GenelKuran'da kozmoloji

116# Paralel Evrenler ve Bilinç

Öncelikle şunu belirtelim, paralel evrenler kuramı herhangi bir gözleme veya deneysel bir olguya dayanmayıp Young deneyinin sıra dışı durumunu açıklamak için öne sürülen fikirlerden sadece biridir. Young deneyini Youtube kanalımda açıkladım. Yazıyı anlamakta zorlanırsanız önce videoyu izlemenizi öneririm.

Kuantum fiziğinin üstüne bindirildiği deney Young deneyidir ve kuantum fiziğinin başlama noktasıdır. Bu deneyden sonra deneyi açıklamak üzere sayısız teori ve fikir geliştirilmiştir. Sicim teorisi, M kuramı, Paralel evrenler, Çoklu evrenler, EPR paradoksu vs.

İlgili Makaleler

Bütün bu varsayımlar tamamıyla Young deneyini açıklamak içindir. Eğer birgün Young deneyinin anlaşılmasında önemli bir hata yapıldığı anlaşılırsa bu kuramların hepsi baştan sorgulanacak ve muhtemelen tarihin kuramlar çöplüğüne gidecektir. Peki paralel evrenler teorisi hangi fikirle ortaya çıktı.

Young’ın deneyine göre atom altı parçacıklarını gözlemlemezseniz sadece bir olasılıklar dalgadır, yani madde değildir. Fakat gözlemlenince bütün olasılıklar tek bir duruma iner ve madde yani evren oluşur. Bundan yola çıkan Everett 1957 yılında bütün olasılıkların gerçekleştiği sonsuz sayıda paralel evrenler olabilir diye bir fikir ortaya attı. Bu fikre fiziğin en önde gelen kuruluşlarından olan Bohr’un kurduğu Kopenhag grubu katılmadı. Paralel evrenler kuramının en tanınmış savunucularından olan Bryce DeWitt fizikçilerin çoğunun paralel evrenleri değil Kopenhag yorumunu haklı bulduğunu söylemiştir. (Fred Alan wolf, Paralel evrenler, başka dünyaları ararken, sayfa 49)

Fakat bu fikir ateist çevrelerin hoşuna gitti. Çünkü evrende nasıl bilinç ve biyoloji ortaya çıktı sorusuna her ne kadar evrimle kendi kendine oluştu deseler de yapılan matematik hesapları bunun rastgele ortaya çıkması için evrenin yaşının çok yetersiz olduğunu gösteriyordu. 14 milyar bir zaman dilimi değil sonsuz bir zaman gerekmekteydi. Fakat evrende ise hem madde hem de zaman sınırlı idi. Ve rastlantıların bir bilinç ve biyolojik çeşitlilik oluşturması bu sınırlı evrende mümkün değildi. Bu yüzden ateist çevreler sonsuz paralel evrenler fikrini benimsediler. Çünkü evrenimizdeki zaman ve materyal sınırlı ise de sonsuz sayıda evrenler olursa bunlardan bazılarında hayat çıkması mümkündür diyebileceklerdi.

Fakat sadece uçuk bir varsayım olan paralel evrenler teorisinin de sonsuz evrenleri ve hayatın oluşumunu Tanrı olmadan açıklamasının mümkün olmadığı anlaşıldı. Çünkü kuantum fiziğinin ve paralel evrenlerin temeli bir bilinç tarafından gözlemlenme ilkesine dayanıyordu. Bilinç sahibi bir varlık bir olayı gözlemlediğinde evren bir anda sayısız evrene bölünüyor ve paralel evrenler oluşuyordu. Evrende bilinç olmasa evren bir olasılıklar dalgasının bulutundan başka bir şey değildi. O halde insan veya başka bilinçler ortaya çıkmadan bu evrene veya diğer paralel evrenlere ilk bilinçli bakışı kim atmıştı ki evren bölünerek çoğalmaya başlamıştı. Üstelik ilk bakışla da bitmiyordu. İlk bilinç çıkana kadar evrene sürekli bakmak ve ihtimalleri maddeye indirgemek gerekiyordu.

Yani evrende hayatın ve bilincin oluşması için mutlaka bir ilk bilinç gerekliydi. Bilinç ve akıl sahibi olmalıydı. Tüm evrenin olasılıklar dalgasından maddeye dönüşmesi için ise tüm evreni görür olması gerekiyordu. Bu da ister istemez yine Tanrı fikrini kaçınılmaz kılıyordu. Eğer evrenin olasılıklarını tercihlere yani maddeye indirecek bir ilk bilinç yoksa evrende hiçbirşey oluşmaması, böylece olasılıklardan doğan paralel evrenlerin de oluşmaması gerekirdi. Bu da ne hayatın ne de biyolojinin oluşmaması demekti. Yani paralel evrenler kuramı da sadece uçuk bir tahmin olmasına rağmen yine hayatın oluşmasını Tanrı olmadan açıklayamıyor, bir ilk ve mutlak bir bilince kaçınılmaz olarak ihtiyaç duyuyordu.

Bu yüzden bunu bilen ateist bilim insanları konunun uzmanlarının yanında bu konuyu hayatın doğuşuna delil olarak kullanmazlar. Fakat yine de fizikten haberi olmayan ateistlerin bu ikilemden haberi olmadığı için bu kişilere sanki paralel evrenler gerçekmiş ve bir Tanrı’ya ihtiyaç yokmuş gibi anlatırlar. Bu insanların da bu hayali fikri geniş halk kitlelerine yaymalarını isterler, tabi bu fikrin de mutlaka Allah’ın varlığına mecbur olduğunu anlatmayarak insanların inançlarının kırılmasını arzu ederler. Bu tür ateistler dinlere masal veya kurgu deyip alay ederken kendi uydurdukları bilim kurgu masallarına ise gerçekmiş gibi inanırlar. Çünkü inançsızlıklarına olan imanlarını bir şekilde açıklamalıdırlar. Velev ki masallarla bile olsa. Oysa hayat mucizesini rastlantılarla açıklamak üzere ortaya attıkları her fikir bu paralel evrenler teorisi gibi modern bir masaldan öteye gitmiyor.

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.
Başa dön tuşu