Dinler TarihiKuran'da kozmoloji

281# Sirius (Şira), düşmüş melekler ve uzaylı ziyaretçiler

Sirius Kuran’da geçiyor mu?  Şira yıldızı ve Kuran arasında bağlantı var mı? Enok kitabında geçen gözcü melekler ve düşmüş melekler nedir? Uzaylılar Dünya’yı ziyaret etmiş midir? Antik insanlar melekleri Tanrılaştırmışlar mıdır? Bu yazıda bu ve benzeri birçok sorunun cevabı irdelenecektir.

Kuranda sirius yıldızı Şira yıldızı olarak geçer. Kuran’da meleklerin insanlıkla temas ettiği bazı zaman dilimleri açıklanmıştır. Örneğin, Hz. İbrahim’e insan görünümünde gelen melekler çocuk müjdesi verdikten sonra yine insan görünümünde Lut’a gitmişler ve kavimlerinin helak olacağını bildirmişlerdir. İsrailoğullarına ise Hz. Musa’nın emanetlerini taşıyan ahit sandığını getirmişlerdir. Hz. Muhammed’e ise Bedir savaşında 1000 kişilik gruplar halinde gelerek muhtemelen yine insan şeklinde orduda savaşmışlardır. Yine Kuran Sümerler döneminde de gelen iki melekten bahseder ki bunların adı Harut ile Marut olarak bildirilmektedir. Bunlar insanlara bilmedikleri ilimleri öğretiyorlardı fakat bazı insanların bunlardan öğrendikleri ilmi karı ile kocanın arasını açmak gibi kötü amaçlarla kullandıklarını da yazar.

Enok kitabında gözcü melekler

Bunlar Kuran’ın bize bildirdiği birkaç meleklerle temas noktasıdır fakat muhtemelen bu temas insanlık tarihi boyunca hep oldu ve hala olmaktadır. Melekler yeryüzünün gidişatını sürekli gözlemleyip zaman zaman fiziki müdahelelerde bulunmuşlardır. Hz. İdris’e atfedilen Enok kitabında bu meleklere gözcü melekler denilmiştir. Bu melekler yeryüzünü ve insanlığı gözlem altında tutar ve insanlığın iyiliği için eylemler üretirler. Fakat bazı melekler yeryüzüne sürgün edilir, onlar da insanların kızlarıyla çiftleşince iri yapılı melez insanlar doğuyor. Bunlara ise Nefilimler deniyor. Bu Nefilimler Tevrat’ta da yazılır.[1]

Yaratılış Kitabı, Bap 6: “Ve vaki oldu ki, toprağın yüzü üzerinde adamlar çoğalmaya başladı ve onların kızları doğduğu zaman, Tanrı Oğulları, adam kızlarının güzel olduklarını gördüler ve bütün seçtiklerinden kendilerine karılar aldılar (…)

Tanrı Oğulları, insan kızlarına vardıkları ve bu kızlar onlara çocuk doğurdukları zaman, o günlerde ve ondan sonra yeryüzünde Nefilim (dev gibi adamlar) vardı; bunlar eski zamandan zorbalar, şöhretli adamlardı.”

Böylece Tanrı, tüm bu yaratıkları ve onlarla aile kuran insanları yok etmeye karar verdi. Böylece Nuh Tufanı gerçekleşti.”

Kuran’da belirtilen kanatlı melekler

Yani kutsal kitaplara göre insanoğlunun karanlık tarihinde bu gözcü melekler zaman zaman insanlık ile temas kurmuşlardır. Kuran da meleklerin gözcülük vasfından ve meleklerin kanatlı olduklarından bahseder.

Cin 27-28: «…her peygamberin önünden ve ardından gözcüler salar….«

Fatır 1:ikişer üçer ve dörder kanatlı olan melekleri elçiler yapan

Kaf 18: “Sağında ve solunda, onunla beraber oturan iki alıcı melek, yanında hazır birer gözcü olarak söylediği her sözü zaptederler.”

Bu ayette kanatlı meleklerin elçiler olarak Dünya’ya indiği söylenmiştir, fakat evrendeki bütün meleklerin kanatları olduğunu bu ayetten çıkaramayız.

