hepsini [mahşerde] toplamışızdır, içlerinden hiçbirini bırakmamak üzere.”

Yine çoğu yerkabuğu magmanın içine batacaktır.

Mülk 16: “Gökte olanın sizi yere batırmayacağından emin mi oldunuz? O zaman yer birden sallanmaya/çalkalanmaya başlar.”

Kuran’ın yerin altındaki ağırlıkların dışarı çıkacağını söylemesi ve yerin batacağını söylemesi jeoloji bilgilerimizle o kadar uyuşuyor ki bu Kuran mucizesi değil de nedir? Çünkü o dönemde yer kabuğunun ince kırılgan yapısının korkunç bir lav denizi üzerinde yüzdüğünü hayal etmek imkânsızdı.

Göğün çatlaması

Kuran’da kıyamet gününün dehşetinden dolayı gök dokusunun da çatlayacağı haberi verilmiştir ki burada kast edilenin atmosfer olduğunu sanmıyorum, çünkü atmosfer sıyrılıp çıkacak gök tarifine uyuyor. Göklerin çatlamasını ve yıldızların saçılmasını daha önce 216 nolu yazımızda anlatmıştık. Kısaca hatırlatacak olursak, uzay dokusunda karanlık madde denilen ve tüm uzayı bir arada tutan ve uzayın içinde ağ gibi lif gibi örülen bir madde vardır. Bilim evrenin genişlemesine bağlı olarak bir gün karanlık maddenin çatlayıp kopacağını ve böylece yıldızların saçılabileceğini söylüyor. Kuran’da da göklerin çatlayacağı ve yıldızların saçılacağı yazılıdır.

İnfitar 1-2: “Gök, çatlayıp-yarıldığı zaman, Yıldızlar, dağılıp-saçıldığı zaman”

Mürselat 9: “Gök yarıldığı zaman.”

Bir ayette de gökte henüz çatlaklık olmadığını bildirmiştir. Karanlık maddenin yapısındaki çatlamalar kıyamet günü denen uzun günde olacaktır.

Mülk 3: “O, biri diğeriyle ‘tam bir uyum’ içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman’ın yaratmasında hiçbir ‘çelişki ve uygunsuzluk’ göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip gezdir; herhangi bir çatlaklık görüyor musun?”

Yukarıda verdiğimiz infitar suresinin ilk ayetlerinde göklerin çatlaması ile yıldızların dağılması peşpeşe verildiği için bu gök çatlamasının evrenin son zamanlarında yaşanması veya saatin gelmesiyle galaksimiz içinde yaşanacak bir hadise olması mümkündür. Karanlık madde galaksimizi de bir arada tutan madde olduğu için galaksimizi bir arada tutan karanlık maddenin yırtılması da mümkündür.

karanlık madde ve kıyametin gelişi
Resimde gördüğünüz ağ galaksileri ve tüm evreni bir arada tutan karanlık maddedir. Bir ağ gibidir. Günün birinde aşırı genişleme kuvvetinden dolayı çatlayıp parçalanacağı ve her şeyin saçılacağı düşünülüyor

İzin günü

Kuran’da yeniden diriliş gününe izin günü denir.

Hakka 18: “İzin günü (Rabbinize) arz olunacaksınız. Sizden (size ait hiçbir şey) sır olarak gizli kalmaz.”

Kıyamet 10: “İzin Günü, o insan, “Kaçacak yer var mı?” diyecek.”

Taha 109: “İzin Günü, şefaat fayda vermez. Rahmân’ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimse hariç.”

Kıyame 22: “Birtakım yüzler İzin Günü ışıl ışıldır.”

Kuran’da insanların kabirlerinden çekirge sürüleri gibi toplu halde uyanacakları yazılıdır. Dirilişin nasıl olacağını daha önce 180 nolu yazıda açıklamıştım. Aşağıdaki yeşil butona tıklayarak o yazıyı okumaya devam edebilirsiniz.

Kamer 7: “Kabirlerden, gözleri dehşete düşmüş olarak çıkarlar. Sanki onlar, etrafa yayılan çekirgeler gibidir.”

İnsanın tekrar dirilişi, topraktan yeniden çıkışı konusunu Kuran’dan elde ettiğimiz ipuçlarını günümüz biliminin ulaştığı sonuçlarla birleştirdiğimiz zaman daha iyi anlayabiliriz. Kuran’da insanların dirilişi ile ilgili en önemli benzetme insanların çekirgeler gibi dirilecekleridir.

Kamer 7: “Kabirlerden, gözleri dehşete düşmüş olarak çıkarlar. Sanki onlar, etrafa yayılan çekirgeler gibidir.”

İnsanın tekrar dirilişi çekirgelerin topraktan çıkışına benzer. Çekirgeler yumurtalarını arkalarındaki hortumları vasıtası ile 10 cm derine gömerler ve bu yumurtalar uygun koşullar oluşana kadar toprak altında aylarca dirilmeyi beklerler. Bu yumurtalar yapışkan bir kapsül içinde bırakılır.[1]

İnsanın tekrar dirilişi

Bu kapsül sayesinde yumurtalar toprakla temas etmez ve her türlü dış etkenden korunmuş olarak gelişimlerini sürdürürler. Zaten eğer insan da toprağın altında yeniden oluşacaksa onu da toprağın zararlı etkilerinden koruyacak böyle bir kapsüle ihtiyacı olması lazım. Bu açıdan çekirgelerin dirilişine benzetilmesi muhteşem. İkinci olarak çekirgeler doğadan aynı anda aynı sinyalleri alıp gelişmeye başlar ve gelişimlerini aynı anda tamamlayıp hep birlikte toprak altından çıkarlar.

Peki insan tekrardan nasıl inşa edilip dirilecek?

Yeniden dirilme nasıl olacak – DAVRANIŞSAL EPİGENETİK” yazımda açıkladığım gibi insanların yaşadığı olaylar, DNA’sına Epigenetik mekanizmalar ile kodlanmakta ve DNA’mız adeta hayatımızın bir amel defterini tutmaktadır. Hayatımız boyunca yaptıklarımız, ellerimizi ayaklarımızı oluşturan hücrelerdeki DNA’mıza sürekli yazılmaktadır. Kıyamet günü dillerimizin değil ellerimiz ve ayaklarımızışahitlik etmesi de (Yasin 65) bu gerçeğe uyuyor. Bu Epigenetik kayıtlar sayesinde tek bir hücremiz, tekrar kendimiz olarak dirilmemiz için yeterli. Peki zaman içinde bütün hücrelerimiz çürüyorsa nerede o korunmuş hücre?

Bilgimizdeki bu boşluğu bir Peygamber öğretisi ile doldurabiliriz: “Sonra Allah gökten bir (hayat) suyu indirir ve bu sayede ölüler, bitkinin yerden bitişi gibi (kabirlerinden) çıkarlar. İnsan cesedi bütünüyle çürüyüp yok olur, ancak Acbü’z-Zeneb müstesna, insanlar bundan yaratılır”[2]. Acb-üz zeneb kuyruk sokumu manasına gelir ama kemik demek değildir, çünkü yine peygamberimiz onu hardal tanesine teşbih ederek insanların bildiği en küçüşey üzerinden bir misal verir[3]. İslam ansiklopedisinde şöyle deniyor: “Öldükten sonraki dirilişin tasvir edildiği hadislerde yer alan acbü’z-zeneb, bazan sadece tekrar dirilişin esasını teşkil eden madde anlamında geçer.”[4] Zemahşeri ve Kurtubi gibi alimler ise bunun Acm-Üz Zeneb olduğunu yani küçük bir nokta olduğunu söylemişlerdir.[4] Bu tariflere göre Acb-üz Zeneb bir hücre olması gerekiyor.

İlgili yazı:  157# Melek nedir ve Allah meleklere ihtiyaç duyar mı?

Acb-Üz Zeneb

Yine Reşid Rıza’ya göre “Hani rabbin insanların sırtlarından zürriyetlerini çıkarıp onları kendilerine şahit tutmuştu (el-A‘râf 7/172) âyetindeki “çıkarılan zürriyetler”in, “gözle görülemeyecek zerreler” olması gerektiğini bildirir ki zaten zürriyet demek genetik materyali taşıyan zerre demektir ve İslam ansiklopedisi ayetteki bu zerrenin Acb-Üz Zeneb ile örtüştüğünü bildirir. Yani insanlar öldükten sonra sırtlarındaki bir hücresi Allah’ın yaratışına bir delil ve şahid olacak demektir. Bunu hayal ederseniz insanlığın kıyameti koptuktan sonra uzun bir zaman geçmiş olacak ve insanların birer hücreleri hariç hiçbir şeyi kalmayacak ve Dünya’nın değişik yerlerinde o birer hücre yani zürriyet dağılmış bulunacak. Zamanı gelince insanların sırtlarından çıkarılan ve dağılmış bulunan bu zürriyetler Yaratılışın programı yani şahidi olacaklar ve yeniden yaratılış başlayacak.

Bu hücre, diğer hücrelerden farklı olan çok korunaklı bir hücre olması lazım. Öyle ki onu ne ateş, ne don, ne basınç yok edememeli ki herkeste bulunan bu tek hücreden insanlar toprak altında yeniden oluşsun ve kalksın. Henüz böyle bir hücre keşfedilmedi. Çünkü hiç aranmadı. Bulmakta kolay değil, çünkü vücudumuzda 100 trilyon hücre var. İnsan bedeni yakıldıktan sonra da bulmak şu an için mümkün değil. Çünkü bozulmayan bir hücreyi PCR gibi cihazlar tespit edemezler.

İlgili yazı:  215# MODERNİST VE GELENEKÇİ AYRIMCILIĞI

İster taşlaşın veya demirleşin

Şu ayete bakalım:

İsra 51: “De ki: “İster taş veya demir ya da kalbinizde büyüttüğünüz başka bir yaratık olun, yine de dirileceksiniz.” “Bizi tekrar kim diriltir?” derler; de ki: “Sizi ilk defa yaratan…”

Ayette insanın taşlaşması veya demirleşmesi durumunda bile tekrar yaratılacağı söyleniyor. İnsan bedeninin kemiklerine kadar çürüyüp toprak olduğu ve hatta rüzgârla, selle farklı yerlere taşındığı eski zamandan beri bilindiğine göre buradaki “SİZ” kelimesi tüm bedeni değil bir parçamızı kast ediyor olmalı ki hadiste buna Acb-üz zeneb denmiş.

