Felsefe

295# Allah neden kendini över? Allah neden övülmek istiyor? Olumlu telkinin psikoloji üstündeki gücü

Allah neden kendini över anlatır mısınız? Allah neden övülmek istiyor? Allah’ı neden kendisini sürekli anmamızı istiyor? Nietzsche “sürekli övülmek isteyen bir Tanrı’ya inanmam” demiş. Allah neden övülmek istiyordur?

Allah insanların ihtiyacına ve anlayışına uygun kelam eder

Daha önce 193 nolu yazımda, psikoloji tanımlarına göre Allah’a bencil veya egoist denilemeyeceğini açıklamıştım. Bu yazıyı okuduktan sonra ona da tekrar bakabilirsiniz. Bu yazıda ise benzer bir konu olan Allah neden kendini över ve Allah neden övülmek istiyor konularına değineceğim.

Öncelikle şunu iyi bilmek gerekir. Allah’ın kelamları sonsuz çeşittir, arıya kendi anladığı dil ve üslupla konuşur, meleklere kendi anladıkları dil ve üslupla konuşur. Aynı şekilde insan psikolojisinin en ince ayrıntılarını bildiği için de insanın psikolojik yapısına uygun konuşur. Yani Allah ihata edilemez ve tamamen anlaşılamaz olduğu halde adeta her bir canlı türünün aynasına kendi psikolojik anlayışlarına uygun olarak akseder, onlarla öyle konuşur, onların yozlaşmamaları için lazım olanları vahyeder.

İlgili Makaleler

 

Allah’ın kendini övgüyle anlatması

Allah’ın kendi sonsuzluğunu, nimetlerin kaynağı olduğunu anlatması, kendini yüce sıfatlarla ve isimlerle tanıtması, övgülerin putlara değil de Allah’a ait olduğunu açıklaması, insanı doğru olan bilgiye iletmek içindir. İnsana nasıl bir varlığa kulluk ettiklerini anlatmak içindir. Allah kendini anlatmasa veya eksik anlatsa kimse Allah hakkında bir şey bilemez. İnsan yaratıcısını doğru olarak tanımak ister. O halde Allah’ın sonsuz büyük iken kendini olduğu gibi anlatmaması insanın aradığı gerçek bilgiyi insana vermeyecektir. Allah’ın gerçekleri anlatmasına dayanamayanlara şunu sormak lazım; Ne yani Allah gerçekleri eksik anlatsaydı veya anlatmasa mıydı, veya tevazu edip gerçekleri dile getirmeseydi biz nasıl gerçek bir bilgi edinebilirdik. Allah’ın kendini doğru anlatmasını, büyük olduğunu öğretmesini bile ego sananlar var. Oysa ki basit bir hükümet bile yaptığı işleri ve büyüklüğünü doğru bir şekilde halkına aktarmalı ki halk nasıl bir devletle bağlı olduklarını doğru bilsinler. Burada devletin doğruları anlatmaması yakışır bir şey midir?

Evet insan Allah hakkında doğru bilgiyi ister ve bu bilginin tek kaynağı da Allah’ın kendisidir. Allah bu yüzden gerçekleri anlatır. Gerçek de Allah’ın sonsuz, büyük, ulu, herşeye gücü yeten, meleklerin kendini hatırlamaktan, anmaktan zevk duyduğu, evreni yaratacak bir ilim ve kudrete sahip olan bir varlık olunca, ego sahibi insanların egolarına dokunur. Böylece Allah’ı da kendileri gibi haksız yere büyüklenen, kendileri gibi büyüklük taslayan bir varlık olarak algılarlar. Oysa ki büyüklük, güzellik, ihtişam Allah’ın en gerçek özellikleridir. Bunları açıklıkla anlatmanın insanların ego davranışıyla bir alakası yoktur.

