Bilim Kuran'la ÇelişmezEmbriyolojiMCC

304# Kuran’da embriyoloji mucizeleri. Mucize yalanları sitesine cevap-1 (MCC)

Kuran’da embriyoloji mucizeleri var mıdır? Mucize yalanları adlı bir sitede Kuran’daki embriyoloji bilgilerine cevap yazmışlar. Biz de bu MCC (Mucizelere cevaplara cevaplar) ile onların cevaplarına cevap verdik. Onların yazılarından önemli yerleri alıp burada tek tek cevapladık. Amacımız polemik değil, zanlarla tahminlerle konuşmadık, her bilgiyi bilimsel kaynağı ile verdik. Son cümlesine kadar bilgi dolu bir yazı oldu. Keyifli okumalar.

İnsanın meniden yaratılması

İddia: Mürselat Suresi 20: Biz sizi bayağı bir sudan (meniden) yaratmadık mı?

Abese Suresi 19: Az bir sudan (meniden).

İlgili Makaleler

Tarık Suresi 6-7: Fışkırıp çıkan bir sudan yaratıldı. Bu su, bel ile kaburga kemikleri arasından çıkar.

Bunlardan her biri altıncı yüzyılda, Muhammed zamanında Müslümanlar tarafından da bilinebilir miydi? Şüphesiz ki, üremenin bir damla sıvı emisyon içerdiği uygarlığın ilk günlerinden beri bilinmektedir. Eski Ahit, Yaratılış 38:9′de “Ama Onan ne zaman kardeşinin karısıyla yatsa, kardeşine soy yetiştirmemek için menisini yere boşaltıyordu” demekte. Dolayısıyla dışarı atılan sıvı damlasından yaşamın kökenini açıklayan ayetler, cinsel ilişki esnasında serbest bırakılan şeylerin doğrudan gözlemlenmesi olayından başka bir şey değildir. Bu basit gerçeği bilebilmek için herhangi bir vahiye veya ilahi bir bildirime ihtiyacımız olmadığı da açık.

Cevap: İnsanın meniden yaratıldığı bilgisinin bir mucize olduğunu ve daha önce kimse tarafından bilinmediğini söyleyen bir kimse görmedim ben. Boş bir konuşma olmuş. Buna cevabı çok uzatmaya gerek yok. Kuran’da embriyoloji iddialarına devam edelim.

Kuran’da embriyoloji mucizeleri
Sperm hücreleri kadının yumurta hücresine (ovum) girmek için yarışıyor

Nutfe nedir?

İddia: Nufta hakkında yukarıda sıralanan ayetler (Mümin 67, İnsan 2, Kıyame 37, Muminun 14 ), cinsel ilişki sırasında fışkırtılan sıvıyı tanımlamak için kullanılır ve açık bir şekilde meniye atıfta bulunmaktadır. Ancak, Prof. Moore İnsan Suresinin 2. ayetinde geçen “nufta”yı “karışık sıvı” olarak çevirmeyi yeğlemektedir ve bu Arapça terimin, gametleri (erkek spermi ve dişi yumurtası) içeren erkek ve dişi sıvılarına atıfta bulunduğunu söylemektedir. Eski Yunanlıların sadece mikroskop altında gözlemlenebilecek olan sperm ve yumurtaları tek tek gözleriyle görmüş olmaları ihtimal dışı olduğu gibi Kuran ayetleri de özel olarak sperme veya yumurtaya vurgu yapmamaktadır;  basitçe ‘nufta’ demektedir.  Makul olarak bu ‘meni’ olarak da çevrilebilir, veya Hipokrat’ın da daha erken bir zamanda kullanmış olduğu [4], bununla erkek ve dişi üreme sıvılarını kast ettiği, oluşum aşamasındaki “jerminal sıvı” olarak da çevrilebilir (ama açıkçası Hipokrat da bu sıvıların içinde hücreler olduğunu bilememiştir). Eğer Moore nufta kelimesini germinal sıvı olarak çevirmek isterse, aynı zamanda Kuran’ın bu terimi Yunanlılardan aşırmış olduğunu da pekiştirir.

Cevap:  Muminun 14 ayetinde önce NUTFE, sonra ALAKA, sonra MUDGA sırası verilir. Kuran sperme meni der. Nutfe sperm olsaydı direk meni derdi. Demek ki meni değil. Muminun 13’te nutfenin sağlam bir karargahta oluştuğunu söylüyor. Bu da nutfenin anne karnında oluşmasını ve zigot olmasını gerektiriyor. Çünkü annenin yumurtası (ovum) ve babanın spermi birleşince oluşan zigot annenin yumurta kanalında (fallop kanalı) oluşur. Korunaklı yapı işte pelvis kemiği ile korunan rahimdir, ve bu kanal rahimin bir parçasıdır. Rahimi mekanik etkilerden pelvis kemiği koruduğu gibi, kimyasal etkilerden de plasenta bariyeri korur. Yani annenin kanındaki zararlı maddelerin çoğu burada süzülüp bebeğe ulaştırılmaz. Korunaklı yapı ifadesi de açık bir mucizedir. O halde Kuran’da embriyoloji bilgimize göre nutfe sperm değildir.

  • Mü’minun 13: “Sonra onu sağlam bir korunakta nutfe haline getiriyoruz”
Gebeliğin ilk aylarında embriyo bu pelvis kemiği içindedir

Yine İnsan 2 ayetinde insanın karışık nutfeden yaratıldığını söyler. Yani nutfeye karışık demesi anne ve babanın hücrelerinin karışmasını ve daha sonra genlerinin karışarak yeni çocuğun genlerini oluşturması hakikatine tam uyar. Zigot bu yüzden karıştırılmış bir yapıdır. Nutfenin zigot olduğunu anlamamız için bu karışık ifadesi çok güzel bir delildir.

  • İnsan 2: “Biz insanı karışık bir nutfeden yarattık. Onu imtihan etmekteyiz. Bu yüzden onu işitici ve görücü kıldık.”

Kuran’da embriyoloji ayetlerinde geçen Nutfe kelimesi nereden geliyor diye soracak olursanız, eski bir Arapça sözlüğü olan Müfredat sözlüğü, Arapça’da netfe’nin inci demek olduğunu söylemiştir. Yani inci gibi küre şeklinde küçük bir oluşumdur ve zigotun şekli de aynı inci gibidir. Yani küre şeklindedir. Aşağıda şekli var. O yüzden Kuran’ın alakadan önceki aşamayı inci olarak adlandırması benim de yeni fark ettiğim açık bir mucizedir. Aynı zamanda bu inciye karışık demesi de başka bir mucizedir.

Müfredat sözlüğünde Netfe kelimesinin inci demek olduğu belirtilmiş

Hipokrat bu kadar doğru, tam isabetli, ayrıntılı ve yanlış içermeyen bilgiler verebilmiş midir?