Yine Hz. Peygamber gökten inen bir suyla insanların dirilişinin başlayacağını söylemiştir ki İsrafil’in sinyallerinden (borusundan) gelen mesajla yağacak değişik bir yağmur olmalı ve yağan bu madde acb-üz zeneb’i harekete geçirip kapsülleşmesini sağlamalıdır. Şu ayet te bu hadisi destekliyor:

Zuhruf 11: “O, belli bir miktar ile gökten su indirdi de, onunla ölü bir memleketi dirilttik (ve her yanına yeniden hayat) yaydık; siz de böyle (kabirlerinizden diriltilip) çıkarılacaksınız.”

İnsanın tekrar dirilişi ve Acb-Üz Zeneb

Şimdi buraya kadar topladığımız ipuçlarını, çekirgeleri toprak altında muhafaza eden kapsüller ile birleştirelim. O halde Acb-Üz Zeneb öyle bir hücre ki demir içinde veya taş içinde veya ayette bildirdiği gibi gözünüzde büyüttüğünüz daha sert bir şey içinde, örneğin elmas içinde de olsa bulunduğu ortamda insanın dirilmesi için programlandığı gibi kapsül şeklini alacak ve insanı içinde yeniden oluşturup yeryüzüne ulaştıracak. Kapsülün uç kısmı ise yeryüzüne uzanıp açılması gerekiyor ve insanlar anadan üryan şekilde tıpkı çekirgeler gibi aynı zamanda kapsüllerinden dışarı çıkmalılar.

Yazıda ayrıca insanların dillerinin susup ellerinin ve ayaklarının konuşmasının DNA’ya yazılan epigenetik işaretler olduğunu ve bu epigenetik işaretlerin hayatımız boyunca herşeyimizi bir amel defteri gibi kaydettiği belirtildi. İnsanların sırtlarından zürriyetin çıkarılmasının ne olduğu ve ister demir içinde ister taş içinde bulunsak ta dirilmenin nasıl olacağı açıklandı.

Bu tabi ki her ne kadar bizim misliyle yani aynen Dünya’da ki vücudumuzun benzeriyle iade edileceğimiz anlamına gelse de farklı bir yaratılış mekanizmasıyla yaratılacağımız anlamına geliyor. İlk yaratılışımız annelerimizin karnındaki rahim (uterus) denilen kapsülde olmuştu. İkinci yaratılış Acb-Üz Zeneb hücresinden oluşan bir kapsülde oluşacak ki bu kapsülün gelişimi taş içinde de demir içinde de olsa engellenemeyecek. Biyolojik bedenimiz Dünya’nın fiziki kanunlarına göre toprak altında da en iyi böyle bir kapsülle inşa edilebilir ve bu yaratılış ilk yaratılıştan belli ki farklı olacak. İlk müslümanların aklına gelmeyecek bir kapsülle yaratılış olayı veya bizim  bile aklımıza gelmeyecek çok daha karmaşık bir yaratılış sistemi bizi bekliyor olacak. İnsanın tekrar dirilişi bu gerçekler üzerinde yükselecek. Şu ayet te bu gerçeği açıklıyor.

İlgili yazı:  3# Gönlünü Allah'a kapatmak

Vakıa 60-61: “Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez.”

İnsanın tekrar dirilişini inkar edenlerin şaşkınlıkları

Bu yeniden dirilişi inkar edenler ise büyük bir hüsrana uğrayacaklar.

Rum 56: “Kendilerine ilim ve iman verilmiş olanlar ise şöyle diyecekler: “Siz dünyada ve kabirde Allah’ın kitabında belirlenen yeniden diriliş gününe kadar kaldınız. İşte bugün, size haber verilen o diriliş günüdür. Fakat siz bunu bir türlü anlamaya yanaşmıyordunuz.”

İnsanın tekrar dirilişi konulu yazımızı burada bitiriyorum, burada yazdıklarımın en doğrusunu en iyi Allah bilir, ikinci defa okumanız halinde daha iyi anlayacaksınız. Ayrıca 175# Yeniden dirilme nasıl olacak – DAVRANIŞSAL EPİGENETİK yazımızı okumanızı da tavsiye ederiz.

Kaynaklar 

  1. Jan Edwards (2015), Locusts – egg laying and egg beds, Published by the NSW Department of Primary Industries. PUB15/162.
  2. Sahih-i Buhârî- İst: 1401 K Tefsirû Sûre, 39/3, 78/1; Ayrıca Sahih-i Müslim- K. Fiten: 141-143; Sünen-İ Nesâi- K. Cenâiz, 117; Sünen-i İbn Mâce- K. Zühd, 32; İmam-ı Mâlik- El Muvatta- K. Cenâiz, 49.
  3. İmam Ahmed b. Hanbel- El Müsned- İst: 1401 C: 3 Sh: 28.
  4. https://islamansiklopedisi.org.tr/acbuz-zeneb.

Kıyamet günü uzun bir gün. İnsanlar saatin gelmesiyle kısa süre içinde ölecekler. Uzun zaman sonra ikinci sur üflenmesiyle yani kara deliğin ikinci çığlığı ile birlikte kabirlerinden kalkacaklar.

Zümer 68: “Sura üflenmiş, Allah’ın dilediği hariç göklerde ve yerde olanlar çarpılıp yıkılıvermiştir. Sonra ona bir kez daha üfürüldüğü zaman onlar kalkarak bakınırlar.”

Güneşin tekvir edilmesi (büzülmesi)

İnsanlar dirildiklerinde çok uzun bir zaman geçmiş olması gerekiyor. Çünkü ayetler bize güneşin büzülmesinden bahsediyor ve gökyüzünün kıpkırmızı görüneceğinden söz ediyor. Ayrıca Güneş’in aya kavuşacağından söz ediyor. Astronomik bilgilerimize göre güneş gibi yıldızlar zamanla içlerindeki hidrojeni tükettikleri için önce kırmızı bir deve dönüşürler, sonra gittikçe küçülmeye başlayarak beyaz bir cüce halini alırlar.[7] Hesaplamalara göre birkaç milyar sene sonra işte güneşe tam da bu olacak.[8] Önce kırmızı bir dev haline dönüşecek ki en yakın gezegenlere doğru büyüyecek, Merkür ve Venüs’ü yutacak, Ayı yutacak ve muhtemelen zamanla Dünya’yı da yutabilir.[9] Sonra gerilemeye başlayıp beyaz cüce yıldız haline dönüşecek.

Ayetlerden anladığımıza göre insanın dirilişi de kırmızı dev aşamasında olacak. Daha sonra, belki Dünya’yı yutacak, belki de yutmadan güneş geri büzülmeye başlayacak.

Kıyamet 6: “Kıyamet Günü ne zamanmış?” diye sorar. Gözler, dehşetle kamaştığında. Ay, karardığında. Güneş ve Ay bir araya getirildiği zaman. İnsan izin günü: “Kaçıp sığınılacak yer nerede?” der. Hayır! Kesinlikle sığınacak bir yer yoktur! İzin günü, varıp durulacak yer Rabbinin huzurudur. İzin Günü, o insan, yaptıklarından da yapması gerektiği halde yapmadıklarından da bir bir haberdar edilir.

Kıyamet saati ne zaman

Bu ayetten belli oluyor ki izin günü güneş ayı yutmuş olacak ve Dünya’ya çok yaklaşmış olacak. Bazı hadislerde de mahşer meydanında insanların güneş bir mızrak boyu tepede iken mahşer meydanında bekleyeceklerini söylemesinin sebebi bu olay sanırım. Bilim insanları o aşamada Dünya’daki sıcaklığın çok fazla olacağını söylüyor ama sanırım buna dayanacak şekilde yeni bir yaratılışla dirileceğiz. Bu konu hakkında çok fazla bilgimiz yok. Ama yepyeni bir vücut ve yaratılışla ilgili ayetler vardır.

Vakıa 35: “Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık.”

İzin günü gök kıpkırmızı olur

Mearic 8: O gün gökyüzü erimiş bir maden gibi olur. Ve dağlar renkli yün gibi olur. Ve hiçbir yakın dost, başka bir yakın dostu sormaz. Onlar, birbirleriyle yüzleşecekler. Mücrim olan, İzin Günü’nün azabından kurtulmak için mümkün olsa oğullarını fidye olarak verebilmeyi ister;

Dağların renkli yün gibi görünmesi içlerindeki madenlerin renklerinden dolayıdır. Örneğin bakır taşıyan kısımlar yeşil renkli, demir taşıyan kısımlar kırmızı renkli görünür. Her maden kendine has renge sahiptir.[10] İşte dağlar parçalandığında böyle rengârenk bir görüntü oluşturacaklardır.

Nebe 8:O gün gök erimiş maden gibi olur.”

Rahman 55/37: “Gök yarılıp ayrılarak erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül gibi olduğu zaman”

İbrahim 14/48: “O gün yer başka yere değiştirilir, gökler de [öyle]; ve [herkes] tek ve kahhar olan Allah’ın huzurunda görünürler.”

Güneşi tepemizde kıpkırmızı bir gül görüntüsünde devasa boyutlarıyla izleyeceğiz. Tüm gökyüzü kıpkırmızı görünecek. Daha sonra güneşin tekvir edilme yani büzülme dönemi başlayacak. Bilimsel adı beyaz cüceye[11] dönmesidir ki Kuran’ın bu ifadeleri Güneş’in akıbetini haber veren tartışmasız mucizelerdir.

Güneş kırmızı dev aşamasından sonra, yani muhtemelen insanların hesabı bittikten uzun zamanlar sonra tekvir edilecek yani büzülecek…

Tekvir 1-2: “Güneş büzüldüğü [içine doğru çöktüğü] zaman. Yıldızlar kararıp döküldüğü zaman.”