Allah insanların minnettarlıklarının şirk unsurlarına değil de nimetlerin hakiki sahibi ve ikram edicisine olması gerektiğini söyler, öğretir ve insanın bu şekilde Rabbini anmasını ister, bütün bunlar insanın iyiliği içindir, yoldan sapıp Rabbini unutup zalimleşmesini önlemek içindir. Rab ile kul arasındaki olması gereken bağın kurulması içindir.

TELKİN (PROPAGANDA) ve duygular üzerindeki etkisi

Allah’ın kendini anlatması insani bir övme değil gerçekleri insana öğretmesi olduğunu anladık. Peki, Allah neden övülmek istiyor? Allah yarattığı mahlukatının hangi içsel (psikolojik) gerçekliklerine binaen Allah’ı anmalarını, övmelerini istemektedir? Allah neden kendini över ve Allah neden övülmek istiyor sorusunun cevabını anlamak için önce TELKİN (PROPAGANDA) ilmini anlamamız gerekiyor.

İnsanoğlunun zihni ve duyguları telkine (propaganda) çok açıktır. İnsanın duyguları telkinle yani propaganda ile çok kolay değişebildiği içindir ki insanlığı kötüye yönlendirmek isteyenler sahte yanıltmaca sözlerle insanları sürekli haktan saptırma gayreti içerisinde olmuşlardır.

Bir akademik makalede propagandanın gücünü açıklayan Çetin şöyle anlatmaktadır [1].

Propaganda, sistematik uygulamaları ile bir grubu, topluluğu ya da bir bireyi zihni olarak yeniden biçimlendirmedir.

Propaganda sadece yeni bir fikir aşılaması değil aynı zamanda var olanı istenene evirme sürecidir.

Propaganda duyguları yönetir

Evet propaganda zaten bildiğiniz bir şeye iyice kalbiniz ısınması için de yapılır. Yazar’a göre: Propaganda, teknolojik ve bilimsel yeniliklerin 20. yüzyıldan itibaren gelişmesi ve dönüşüme uğraması neticesinde daha sistematik hale gelmiştir. Bu sistematik dönüşüm, beraberinde siyasal ve savaş zamanı jeopolitik kaygılardan öte; tüketim, ekonomik tesirler, kültürel kabuller ve toplumsal aidiyetin artırılması konularında, bireylere yönelik manipüle edici propagandif eylem modellerinin gelişimini ortaya çıkarmıştır.

İmajlar, semboller, duygular ve siyasal-toplumsal alana özgü her türlü mesaj; içeriğinde propagandif eğilimler barındırmaktadır. Pratkanis ve Aronson’a göre, “propaganda bir fikrin, ön yargılarımızı ve duygularımızı etkileyen imajlar, sloganlar ve sembollerin becerikli bir şekilde kullanılması yoluyla iletilmesidir”. Bu şekilde iletilen fikirler, iletiyi alan kişilerin iletilen fikri kendi istekleriyle ve kendi istekleriymiş gibi benimsemelerini sağlamaktadır [2].

Telkinin (propagandanın) sürekliliği insanın psikolojik yapısını dönüştürme gücüne sahiptir. Eğer çok sevdiğiniz bir şey hakkında sürekli olumsuz telkinlere maruz kalırsanız sevginiz kaçınılmaz olarak azalır. Eğer doğruluğundan emin olduğunuz bir olayda sürekli negatif telkinlere maruz kalırsanız kesin bildiğiniz doğruluğa bile inancınız azalır.

Örneğin kendinizin bu evrende kesinkes var olduğunu bildiğiniz halde diğer insanlar tarafından sahte bilimsel verilerle hiçbir şeyin aslında var olmadığına her şeyin bir halüsinasyon olduğuna dair sürekli yanıltıcı telkinlere uğrarsanız en temel doğru olarak bildiğiniz kendi varlığınızdan bile şüphelenirsiniz. Bir zamanlar bazı filozoflar da bu düşünceyi o kadar çok telkin etmişlerdi ki diğer bütün filozofların aklı karışmıştı ve Descartes’in ünlü felsefi delilini ortaya koymasına kadar işi ilerlemişti: Düşünüyorum öyle ise varım.