Sümerlere medeniyet öğreten melekler miydi?

Bazı kişiler insanoğlunun Sümerler zamanında ani bir kırılma geçirip birden çok sayıda bilgi öğrenmesini ve medeniyetler ve gelişmiş şehirler kurmasını Dünya dışından elçi olarak gelen ziyaretçilerin öğretileriyle alakası olabileceğini düşünüyorlar.[2] [3] Sümer geleneğinde anlatılagelen bu meleklerin öyküsü zamanla destanlaşmış, değişmiş ve bu melekler birer Tanrı haline dönüştürülmüştür. Sümer stellerinde Tanrılar’ın kanatlı olarak tasvir edilmiş olması da muhtemelen bu durum ile alakalıdır.[4]

Sümer resim yazılarında Tanrıların başlarında yıldız resimleri çizilerek tarif edilmiştir ve o zamanın din adamları yıldızların boş olmadığından ve insanlarla görüşmeye geldiklerinden bahsetmişlerdir.[5] İşte bu şekilde hikâyeleri nesiller boyunca anlatılan bu gökten gelen ziyaretçiler zamanla Tanrılaştırılmıştır. Kuran bu tür Tanrıların çıkış yeri olarak melekleri (Allah’ın uzaylı yaratıkları) işaret etmektedir.

Sebe 40-41: “O gün, onların hepsini bir arada toplayacak (haşredecek), sonra meleklere diyecek ki: ‘Size tapanlar bunlar mıydı?’ (Melekler) Derler ki: ‘Sen yücesin, bizim velimiz sensin, onlar değil. Hayır, onlar cinlere tapıyordu ve çoğu onlara iman etmişlerdi.’”

Yine tarihte yazıyı ilk kullananların Sümerler olduğunu biliyoruz. Alak 4 ayetinde de yazıyı Allah’ın insanlığa öğrettiği haber veriliyor ki meleklerin insanlığa uygarlık öğretmek için geldiklerinde ellerinde bulunan malzemeleri bir kalem gibi kullanıp binlerce yıl boyunca kaybolmayacak kil tabletlere yazı yazma işini öğretmişlerdir. İnsanlık yazı yazma işini daha sonraları geliştirerek bugünkü seviyesine taşımıştır.

Alak 4: “O, insana kalemle yazmayı öğretti.”

Harut ile Marut

Allah yanılmaz, evet insanlar yeryüzünde kendisiyle temas kuran melekleri zamanla Tanrılaştırmış ve tapıyorlardı, fakat zaman zaman cinlere de ilahlık isnad edip Tanrılaştırmışlardı. İşte Sümerlerin ifade ettiği kanatlı ve göklerden gelen Tanrılar gerçeği budur ve Kuran’da bu meleklerden insanlara sihir öğreten ikisinin adı Harut ve Marut olarak bildirilmektedir.[6] Marut isimli melek muhtemelen Babil’de baştanrı olarak tapınılan Marduk’tur ki kanatlı bir Tanrı olarak çizilmiştir.[7] (İnsanlar Sümerleri değil Babillileri bildiği için muhtemelen Babil ile anlatılan uygarlık Sümerlerden başlayan bütün antik Mezopotamya uygarlığıdır.)

Babil baştanrısı Marduk
Babil baştanrısı Marduk

Bakara 102: “… Ve onlar Şeytanların Süleyman’ın mülkü aleyhine uydurdukları şeylerin ardına düştüler. Halbuki Süleyman asla küfretmedi. Sadece şeytanlar küf rettiler. Onlar insanlara sihri ve Babil’deki iki meleğe -Hârut ile Mârut indirilenleri öğretiyorlardı. Bu iki melek ise Biz ancak fitneyiz, sakın küfretme’ demedikçe kimseye sihir namına birşey öğretmezlerdi. Onlardan koca ile karısını ayıracak şeyler öğrendiler. Halbuki bunlar, Allah’ın izni olmadıkça o sihirle kimseye zarar verici değillerdi. Onlarsa kendilerine zarar verip fayda vermeyen şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun onlar sihri satın alan kimse için âhirette hiçbir nasip olmayacağını biliyorlardı. Ne fena bir şey karşılığında nefislerini sattılar. Şayet bilmiş olsalardı.”.