Zigot (Nutfe)

Nutfe spermdir diyenler

Nutfeye sperm diyenlerin görüşleri hatalıdır. Bilimsel bulgular gelişip kadının ovumunu ve spermle ovumun birleşmiş hali olan zigotu görmeden önce nutfe’ye sperm demek makul karşılanabilir ama Zigot keşfedildikten sonra ayetin zigottan bahsettiği tam olarak anlaşılmıştır. Meni diye yorumlayanlar Necm 46 ve Kıyamet 37 ayetine takılıyorlar. Onları da Kuran’da embriyoloji ile alakalı olduğu için açıklayalım.

Necm 46: “Atıldığı zaman nutfeden”

Evet nutfe sperm ve kadın yumurtasının (ovum) fışkırarak atılmasıyla oluşur. 4# nolu yazımızda Tarık 7’yi açıklarken anlattığımız gibi hem kadının hem erkeğin cinsel hücresi fışkırarak atılır ve zigot ise bunların bileşkesidir. Bu anlamda nutfenin atılmış olarak tarif edilmesi çok yerindedir.

Kıyame 37: “O, dökülen meniden yapılmış bir sperm değil miydi?” Ayette min eki bir şeyin bir şeyden yapılmış olduğunu belirtir. Örneğin “Halakal insane min salsal” ayetinde insanın Salsal’dan yapıldığını söylemesi gibi. Yani meni başkadır, zigot (nutfe) başkadır. Zigot da meniden yapılmıştır. Bu ifadede sorun yok. Kuran yaratılışın bir yönünü vermiş. Tıpkı bazı ayetlerde, sizi topraktan yarattık derken, bazı ayetlerde sudan yarattık demesi, bazı ayetlerde, çamurdan yarattık demesi gibi. Yani yaratılış için hepsi doğrudur ama Allah’ın hikmeti gereği bazen toprağı söyler, bezen, suyu, bazen çamur diyerek hem suyu hem toprağı bir arada kast eder. Bu konuyu daha önce 88# İnsan ne ile yaratıldı? yazımızda açıklamıştık. Kısaca bu ayette nutfenin meniden yapıldığının söylenmesi, yapısında meninin de bulunduğunu gösterir ama sadece meni olduğunu göstermez ve İnsan suresi-2 ayetinde de nutfenin karışık olduğu söyleniyordu. Bu da erkeğin sperm hücresinin kadının ovumu ile karışınca ortaya çıkan zigot yapısına nutfe dendiğini gösterir.

Bel ile kaburgalar arasından fışkıran su

İddia: Tarık Suresinin 6. ayeti, insan oluşmadan önce gerçekleşen cinsel ilişkide “fışkıran suyun” veya meninin, bel ile kaburga kemikleri arasından çıktığını iddia ettiği için ilginçtir. Görünüşe göre, meni, böbrek ve bel arasında kalan bir bölgeden çıkmakta ve bu da gerçek bir sorun teşkil eder, zira  spermlerin -bu konuda eski Yunanlılar ikna olmasa da-  testislerde üretildiğini biliyoruz. Örneğin Aristotales, matrak bir şekilde testislerin cinsel ilişki sırasında seminal geçişleri açık tutmak için ağırlık olarak işlev gördüklerine inanıyordu [5]…. Tarık Suresi, 6. ayeti açıkça fiziksel olarak cinsel birleşimden bahseder, ‘fışkıran su’ ve ‘bel ile kaburga kemikleri arası’ (Arapça; tar a’ib) her ikisi de çok fiziksel olgulardır ve bu ayetteki bağlamıyla açıkça Hipokrat tarafından yanlış öğretilen bilgi olan meninin üretildiği bölgeye atıfta bulunurlar. Böylece Kuran’da yeniden ortaya çıkan yanlış bir antik Yunan fikrinin ilk örneği de bulmuş olduk.

Cevap: Tarık suresi 6. ayet yanlış değil ki Hz. Muhammed Yunan literatürünü karıştırıp bunu nasıl uyarlarım diye düşünsün, sonra da antik Yunanlıların yanlışlarla dolu kitapları arasından en doğru halis bilgileri süzüp çıkarsın. Kuran’da embriyoloji bilgilerini yazmak için laboratuvarı mı vardı ki doğru bilgileri yanlış bilgilerden elesin? Hipokrat meninin tüm vücuttan süzülerek geldiğini söylüyorsa yanlış söylemiş ama Kuran böyle bir şey demez. Kuran bel ile kaburga sınırı arasından çıkan bir sıvıdan insanın yaratıldığını söyler ki buraya karın boşluğu denir. Yani karın boşluğundan çıkan bir sıvıdan insan yaratılmıştır. Bu sıvıya meni de demez. Meni olsaydı diğer bazı ayetlerdeki gibi direk meni derdi. Karın boşluğunda insanın oluşumunu sağlayan sıvı ise kadının suyudur, ayda bir defa tazyikle atılır ve döllenme meydana gelmişse çocuk oluşur. Hipokrat’ın söylediği açık bir yanlıştır. Kuran’da embriyoloji bilgilerinde ise kimse bir yanlış olduğunu ispatlayamaz. İlgili yazıyı daha önce daha önce sitemizde okumadıysanız okumaya devam etmek için aşağıdaki yeşil butona tıklayın.

Soru: Tarık suresi 7. ayette, sperm bel ile kaburga kemikleri arasından atılır diyor mu? İnsan menisi nereden gelir? Meninin bel ile kaburgalar arasından atılması ne demektir? Meni (sperm) karın boşluğunda değil testislerde üretilir. Sperm bel ile kaburga kemikleri arasından atılır açıklaması bilime aykırıdır. Bunun açıklaması nedir?

Cevap: Bu ayeti anlamak için önündeki ve sonundaki ayetlere beraber bakalım.

5- İnsan neden yaratıldığına bir baksın:

6- Kuvvetle atılan bir sudan yaratıldı.

7- Bel ile kaburga kemikleri arasından çıkar.

8- O (Allah), onu tekrar döndürmeğe kādirdir. (Tarık: 5-8)

  1. ayetin kelimelerine bakalım:

Hulika min mâin dâfikın.

  1. hulika : yaratıldı
  2. min : den
  3. mâin : su, sıvı
  4. dâfikın : kuvvetle atılan

Su kelimesi meni demek değildir, geniş anlamlıdır

Buradaki “su” kelimesinden Kuran tefsircileri “meni” olduğu anlamını çıkarmışlar ve Kuran meallerine de çoğu zaman “meni” olarak girmiştir.

Oysa meni olsaydı, Kıyame-37 ayetinde olduğu gibi direk “meni” olarak söylenebilirdi. Bu kelime Arapçadan Türkçemize geçmiş ve kullanılan bir kelimedir.

Kıyame-37 (O, dökülen meniden bir damla değil miydi?)