Rene-Descartes

Olumsuz propagandaların sevgiyi azaltmadaki gücü

Allah neden kendini över ve Allah neden övülmek istiyor sorularının cevabı telkin kavramıyla tam alakalıdır. Yani telkin o kadar güçlü şeytani veya ilahi bir silahtır ki, şeytani amaçlarla yanıltıcı bir telkin insanı kesin delillerle doğru bildiklerinden bile soğutmayı başarabilir. Örneğin imanınız çok güçlü olabilir ve her şeyin Allah’tan bir mektup olduğuna inancınız dağlar kadar sağlam olabilir veya Kuran’ın mucize bir kitap olduğuna sarsılmaz delillerle inanıyor olabilirsiniz. Fakat şeytanların ağızlarından çıkan olumsuz propagandaları (telkinleri) dinlediğiniz zaman bu telkinler mutlaka sizi az veya çok etkileyecektir.

Yapılan telkinlerin doğru olmadığını bilseniz bile, hatta her şeytani telkini binbir delil ile çürütseniz bile bu telkinler sizin imanınıza az ya da çok zarar verecektir. Hevesinizi kaçıracaktır. Aynı şekilde din aleyhtarları da İslam’ın delillerini sürekli dinlediklerinde ve bu telkinlere maruz kaldıklarında kendilerinin yanlış yolda olduklarından şüphelenecekler ve onların da şeytaniyet kabiliyetleri zayıflayacaktır. Bir takipçim bana demişti ki “hocam şu bazı sitelerde peygamberimize o kadar saldırıyorlar ki doğru olmadığını ve olayı çarpıtarak yorumladıklarını bildiğim halde, peygamberime karşı olan duygularımı azalttılar.”

Evet telkinin böyle bir gücü var ve insan psikolojisinin en derin kuyularını bile bilen Allah bu yüzden bizi uyarıyor:

Enam 68: “Âyetlerimiz hakkında münasebetsizliğe (alaya) dalanları gördüğün zaman hemen onlardan uzaklaş ki, ondan başka söze dalsınlar. Eğer şeytan bunu sana unutturursa hatırladıktan sonra hemen kalk, o zalimler topluluğuyla oturma.”

Yani ayetler hakkında alakalı alakasız sırf psikoloji bozmak üzere boş ve alaycı konuşmalardan yüz çevir ki bu şeytanlar senin psikolojik yapını sarsma hedefine ulaşamasınlar.

Telkinler şuuraltımıza işler

Allah neden kendini över ve Allah neden övülmek istiyor sorularının cevabını insan psikolojisinde aramaya devam edelim. Bir akademik makalede Rıfat Ablay telkin konusunda şunları söyler [3]:

“Şuuraltımız, zihin telkini yoluyla ikna olunmaya müsaittir. Şuuraltımız, şuurlu zihnin aksine, sorgulamadan tekrarla gelen teklifleri kabul ettikten sonra zihinde pekiştirir. Bütün otomatik davranışlarımız, alışkanlıklarımız ve heveslerimiz hafızada kayıtlı bilgiler arasındadır.”

Evet insanlar telkin yoluyla değişir ve şeytanlar Allah’tan uzaklaştırmanın aracı olarak telkinleri kullanırlar. Telkin aracı olarak da medya organları ve günümüzde ise sosyal medya bu şeytani telkinlerin en büyük silahı haline gelmiştir. Sürekli yalancı şeytani telkinlere maruz kalıyoruz. Oysa şeytanların boş vaad ve delilsiz telkinlerine karşılık Allah hep delil getirir ve birçok ayette bu uğursuz telkincilerden boş iddiaları bırakıp delil getirmelerini istememizi salıklar (Örn; neml-64, bakara 111).