Kıyamet günü zaman diliminde güneş beyaz cüceye dönüşecek
Güneş büzülüp beyaz cüceye dönüştüğü zaman Dünya boyutuna kadar büzülecek, fakat kütle çekimi muazzam olacak.

Kıyamet gününün sonu: Yıldızların kararıp dökülmesi

Yıldızların kararıp dökülmesi galaksimizin son akıbetini haber veriyor. Çünkü er geç galaksideki tüm yıldızlar kara deliğe dökülecekler, eğer İzin gününden sonra bir süpernova patlaması yaşamazsa Güneş de buna dâhil. Karanlık deliğe dökülen yıldızlar için kararmak ifadesinin kullanılması da çok önemli, çünkü yıldızlar kara deliğin olay ufkuna girdiklerinde artık ışıkları da çekildiği için karararak dökülürler.[12]

Güneşin dürülmesi hakkında ayrıntılı yazı için aşağıdaki yeşil butona tıklayınız.

Tekvir 1: “Güneş bürülüp dürüldüğü zaman.”

Bu ayette geçen Arapça “küvvirat” kelimesi tortop olmak, yuvarlak bir şekilde dürülmek anlamına gelir. Devam eden ayetlerle birlikte kıyamet zamanında olacak olayları haber vermektedir.

Tekvir kelimesi küre yapılar için kullanılır. Örneğin kafaya sarık sarmak için bu kökten gelen fiiller kullanıldığı gibi, avucunuzda karları sıkıştırıp kartopu yaparsanız yine bu fiil kullanılır. İlk İslam alimleri bu ayetin anlamını güneşin dürülmesi olarak açıklamışlardır. Örneğin Kurtubi’de şöyle açıklanır:

Tirmizî’de İbn Ömer’den gelen rivâyete göre; o şöyle demiştir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Her kim kıyâmet gününe gözüyle görmüşçesine bakmaktan hoşlanır ve memnun olursa, o kimse, “Güneş tortop edilip, dürüldüğü zaman”; “Gök yarıldığı zaman” ile “Gök yarılıp, çatladığı zaman” (diye başlayan sûreler)i okusun.” (Tirmizi) dedi ki: Bu hasen. garib bir hadistir. Tirmizi, V, 433; Müsned, II, 27.

Güneş tortop edilip, dürüldüğü zaman,

“Güneş tortop edilip, dürüldüğü zaman” âyeti hakkında; İbn Abbâs dedi ki: Güneşin tortop edilip, dürülmesi (tekvîri), Arşın içine sokulması demektir. el-Hasen, ışığının gitmesidir. Katade ve Mücahid de böyle dediği gibi, İbn Abbâs’tan da böyle açıkladığı rivâyet edilmiştir. Said b. Cübeyr telef edilmesidir, diye açıklamıştır. Ebû Ubeyde dedi ki: Tortop edilip dürülmesi, sarığın sarılması gibidir. Yani sarılıp imha edilecektir. er-Rabî’ b. Haysem dedi ki: Tortop edilip, dürülmesi onun bir kenara atılması demektir. Ben onu tutup attım, o da düştü” ifadesi de buradan gelmektedir.

Derim ki:

“Tekvîr”in asıl anlamı bir araya getirip, toplamaktır. Bu dit; sarığın başın etrafında sarılıp toplanması anlamına gelen: ‘dan alınmadır. O halde, güneş sarılıp sarmalanacak ve ışığı imha edilecek, sonra da denize atılacaktır. Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır. Ebû Salih’ten

“tortop edilip, dürülmesi”nin ters yüz edilmesi, altüst edilmesidir, diye açıkladığı nakledilmiştir.

Elbette eski zamanlarda bilim çok gelişmediği için ayeti anlayamayıp güneşin dürülmesine garip manalar vermeleri normal karşılanmalıdır.

İlgili yazı:  27# Kâbe ve Mekke korunmuş bir yermidir?

Beydavi tefsirinde şöyle açıklanır:

Bu da taanehu fekevverehu deyiminden gelir ki, birini dertop edip yere atmaktır. Bu terkip (kevr maddesi) sarmak ve toparlamak anlamınadır.

Görüldüğü gibi tekvir etmek bir şeyi sarıp sarmalayıp tortop etme, dürme anlamındadır. İp gibi sarılan bir şey olması gerekmiyor, kartopunu dürmek de aynı fiille ifade edilir.

Ruhul Beyan tefsirinde şöyle geçiyor:

Güneş katlanıp dürüldüğünde, ”Küvviret”, dürüldü demektir. Parçalarını birbiri üzerine katladığın zaman sanki tekvir ettim, yani dürdüm dersin. Güneşin dürülmesinden maksat, ”O gün göğü kitap dür er gibi düreriz…” (Enbiyâ: 104) âyetinde olduğu gibi, ya bulunduğu yerden kaldırılıp atılması veya ufuklara yayılan, ülkelere dağılan ışığının dürülüp toplanmasıdır.

Kısaca, güneşin tekvir edilmesi dürülüp büzülmesi, tortop edip derlenmesi demektir.

Bugün astronomi bilimi, bize güneşin de diğer yıldızlar gibi birgün içine çöküp, dürüleceğini ve beyaz cüce bir yıldıza dönüşeceğini söylüyor. Çünkü güneş gibi yıldızlar füzyon yoluyla sürekli yakıtını tüketirler. Bu yanma sırasında milyonlarca derecelik sıcaklıklara ulaşılır ve yıldızın merkezinde son ürün olan demir birikmeye başlar. Yıldız önce genleşir ve kırmızı dev bir yıldıza dönüşür, daha sonra artan demirin de etkisiyle içine çöküş süreci başlar, yıldız dürülür ve beyaz cüce bir yıldıza dönüşür (DÜNYA BOYUTUNA İNER). İleri aşamalarda ise artan basınca dayanamayarak bir süpernova patlaması gerçekleşir.

İlgili yazı:  216# Yıldızların saçılması (İnfitar 2)

sun-vs-red-giant

Resim1: Kırmızı dev haline dönecek olan Güneş

White dwarf star

Resim 2: Güneş beyaz cüce haline dönerken Dünya boyutuna inecektir.

Evet, Güneş gibi orta kütleli yıldızların kaçınılmaz kaderi budur. Daha büyük kütleli yıldızlar kırmızı devden sonra nötrino yıldızı haline dönüşür, daha da a büyük kütleli olanlar ise kara deliğe dönüşür.

WDevolutionweiss-768x399

Resim 3: Yıldızların kütlelerine göre sonları

Güneş kırmızı dev olup Dünya’ya yaklaşmaya başladığında ilk önce Dünya’nın atmosferini yok edecek. Nitekim bir milyar yıl önce şiddetli bir güneş patlaması aynı şekilde Mars’ın atmosferini yok etti. Bu durum ise Tekvir 11’deki “Gök sıyrılıp açıldığında” ayetini hatırlatıyor.

Güneş gibi orta büyüklükte olan yıldızlar beyaz cüceye dönüştüğünde etraflarını devasa yıldız tozu bulutu sarar. Bundan dolayı bir bulanıklık oluşur ve ömrünü tamamlamak üzere olan bu yıldızlar artık görülemez hale gelirler. Evren iyice yaşlandığında muhtemelen bütün yıldızların etrafı bu tür toz bulutlarıyla sarılıp görünmez hale gelecek. Bütün yıldızlar bu hale girmese bile güneşimizin kendisi bu toz bulutuyla kaplanacak. Hala Güneş sistemimizden uzaya bakan birileri kalırsa muhtemelen bulanıklıktan dolayı uzayı göremeyecek. Bu olay ise bana “Yıldızlar bulandığında (Tekvir 2)” ayetini hatırlatıyor. Aşağıdaki resimler yıldızların son aşamalarında oluşan gezegenimsi bulutsu adlı toz bulutlarına örnektir.

Resim 7: Birkaç gezegenimsi bulutsu

Bilim bize güneşimizin 5 milyar yıl sonra beyaz cüceye dönüşeceğini söylüyor. İnsanoğlunun Dünya’da yaşaması ise 5 milyar sene olmayacak gibi görünüyor. Anlayacağınız işin bazı boyutları henüz bize karanlık. İnsanlığın sonu daha erken gelecek ve acaba güneşin beyaz bir cüceye dönüştüğü zaman mı tekrar diriltileceğiz? Yaşlanmış dünyada hesap görülüp farklı alemlere mi alınacağız? Bunları ilerleyen zamanlarda insanlığın kavrayışının bilimle birlikte gelişmesiyle daha iyi anlayabileceğiz.

İlgili yazı:  88# İnsan ne ile yaratıldı?

Tekvir 5 te ise “Vahşi hayvanlar bir araya toplandığında” deniyor. Eğer bu olay yeniden dirilme ile birlikte göreceğimiz bir olay ise hayvanların da mahşerde diriltileceğine ve hiçbir şuur sahibi yaratılmışın varlık âlemine çıktıktan sonra tekrar yokluğa terk edilmeyeceğini, hepsine ebediyet verileceğini gösterir.

81-TEKVİR:

1 – Güneş katlanıp dürüldüğünde,

2 – Yıldızlar bulandığında,

3 – Dağlar yürütüldüğünde,

4 – Kıyılmaz mallar bırakıldığında,

5 – Vahşi hayvanlar bir araya toplandığında,

6 – Denizler ateşlendiğinde

7 – Nefisler eşleştirildiğinde

8 – Diri diri toprağa gömülen kıza sorulduğunda,

9 – “Hangi günahtan dolayı öldürüldü?” diye.

10 – Amel defterleri açıldığında,

11 – Gök sıyrılıp açıldığında,

12 – Cehennem kızıştırıldığında,

13 – Ve cennet yaklaştırıldığında,

14 – Herkes ne getirmiş olduğunu anlar.