  1. e lem yeku : olmadı mı, değil mi
  2. nutfeten : nutfe, bir damla
  3. min meniyyin : meniden
  4. yumnâ : akıtılan, dökülen

Tekrar Tarık suresine dönelim

Tarık 5. ayette “İnsan neden yaratıldığına bir baksın” derken konu insandır,

  1. ayette “Kuvvetle atılan bir sudan yaratıldı” derken konu fışkırarak atılan sudur,
  2. ayette “ bel ile kaburga arasından çıkar ” derken konu yine sudur.
  3. ayette ise “onu tekrar döndürmeye kādirdir” derken kıyamet günü insanın yeniden yaratılışından bahsedilmektedir.

Şimdi gelelim insanın yaratıldığı suyun ne olduğuna

Bel ile kaburgalar arası bilindiği gibi karın boşluğudur ve bu karın boşluğunda pek çok organ vardır. Kuran bize üreme suyunun bu organlarda yapıldığını haber veriyor.

Bu ayette herhangi bir cinsiyeti belirtmiyor, yani bu suyun hangi cinsiyetin suyu olduğu belirtilmemiş. Hatta erkeğin suyu olsaydı meni demesi gerekirdi. Öyleyse kadınlarda çocuk oluşum mekanizmasının başlangıcına bakalım. Kadın üreme organlarından yumurtalık (ovaryum) üzerinde ayda bir defa follikül (içi su dolu baloncuk) oluşmakta ve bu follikül patlayarak içindeki yumurta (ovum) hücresini Fallop tüpüne doğru hızla fırlatmaktadır. Yazımızın sonunda bu olayın resmi konulmuştur. Baloncuktaki bu patlama sonucu meydana gelen “tazyikle fırlatılma olayı” sayesinde yumurta hücresinin gideceği yere ulaşması sağlanmış olur. (1, 2)

Eğer tazyikle atılma olmasa idi yumurta hücresi tutunma yerine yani rahime varamayıp karında farklı noktalara tutunurdu, bu olaya ise dış gebelik denir. (3) Aşağıya da bu olayın videosu eklenmiştir, detaylı olarak inceleyebilirsiniz.

İnsanın yaratılışı bu hücrenin bulunduğu tazyikli suyla başladığı için Kuran bu olayı tazyikli atılan sudan yarattık diye belirtmiştir. Kuran'ın indiği dönemde hücre veya ovum diye bir kavram Dünya'da olmadığı için en basit ve anlaşılır haliyle su ifadesi kullanılmıştır. Kuran zaten çok detaya girmez.

Bel ile kaburgalar arasından atılan su meniye indirgenemez

Ayeti sperm bel ile kaburga kemikleri arasından atılır diye anlamak için bir cinsiyet belirtmesi lazım fakat ayet bir cinsiyet belirtmiyor. Ayeti sadece erkeğin sıvısı olan sperme indirgemek ayetin hakikatini gözlerden kaçırılmasına neden olur, çünkü ayette cinsiyet belirtilmemiş. Spermde de bir suyun içinde yüzen sperm hücreleri vardır ve tohumlamayı bu sperm hücreleri yapar, tıpkı kadının suyundaki ovum hücresi gibi. Fakat biz nasıl ki sperm için su lafını kullanabiliyorsak ve insan bu sudan yaratıldı dememiz normal ise aynısını kadının suyu içinde söyleyebiliriz. Yani kadının suyu içindeki bir hücre yavruyu oluştursa bile genel anlamda yavrunun bu sudan oluştuğunu söyleyebiliriz. Çünkü aynı kullanımı zaten spermde de yaparız.

Öyleyse bu ayet sperm bel ile kaburga kemikleri arasından atılır dememekte ve bilimle ters düşmemektedir. Aksine kimsenin folliküllerden ve spermin suyunu oluşturan prostat bezinden haberi olmadığı zamanlarda, karın boşluğunda bulunan böyle bir kuvvetle atılan sudan bahsetmesi, onun mucize yönlerinden bir tanesini göstermektedir.

Sulb ve teraib nedir

Ayette sıvının sulb (omurganın alt kısmı) ile teraib (kaburga) arasından çıktığı belirtiliyor. Sulb bel bölgesi omurgası demektir. Sulb aynı zamanda nesil, soy, döl veya zürriyet de demektir. Mesela "Kimin sulbündensin?" demek, kimin zürriyetisin, çocuğusun veya neslisin demektir. Yani sulb, cinsel organların başladığı bel omurgası bölgesidir.

Sulb kelimesi omurganın başlangıcından yani kuyruk sokumu hizasından başlayan bel bölgesini anlatır, teraib'e kadar yani göğüs kemiklerine kadar olan bölgeyi kapsar ki bu bölge karın boşluğu demektir ve yumurtalık (ovaryum) bu sınırlar içindeki karın boşluğu arasında bulunur. Aşağıdaki şekilde bu bölgenin alanı kırmızı dikdörtgen ile belirtilmiştir. Bu bölge yumurtalıklar da dahil tüm karın boşluğu organlarını barındırır.

Sperm bel ile kaburga kemikleri arasından atılır

sperm bel ile kaburga
Kadın üreme organları ve Ovaryumun (ovary) yeri

EK: Elmalılı tefsiri de bunu açıklamıştı

Müfessir Elmalılı'nın ifadelerini de [4] koyalım ki eski müfessirler tarafından bile detaylı izah edilmiş bir meseleyi çözümsüz olarak görenler Kuran ilimlerinde ne kadar bilgisizce yargılamalar yaptıklarını anlasınlar:

"Öte yandan ulûkun yani döllenmenin meydana gelmesinde kadından da bir maddenin iştirak edip katıldığı daha sonra çocuğun anaya da benzemesi durumlarının ortaya çıkmasından da anlaşılmasına ve hadiste de bunun kadın menisinin katılıp üstün gelmesinden olduğunun söylenmesine dayanılarak katılan etkili veya etkiyi kabul eden bir unsurun dahi nazar-ı itibara alınması gerekmiştir ki bu unsur kadının bezr (tohum) veya büyeyza (yumurtacık) tabir olunan ve döllenen yumurtacığıdır. Kadının suyunun bir meni gibi sayılması rahmin üstünde "mebiz" denilen yumurtalıktan çıkan bu yumurtacıklar dolayısıyladır. "Suyun tamamından çocuk olmaz." hadisi gereğince çocuk erkek suyunun tamamından değil bir kısmından olduğu gibi, kadın suyunun da hepsinden değil, bu yumurtacığındandır..... ."

Özetle: Bel ile kaburgalar arasından atılan sıvı

Ayet sperm bel ile kaburga kemikleri arasından atılır dememektedir, sıvı atılır demektedir ve cinsiyet vermemektedir. Ayette belirtilen bel ile kaburgalar arasından atılıp da insanın oluşumunu sağlayan sıvı kadın üreme organlarından olan ovaryum (yumurtalık) sıvısına tam uymaktadır.