Gençlerden başlanan şuuraltı tahribat kampanyası

Yazar şöyle devam ediyor:

“Şuuraltı mesajlarla etki altına alınmak istenen bir diğer kesim, toplumların geleceği olan savunmasız çocuklardır. Çocukların küçükken öğrendikleriyle oluşturdukları zihni yapı, ileride davranışlarını ve dolayısıyla kişiliklerini belirlemektedir. Kişilik gelişiminin temelleri henüz atılmaya başlanan ve zamanlarının büyük bir kısmını televizyon ve tablet ekranı başında geçiren bu çocuklar, özellikle çizgi film vb. etkinliklerle etki altına alınmaya çalışılmaktadır. Çocuklara, tıpkı sinemada olduğu gibi çizgi filmlere gerek senaryo aşamasında açık bir şekilde başka kültürlerin inanışları doğrultusunda gerekse subliminal bir takım bilinçaltı mesajlarla yön verilmeye çalışılmaktadır.”

Şeytani insanlar kara propaganda (olumsuz telkin) yöntemlerini kullanarak özellikle genç nesilleri hedef alırlar. Çünkü daha az bilgili, daha çabuk kafası karışabilecek, daha az deneyimleri olan kişilerdir. Daha hızlı sonuç alınır ve genç nesilleri bozmak demek geleceği bozmak demektir.

İsra 61-65: “Allah (şeytana) buyurdu: ‘Haydi git! Onlardan kim sana uyarsa, şüphesiz ki, cezanız cehennemdir, hem de mükemmel bir ceza. (İstersen) onlardan gücünün yettiğini sesinle ürküt. Süvari ve piyadelerinle üzerlerine saldır. Mallarına ve evlatlarına ortak ol. Onlara vaatte bulun.’ Fakat şeytan onlara aldatmadan başka bir şey vaat etmez. Doğrusu benim (ihlâslı) kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin yoktur. Vekil olarak Rabbin yeter.”

Negatif telkine karşı pozitif telkin

Evet şeytanlar telkinle doğru yoldan saptırırlar. Tıpkı insan şeytanlarının hevaları uğruna insanlığı doğruluktan saptırmak istemesi gibi. Allah bu ayette şeytanın görevini yapıp insanlara telkin edeceğini fakat Allah’ın halis kullarının bu telkinlerle baş edip yanlışa sapmayacaklarını açıklıyor. Şeytanlar da imtihanımızın ve gelişimimizin bir parçasıdırlar.

Peki insan veya cin şeytanları sürekli insanlığı saptırmak için telkinler veriyorlarsa insan bunlara karşı nasıl direnecektir. Tabiki negatif telkine karşı pozitif telkinleri artırmak ile. Şu anda internette gezen şeytanların negatif telkinlerine karşı Allah’ın iyi kullarının pozitif telkinleri olmasa idi dengeler değişmiş ve kötülük kazanmış olurdu.

Bakara 251: “…Eğer Allah’ın, insanların bir kısmı ile bir kısmını def’i (engellemesi) olmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrardı. Ancak Allah, alemlere karşı büyük fazl (ve ihsan) sahibidir.”

 

Kışkırtıcı ve bütünleştirici propaganda

Allah neden kendini över sorusunu anlamak için kışkırtıcı ve bütünleştirici propagandayı anlamak gerekir… Yıkmak yapmaktan kolaydır, bu yüzden az sayıda yıkıcı propagandaya ancak çok sayıda yapıcı propaganda karşılık verebilir. 

Çetin akademik makalesinde şunları söylüyor:

“Ellul, gelişmiş ülkelerde yaşayan insanlar için kışkırtıcı propagandadan daha önemli olduğuna inandığı; tüm modern sosyal sistemin kullandığı, sistem için vatandaşları arasında destek ve kabulü yükselten “bütünleşmenin propagandası” olarak adlandırdığı başka bir tip propaganda biçimi de tanımlamaktadır. Bütünleşme propagandası önemlidir.