Sirius yıldızı ve Dogonlar

Dünya dışından gelen elçilerle atalarının irtibat kurduğunu bildiren bir diğer topluluk ise Afrika Mali’de yaşayan Dogon kabilesidir. Dogon kültürü 1930’lu yıllarda etnologlar tarafından incelenip Dünya’ya duyurulmuştu. O zamanlarda Dünya’nın geri kalanından kopuk ilkel bir hayat süren bu Afrika kabilesinin bildikleri bilim insanlarını çok şaşırtmıştı. Dogonlar Siriustan gelen tanrısal varlıkların atalarıyla iletişime geçtiğini ve bazı bilgiler verdiklerini söylüyorlardı.[8]

Sirius yıldızı bir çift birbirinin etrafında dolanan yıldızlardır. Sirius-A ve -B olarak adlandırılırlar. Sirius-A güneşin iki katı büyüklüğündedir, Sirius-B ise Dünyadan biraz küçüktür. Birbiri etrafında 49,9 civarı yılda dönerler. Sirius-B küçük olmasına rağmen Sirius-A kadar ağırdır ve denk çekim alanları oluştururlar. Sirius yıldızı köpek takım yıldızında bulunur.

Dogonlar’ın geleneksel olarak kadim bilgilerden gelen bazı bilgileri şunlardır.

  • Dünya yuvarlaktır ve Güneş etrafında döner, Ay da Dünya etrafında döner.
  • Satürn’ün halkaları
  • Jüpiter’in uyduları
  • Samanyolunun kıvrımlı kolları
  • Sirius bir çift yıldızdan oluşur, birbirleri çevresinde 50 yılda bir dönerler, biri çok küçüktür, gözle görülemez ve onun maddesi çok ağırdır. (Bu bilgileri bilebilmek için teleskop da yeterli değildir.)
şira
Sirius takım yıldızının hareketi

Üçüncü bir gezegenin haberi

Dogonlar, bu kadarla kalmayıp, Sirius Sistemi’nde henüz varlığı halen doğrulanamamış üçüncü bir bileşen gezegenin olduğunu ve dolanım süresini bildirdiler. Sirius gizemi adlı kitabında Robert Temple Dogonların dediklerine dayanarak Sirius sisteminde üçüncü bir küçük yıldızın olması gerektiğini tahmin ediyorduk buna rağmen ispat edemiyorduk, fakat kozmologlar gözlemlerine dayanarak yıldızların kütle çekim sapmalarını hesaplayarak bu sistemde Sirius-A ve Sirius-B’den daha küçük bir bileşenin de olması gerektiğini keşfettiler diye belirtir.[8] Fakat bu üçüncü yıldız veya gezegenin varlığı hakkında yeterli kanıt olsa da Sirius ikili yıldızlarının parlaklığından dolayı henüz gözlenemedi.

Dogonlar, Sirius-B küçük olmasına karşın en ağır yıldızdır derler. Gerçekten de Sirius-B büyüklük olarak Sirius-A’dan 160.000 kat küçük olmasına rağmen sıkışmış bir beyaz cüce yıldız olduğundan dolayı çok ağırdır ve kütle çekim kuvveti çok fazladır. Bu yüzden Sirius-A ile karşılıklı çekim oluşturabilirler. Sirius-B Dünya’nın boyutlarından biraz küçüktür ama Dünya’dan 350 bin kat daha fazla bir çekim gücüne sahiptir. 1cm3 maddesi 33 ton ağırlığındadır. Sirius-B’nin yüzeyi elmastan 300 kat daha serttir. Şimdi soralım! Dogonlar bilimsel gözlemlerden önce bu kadar ayrıntılı bilgiyi nasıl verdi? Bunu hangi sağduyulu yaklaşımla açıklayacağız?