Spermin testislerden geldiği ise o zamanki Araplar arasında zaten biliniyordu, çünkü cahiliye Arapları kısır bırakmak istedikleri kölelerin testislerini buruyorlardı. Hatta öküz olmasını istediği boğaları da testislerinden burup yavruları olmasını engelliyorlardı. Spermin testislerden çıktığı binlerce yıl öncesi Sümer insanları tarafından biliniyordu ve bu bilgi Araplar için yeni bir bilgi değildi. O halde Kuran'ın bu ifadesi farklı bir hakikatten bahsediyor olmalı diye düşünmek gerekiyor.

Kuran burada bel ile kaburgalar arasından sıvı çıkar derken bilinmeyen bir meseleye işaret etmiştir ki bu meselenin doğru çıkması bir mucize olarak görülmelidir. Bu mesele ise kadın ovaryumundan fışkırarak çıkan ovaryum sıvısıdır.

Ayrıca Kemiklere et giydiriyoruz ayetini açıklayan 84 nolu yazımızı öneririz.

KAYNAKLAR

  1. Drake, R., Vogl, A. W., & Mitchell, A. W. (2009). Gray's Anatomy for Students E-Book. Elsevier Health Sciences.
  2. Netter, F. H. (2014). Atlas of human anatomy, Professional Edition E-Book: including NetterReference. com Access with full downloadable image Bank. Elsevier Health Sciences.
  3. İmir, G., Dinç, S., Yenicesu, C., Çetin, M., Yıldız, Ç., Yanık, A., & Güvenal, T. (2007). Dış Gebelik Olgularının Klinik Bulgu ve Tedavilerinin Değerlendirilmesi. CÜ Tıp Fakültesi Dergisi, 29, 113-118.

İnsan alakdan mı geliyor?

İddia: Kıyame Suresinin 38. ayetinde insanın “alaka”ya dönüştüğü söylenirken, Alak Suresi’nin 2. ayetinde ise insanın alakadan geldiği söylenir.

Cevap: Alak 2’de insanın Alak’dan geldiğini yazar, Kıyame 38’de ise insanın ilk yaratılışında önce alakaya dönüştürüldüğünü, sonra biçimlendiğini yazar. Bu iki ifade de doğrudur ve çelişki yoktur. Aynı gerçeğin farklı söyleniş biçimleridir. Kuran’da embriyoloji bilgilerinden bahseden Kıyame 38 şu şekildedir.

Kıyame 38: “Sonra bir “alak” oldu. Derken onu yarattı ve ona biçim verdi.”

Alak 2: “İnsanı Alak’tan yarattı.”

Konu anlaşılmıştır ama hala anlamayanlar için örnek vereyim. Örneğin ben diyorum ki “şu dolap keresteden meydana geldi”. Sonra dolabın yapılış aşamalarını açıklarken diyorum ki “onu önce kereste yaptık, sonra keresteleri biçimlendirdik”.

Şimdi burada biri bana dese ki “önce dolap keresteden geldi dedin, sonra da onu önce kereste haline soktuğunu söyledin”, ben o adama sadece susarak cevap veririm. Veya benim düşmanım olduğunu, her kelimenin altında aksi bir mana aradığını ve her sözü bir yere çekmeye çalışan bir bozuk niyetli olduğunu düşünürüm.

Alak nedir?

İddia: Arapça olarak geçen Nufta’nın ne anlama gelebileceği ile karşılaştırıldığında, “alak”ın ne anlama gelebileceğini anlamak daha zordur. Alak’ın ne anlama gelebileceğine dair birçok değişik görüşler ileri sürülmüştür;  pıhtı (Pickthall, Maulana Muhammed Ali, Muhammed Zafrulla Khan, Hamidullah), küçük kan yumrusu (Kasimirski), sülük gibi pıhtı (Yusuf Ali) ve sülük, asılıp-tutunan şey ya da kan pıhtısı (Moore, op. cit.)…

Aristo, insanların erkeğin sperminin kadının adet (regl) kanı üzerindeki faaliyeti sonucu oluştuğuna inanıyordu ki, bu da bizi bir ikilemde bırakır. Eğer ”alak” kelimesini pıhtı olarak çevirirsek bu, Kur’an’ın anne karnındaki insanın gelişimi hakkındaki verdiği bilgilerin tamamen yanlış olduğu anlamına gelir, zira embriyonun oluşumu sırasında kesinlikle ”kan pıhtısı” evresi yoktur.

Cevap: Alak konusunu daha önce Kuran’da embriyoloji kategorisi altında bulunan bir yazıda anlatmıştık. Alak kelimesi, 5 günlükken rahime tutunan ve kan emen embriyo tarifine tıpatıp uyuyor. Alak’ın üç anlamı vardır, sülük gibi yapışan, asılı duran ve kan pıhtısı. İşte 5 günlük embriyo ancak bu kelime ile bu kadar mucizane anlatılabilirdi. Yani nutfe kelimesi bir günlük embriyo demektir ve Alak ise 5 günlük embriyo demektir. Embriyoloji biliminde bunlar köşe taşlarını oluşturan embriyo safhalarıdır. Kuran’da embriyoloji bilgilerinden mucize bir şekilde bahseden Muminun 14 şu şekildedir.

Muminun 14: “Sonra bu NutfeyiAlaka” hâline getirdik. Alakayı da “Mudga” yaptık. Bu “mudga”yı da kemiklere dönüştürdük ve bu kemiklere de et giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah’ın şânı ne yücedir!”

Dikkat edin Muminun 14 ayetine göre nutfe ve alaka safhaları henüz iskelet ve kas oluşumu başlamadan önceki safhalardır. Gebeliğin altıncı haftasında iskelet sistemi iyice belirginleşmiş olur. Yani Nutfe kelimesinin embriyonun ilk hali olduğu zaten bellidir, alak ise altıncı haftadan önceki zamandır ve 5-9 günlük embriyoya (blastokist) tam ve mükemmel uymaktadır. İlgili yazıyı daha önce daha önce sitemizde okumadıysanız okumaya devam etmek için aşağıdaki yeşil butona tıklayın.

Biz insanı kan pıhtısından yarattık ne demektir? İnsan kan pıhtısından mı yaratılır? Aşağıdaki ayetlerde geçen “alaka” kelimesi bazı meallerde kan pıhtısı olarak anlaşılmış, fakat insan kan pıhtısından değil yumurta hücresinden oluşur. Bu bilimsel bir çelişki değil midir?

MU'MİNÛN-14: Sonra nutfeyi alaka yaptık. Peşinden, alakayı, mudga bir parçacık et haline soktuk; bu bir parçacık eti kemiklere (iskelete) çevirdik; bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratışla insan haline getirdik. Yapıp yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir.