15 – Şimdi yemin ederim o sinenlere

16 – O akıp akıp yuvasına gidenlere,

17 – Yöneldiği an geceye,

18 – Nefeslendiği (ağardığı) an sabaha ki,

19 – Kuşkusuz o Kur’an, değerli bir elçinin sözüdür.

ÖZETLE: Kuran Güneşin ve yıldızların sonundan mucizane bir şekilde haber verir. Bilim Kuran’ın her sözünü tasdik eder, bu ise Kuran’ın alemlerin Rabbinden geldiğinin en büyük delilidir.

KAYNAKLAR VE İLERİ OKUMA

1.https://www.kozmikanafor.com/yildizlarin-olumu-2-beyaz-cuce/

2.https://khosann.com/gunes-nasil-sonecek-ve-beyaz-cuce-olacak/

3.https://www.nationalgeographic.com/science/space/universe/white-dwarfs/

4. https://www.britannica.com/science/white-dwarf-star

5. https://imagine.gsfc.nasa.gov/science/objects/dwarfs1.html

Kıyamet günü insanların derilerinin konuşacak olması

Mahşer meydanında insanlar hesaba çekilecek. Kuran’da o gün insanların kendilerini savunmak isteyecekleri fakat ellerinin, ayaklarının, derilerinin yani uzuvlarının konuşturulacağı yazıyor. Bilimin yakın zamanda keşfettiği bilgiye göre insanların nasıl bir yaşam sürdükleri DNA’ları üzerinde kaydediliyor. Buna epigenetik mekanizma deniyor. Eğer birgün tüm epigenetik kayıtlarımızı okuyabileceğimiz kadar ileri bir teknolojiye sahip olsaydık muhtemelen bir insanın DNA’sından tüm yaşam öyküsünü, alışkanlıklarını, pişmanlıklarını okuyabilirdik.[13-15] İşte bilimsel bir gerçekliği Allah Kuran’da bize böyle haber veriyor ve hesap sırasında uzuvlarımızın konuşacağını söylüyor. Biz de epigenetik kayıtlarımızın buna izin verebileceğini bugün biliyoruz. Bu konudaki 180 nolu yazımı yukarıda insanın dirilmesi konusunda yeşil butonla paylaştım.

Fussilet 20-21: “Nihayet oraya geldiklerinde vaktiyle yaptıklarından dolayı kulakları, gözleri ve derileri onların aleyhine şahitlik eder. Derilerine, “Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz?” diye sorarlar. “Her şeyi konuşturan Allah bizi de konuşturdu” derler. İlk önce sizi O yarattı, şimdi de yine O’na dönüyorsunuz.”

Evet demek ki her şeyi her şey içinde kaydediyor. Hiç ummadığımız kayıtlar bize yaptıklarımızı anlatacak.

Kıyamet günü insanlar üç sınıfa ayrılır

Hesap görüldükten sonra insanlar Cennet, Cehennem veya Araf’a gönderilecekler. İnsanlar üç gruba ayrılmıştır. Defterini sağ elinden alan Ashab-ı Meymene, sol elinden alan Ashab-ı Meş’eme ve yeryüzünde hep ıslah hareketleri yapıp daima ipi göğüsleyen, çok fedakarlık edip iyiliğin hâkim olması için sıkıntı çekenler olan Mukarrebin (Allah’a yakınlar) grupları. Bir de Araf’ta kalacak olanlar vardır ki bunlar Cehennem’i hak ettikleri halde yine de insanlığın en şerlileri olmadıklarından dolayı ne Cennet’e ne de Cehennem’e gönderilmeyenler ve arada bir yerde bekleyenler olduklarını tahmin ediyorum. Fakat zamanla onların da bağışlanıp Cennet’e gireceklerini anlıyoruz.

Araf 46: “Cennetlik ve cehennemlikler arasında bir engel bulunacaktır. A’raf üzerinde de; bunların herbirini simalarından tanıyan kimseler vardır ki, onlar henüz cennete girmemiş fakat girmeyi şiddetle arzu eder bir vaziyette olan cennetliklere “Selam olsun size” diye seslenecekler.”

Anlıyoruz ki, onlar kendilerinin suçsuz olmadıklarını bildikleri için bir taraftan da Cehennem’e girmekten endişe etmektedirler.

Araf 47: “Gözleri cehennemlikler yönüne çevrilince: “Rabbimiz! Bizi zalimlerle beraber bulundurma” derler.”

Vakıa suresi

1 – Olacak vak’a olduğu zaman

2 – Onun oluşunu yalanlayacak kimse yoktur.

3 – O, alçaltıcıdır, yükselticidir.

4 – Yer şiddetle sarsıldığı

5 – Dağlar serpildikçe serpildiği

6 – Dağılıp toz duman haline geldiği

7 – Ve sizler üç sınıf olduğunuz zaman

8 – Sağın adamları (Ashab-ı Meymene) ne mutludurlar onlar!

9 – Solun adamları (Ashab-ı Meş’eme ) ise ne uğursuzdurlar onlar!

10 – Önde olanlar (Mukarrebin), onlar öncüdürler.

11 – İşte o yaklaştırılanlar,

12 – Nimet cennetlerindedirler.

Kıyamet meydanından Cennet ve Cehennem’e yolculuk

İnsanlar ayrıldıktan sonra Cennet ve Cehennem’e gideceklerdir. Cennet ve Cehennem hakkında da daha önce yazılarım olduğu için aşağıya buton halinde bırakıyorum.

Karadelikler

Bu yazıyı yazmaya başlamadan dört gün önce kara deliklerin aşağıdaki ilk fotoğrafı yayınlandı.

kara delik

Bu fotoğraf biraz düşük çözünürlüklü, ama bize yüksek çözünürlüklü fotoğrafın neye benzediğini anlatıyor. Yani aşağıdaki temsili resim gibi olması gerekiyor.

solucan deliği

Kara delikler, etrafındaki maddeyi bir değirmen taşı gibi içine çekip öğütürken etrafa dev kızıl kıvılcımlar saçıyor(1). Kara deliklerin fotoğraflanmasını sağlayan da işte bu dev kıvılcımlar. Tabi bu durum bana cehennemin kızıl develere benzeyen, saray büyüklüğünde dev kıvılcımlar saçtığını hatırlattı.

Mürselat 32-33: “Şüphesiz cehennem, her biri saray büyüklüğünde kıvılcımlar saçar. Bunlar sanki birer kızıl devedir.”

Yine kara delikler de etrafındaki her şeyi öğütmesinden dolayı korkunç bir uğuldama vardır. Kuran’da ise cehennem’in uğuldamasına dikkat çekilmektedir:

Enbiya 102: Onun (cehennemin korkunç) uğultusunu bile işitmeyeceklerdir. Onlar (cennettekiler) nefislerinin arzuladığı (sayısız nimet) içinde ebediliğe erişeceklerdir.

Kara delikler göklerin kapılarıdır

Eski bir yazımda bilim adamlarının kara delikleri göklerin kapıları olarak tanımladığını ve bu kapıların evrenimizin ikizi olan başka bir evrene yani Cennet’e açılması gerektiğini bahsetmiştim. Çünkü Hadid 21. ayette Cennetin genişliği yer ve gökler kadar olduğu belirtiliyordu.

Öyleyse Cennet bu evrenin öteki yüzü olmalıydı. Çünkü Cennet, uzayımızın milimetresine kadar aynıdır. Bu da Cennetin evrenimizle yapışık olmasını ve öteki yüzü olmasını gerektirir. Bilim insanlarının hesaplamalarına göre evrenimiz kağıt gibi düzdür. O halde evrenimizin arka yüzünün Cennet olduğunu anlamak zor olmasa gerek.

solucan deliği kur'an

Solucan delikleri ve Sırat köprüsü betimlemesi

İnsanlar Dünya’da yeniden dirilip hesapları görülecek ve daha sonra Sırat köprüsünden geçerken günahları ağır olanlar Cehennem’de kalacak ve sevapları hafif olanlar ise sıratı geçip Cennet’e ulaşacaktı. İşte Sırat köprüsü diye bize tarif edilen şey, kara delik kapısından girildikten sonra iki evreni birbirine bağlayan ve maddeleri sonsuz boyutlarda sıkıştırıp tekillik (singularity) boyutuna indiren ve kıldan ince hale getiren solucan deliği olması kuvvetle muhtemeldir.

Bilim bu köprüye, inceliğinden dolayı solucan deliği diyor ve evrenimizi geçmek için en kestirme yol olduğunu haber veriyor. Fakat ince olmasına bakmayın solucan deliğinden milyarlarca yıldızı bile geçirebilirsiniz. Kara delikler içine düşen yıldızlar bu solucan deliklerinden geçmekteler. Sevgili peygamberimizden bize nakledilen sözlerinde de Sırat köprüsünün kıldan ince kılıçtan keskin diye tarif edilmesine dikkat edin.

Herkes Cehennem’e uğrayacak

Bir ayette de hiçbir insanın Cehennem’e uğramadan Cennet’e geçemeyeceğini haber veriyor. Eğer insanlar, Cennet’e gitmek için kara deliklerden geçmek zorundaysa ve kara deliklerde Cehennem’in kendisi ise biz bu ayeti anlamaya daha fazla yaklaşıyoruz. Tabi Cehennem’e uğrayıp geçmek demek Cennetliklerin acı çekeceği manasına gelmiyor.

Meryem 71: “Sizden cehenneme uğramayacak yoktur. Bu, Rabbinin yapmayı üzerine aldığı kesinleşmiş bir hükümdür.”

Kara delikler evrende öyle önemli bir nesnedir ki bugünkü bilgi seviyemizle Kuran’ın bu kara deliklerin değişik yönlerinden değişik ayetlerde haber verdiğini çözümleyebiliyoruz. Şöyle ki; daha önce Kuran’da nebe 19 ayetinde göklerin kapılarının olduğundan bahsedildiğini ve bilimin de kara deliklere göklerin kapıları dediğini anlatmıştım.