Mısır’da Sirius (Şira) yıldızı

Sirius yıldızı, bilinen hemen hemen tüm antik kavimler tarafından özel bir anlam ifade etmiştir. Kimi putperest kavimler Tanrıların orada yaşadığını düşünmüş ve bu yıldıza tapmışlardır. Eski Mısır’da “Orta Krallık” döneminde, Mısırlılar takvimlerini Sirius’un helyak doğuşuna göre düzenlemişlerdi (Helyak doğuş, güneşle aynı anda doğmak demektir).

Sirius eski Mısır panteonunda İsis Tanrıçası ile özdeşleştirilirdi ki, İsis, eşi Osiris ve oğlu Horus ile bir üçlem oluştururdu. Dünyadaki düzeni sağlamak ve insanlığı eğitmek için Sirius A ve B’den geldikleri düşünülen, tanrı vasıflarına sahip bu yöneticilerden İsis, Sirius A’nın; Osiris ise Sirius B’nin temsilcisi olarak kabul edilmiştir.[9] Sirius’un her yıl gökyüzünde görülmediği 70 gün boyunca, İsis ve Osiris’in duat denilen öte âlemde seyrettikleri dönemi simgelerdi.

Pek çok eski Mısır tapınağı, iç odaları Sirius’u görecek biçimde inşa edilmişti. Örneğin, Keops Piramidi’nin Kraliçe Odası’nın duvarında açılan bir kanal yalnızca Sirius’u görmek üzere yapılmıştı. Bu tapınakların bazılarında Sirius A ve B yay ve ok ile temsil edilmişti.[10]

Diğer Antik toplumlarda Sirius (Şira) yıldızı

Eski Yunanlar, Sirius’un bu kaybolduğu dönemden sonra tekrar gökyüzünde belirmesinin sıcak ve kurak yazı haber verdiğine inanırlar ve ayrıca bunun canlılar üzerinde bitkileri solduran, erkekleri güçsüzleştiren, kadınları tahrik eden birtakım etkileri olduğunu sanarak kaygılanırlardı.[11]

Yine Ege denizinde Keos adalarına ait M.Ö. 3. yüzyılda basılmış paralarda ışınlar çıkaran köpek ve yıldızların tasvir edilmiş olması köpek takımyıldızı ve Sirius gezegenini temsil ettiğini düşündürmektedir.

Romalılar Sirius yıldızının helyak yükselişini kutlarken köpek kurban ederlerdi. Sirius’un, “Cennet’in Kraliçesi” (Ka’ulua) olarak betimlendiği Hawaii’de kış gündönümündeki en yüksek noktasına gelmesi törenle kutlanırdı. Kuzey Amerika Kızılderili kabilelerinde Sirius ya köpek ya da kurtla ilişkilendirilirdi.

Eski Araplar arasında Şira yıldızı olarak bilinir ve tapınılırdı. Peki Hindu geleneğindeki Tanrı Şiva ismi de Şira gibi Sirius yıldızından kaynaklanmış olabilir mi diye aklıma gelmişti ki bu yıldızın Şiva’nın Rudra (rüzgâr, fırtına ve av ilahı) biçimini temsil ettiğini gördüm.[10] Şiva isminin de Şira gibi aslen Sirius’u anlattığını düşünüyorum.

Sirius’la ezoterik açıdan ilgilenen toplum ise masonlardır. Masonlara göre Siriustan gelen ziyaretçiler eski Mu ve Atlantis uygarlıklarının gelişmesinde rol oynadılar. Mu ve Atlantis kontrolden çıkınca onları batırdılar ve Hermes (İdris) peygamber gibi oradan Mısır’a göç edenler Sirius’un ve eski Dünya’nın sırlarını açıklamaya devam etti fakat ezoterik sırların çoğu piramitlerin çok gizli odalarında saklı kalmıştır.[9] Kuran’da da İdris peygamberin göğe çekildiği yazılıdır (Meryem, 19/56-57). Sirius’a götürülmüş olması muhtemeldir.