96/ALAK-2: "İnsanı da alaka'dan var etti"

Nutfe, Alaka, Mudga

Biz insanı kan pıhtısından yarattık ayetinde "Nutfe" insan yaratılışının ilk hücresi anlamındadır. Döllenmiş yumurta yani zigot hücresine karşılık gelir. Mudga ise bir çiğnemlik et demektir ki bunu ünlü bilim adamı Moore embriyonun üzerindeki somit yapılarının tam olarak nasıl bir diş izine benzediğini bildirmiştir. İnternette aratıp buna bakabilirsiniz.

Biz insanı kan pıhtısından yarattık ayetinde Alaka “ عَلَقَةٌ ”  kelimesinin Arapça sözlüklerdeki anlamına baktığımız zaman “1 )asılı duran madde, 2)sülük ve 3)kan pıhtısı” anlamlarına geldiğini görürsünüz. [bk. ibn faris(ö. 395), mucemul-’lüğa; el-cevheri(ö. 393), es-sihah; ez-zebidi(ö. 1205), tacu’l-arûs; ibn manzûr(ö.711), lisanu’l-arab; el-firûzâbâdi(ö.817), el-kamusu’l-muhit] Veya şu link: https://www.almaany.com/tr/dict/ar-

Biz insanı kan pıhtısından yarattık ayetinin üç hakikati

1 ) Asılı duran madde: Yeni döllenmiş yumurta hücresi de rahimde tutunacağı noktaya doğru 4 gün boyunca ilerler, blastokit haline gelir ve gelip rahime yapışıp asılır. Bu BİR. Aşağıda resimleri gösterilmektedir.

Kaynak: Webster, S., Morris, G., & Kevelighan, E. (Eds.). (2018). Essential Human Development. John Wiley & Sons.

 

Rahime tutunan Blastokistin kan damarlarıyla kaplanması ve gömülmesi

2) Sülük: Daha sonra rahim tarafından kan damarları ile sarılıp rahim içine çekilir ve bir sülük gibi rahim içine gömülüp kan emmeye başlar. Bu İKİ.

3) Kan pıhtısı: Tam gömüldüğü noktada bir kanamaya yol açar, üzeri tamamen kan pıhtılarıyla kaplanır. Bu kan dışarı akacak kadar çoktur ve anne tarafından adet kanaması olarak algılanır. Daha sonra bu kan gider ama embriyonun üst tarafı bu kan pıhtısı ile kapatılır ve böyle bir rahime bakarsanız dıştan ancak bir kan pıhtısı görerek blastokistin olduğu yeri anlayabilirsiniz. Bu da ÜÇ.

Bir kelimenin her 3 anlamı da embriyonun bu halini mükemmel tanımlıyorsa siz o kitaba mucize demez misiniz? Biz insanı kan pıhtısından yarattık ayetinde açık mucize yoktur da tesadüf mü vardır? Bu kadar tesadüf olur mu?

Kaynak kitaplar

Essential Human Development kitabı sayfa 40’ta şöyle der: “Blastokist, rahim içine gömülür. Blastokist tarafından oluşturulan bozulmuş uterus epiteli bu aşamada kapanır ve  küçük bir “tutunma kanaması” oluşur. Kan kaybı, adet kanamasından daha hafif olmasına rağmen, bu kanamanın zamanlaması, adet kanamasının başlama tarihi ile aynı zamana denk gelebilir. Anne, henüz hamile olduğunu anlamamış olabilir ve bunu normal bir adet döngüsünün başlangıcı sanabilir.”

“Langman’ın medikal embriyoloji kitabı sayfa 108’de şöyle der: “Kadın, tohumdan sonraki 14. günde bir komplikasyon olarak kanama geçiriki, bu blastokistin rahim duvarına girerken oluşturduğu yıkıcı etkiden dolayıdır.” Sayfa 50’de ise  şöyle der: “ Blastokist 9. günde rahime iyice girmiştir. Oluşan yara ise dıştan kan pıhtısıyla kapatılmıştır.” Aşağıdaki resimde aynı sayfadan alınmıştır. Kistin girişinde görülen “Fibrin Coagulum” kan pıhtısı demektir.  Dokuzuncu günde rahim duvarını incelerseniz embriyoyu bir kan pıhtısı olarak göreceksiniz.

Kaynak: Sadler TW. Langman’s medical embryology: Lippincott Williams & Wilkins; 2015.

Biz insanı kan pıhtısından yarattık

Kaynak: https://naijaaparents.com/pregnancy-week-3-3-weeks-pregnant-all-you-need-to-know/

 

Sonuç olarak;

Biz insanı kan pıhtısından yarattık ayetini embriyoloji kitaplarından araştırmakları için çoğu müslümanlar da " Biz insanı kan pıhtısından yarattık ayetini " tevil etmeye çalışmış ve orada kan pıhtısı anlamında değil sevgi anlamında kullanılmış gibi yorumlar yapmışlar. Oysa her zaman söylerim Kuran bir şeye ne diyorsa odur. Müslümanlar olarak bilimi de düzgün araştırmalıyız ve ayetlerin mealini ilgili bilimi inceledikten sonra yapmalıyız. Burada kelimenin "asılı durmak" ve "sülük" anlamlarını bile tek başına harika tanımlıyor.

Eğer bir kelimenin her 3 anlamı da blastokistin özelliklerini mükemmel tanımlıyorsa o  kelime özel seçilmiştir, tesadüf olamaz, deha ile de açıklanamaz ve siz o kitaba artık mucize demelisiniz. Fakat gözünü kapatmayı tercih edenler de kendi bilir göz kapamakla güneş yerinden gitmez. O Allah ki 2 trilyon galaksiyi idare ederken insanın yaratılışını da muhteşem sistemlerle idare eder. Çünkü O'nun için küçük büyük yoktur.

Ayrıca 95# Kuran’a göre gebelik süresi 6 ay mıdır? yazımızı tavsiye ederiz.

KAYNAKLAR VE İLERİ OKUMA

Webster, S., Morris, G., & Kevelighan, E. (Eds.). (2018). Essential Human Development. John Wiley & Sons.

Sadler TW. Langman’s medical embryology: Lippincott Williams & Wilkins; 2015.

https://naijaaparents.com/pregnancy-week-3-3-weeks-pregnant-all-you-need-to-know/

http://americanpregnancy.org/getting-pregnant/what-is-implantation-bleeding/

http://www.bounty.com/getting-pregnant/getting-pregnant-naturally/am-i-pregnant/implantation-bleeding

https://www.healthline.com/health/pregnancy/how-long-does-implantation-bleeding-last

Biz insanı kan pıhtısından yarattık ayeti mucizedir.

Rahime yapışmış alak

Bebeğin göbeği

İddia: Aristo halihazırda M.Ö. IV. yüzyılda, hem de doğru bir şekilde göbek kordonunun fonksiyonunu tanımlayarak embriyonun da bu göbek kordonu sayesinde uterusa yani rahim duvarına yapıştığını belirtmiştir.