Çünkü hiçbir modern toplum, vatandaşlarının çoğunun en azından itirazsız desteği olmadan uzun süre yaşayamaz. Bütünleşme propagandası, yıkıcı küçük gruplar ya da dış güçler tarafından yapılan yayınlar aracılığıyla çıkarılan broşürler ile değil, toplumdaki en etkili, güçlü ve saygın insanlar tarafından üretilen ana iletişim kanallarıyla –gazeteler, televizyon, filmler, ders kitapları, politik konuşmalar vs.- yayımlanmaktadır.”

Telkinlerin bu gücü sosyolojinin yanısıra psikolojide de kullanılır. Psikoloji zaten telkinlerle insan psikolojisini düzeltme sanatıdır. Hatta psikolojinin bir altı dalı sayılabilecek meditasyon uygulamalarında kullanılan olumlamalar da bir pozitif telkin türüdür ve psikolojik yapıyı sağlamlaştırmak içindir. [4]

Yozlaştırıcı telkinlere karşı kendi duygularımızı pozitif telkinle iyileştirme

İnsanlık sürekli kara propaganda altında sürekli bir yozlaşmaya doğru savrulurken ve şeytanlar Allah ile kulları arasındaki bağı koparmak için sürekli propaganda yaparken biz ne yapmalıyız. Elbetteki çözüm şeytanların negatif telkinlerine karşı topluma ve kendimize pozitif telkinlerle yaraları onarmaya çalışmaktır. İşte Allah’ı zikir etmek ve tesbih etmek de kendi ruhumuz için, aklımız için, kalbimiz için bir telkindir, negatif tesirlerden koruyucu bir pozitif propagandadır. Allah bu kadar yıkıcı telkinlere karşı Allah’ı çokça anmamızı, büyüklüğünü, kudretini, ilmini hatırlamamızı ve bunları tekrarlamamızı bu yüzden istiyor ki insanoğlu negatif telkinlere kapılıp önce gaflete sonra dalalete sapmasın. Allah neden kendini över sorusunun cevabı işte buradan anlaşılabilir.

Allah neden kendini över

Allah’ı övmek insanın faydası içindir

Allah’ı tesbih etmek, anmak, yüceltmek Allah’a faydalı bir şey değildir. Kendimiz için yani insanlar için bir gerekliliktir, faydadır. Allah’ı yüceltince, anınca kendimize o sevginin propagandasını ve telkinini yapmış oluruz. İnsan ve cin şeytanlarının negatif telkinlerini gidererek kendimizi doğru yolda yaratıcıya kulluk yolunda tutmuş oluruz. Namaz da bunun içindir, secde de bunun içindir, rükû da bunun içindir. Allah’a yapılan beş vakit secde de, tüm zikirler de, tüm hamdlerimiz de, tüm tesbih edişlerimiz de insanın iç Dünya’sında şeytanların tesirlerini azaltan karşıt propagandalardır, telkinlerdir.

Bu yüzden Allah kullarından kendisini hamd ile, tesbih ile, övgü ile, büyüklüğünü anarak anmalarını ve zikretmelerini ister. İnsan büyüklüğünü andığı ve düşündüğü Allah’tan gafil olmaz, şeytanların Allah’a karşı soğutmalarına bir ilaç sürmüş, tedavi etmiş olur. Zikretmek anmak demektir, Kuran okumakla da olur, tefekkür etmekle de, dil ile tesbih etmekle de olur.

Allah bu yüzden kendi gücünü, kudretini, ilmini insanlığa anlayabilecekleri örneklerle anlatır. İnsanın sonsuz ulu bir Rab’be kulluk ettiğinin bilincinde olmasıyla ve bunu sürekli zikrederek hatırlamasıyla aklının ve kalbinin istikametini şeytanların ve nefsinin zararlı telkinlerinden korumasını ister.

Allah neden kendini över meselesi böylece akla yakınlaşmış olur.