Masonlarda Sirius bekleyişi

Bir rivayete göre “Dört zat vardır ki hala hayattadır. Bunlardan Hızır (as) ve İlyas (as) yerde, Hz.İsa (as) ve Hz. İdris (as) de gökte hayat sürmektedirler.”(Bilmen, Ömer Nasuhi, Tefsir, 4/2034). Eğer Hz. İsa ve İdris’in göklerdeki mekânı Sirius takım yıldızında ise yoğun yer çekiminden dolayı Einstein’ın görelilik teorisine göre orada zaman daha yavaş akıyordur ve onlar henüz hayatlarından çok az bir zaman yaşamışlardır ve hayattadırlar.

Sirius’un (Şira’nın) isimleri

Sümer’de “Evrenin Yargıcı”, Eski Mısır’da “Yüce Rızık Verici”, Dogonlarda “Rahmet Yıldızı”, Bozolarda “Göz Yıldızı”, Bambaralarda “Bilginin İki Yıldızı”, Zend Avesta’da “Muhteşem Yıldız”, Markiz Adaları’nda “Yüce Yıldız”; Hellas, Roma ve Perslerde “Köpek Yıldızı”; Çinlilerde “Yay ve Ok Yıldızı” gibi manalar ile bilinen bu çift yıldız hakkında araştırmalar derinleştirildikçe “Siriusyen kültür” adı altında yepyeni bir kültür dairesi ile karşılaşılmıştır.

Sirius’un çeşitli adlarından bazıları şunlardır[11]:

  • Sothis” (Eski Mısırca adının Grekçe’ye uyarlanmış hali)
  • Sigi” (Dogonlar’da)
  • Sigo” (Bambara’larda)
  • Şira” (Araplar’da)
  • Seirios” (Hellenler’de)
  • Sirius” (Romalılar’da)
  • Kak-si-sa” veya “Kak-si-di” (AsurBabil’de)
  • Kak-si-si” (Hititler’de)
  • Tistirya“, “Tishtrya” veya “Tiştria” (Farsça: Zerdüştlüğü benimsemiş kavimlerde)
  • Sima Kayne” (Bozolar’da)
  • Sirona” (Galyalılar’da)
  • Hu-Şi” (Çinliler’de )

Yine, birçok kültürde Sirius yay ve ok ile ilişkilendirilir [11]:

  • Asur-Babil geleneğinde, Sirius’a ve Sirius sistemindeki başka bir yıldıza (Sirius–B) yay ve ok adları verilir.
  • Çin mitolojisinde, Sirius yayla ifade edilir. Sirius’un Çince’deki adı Hu-Şi, “Yay ve Ok” anlamına gelir.
  • Mısır’da, Dandera Tapınağı’nın dairesel burçlar kuşağında Sirius yay ve okla temsil edilir.
  • Afrika’da Mali’de yaşayan Dogonlar’ın Sirius–A’yı belirtmek üzere çizdikleri şekil, yay ve okun birleşmiş şeklidir.
  • Pers geleneğinde Sirius yay veya ok yıldızı olarak ifade edilir.

Kuran’da Sirius (Şira)

Kuran-ı Kerim Şira (Sirius) yıldızında yaşadığı inanılan Tanrılara tapanları uyarmış ve onların Tanrı olmadığını Şira’nın Rabbinin de Allah olduğunu bildirmiştir. Kuranda sirius yıldızı ayeti şöyledir;

Necm 49: “Doğrusu, ‘Şi’ra (yıldızı)nın Rabbi O’dur.”

Sirius takım yıldızları olan Sirius-A ve Sirius-B’nin yapılan hesaplamlara göre 49,9 yılda bir birbirinin etrafında birer yay çizerek döndükleri ifade edilir. Daha sonradan yapılan bazı hesaplamalarda ise bu rakam biraz fazla ve biraz az olarak bulunmuştur. Necm suresinin 49. ayeti ise Şira yıldızından bahsetmekte olup 9. ayeti ise yay şeklinde sarkan iki şeyden bahsetmektedir ki eski müfessirler bu ayetin Hz. Muhammed’in Miracından bahsettiğini bildirmişlerdir:

Necm 9: “Sonra yaklaştı ve sarktı. Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha da yakınlaştı. Böylece (Allah’ın) vahyettiği şeyi kuluna vahyetti.”