Cevap: Yani demek istiyor ki Alak kelimesi rahme sülük gibi yapışan demekse, Aristo da daha önce bebeğin rahime göbek kordonuyla yapıştığını söylemişti. Fakat ikisi çok farklı. Aristo bebeğin göbek kordonundan bahsediyor, Kuran’da embriyoloji ayetleri ise daha kemiklerin oluşmadığı embriyo safhasının rahme gömülmesinden, asılı kalmasından ve bir kan pıhtısı görünümüne dönüşmesinden bahsediyor. Evet Alak yazımızı okuduysanız gördünüz ki bir günlük embriyoya İnci anlamına gelen Nutfe kelimesinin seçilmesi gibi embriyonun rahime yapışmasını, asılı kalmasını ve kan pıhtısına dönüşmesini belirten Alak kelimesi de çok açık bir mucizedir. Kuran’da embriyoloji konulu bu ayetin gebeliği mucize şekilde safha safha tarif ettiği görülüyor.

Mudga nedir?

İddia: Özetle; Mudga’nın bir çiğnemlik et olduğu tefsirlerde söyleniyor. Ama Müslümanlar 25 günlük embriyoda diş izleri benzeri bir yapı olduğunu söyleyip buna mudga diyor. Oysa embriyo bu dönemde 3 mm’dir. Embriyonun çiğnenmiş bir et boyutuna ulaşabilmesi  için (zira bir et parçası ancak 20-30 mm genişliğe ulaştığı zaman ağız dolusu olarak tanımlanabilir) bir kişinin yaklaşık 8 hafta kadar beklemesi gerekecektir ki mugda’nın anlatımlardaki gerçek anlamı da budur.

Buhari ve Müslim tarafından nakledilen aşağıdaki hadise göre ise Muhammed peygamber, Mudga’nın 80 ve 120 gün arasında meydana geldiğini söylemektedir. Ancak bu aşamadaki bir embriyo, halihazırda bir insanın çiğneyebileceği et yumrusundan önemli ölçüde daha büyük olup insana çok benzer ve tamamen bir etten farklı görünür.

“Abdullah ibn Mesud rivayet etmiştir ki Rasulullah şöyle buyurur “Şüphesiz ki sizin herhangi birinizin yaratılması, ana karnında kırk gün nutfe, sonra bunun gibi bir kan pıhtısı, sonra bunun gibi bir parça et olarak devam eder daha sonra Allah ona bir melek gönderir” (Buhari, Ebu Davut, İmam Ahmed)

Cevap: Mudga aşaması Alak aşamasından yani 6. günden sonraki ve 6. hafta arasındaki bir zaman dilimidir. Çünkü Kuran’da embriyoloji konulu bu ayet bir sonraki aşamada iskelet sisteminin oluşmasını tarif ediyor. İskelet sistemi 6. haftada belirginleşmiş oluyor.

Bilimsel olarak gebeliğin 3. haftasından itibaren embriyonun (bebek) sırtında somitler belirginleşiyor ve bir diş görünümü veriyor. Sanki çiğnenmiş bir şey görünümü alıyor. Mesela büyükçe bir sakızı dişlerinizin arasında sıkıştırdığınızda oluşan bir görüntü oluşuyor. Aşağıda bu şekil görülüyor.

Kuran’da embriyoloji

Embriyodaki diş çiğnemesi görüntüsü
Dişlerin dizilişi

Burada Kuran bunu çiğnenmiş ete benzetmesi embriyonun şekli ile alakalıdır, boyutu ile alakalı değildir. Modern tıbbın bize sağladığı görüntünün mucize bir şekilde buna uyması kanıt olarak yeter. Yani 3 mm imiş ve bu çiğnenecek kadar değilmiş demek doğru değil, çünkü anlaşılıyor ki Kuran’da embriyoloji konulu bu ayet burada embriyonun görüntüsünden bahsediyor.

Et üstünde diş izi

Bazı kişiler de kelime ve akıl oyunları yapmak için diyorlar ki et üzerinde diş izi bırakılmaz. Cevap: Ayet zaten etin üstünde diş izi var demiyor. Ayette kullanılan kelime çiğnemlik et demek. Biz embriyonun üzerinde yarım daire şeklinde tıpkı diş izleri gibi dizilmiş yapıyı görünce çiğnemlik et ifadesinin bundan bahsettiğini anlıyoruz. Ayrıca Madigan kelimesi de Müfredat sözlüğünde (eski arapça sözlüğü) belirtildiğine göre çene kemiklerine de deniyor. Yani mudga denilince dişler arasına sıkıştırılmış et anlaşılıyor. Yoksa ayette eti çiğnerseniz iz çıkar, Mudga’da da diş izi arayın gibi bir ifade geçtiğini iddia etmiyoruz. Embriyoda diş izleri görülmesi bize bunun bir tesadüf olma ihtimalinin çok düşük olduğunu gösteriyor.

Müfredat sözlüğünde mudğanın tanımı

Mudga’ya gelen itirazlara cevap

İkinci olarak kelime oyunlarıyla gerçeklerin üstünü örtmeye çalışan kişiler diyor ki embriyonun sırtındaki somitler dışa çıkık, oysa diş izi içeri çökük. Bir de o embriyo çiğnenecek bir etten çok daha küçük boyutlardadır diyorlar.

Cevap:

Burada çiğnenmiş et görüntüsü bir örnektir. Bir örnek her şeyiyle örnek verilen olguya tam benzemesi beklenmez. Örneğin kaykayla kayan birini anlatmak için “gökteki bir kuş gibi süzülüyordu” dediğinizde karşıdaki adam “iyi ama kaykaycının kanatları yok ve gökte değil” dese cehalet göstermiş olur. Çünkü örnek verdiğin zaman her özelliğinin tamamen benzediğini kast etmezsin. Bir duruma en çok benzeyen örneği verirsin. Zaten tamamen benzemek ancak ikisinin tamamen aynı olgu olduğunda mümkün olur. Örnek verirken ise verdiğin özelliğe bir yönüyle benzemesi yeterlidir, detaylarını kast etmezsiniz.

Çiğnenmiş et örneğinde de benzeştiği nokta, üzerinde diş izleri gibi sıra sıra dizilişin görünmesidir. Yoksa dışa doğru, içe doğru meselesi bir detaydır, burada detaylardan bahsedilmiyor. Veya somitlerin inceden kalına giderek azı dişlerinin daha geniş olması, köpek dişinin ise daha sivri olması da bir detaydır, ayetteki maksat bu da değildir. Örneklerinizin her yönüyle benzemesi gerekmez. Bu bir örnektir ve benzeştiği kısım sadece diş izleri gibi görünmesidir. Diş izlerinin girinti, çıkıntı olması değildir. Alın elinize düzgün kesilmiş bir biftek ve ısırın, diş izlerinizin nasıl orada kaldığını göreceksiniz. İşte somitlerin en benzeştiği olgu da diş izleri olduğu için çiğnenmiş et örneği ile açıklanmıştır.