Yıldızların düştüğü yerler ve Tarık yıldızı

Sonra vakıa 75-76 ayetinde yıldızların düştüğü yerlere yemin ediyordu, eğer anlayabilirsek bu yeminin çok büyük bir yemin olduğunu haber veriyordu. Bilim de bugün yıldızların bir lavabonun akıntısına kapılır gibi kara deliklerin içine düştüğünü bildiriyor(4, 5). Birde Kuran Tarık yıldızından bahseder. طَّارِقِ Târık kelimesi Arapça’da طَرِيقٍ Tarîk (yol)  kelimesi ile aynı kökten türemiştir. Elmalılı Hamdi Yazır ilgili ayetin tefsirinde ikisinin aynı kökten türediğini ve “vurmak” ve “yol” anlamlarına geldiklerini belirtmiştir. Açıklaması şöyle:

“TÂRIK, aslında “tark” kökünden ism-i fâildir. Tark, bir ses işitilecek şekilde şiddetle vurmak, çarpmaktır. Bu asıl mânâsından genişletilerek bunun gerektirdiği birçok mânâda kullanılmıştır. “Çekiç” ve “çomak” mânâsına “mıtraka” bu köktendir. Yol mânâsına gelen “tarîk” da bundan türetilmiştir. Zira yolcular ona ayak vururlar. Buna göre “târîk”, esasen “tokmak vurur gibi şiddetle vuran” demek olduğu halde sonra ayak vurmak, yol tepmek mânâsıyla lügat örfünde yola giden yolcuya isim olmuş ve bu mânâda yaygın şekilde kullanılarak hakikat olmuştur.”

Arapça müfredat sözlüğünde Tarık kelimesini anlatırken “develer tek bir yol üzerinden geldi” cümlesinin Metârık sözcüğü ile yazıldığını belirtmiş. Yol anlamı veren Metârık kelimesi de Târık yıldızı ile aynı yazılışa sahiptir ve sözlük yazarı hepsini aynı başlık altında açıklamıştır. Yani Târık kelimesi YOL, YOLCU, YOLCULUK gibi anlamlara sahiptir.

İlgili yazı:  63# Evrenin şekli nasıldır ve sonu nasıl olacak? Kuran ve Bilim ne diyor?
Kaynak: Müfredat sözlüğünde Tarık maddesi

Son dönemlerde bu Tarık yıldızının ne olabileceğini araştıran Kuran araştırmacıları bunun pulsar yıldızları olabileceğini sürdüler, çünkü vuruşlu dalgalar gönderdiğini söylemektedirler. Oysa benim tespitlerime göre bu yanlış bir yorumdur ve bu ayet yine kara deliklerden bahsetmektedir.

Tarık yıldızı kara deliklerdir

Şöyle ki; bilindiği gibi kara delikler yıldızların aşırı yoğunlaşmış halleridir ve uzayda bir cisimdir. Bilim bu kara deliklerin evrenin dokusunu delerek evrenler arasında yol açtığını söylüyordu.

  1. Gökyüzüne ve Târıka yemin ederim.
  2. Târıkın ne olduğunu nereden idrak edeceksin (bileceksin)?
  3. O, delen yıldızdır.

Tarık suresi birinci ayette geçen Tarık ise yol demekti. Yani Tarık yıldızının gerçek anlamı “vuruşlu yıldız” olabileceği gibi “yol yıldızı” veya yol açan yıldız demek anlamlarını da barındırır.

Üçüncü ayette ise Tarık’ın delen yıldız olduğu söylenerek evrenimizi deldiği kast edilmektedir. Bahsettiğimiz gibi bilim de bunlara kara delik diyordu, kara deliğin ilerleyen kısmını ise solucan delikleri olarak adlandırıyordu.

Delik manasına gelen Sagıb sözcüğünü Arapça sözlük olan Müfredat sözcüğünden incelerseniz, Sagıb kelimesinin derin yara anlamındaki sugbe kelimesinden geldiğini anlattığını görürsünüz. Ayrıca dağdaki yola da mesgub deniyormuş. Yani anlaşılan o ki sagıb kelimesi derinlemesine bir yere uzanan yol, tünel, oyuk benzeri yapıları anlatmak için kullanılıyor. Bu da yıldızlar içinde sadece kara deliklerin özelliğidir.

Kuran da Tarık yıldızını Necm-i Sagıb olarak adlandırmaktaydı. Sagıb delik demek ve necm yıldız demek. Açıkça Kuran da buna delik yıldız veya delen yıldız demekte. Biz de kara delik yıldızı diyoruz, ifadeler aynı. Bazı meal veya tefsirlerde karanlığı delen olarak yazıyorlar fakat ayette karanlığı ifadesi yok. O ifadeyi kendileri karıştırıyorlar.

Kaynak: Müfredat sözlüğünde Sagıb bölümü

İkinci ayette ise Tarık’ın idrak edilemeyecek bir yıldız olduğundan bahsediliyor.

Görüldüğü gibi birinci ayetteki Tarık yani gökyüzündeki yol kavramı ikinci ayetteki idrak edilememe hakikati üçüncü ayette bu yıldızın delik yıldızı olduğundan bahsetmesi kara delikleri tanımlıyor.

Kara deliklerde zaman kaybolur

Bilindiği gibi fizikçiler kara deliklerin sırlarını çözmek için uğraşıyorlar, fakat hiçte çözülecek gibi değil. Çünkü karadelik denilen yıldızlarda bildiğiniz hiçbir fizik kuralı geçerli değil, hatta fizik ve zaman tamamen bitiyor. Bugüne kadar Einstein, Hawking gibi fizikçiler insanın kara deliğe düştüğünde ne olacağına dair çok kafa yordular.

Meşhur fizikçi Neil deGrasse Tyson bu durumu şöyle özetliyor: Işık hızında zaman durur. Kara delikte ise zaman kaybolur. Evrende yaşanmış bütün zamanlar kara delikte tek bir ana sıkışmıştır. Bütün zamanları bir anda görebilirsiniz. İnsan kara deliğe yaklaşıp olay ufkuna girince bir spagetti gibi uzar ve kara deliğe doğru çekilir. (2-5)

İdrak etmesi ne kadar zor değil mi? Daha kara deliklerin çok fazla sırları var ki idrak edilmesi mümkün değil. Ayet ise Tarık yıldızını idrak etmekte zorlanacağımızı söylüyor. Baktığımız zaman bugün için idrak edilmesi zor olan yıldız pulsar yıldızı değildir. Pulsar yıldızı fizik kurallarıyla hareket edip idrak edilmesi mümkün olmayan bir yıldız değil. Oysa kara delikler denilen yıldızlar ise fizik kurallarını hatta zamanı bile yok ettikleri için idrak edebilmek mümkün değildir.

Görüldüğü gibi Tarık yıldızından bahseden üç ayette açıkça bize kara delikleri işaret ediyor.

Şimdi buraya kadar söylediklerimi birkaç mesele içinde açmak istiyorum.

Birinci mesele: Herkes Cehennem’e uğrayacak

Herkesin Cehenneme uğrayacağı ayeti idi. Bu ayet hakkındaki hemen tüm müfessirlerin görüşünü belirten Ahmet Abay’a ait “MERYEM SURESİ 71. AYET BAĞLAMINDA İŞKÂLİ GİDERME YÖNTEMLERİ” başlıklı makaleyi okuyabilirsiniz (6). Oradan bir alıntı: “Kurtubi, âlimlerin bu konu hakkındaki görüşlerini ayrıntılı bir şekilde verdikten sonra, ilim adamların çoğunluğunun görüşlerini şu şekilde aktarmaktadır: Burada ki muhatap bütün insanlardır. Herkesin cehenneme uğraması kaçınılmazdır.”

Besâiru’l Kur’an Tefsirinde ise şu açıklama vardır: “Evet herkes Cehenneme uğrayacak, herkes cehenneme sunulacak, bu Rabbimizin kesinleşmiş bir hükmüdür. Sizin Ona uğramanız kaçınılmazdır, diyor Rabbimiz. Vazgeçilmez bir yasadır, bir hükümdür. Herkes oraya uğrayacak, ama Rabbimiz muttakileri oradan çekip kurtaracağız buyuruyor. Zâlimleri de orada diz üstü çökmüş olarak bırakacağız”.(7)

İkinci mesele: Sırat köprüsü

Kuran’da Sırat köprüsü isim olarak geçmediği için Sırat’ın olmadığını savunanlar var. Bu insanlar Kuran’da geçmeyip Peygamberimize rivayet edilen her sözü baştan uydurulmuş kabul etme eğilimindedirler. Hâlbuki mantıken bu sözlerin hepsinin doğru olma ihtimali olmadığı gibi hepsinin yalan olma ihtimali de yok.

İlgili yazı:  242# Araf 179 - Bazı insanları cehennem için yarattık?

O yüzden gelişen bilgi seviyesine göre hadisler sürekli kritiğe tabi tutulur ve tutulmalıdır, gerçeğe uyanlar bir çırpıda reddedilmemeli, toplu katliam yapılmamalı diye düşünüyorum. Çünkü içlerinde daha çok keşfedilecek hazineler var. Fakat gerçeğe uymayanlar eskiden beri mevzu yani uydurulmuş hadis denilip elendiği gibi, yeni ve kesinleşmiş bilgilere uymayanları da işin uzmanları tarafından mevzu (uydurma) olduğunun açıklanmasında bir sakınca olmadığını zaten hadis uzmanları da kabul ediyor.

Solucan deliğinin tarifi: Sırat köprüsü

Sırat köprüsü, cehennemin üzerine kurulacak Dünya’daki köprüler gibi bir köprü olarak anlaşılmış hep; bizde çıplak ayakla jilet gibi köprünün üstünde cambazlık edecekmişiz gibi bir anlayış hâkim olunca bu devrin sorgulayan insanları da aklına yatmayan şeyleri hemen inkâr ederek reaksiyon verme eğilimine düşmüşler. Oysaki birşeyi inkâr etmeden önce sormalıyız, “o devrin anlayışına uygun ifadelerle anlatılmış meseleleri her açıdan tahlil edecek bir donanımımız var mı?” diye.