İlginçtir ki yukarıda Sirius yıldızının farklı toplumlarda yayla ilişkilendirildiğini anlatmıştık. Bu iki yıldızın birbiri etrafındaki hareketi de birbirine doğru sarkmak ve yay benzeri bir hareket çizmektir. Miraç ile ilgili olduğu bildirilen Necm 9 ayetindeki iki nesnenin sarkması ve aralarında iki yay ilişkisi olup birbirlerine yakınlaştıktan sonra orada Hz. Muhammed’e vahyedildiğinin açıklanması bazılarına göre Hz. Muhammed’in Miraçta Şira yıldızına götürüldüğünün işareti olabilir.

Miraç nasıl bir astro-yolculuktu?

Bu teoriye göre Dünyanın gözcüleri olan uzaylı varlıklar yani Şira’nın melekleri Şira yıldızındadır. Dünya ile onlar elçilik ve gözcülük yapmakta ve bağlantı kurmaktadırlar. Burak diye adlandırılan ve aslında muhtemelen özel bir uzay gemisi olarak adlandırabileceğimiz bir seyahat aygıtı ile Hz. Muhammed’e Dünya dışını gezdirmişler, Şira’ya götürmüşlerdir ve Allah Hz. Muhammed’e orada seslenmiştir (Allah’ın bir mekanda olması gerekmiyor). Miraç hakkında anlatılan her ifadenin Peygamberimizden geldiğini düşünmüyorum ama Miraç olayının doğruluğuna da inanıyorum.

Bu Miraç olayını yaşayan muhtemelen sadece Hz. Muhammed de değildir. Avesta kitabına göre daha önce Zerdüştlüğün peygamberi olan Zerdüşt de aynı şekilde Miraca çıkarılmış ve Hz. Muhammed ile aynı süreçleri yaşamıştır. Burak diye adlandırılan binek hep bir at şeklinde hayal edilmiştir. Fakat bu binek ışık hızında hareket eden veya zamansız olarak hareket eden örneğin ışınlanan bir araç olması gerekir. Buna isterseniz kameraların çoğaldığı zamanlarda çokça karşılaştığımız ufolar deyin isterseniz başka bir ad verin.

En parlak yıldız olan Sirius’un Orion takımyıldızına göre konumu

Hezekielin gördüğü meleklerin gemileri

Eski Ahit’te, Hezekiel Kitabı’nın 1. Bölümünde, Hezekiel’in ateş içeren ve şimşek ve “parlak ışık” yayan “muazzam bir bulut” gördüğü anısı anlatılır. Şöyle devam ediyor: “Ateşin merkezi parlayan metale benziyordu ve ateşin içinde dört canlı varlık var gibiydi”. Bu canlılar kanatlı ve insansı olarak tanımlanır, “şimşek çakması gibi ileri geri hızlanırlar” ve “yaratıklar arasında ateş ileri geri hareket eder”. Hezekiel, her biribir tekerlek gibigörünen dört parlak nesneyi tanımlıyor. Bu nesneler uçabiliyordu ve yaratıklarla birlikte hareket ediyorlardı: “Canlı yaratıklar hareket ettiğinde yanlarındaki tekerlekler de hareket ediyor; canlılar yerden yükseldiğinde tekerlekler de yükseliyordu”.

Tanrıların Arabaları’nın “Tanrı bir Astronot muydu?” Başlıklı 4. Bölümünde von Däniken, Ezekiel’in bir uzay gemisi gördüğünü öne sürer; bu hipotez 1956’da Morris Jessup tarafından ve 1961’de Arthur W. Orton tarafından ortaya atılmıştır.

Dünya dışı temas

Evrende Akıllı Yaşam (1966) kitabında astrofizikçiler Iosif Shklovsky [Shklovskii] ve Carl Sagan, bilim adamlarının ve tarihçilerin kayıtlı tarih boyunca dünya dışı temasın meydana gelmesi olasılığını ciddi şekilde düşünmeleri gerektiği argümanına bir bölüm ayırdılar; ancak Shklovskii ve Sagan, bu fikirlerin henüz kanıtlanmamış olduğunu da söylediler.