Normalde bebeğin anne karnındaki boyutunu anlatmak isteseniz çiğnemlik et lafını asla kullanmazsınız. İnsanlara garip gelebilecek bir benzetme olur. Bebek çiğnenecek ete benzetilir mi diye garip gelir. Eğer bebeğin büyüklüğünü anlatmak istiyorsanız bir meyve ile, sebze ile, buğday ile, erik ile vs. karşılaştırıp anlatmak daha mantıklı olur. Öyleyse Kuran’ın sahibi de burada çiğnemlik et ile büyüklük anlatmış olmaz, başka bir şey anlatıyor. Çiğnemlik et derken anlatılmak istenen olgu bebeğin büyüklüğü değildir ve çağımızda anlaşıldı ki anlatılmak istenen, bebeğin görüntüsüdür. Bu tür kelime ve akıl oyunları Kuran’da embriyoloji mucizelerini karartamaz. Mucize apaçık ortadadır.

Nutfe, Alaka, Mudga aşamalarını kırkar gün olarak belirten hadis-i şerif

Öncelikle Arapça’da 7, 40, 100, 1000 gibi sayılar söylendiği zaman burada tahmini bir rakam verildiği anlaşılır veya çokluk belirteci olarak bilinir. Zaten her üç aşamaya da kırk gün demesi bunu gösteriyor. Çoğu zaman söyleyenin de gerçek rakamı tam bilmediği durumlarda böyle yuvarlak rakamlar söylenir.

İkinci olarak bu hadis-i şerifin Peygamberimiz tarafından söylendiğine emin olsak bile kelimesi kelimesine tıpkı Kuran gibi korunduğuna emin olamayız. Zaten mütevatir hadis-i şeriflerde bile çoğu zaman aynı olay farklı hadis kitaplarında farklı versiyonlarla anlatılır. Bu da hadis-i şeriflerin insanların algılarından az veya çok etkilendiğini gösterir. Kuran ise en baştan beri yazılı bir kültür üzerinden bizlere ulaşmıştır.

Üçüncü olarak Peygamber de Allah’ın bildirdiği kadar bilebilir. Allah gibi sonsuz ilme sahip olamaz, belki de Kuran’da embriyoloji konulu bu ayeti açıklarken bu yüzden kırkar gün gibi yuvarlatılmış kelimeler kullanmış, kesin rakamlar vermemiştir. Bu saydığımız sebeplerden dolayı hadislerde çelişki aramak yanlıştır ve ateistler tarafından Kuran’a toz kondurulamayınca hadislere dört elle sarılıp açık aramak bile bile kaçak güreşmektir.

İskeletin önce oluşumu

İddia: Prof. Moore’nin de dâhil olduğu modern embriyologlar kemiklerin oluştuğu ve mezoderm diye bilinen dokunun, kasların (“et”) oluştuğu doku ile aynı dokular olduğunu söylerler [17]. Böylece kemikler ve kaslar sırayla değil eş zamanlı olarak aynı anda gelişim gösterirler. Sahip olduğumuz kas dokularının çoğu doğumdan önce belirlenirken kemikler kalsiyum ile güçlenerek gelişimini ve  kalkerleşmelerini gençlik yıllarına kadar devam ettirirler. Bu anlamda kemikler et ile kaplanmaz,  eğer Kur’an kemiklerle kasların aynı anda gelişmeye başladığını ve kasların daha önce gelişimlerini tamamladığını söyleseydi çok daha fazla bilimsel doğruluğu olacaktı.

Cevap: Burada iddia sahibi eksik bilgilerini kendince yürüttüğü akıl önermeleriyle süsleyip bilimden uzak ve ilkel bir sorgulamaya gitmiştir. Kuran’da embriyoloji  hakkındaki bu konuyu bilimsel kaynaklarıyla daha önce anlatmıştım. İlgili yazıyı daha önce daha önce sitemizde okumadıysanız okumaya devam etmek için aşağıdaki yeşil butona tıklayın.

Kemiklere et giydirdik ayeti bize ne anlatmak istiyor. bazı kişiler önce kemiklerin oluşamayacağını önce kasların oluşması gerektiğini söylüyorlar. Önce kemikler mi oluşuyor kaslar mı?

MU'MİNUN-14: “Sonra o damlayı bir pıhtıya dönüştürdük, bu pıhtıyı bir et parçacığına dönüştürdük, bu et parçacığını bir takım kemiklere çevirdik, derken bu kemiklere et giydirdik; sonra ona bambaşka bir yaratık olarak hayat verdik. Bak ne şanlı o Allah, yaratanların en güzeli!”

Kemiklere et giydirdik ayeti bir mucizedir

Kemiklere et giydirdik ayeti yanlış değildir, hatta doğruluğunu gösterirsek açık bir Kuran mucizesini göstermiş olacağız.

Embriyoloji kitaplarından en ünlü olanlarından bir tanesi Langman’ın medikal embriyoloji kitabıdır (1). Bu kitapta embriyonun (cenin) iskelet ve kas oluşum aşamalarına baktığımızda gebeliğin 6. haftasında bebeğin kıkırdak doku halindeki ilk iskeletinin belirginleşip görülebilir hale geldiği belirtilmiştir (13. Baskı/ Sayfa 165). Aşağıdaki resim bu kitaptan alınmıştır. Resimdeki A şekli 6. haftanın başında ve B şekli ise 6. haftanın sonunda bacak iskeletinin oluşma durumunu gösteriyor. C şekli ise 8. haftanın başındaki bacak iskeletinin durumudur.

1

Kasların görülmeye başlandığı zaman

Aynı kitapta kasların ne zaman belirginleşip görülebilir hale gelmeye başladığı şöyle açıklanıyor.

Kol ve bacak kaslarının ilk gelişim işaretleri 7. haftada mezenşimin yoğunlaşmaya başlamasıyla beliriyor (13. Baskı/ Sayfa 159).” Fakat dikkat edin henüz kas dokusunu oluşturan miyofibril yapıları oluşmamış, sadece kas dokusuna dönüşecek olan mezenşim dokusu yoğunlaşmaya başlamıştır. Peki kaslar ne zaman görünmeye başlıyor. Kitapta şöyle açıklıyor: “Kas hücreleri olan Miyofibriller 3. ayın sonunda görülmeye başlanır. Böylece çarpraz çizgilere sahip tipik iskelet kasları görünür hale gelir (13. Baskı/ Sayfa 159).”

Aynı bilgiyi “Embryology at a glance” (2) kitabında da bulabilirsiniz (2. Baskı/ sayfa 53).

Görüldüğü gibi iskeletin ve kasların görünür olduğu tarihlere baktığımızda iskelet yapısı 6. haftada görülebilir olduğu halde kaslar 12. haftada (3. ayda) görülebilir oluyorlar. 

İskelet ve kas oluşumunun ilk başlangıç noktasını sorarsanız her ikisi içinde birkaç hafta geriye gitmek gerekir. Fakat ayete göre önemli olan iskeletin ve kasların oluşmuş yani görülebilir halde olmasıdır. Bu yüzden bu görülebilir olduğu tarihler referans noktası olarak alındı.