Sırat köprüsü hakkında vereceğim ek bilgiler şöyle: Bilim insanları kara deliklerle açılan tünellerin yani solucan deliklerinin şekillerini, ileri matematik hesaplarla incelemeye başladılar. Buldukları şekil şöyle. Girişte huni gibi daralan bir boğaz, sonra tekilliğe (singularity) indirgenmiş ve atomdan bile daha ince ve düpdüz çok uzun bir yol ve daha sonra çıkışa yaklaşırken genişleyen bir boğaz kısmı. Yani şekil kısaca; Daralma, düzlük ve sonra genişleme şeklinde ifade ediliyor. Şimdi şu sırat hadisine bir bakalım.

“Ebû Sa’id el-Hudri’nin rivayet ettiğine göre, Sırat köprüsü, kıldan ince, kılıçtan keskindir. Sırat’ın uzunluğu bin senelik yokuş, bin senelik düzlük ve bin senelik te iniştir. Bu mesafe bazı insanlar için olacaktır. Her bir kimsenin bu mesafeyi geçmesi, amelleri ile orantılı bir zamanda olacaktır.” (Mansur Ali Nasıf, Tâc, V.394; Acluni, Keşfül-Hafa, II, 31)

Şimdi düşünün solucan deliğinin huni gibi bir girişi var ve huni gibi yine bir çıkışı var. Ortası ise tekillik (singularity) dediğimiz şekilde bir atom boyutundan bile daha ince dümdüz bir yol. Şimdi hadisteki 1000 yıl yokuş bin yıl düzlük ve bin yıl iniş tabirindeki tasvire dikkat edin. Solucan deliğini o zamanın insanlarına anlatın anlatın desem bundan daha güzel ifadeler kullanabilir miydiniz?

Yine müfessirler Müddesir 17 ayetindeki dimdik yokuşun cehennem’in bir gerçekliği olduğunu belirtirler. Örneğin Elmalılı Hamdi yazır o sarp yokuşun Cehennem’de ateşten bir dağ olabileceğini öngörmüştür. Bu yokuş ifadesi bahsedilen hadis’e ve kara delik gerçekliğine uyar.

Müddessir 17: “Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım”

Solucan deliğinde çok uzun bir yolculuk

Bin sene ifadeleri Araplar’da çokluk tabiri olarak kullanılıyor. Bu zamanın insanları bile Sırat köprüsü denince iki uçurum arasına gerilmiş ince bir tel hayal ederken Peygamber bize sırat köprüsünün akıl almaz mesafeleri kat etmemizi sağlayacak bir köprü olduğunu haber veriyor. Evet, bugün fizikçiler diyor ki solucan delikleri kara deliklerle bu evrende başlar ak deliklerle karşı evrende sonlanır ve bu solucan delikleri bize evrenimizin akıl almaz sınırlarını aştırır. İşte bu akıl almaz sınırları Peygamber, Arap literatüründe bir çokluk ifadesi olan 1000 sene tabiri ile izah etmiştir. Bin senelik yokuş, bin senelik düzlük ve bin senelik te iniş.

Üçüncü mesele: Tesadüfle açıklanamayacak bir hadis

Cehennem’in bizzat kara delikler olduğu hakkındaki ayetlerden çıkardığım tahmini destekleyen hadislerde vardır. Örneğin;

Ebu Hureyre (r.a) ‘ın Rivayetine göre Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur. “Cehennem’in üzerinde bin yıl ateş yakıldı ve kıpkırmızı oldu. Sonra bin yıl daha yakıldı akkor haline geldi. Sonra bin yıl daha yakıldı, kapkara odu. Artık o, karanlık bir geceyi andırmaktadır.” ( Tirmizi,2591)

Hadiste Cehennemin önce kırmızı ateş sonra beyaz ateş sonra ise siyah ateş olduğu belirtiliyor. Bu ise elimizdeki kara deliklerin oluşum verileriyle tıpatıp uyuyor. Eskiden düşünürdüm ki siyah ateş mübalağa sanatı ile söylenmiştir ama kara deliklerin yanan yıldızların son hali yani ateşin siyah hali olduğunu öğrendiğimde bu sözün bir insan tarafından söylenemeyeceğini ve İlahi kökenli bir öğreti olduğunu anladım.

Bilindiği gibi çok büyük kütleli yıldızlar önce kırmızı ateştir, sonra kırmızı dev olurlar bu durumda yine kırmızı ateştirler. Sonra küçülerek beyaz cüce olurlar. Bu durumda enerji yoğunluğundan ateşleri beyaz olur hadiste buyurulduğu gibi akkor. Daha sonra küçülmeye devam ederek kara deliğe yani siyah ateşe dönerler. Hadiste belirtildiği gibi karanlık bir gece gibi olurlar. Bu ise Cehennemin tarifi ile tıpatıp aynıdır.

Zaten ateşin siyah olması demek kara delikten başka bir şey ile izah edilmesinin mümkün olmadığı gibi, kara deliklerin bu sıralamasını vermekte sıradan bir insanın bilebileceği bir şey değildir. Yine hadislerde, Cehennemden gelecek nokta kadar bir parçacığın Dünya’daki herşeyi yok edeceği bildirilmiştir ki bu da açık bir kara delik enerjisinden başka bir şey değildir.

İlgili yazı:  169# Kuran'ın yeni mucizesi: METEORLAR

Dördüncü mesele: Hangi solucan deliğinden?

Tabi akla gelen bir soru da şu: Bütün insanlar sadece bir kapıdan yani bir kara delikten mi geçecek? Bunu bilemeyiz, evrende milyarlarca kara delik var, galaksimizde binlerce var. Ama büyük kara deliğimiz tam Samanyolu galaksisinin göbeğinde. İsmi Sagittarius-A. Bütün insanlar bir kapıdan mı girer yoksa her insan farklı bir kapıdan mı girer Allah bilir ama, Cehennem’in 7 kapısı olduğu hakkındaki rivayetlere bakarsak insanlığın bu yolculuğu için 7 tane kapı işlev göreceği çıkarımını yapabiliriz.

Muminun 17: “Andolsun! Üstünüzde yedi yol yarattık. Ve Biz, yaradılıştan habersiz değiliz.” ayeti de işte insanların hem cehennemlerini hem Cennet’e giden yollarını ifade ettiğini düşünüyorum.

Hicr 44 ayeti de cehennem’in yedi kapısı olduğunu belirterek adeta aynı hakikati işaret etmektedir. Böylece Cehennem’in hem bir kapı, hem yol, hem de azap yeri olduğu ayetlerden anlaşılıyor ki, bu tanımlar kara deliklerin hem bir geçit kapısı, hem yol, hem de siyah ateş olması bilimsel teorilerine çok uymaktadır.

Hicr 44: ” “Onun yedi kapısı vardır ve her kapıya onlardan bir grup ayrılmıştır.”

Beşinci mesele: Kuran’daki diğer Cehennem ayetleri

Kara deliklerin cehennem olması ile ilgili akla gelebilir ki, tamam Kuran’da ve özellikle belirtilen hadisteki ifadeler tesadüf olamayacak derecede cehennem’i açıklıyor fakat ayetlerde Cehennem içinde suçluların zincire vurulacakları, irin içecekleri, zakkum denilen bir ağacın meyvelerinden yiyecekleri anlatılmış. Kara delikler içinde bunlar olabilir mi?

Cevap: Fizikçiler kara delikler içinde ne olup ne bittiğini tam olarak bilmiyor ama tek bildikleri şey kara deliklerde maddenin doğasına göre fizik kuralları değişiyor, her şey farklılaşıyor, zaman kayboluyor, ve kara deliklerin ağırlığından dolayı tekilliğe yol açan bir solucan deliği oluşuyor.

Bunun dışında kara deliklere düşen birini nasıl bir hayatın beklediği, içinde Tanrı’nın özel âlemleri olup olmadığı, fizik kuralları, oradan çıkışın nasıl olabileceği vs. gibi konular bilinmiyor. Kara delikler ateşin siyahlaşmış hallerdir ama artık ateş gibi yakmıyorlar ve içine düşen maddeleri nasıl bir kader bekliyor tam olarak bilemiyoruz. Bu noktada kara delikler cehennem evrenini oluşturduklarını ve içinde Zebanilerin (azap meleklerinin) olduğu, yakıcı ateşlerin olduğu, zakkum ağacının olduğu farklı bir boyut oluşturduğunu düşünüyoruz.

Cehennem’deki her azap Kuran’da belirtilen şekilde gerçekleşecek fakat bilim insanlarının belirttiğine göre insan kara deliğe düşerse bedeni çöktükten sonra holografik olarak yaşamaya devam edebilir. Fuzzbal teorisine göre insan kara deliklerde yok olmaz, farklı bir holografik varlığa bürünür[8, 9]

Zaten Kuran’daki cehennem tasvirlerine baktığınızda insanın yanacağı fakat ölmeyeceği, derilerinin yandıkça yeniden oluşması gibi fizik kurallarının geçerli olduğu bir mekâna değil holografik bir mekânın tanımına daha çok uyuyor.

Kara deliklerdeki holografi hakkında ek bilgi:

(Prof.) Mathur’un kara delikleri ele alma biçimi, kara deliklerin geri dönüşü olmayan bir olay ufku ya da sizi yakacak bir güvenlik duvarı ile çevrili olmadıklarını, ancak içine düşen bilgilerin kaydını tutan küçük varyasyonları olan bir fuzzball olduğunu gösteriyor. Fuzzball’a dokunan şey bir holograma dönüştürülür. Mükemmel bir kopya değil, bir çeşit doppelgänger (benzer).