Shklovskii ve Sagan, dünya dışı yaşamın ışık hızının altındaki yıldızlararası seyahatinin, 1960’ların sonlarında kurulmuş veya uygulanabilir teknolojiler düşünüldüğünde bir kesinlik olduğunu; Dünya’ya yapılan dünya dışı ziyaretlerin tekrarlanmış olmasının makul olduğunu; ve bilim öncesi antik anlatıların uzaylılarla teması açıklamak için potansiyel olarak güvenilir bir yol sunabildiğini belirttiler.

Sagan Fransız kaşif Jean-François de Galaup tarafından Alaskada’ki Tlingit kabilesini ilk bulduğunda onların eskiden gökten gelenlerden bahseden hikayelerini dinlediğini nakleder. Bu hikâyeleri antik zamanlarda uzaydan gelen ziyaretçilerin varlığına bir delil olabileceğini düşünür.

Buna ek olarak, Shklovskii ve Sagan, tarım, matematik ve sanatın ilk Sümerlere öğretilmesiyle ilişkilendirilen bir balığa benzeyen Oannes’in hikayelerini, tutarlılığı ve detayı nedeniyle olası bir uzaylı kontağı olarak daha yakından incelemeyi hak ettiklerini belirtmiştir. Yine Sagan bir TV belgeselinde uzaydan gelen ziyaretçilerin 15 günde bir Dünya’yı ziyaret ediyor olabileceklerini de söylemiştir. Materyalist birinin bunları söylemesi için elinde somut kanıtlar olsa gerek.

Yine antik çağlardaki uzaylı ziyaretini 1970’lerde araştıran Von Däniken’e göre, bazı eserlerin yapımında, onları inşa eden eski kültürler için mevcut olandan daha sofistike bir teknolojik yetenek gerekiyor. Von Däniken, bu eserlerin ya doğrudan dünya dışı ziyaretçiler tarafından ya da söz konusu ziyaretçilerden gerekli bilgileri öğrenen insanlar tarafından inşa edildiğini savunuyor. Bunlar arasında İngiltere’deki Stonehenge taş çemberleri, Bolivya’daki Pumapunku tapınağı, Paskalya Adasında Moai heykelleri, Büyük Giza Piramidi ve eski Bağdat elektrik pilleri bulunmaktadır.[12]

Toparlarsak

Bütün bu parçaları birleştirdiğimizde şu sonuçları elde ediyoruz. Eldeki verilere göre Dünya’mız uzaylılar tarafından insanlık tarihi boyunca denetlenmiş olabilir; Dinimize göre ise melekler tarafından sürekli ziyaret edilmiş ve insanlarla temas kurulmuştur. Hz. Musa’nın ahit sandığını getirmişlerdir (Muhtemelen korunması için altın ve radyasyona sahip özel bir teknoloji ile donatılmış bir sandıktır). Hz. Muhammed’e bedir savaşında gelerek destek vermişlerdir. Hz. Lut’u kavminden çıkarıp gökten meteor yağdırmışlardır.

Enok kitabı bu meleklere gözcü melekler der. Kuran’da ise bunların çeşitli örnekleri verilmektedir. Kuran’dan en azından Babil döneminde insanlarla temas edip onlara bilgiler öğreten meleklerin varlığını biliyoruz ki bunlardan Harut ve Marut diye iki melekten sihir öğrenen kişilerden bahsedilir. Marut diye bilinen ve içlerinde yaşayıp onlara bilgiler öğreten melek, zaman içinde efsaneleşerek Babillilerin baştanrısı olan Marduk olarak tapınılmıştır. Kuran bu melekleri insanların Tanrılaştırdığını da haber verir ki bu durum pagan Tanrılarının kökenine ışık tutacak mahiyette bilgilerdir.

Dogon kabilesinin hakkında detaylı bilgiler verdiği Sirius yıldızı tüm antik Dünya tarafından bilinmekte ve Tanrısal ziyaretçilerle (meleklerle) özdeşleştirilmektedir. Bu yüzden yanlış olarak Sirius’a tapılmakta fakat Kuran bu konuda uyarmaktadır. Allah’ın Şira’nın ve muhtemelen orada yaşayan meleklerin de Rabbi olduğunu ifade etmektedir.