Peki kemiklere et giydirdik ayeti neden bahsediyor?

Kas hücreleri, paraksial mezoderm denilen Somitlerden köken alır. Somitlerde üretilen kas hücrelerinin öncüleri buradan ayrılarak göç ederler ve vücuttaki kemikler üzerine yerleşirler. Buralarda değişime uğrayarak kas hücreleri olan miyoblastlara dönüşürler. Kemikler büyüdükçe yeni kas hücreleri gelir ve kemiği kaplamaya devam eder (2-7) Bu işlem önce kemiğin yapılıp bitmesini bekleyip sonrada kasların bunları sarması şeklinde olmamakta, kemik büyüdükçe boş alanlar kas hücreleri ile doldurularak gerçekleşmektedir. Yani ayette belirtildiği gibi kemik oluşur ve oluşan kemiğe göre kas hücreleri bunları kaplar. Fakat birkaç haftalık embriyonun kemikleri yetişkinlerdeki gibi ossifiye doku değildir, embriyoların iskeletleri ilk başta kıkırdak olarak başlar, zamanla sertleşir.

Aşağıdaki şekilde bu kas hücrelerinin değişimini soldan sağa doğru görebilirsiniz.

myogenesis_by_graphiquescience-d64wahj

Şimdi düşünün kemiklerin üzerine farklı bir yerden ilkel kas hücreleri geliyor. İlk iskelet yapısına tutunup kaslara dönüşüyorlar, böylece iskeleti sarıyorlar. Bu bilimsel gerçek herkesin anlayacağı dilde ancak “kemiklere et giydirilmesi” tabiri ile bu kadar güzel anlatılabilirdi.

Özet olarak

  1. Kemiklere et giydirdik ayeti bir insanın bilmesinin imkansız olduğu, tahmin etmenin de mümkün olmadığı, tesadüflere verilemeyecek bir gerçek barındırmaktadır.
  2. Kemiklerin görünür hale gelmesi kaslardan önce olduğu gibi, devam eden süreçlerde de kemik büyüdükçe yeni kas hücrelerinin gelip buraları doldurması kas oluşumunun kemik oluşumundan sonra gerçekleştiğini göstermektedir.
  3. İlkel kas hücreleri Somitlerden hareket ederek yeni oluşan kemik dokusunu bir elbise gibi sürekli kaplarlar. Bu bilimsel gerçeği ise "kemiğe et giydirdik" sözüyle çok edebi bir üslupla muntazam olarak açıklanmıştır.

Ayrıca 88 nolu İnsan ne ile yaratıldı? yazımızı okumanızı tavsiye ederiz.

KAYNAKLAR

  1. Sadler TW. Langman's medical embryology: Lippincott Williams & Wilkins; 2015.
  2. Webster S, De Wreede R. Embryology at a Glance: John Wiley & Sons; 2016. Sayfa 53
  3. Schoenwolf GC, Bleyl SB, Brauer PR, Francis-West PH. Larsen's human embryology E-book: Elsevier Health Sciences; 2009. Sayfa 217
  4. Moore KL, Persaud TVN, Torchia MG. The Developing Human E-Book: Elsevier Health Sciences; 2016. Sayfa 484
  5. Coward K, Wells D. Textbook of clinical embryology: Cambridge University Press; 2013. Sayfa 120
  6. Dudek RW. High-yield embryology: Lippincott Williams & Wilkins; 2013.
  7. Webster S, Morris G, Kevelighan E. Essential Human Development: John Wiley & Sons; 2018. Sayfa 56

251116_embryo_2

Kan pıhtısı

İddia: Moore, embriyonun gelişiminde ”kan pıhtısı” evresi olmadığını farkettiğinden beri ”alak” kelimesini sülük olarak çevirerek bu problemden kaçınır. Ancak gördüğümüz gibi, bu sadece embriyonun 24-25. günlerde ”yapışkan sülüğe”, 26 ve 27.  günlerde ise diş izlerine sahip ”mudga’ya benzediği” yorumunu haklı çıkarabilmek için Alak ve Mudga kelimelerinin anlamlarıyla oynamasından ve çarpıtmasından öte başka bir anlam ifade etmez.

Cevap: Alak 5 günlük embriyoya tam uymaktadır. 24-25. günlerle alakası yoktur. Bunu yukarıdaki cevaplarda bilimsel kanıtlarıyla iyice anlatmıştık. Kelimelerin anlamlarıyla oynayan kimse de yok. İlk müfessirler bu kelimelere ne anlam vermişlerse o anlamların dışına çıkıp da kelimelere yeni anlamlar verilmemiştir. Aksine o kelimelerin bilimle uyuştuğu ve Kuran’da embriyoloji mucizesi olduğu gösterilmiştir.

Embriyonun yolculuğu sıfırıncı günde Fallop tüpünden başlıyor ve 5-9. günde rahime tutunuyor.

Kuran neden embriyoloji kitabı gibi tüm aşamaları anlatmaz?

İddia: Örnek olarak Moore kitabında döllemenin başlangıcı ile 28. gün arasında en az 13 evre daha sayar. Kur’an neden bu evreler hakkında hiçbir şey söylemiyor?

Cevap: Embriyo gelişimi süreklilik arz eden bir gelişimdir. Embriyo gelişiminde dönüm noktaları vardır ve insanlar bunları adlandırmışlardır. Zigot, morula, gastrula, blastula gibi… Yine Carnegie enstitüsü embriyo gelişimini kendi metodlarına göre 23 aşamaya ayırarak incelemişlerdir. Fakat Kuran bebeğin gelişimindeki bütün aşamalardan bahsetmez, örneğin ne zaman gözün geliştiğini, ne zaman kulağın geliştiğini, ne zaman duymaya başladığını, ne zaman kalbin oluştuğunu, vs. vs. milyonlarca ayrıntılara girmez.

Kuran neden embriyonun diğer aşamalarından bahsetmiyor” demek, “Kuran neden bir embriyoloji kitabı değil” demek anlamına gelir ve gayri ciddi bir sorudur. Kuran’ın amacı tüm bilim dalları hakkında ayrıntılı bilgiler vermek değildir. Ama bilim çağı insanları da bu kitabın Allah’tan geldiğini anlasınlar diye içine bazı müteşabih ayetler koymuştur. Bu ayetlerin gerçek manasını eskiler bilemez ancak yeterli bilim düzeyine geldiğinde anlaşılabilir. Müteşabih ayetler konusunu 299 nolu yazımızdan okuyabilirsiniz.

Kuran’da embriyoloji konulu bu yazı henüz bitmedi, ikinci kısmı için tıklayın: 305# Kuran’da embriyoloji mucizeleri. Mucize yalanları sitesine cevap-2 (MCC)

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.
Başa dön tuşu