Belki daha tuhaftır ki, dönüşümün farkında bile olmazsınız. Diyelim ki bir kara deliğe çekildiniz. Normalde olay ufkuna çarptığınız noktada Mathur, bunun yerine bulanık yüzeye dokunacağınızı söylüyor. Ancak, herhangi bir şeyi fark etmeyeceksiniz, çünkü bulanık yüzey hemen etrafınızdaki uzayın bir parçası gibi görünecektir. Her şey eskisi gibi görünecektir, fakat siz bir hologram olacaksınız.” Kaynak pbs.org aynen çeviri [10]

Sonuç olarak

Kara deliklerden Kuran’da bahsedildiği ve hadislerde cehennemin bir kara delik olarak tarif edildiği çok açık. Yine yukarıda belirttiğimiz ayetler de cehennemin kara delikler olduğunu destekliyor. Fakat bilim henüz kara delikler hakkında çok az şey biliyor ve bildikleri ise matematiksel hesaplamalara dayalı sonuçlardır.

Bu yüzden yazıda belirttiğimiz kara deliklerin özellikleri ileri de çok daha iyi anlaşılacaktır. Örneğin kara deliklerdeki hologram örneği henüz çok başlangıç bulgusudur, kara deliklerin içinde insanı nasıl bir hayat bekliyor sorusuna bir cevap değildir. Belki çok ilkel bir ön fikir verebilir.

Kara deliklerde bir hologram bedenimiz olmasa bile ufkumuzu açıp bizleri neler beklediğine yönelik daha iyi çıkarımlar yaptırabilir. Bunu ya orayı geçerken öğreneceğiz veya şanslıysak bilim insanlarının kara delikleri iyice aydınlattığını görüp öğreneceğiz.

83# Hz. Muhammed Ay’ı yardımı?  adlı yazımla okuma keyfiine devam etmenizi öneririm.

KAYNAKLAR

  1. http://time.com/5566225/first-black-hole-picture-photo/.
  2. https://www.brainyquote.com/quotes/neil_degrasse_tyson_531142.
  3. https://nypost.com/2019/04/11/what-might-happen-if-you-fall-into-a-black-hole/.
  4. http://www.physics-astronomy.com/2014/08/what-happens-if-you-fall-into-black.html#.XLNPI-gzaUk.
  5. https://www.outerplaces.com/science/item/9778-neil-degrasse-tyson-graphically-explains-the-horrifying-way-you-die-inside-a-black-hole.
  6. YALINKILIÇ M, Ahmet AJKAÜİFD. MERYEM SURESİ 71. AYET BAĞLAMINDA İŞKÂLİ GİDERME YÖNTEMLERİ.5(9):463-82.
  7. https://sorularlaislamiyet.com/meryem-suresinin-71-ayeti-kerimesinde-cehennem-icin-icinizden-oraya-girmeyecek-kimse-kalmayacak-1.
  8. https://www.dailymail.co.uk/sciencetech/article-3448188/What-happen-Earth-fell-black-hole-Expert-outlines-three-gruesome-scenarios-befall-planet.html
  9. http://theconversation.com/what-would-happen-if-earth-fell-into-a-black-hole-53719
  10. https://www.pbs.org/wgbh/nova/article/black-holes-could-turn-you-into-a-hologram-and-you-wouldnt-even-notice/

Soru: Bir ayette Cennetin genişliğinin yer ve gökler arası kadar olduğunu söyler, bunun açıklaması nedir?

Cevap: Ali İmran 133: “ Rabbinizin bağışına ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun!”

Ayette Cennet’in genişliğinin yer ve gökler kadar olduğunu bildirmesine rağmen dikkatsiz hazırlanan az sayıdaki mealde “yerle gök arası kadar geniş” ifadesi kullanılmıştır. Fakat meallerin büyük bir çoğu “arası” diye bir kelime kullanmaz, çünkü ayette böyle bir kelime olmayıp bir kısım meal yazarlarının yakıştırmasıdır. Meal hatalarından çokça istifade eden materyalist arkadaşlarda “tamam işte burada bir şey bulduk” deyip bunu sorun ederler. Meal yazarlarının çok titiz olması gerektiğine bir örnektir.

Ayette cennetin genişliği gökler ve yer kadar olduğu tarif edilmiş. Peki sadece gökler kadar deseydi tüm evren kadar olduğunu anlayabilirdik, neden yeri de söylemiş?

Cevap: Kuran’da evrenden sürekli yer ve geri kalan herşey anlamında sema kelimesi kullanılır. Dolayısıyla cennetin büyüklüğü tam olarak evrenimiz kadar olduğunu anlatmak için yer ve gökler tabiri birlikte kullanılmış. Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta Kuran’ın tam sınırları vermiş olmasıdır. Açıkça Cennet evrenin tamamı kadardır. Peki nerede olabilir ve bu kadar büyük cennet niçin gerekir? Kendi fikirlerimi açıklayayım.

Bugün bilim bize evrenimizin bir kağıt gibi düz olduğunu (1, 2).(3) ve ağımsı bir yapıda sağlamca döşenmiş (4, 5).(6, 7) olduğunu haber veriyor.

Resim 1: Evrenin ağsı yapısı

Resim 2: Evrenin düz yapısı. Evren kütle çekim etkisiyle çarşaf gibi yamuluyor. Kara delikler gibi çok büyük kütleler ise evren dokusunun delinmesine neden oluyor.

Ayrıca evrenimizde bilinen yıldızların sayısından daha fazla kara delik olduğu Stephen Hawking tarafından haber verilmiştir. Bu kara delikler ise Hawking ve daha diğer birçok bilim adamına göre göklerin kapılarıdır ve başka bir boyuta açılıyor. (8, 9).(10, 11)

Resim 3: Evrenin kara delikler tarafından delinip bir solucan tüneliyle yol açılabileceğini gösteren şekil

Peki bilim insanlarının uzayın kapıları olarak adlandırdıkları bu olgunun benzeri Kuran’da da bulunması sizi şaşırtır mı? Beni hiç şaşırtmaz:

İlgili yazı:  148# Kuran'da akraba evliliği emredilir mi?

Nebe 19: “Ve sema açılmış, böylece kapılar oluşmuştur.”

Bu ayet kıyamet zamanı hadiselerinden bahsediyor ve kapıların oluşacağını söylüyor. Daha önceki bir yazımızda Kuran’ın evrende başka bilinçli varlıklardan bahsettiğini anlatmıştım. Allah’ın evrenin genişliği ölçüsünde katrilyonlarca değişik canlı çeşidi yaratmış olabilmesinin imkân dâhilinde olduğunu söylemiştim. Muhtemelen kıyamet vakti bu yaratılmışlardan her tür kendine ayrılmış kapıdan evrenin öteki yüzüne yani ahiret âlemlerine çıkacaklar.

Bilim insanları bu kara deliklerin karşı tarafına ak delikler (White hole) diyor. (12, 13).(14) Kara delikler evrenimizden ışığı ve dolayısıyla bilgiyi sömürüp karşı evrene bu deliklerden pompalıyor ve oluşan bu tünele ise solucan deliği deniyor.(15)

Resim 4: Ak delikler, evrenin öteki yüzünü aydınlatıyor

Evrenimizin öteki yüzü tamamen aydınlık ve bu evrenin adı ise Kuran tabiriyle “Cennet”. Evrenimizin öteki yüzü Cennet olduğu için, bahsedilen ayetin neden cenneti uzayımızla aynı büyükte tanımladığı anlaşılır oluyor. Ve yine Hud 108’de “Mutlu olanlar da, artık onlar cennettedirler. Rabbinin dilemesi dışında gökler ve yer sürüp gittikçe, orada süresiz kalacaklardır.” ayetiyle cennette kalmanın göklerin ve yerin durmasıyla mümkün olduğu belirtilmesi de konuyu destekleyen başka bir ayettir.

Rivayetlerde yıldızların nâr’ının (ateşi) cehennemi beslediği nûr’unun (ışığı) ise cenneti beslediği bildirilir. Bugün galaksimizdeki ve diğer galaksilerin ortasında bulunan devasa kara delik bir lavabo gideri gibi galaksiyi içine çektiği için galaksinin döndüğünü ve hızla içine aktığını biliyoruz. Yıldızlar birer birer bu kara delik içine düşüp kayboluyor.(16, 17) Peki Kuran bu olaydan haber vermiş olsa şaşırır mısınız? Ben yine şaşırmam.

Vakıa 75-76: “Yemin ederim yıldızların düştüğü yerlere, eğer bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir.”

Ayette geçen mevâkiin kelimesini çoğu meal yazarı sadece “yer” olarak tanımlamışsa da kelimenin gerçek anlamı bir şeyin düştüğü yer, bombalamak, delip geçmek, savaşlarda mermilerin düştüğü yerdir. Buna paralel olarak yıldızların bir noktaya yaylım ateşi gibi düşmesi anlamına gelir. Birçok meal yazarı da bu yüzden Yıldızların düşüş yerlerine diye meal vermiştir. ( Ali Ünal, Abdullah Parlıyan, Hasan Basri Çantay, Ümit Şimşek, Yaşar Nuri Öztürk.) (18, 19)

İlgili yazı:  66# Deve iğne deliğinden geçebilir mi?

Aşağıdada Arapça Türkçe sözlükten yaptığım kelime araştırmasının sonucuna bakabilirsiniz.

Kaynak için tıklayın

Allah birşeye yemin ederken dikkatlerimizi çekmek ister. Fakat burada iki katlı dikkatimizi çekiyor ki yeminin büyüklüğü gibi yıldızların düştüğü yerin büyüklüğünden haber veriyor.

Yine Tekvir 2’de “Yıldızlar, bulanıklaşıp (kararıp) döküldüğü zaman” diye belirtirken yıldızların dökülme gerçeğinden bahsediyor. Bu bulanıklaşarak dökülmede yıldızların kara deliğe düşerken ki hallerini çok iyi anlatıyor. Çünkü bir madde kara deliğe girerken ışığı emildiği için görüntüsü bulanıklaşır sonra yamuk yumuk bir hale dönüşmeye başlar, sonra da karararak lavabo akıntısına düşer gibi kara deliğe dökülürler.

Resim 5: Dünya bir kara deliğe girseydi görüntüsü önce bulaşıklaşacak sonra yamularak bu şekilde kara deliğe düşecekti.