Kuran’da Necm yani yıldız suresinde 49. ayette Şira yıldızından bahsederken 9. ayette ise Peygamberin Miraçta iken iki nesnenin birbirlerine sarkıp yay gibi yakınlaştığı yere gittiği ve orada vahiy aldığı belirtilmiştir ki bu ayetler muhtemelen Hz. Muhammed’in Dünya ile ilgilenen varlıkların yurdu olan Şira yıldızına götürüldüğünün bir işareti olabilir ve bilimsel gözlemlerin gelişmesiyle bu ayetin Şira yıldızını çok iyi açıkladığı bu yüzyılda anlaşılabilmiştir.

Günümüzde Carl Sagan gibi ateist bilim insanları da antik uzaylı ziyaretçilerinin varlığı hakkındaki delillerden ve günümüzde de bu olayları gördüklerini rapor eden çok sayıda gözlemcinin delillere dayanan beyanlarından dolayı bu Dünya ziyaretçilerinin varlığını inkâr etmemektedirler ve araştırılmaya değer kanıtlar olan bir konu olarak görmektedirler.

Popüler kültür sahtekârları

Bazı kişiler bu konuyu istismar ederek bir tane hakikate bin tane yalan ekleyip modern hikayeler uydurarak aslında insanlığı uzaylıların yarattığı, göklerden gelip insanlığı zaman zaman hasat ettikleri gibi hikayeler uydurarak popüler kültüre yönelik sansasyonel fikirler peşinde koşmakta ve bunlardan hem şöhret hem para kazanmaktadırlar. Bu tür hiçbir dini veya gerçeği gösterme kaygıları olmayan insanların yalanlarına karşı bu yazımız gerçekleri gösteren bir ışık olsun.

Bu palavracılardan biri olan Zecheria Sitchin’in Annunaki yalanlarını anlatan bir site olarak antikyalanlar.blogspot.com sitesini takip edebilirsiniz.

Ayrıca uzaylı olsun olmasın Tanrısal bir sonsuzluğa sahip olmayan hiç kimsenin bir insan veya bir böcek yaratamayacağı hakkındaki felsefi ve biyolojik mülahazalarımı 196 nolu yazımdan okuyabilirsiniz.

Kuran’ın evrenin her tarafında yaşayan sayısız canlılardan haber verdiği ayetlerini de 11 nolu yazımdan okuyabilirsiniz.

Kısaca Sirius takım yıldızı Kuran’da özel isim olarak geçen tek yıldızdır. Tarık yıldızından da bahsedilir ama Tarık yıldızı bilinen bir yıldız değildir. Tespitlerimize göre kara deliklerdir (Bkz. 128 nolu yazı)

Referanslar

  1. https://www.salom.com.tr/arsiv/haber-89195-yahudilik_ve_melekler_7_dusmus_melekler.html
  2. Peters, T. (2014). UFOs: God’s Chariots?: Spirituality, Ancient Aliens, and Religious Yearnings in the Age of Extraterrestrials. Red Wheel/Weiser.
  3. Coppens, P. (2014). Ancient Aliens: Close Encounters with Human History. The Rosen Publishing Group, Inc.
  4. http://www.mesopotamiangods.com/winged-gods-who-first-appeared-on-earth/.
  5. Şenel A. (2009). Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi. Ankara 2009.
  6. https://islamansiklopedisi.org.tr/harut-ve-marut.
  7. https://mtorah.com/tag/enuma-elish/.
  8. Temple, R. (1999). The Sirius Mystery. Random House.
  9. ULUIŞIK, Y. P. (2017). Türk ve Dünya Mitolojilerinde Sirius Kültü. Akdeniz İnsani Bilimler Dergisi, 7(1), 345-365.
  10. Salt A. & Çobanlı C. (2001). Dharma Ansiklopedisi. İstanbul 2001.
  11. https://tr.wikipedia.org/wiki/Sirius
  12. https://www.theguardian.com/world/2003/mar/16/robinmckie.theobserver

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.
Başa dön tuşu