Kısaca; Allah neden kendini över konusu

Allah neden kendini över ve Allah neden övülmek istiyor konusu en zeki filozofların bile bazen cevabını bulamamış gibi yaptığı bir sorudur. Çünkü o filozof bulmak değil eleştirmek istiyordur. Nasıl olsa bu kadar hikmete avam halkın aklı yetmez, akılları daha kolay karıştırabilirim diye düşünüyordur.

Bu yazıda herkesin anlayabileceği şekilde örneklerle anlattık ki Zikir, hamd, tesbih gibi Allah’ı överek sürekli anmalarımızın Allah’a bir yararı yoktur. Yararı insanın kendi içindir. Şeytanların negatif telkinlerine, kışkırtıcı propagandalarına karşı psikolojiyi, aklı, kalbi, ruhu ve sevgiyi koruyan pozitif telkinlerdir, bütünleştirici propagandadır.

Şeytanların propagandaları yalan, yanıltma ve kötüleme üzerine kuruludur. Oysa Allah’ın Kuran’daki düzeni deliller üzerine aklı ve kalbi tatmin edici bilgiler üzerine kuruludur. Bu yüzden Allah deliller getirir ve boş iddialarda bulunan şeytanlardan da delillerini istememizi öğütler. Çamur atmayla yapılan kara propagandanın önünü kesmiş olur.  Yani Allah boş propagandalarla kendini anmamızı da istemez. Kanıtlar verir, aklı doyurur, şeytanların akıldan saldırmalarını önler. Zikir ve tesbih gibi pozitif telkinlerle ise duygularımızı korumamızı ister. Bu sayede hem akıl hem kalp doğruluğu ve rahatlığı ile Allah yolunda olunur.

Ruhumuzu yaralayan kara propagandalara karşı da Allah’ın büyüklüğünü anlamamızı ve bundan gafil olmamak için düzenli olarak anmamızı, tesbih etmemizi ister. Böylece insan ve cin şeytanlarının telkinlerinin verdiği zarardan ve yanlış yola sapmaktan korunmuş oluruz. Zaten ayette de Allah’ın kullarının üzerinde şeytanın egemenliği olmadığını söylemektedir. Yani Allah’ı düzenli olarak ananlar, delillerini kavrayanlar şeytanların telkinlerinden korunacaktır.

Allah’ın kendi sonsuzluğunu, nimetlerin kaynağı olduğunu anlatması, kendini yüce sıfatlarla ve isimlerle tanıtması, övgülerin putlara değil de Allah’a ait olduğunu açıklaması, insanı doğru olan bilgiye iletmek içindir. İnsana nasıl bir varlığa kulluk ettiklerini anlatmak içindir. Allah kendini anlatmasa veya eksik anlatsa kimse Allah hakkında bir şey bilemez.

Ayrıca 193 nolu yazıma da bakarak Allah’a bencil veya egoist demenin psikolojik tanımlara uymadığını görebilirsiniz. Bu tür tanımlar şeytanların ağızlarıyla geveledikleri boş sözlerdir.

REFERANSLAR

  1. ÇETİN, B. N. (2014). PROPAGANDA OLGUSU VE PROPAGANDANIN AMERİKANLAŞMASI. Firat University Journal of Social Sciences/Sosyal Bilimler Dergisi, 24(2).
  2. PRATKANİS, A. ve E. ARONSON (2008) Propaganda Çağı İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali (Çev. N. Haliloğlu), Paradigma Yay., İstanbul.
  3. ABLAY, R. (2020). BİR PROPAGANDA ARACI OLARAK SİNEMA, MEDYA VE MUSİKİNİN İSLAM TOPLUMU ÜZERİNDEKİ ETKİSİ. Electronic Journal of Social Sciences, 19(74).
  4. Hasan, A. Y. I. K. (2006). Düşüncenin Karanlık Noktaları. Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 6(1), 175-193.

 

 

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.
Başa dön tuşu