Resim 6: Galaksi merkezlerinde bulunan kara delikler bir lavabo gibi tüm galaksiyi döndürerek yutuyor

Bu solucan deliğinden geçen yıldızların nûr’u cenneti aydınlatırken nâr’ı ise cehennemi kızıştırıyor. Tabi evrende yaratılan ve sınava tabi tutulan bütün akıllı varlıklar için. Yine Cennetin evren büyüklüğünde olması ise sonsuz bir hayatta cennet misafirlerinin sürekli yeni yerler görmeleri ve yeni sürprizlerle karşılaşmaları için ancak yeterlidir. Çünkü oradaki hayat sınırlı değil, Sonsuzdur.

Bir de Kuran ayetlerinde bu ahiret uzayının yukarıda ve Dünya uzayının ise onun altında olduğu birçok ayette belirtiliyor. Örneğin, Adem’in cennetten dünya’ya inmesi, amellerin O’na yükselmesi, meleklerin bir günü ellibin yıl olan bir zaman aralığında (muhtemelen kara delikler tarafından açılan solucan delikleri zamanı hızlandırıyor) ahiret alemlerine yükselmesi, kitabın indirilmesi vs. daha pek çok ayette bu ahiret mekanı üstte olduğu ve altında ise içinde bulunduğumuz uzay olduğu belirtiliyor. Bunu iki tane kağıdı birbirine yapışmış olarak hayal ederseniz, üstte beyaz kağıt var altta ise siyah kağıt. Veya üstte pırıl pırıl bir şato varsa altında ise o şatoyu ısıtan enerji ve aydınlık veren kazan ve jeneratör dairesi. Peki alt ve üst kavramı varsa bu iki uzay birşeyin üstünde duruyor olmalı. Çünkü birşeyin üstünde olmayan yani boşlukta olan iki nesne için alt ve üst kavramları söz konusu olamaz.

İlgili yazı:  220# Sıvı uzay mucizesi ve karanlığın parçacığı

Hud 7: “O’nun arşı su üzerinde iken amel bakımından hanginizin daha iyi olduğunu denemek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur.”

Bir yazımızda açıkladığımız gibi, arş bir yapının çekirdeği veya yönetim merkezi demektir. Tıpkı vücudumuzdaki hücrelerin bir çekirdeği olduğu gibi ve bu çekirdek, hücremizin tüm işlerinin programlandığı yönetim merkezi olduğu gibi evrenimizin de bir arşının yani çekirdeğinin olduğunu Allah haber veriyor. Evren büyümeye başlamadan önce sıvı haldedir ve arş bu sıvı üzerindedir. Yani evren yaratılmadan önce planı ve programının bulunduğu bu çekirdeği vardır ve evren bu çekirdekteki programa göre şekil almıştır. Bu çekirdekteki programın dini literatürdeki adı Levh-i Mahfuzdur. Yani korunmuş yazılar demektir. Arş’ın sıvı üstünde olduğunun belirtilmesi de evren için bir alt ve üst kavramının olduğunu belirtir.

Görüldüğü gibi bilimin getirdiği her ilerleme bize Kuran’ın oraya çoktan ayak bastığını ve evrenimizi bize en doğru şekilde haber verdiğini göstermektedir. Çünkü Kuran Allah’ın son kitabıdır.

Arş’ın sıvı üzerinde olmasının bilimsel kanıtları için 217 nolu yazımızı okuyabilirsiniz.

KAYNAKLAR

  1. de Bernardis P, Ade PA, Bock J, Bond J, Borrill J, Boscaleri A, et al. A flat Universe from high-resolution maps of the cosmic microwave background radiation. 2000;404(6781):955.
  2. https://phys.org/news/2011-10-flat-universe.html.
  3. https://phys.org/news/2017-06-universe-flat-topology.html.
  4. Forero–Romero J, Hoffman Y, Gottlöber S, Klypin A, Yepes GJMNotRAS. A dynamical classification of the cosmic web. 2009;396(3):1815-24.
  5. Dubois Y, Pichon C, Welker C, Le Borgne D, Devriendt J, Laigle C, et al. Dancing in the dark: galactic properties trace spin swings along the cosmic web. 2014;444(2):1453-68.
  6. van de Weygaert R, Schaap W. The cosmic web: geometric analysis. Data analysis in cosmology: Springer; 2008. p. 291-413.
  7. https://phys.org/news/2014-11-filamentary-galaxies-evolve-cosmic-web.html.
  8. https://www.reddit.com/r/Stellaris/comments/51wd2z/found_a_black_hole_called_heavens_gate_should_i/.
  9. https://www.mnn.com/earth-matters/space/stories/black-holes-are-portals-to-other-universes-according-to-new-quantum.
  10. https://www.express.co.uk/news/science/600893/Professor-Stephen-Hawking-black-holes-could-be-portals-to-a-PARALLEL-UNIVERSE.
  11. https://www.independent.co.uk/news/science/black-holes-are-doors-to-another-world-scientists-say-a7174646.html.
  12. https://en.wikipedia.org/wiki/White_hole.
  13. https://www.spaceanswers.com/deep-space/could-a-white-hole-lie-on-the-other-side-of-a-black-hole/.
  14. https://www.space.com/40422-are-white-holes-dark-matter.html.
  15. https://www.physicsoftheuniverse.com/topics_blackholes_wormholes.html.
  16. https://futurism.com/the-byte/black-hole-milky-way.
  17. https://www.space.com/42317-milky-way-supermassive-black-hole-stuff-circling-drain.html.
  18. Almaany tkla
  19. Almaanny 2 tıkla

Bir de ilgimi çeken bir ayrıntıyı paylaşmak istiyorum. Kuran’da insanlığın ve yaşamın sonu için “saatin gelmesi” tabiri kullanılır. Chicago Üniversitesi’nde Bulletin of the Atomic Scientists dergisinin yönetici kadrosu tarafından 1947’den bu yana kıyamet saatine kaç dakika kaldığının tahminleri yapılıyor ve tüm Dünya bu açıklamaları benimsemiş durumda. Doomsday clock (kıyamet saati) olarak adlandırdıkları bu saat her yıl güncellenmektedir. Olası felaketlerin yakınlığına dair tahminler yürüten ekip en son 2020 yılında kıyamete bir buçuk dakika civarı (100 saniye) kaldığını açıklamıştı. 1947’de bu rakam 7 dakika idi, 2012’de 5 dakika, 2017’de 2,5 dakika ve 2020’de sadece 100 saniye kaldığı açıklandı.

Son söz olarak

Şahsi görüşüm olarak bizlerin kıyamet saatinin tüm alametlerini burnunun ucunda yaşayan insanlar olduğumuzu düşünüyorum. Bu son ahirzaman (zamanımızın sonu) olayları içinde Rabbim imanımızı ve dürüstlüğümüzü muhafaza etsin, bizleri o günün ve ebedi hayatın pişmanlıklarına yol açacak hareketlerden fitnelerden korusun. Bunun için çok dikkatli olmalıyız. Dünya’nın cezbedici yönlerine kapılıp kendimizi ebedi alemlerde perişan etmemeliyiz. Dünya hayatı bir illüzyondur, Dünya’da iyi işler yapmalı, ıslah edici işler yapmalı, çirkinliklerden uzak durmalı ve iki Dünyamızı da selamete çevirmeliyiz…

Ayrıca güneşin tekvir edilmesi mucizesine de bakabilirsiniz: 87# Tekvir suresi ve Güneşin dürülmesi

REFERANSLAR

  1. El-İsfâhâni, Ragıp. “Müfredat Elfazul-Kur’an.” Çıra yayınları (2009). s. 80.
  2. https://astronomi.itu.edu.tr/astrobiyoloji/fermi-paradoksu-i/.
  3. https://www.yasemin.com/masiva/haber/2937467-dehsete-dusurecek-kiyamet-gunu-olaylari-kucuk-ve-buyuk-kiyamet-alametleri.
  4. https://www.express.co.uk/news/science/1112855/Black-hole-recording-sound-of-black-hole-sound-waves-black-hole-picture-NASA-space-news.
  5. https://www.nasa.gov/audience/forstudents/k-4/stories/nasa-knows/what-is-a-black-hole-k4.html.
  6. https://eos.org/research-spotlights/how-mars-lost-steam#:~:text=The%20most%20widely%20accepted%20explanation,whisked%20the%20particles%20into%20space.
  7. https://www.scientificamerican.com/article/red-giants-and-white-dwarfs-make-explosive-stellar-pairings/.
  8. https://astronomy.com/magazine/ask-astro/2020/09/what-will-happen-to-the-planets-when-the-sun-becomes-a-red-giant#:~:text=A%3A%20Roughly%205%20billion%20years,current%20average%20Earth%2DSun%20distance.
  9. https://www.forbes.com/sites/startswithabang/2020/02/08/ask-ethan-will-the-earth-eventually-be-swallowed-by-the-sun/.
  10. https://www.researchgate.net/publication/286457160_Mining_for_Color_New_Blues_Yellows_and_Translucent_Paint.
  11. https://khosann.com/gunes-nasil-sonecek-ve-beyaz-cuce-olacak/.
  12. https://www.britannica.com/topic/event-horizon-black-hole#:~:text=Event%20horizon%2C%20boundary%20marking%20the%20limits%20of%20a%20black%20hole.&text=Since%20general%20relativity%20states%20that,escape%20beyond%20it%2C%20including%20light.
  13. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4207041/.
  14. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC6275017/.
  15. https://www.uwhealth.org/news/lifestyle-choices-can-change-your-genes/13915.

S.S.S

Kıyamet ne zaman kopacak?

Kıyametin kopacağı zamanı Allah’tan başka kimse kesin olarak bilmez

Kıyamet alametleri gerçek midir?

Evet kıyametin alametleri olduğu ayetle sabittir.

Kıyamet nasıl kopacak?

Muhtemelen bir kara deliğin ses patlaması Sur sesi denilen hadisedir ve Dünya’da yaşamın sonunu getirecek.

İzin günü ne demektir?

izin günü insanları mahşer meydanında toplandığı ve hesaba çekildikleri gündür.

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.
Başa dön tuşu