Varlığın Amacı

110# KULLUK vs. EGOMUZ

Zamanımız, şeytanın altın çağını yaşadığı, insanoğluna en şiddetli yumruklarını savurduğu bir zaman dilimidir. Özellikle gençlerden her geçen gün yeni bir vesvese çeşidi duymadığım gün yok. Dünya’nın zehirli bala benzeyen günahlarının kirletmediği bir akıl ve dolayısıyla imanı zayıflamayan, vesveselere açık olmayan bir kalp yok gibi. Çok mantıksız soruların gençlerin kafalarını allak bullak edebildiğini esefle izliyorum. Kuran ve iman ilmi halk arasında azalmış, günah ve vesvese çoğalmış, çoğu kişi ise iman etmediğinin bile farkında değil. Kalpler, şeytanların yayın frekanslarına yakalanmış, insanlık direksiyonu kaybetmiş, yoldan çıkmış ve karanlıklar içinde bir meçhule doğru sürüklenmekte.

Bu yeni duyduğum vesvese çeşitlerinden birinin burada cevabını vermek istiyorum…

Bir kişi sordu ki “Ya tüm evren ve biz birer bilgisayar programı isek, ya gerçek değil sanal isek, ya Yaratıcımız bizleri kandırıp kendine kul yapmak istiyorsa?”

İlgili Makaleler

Bu sorunun cevabını şöyle vereyim. Bilgisayar programı benzetmesi yerinde olabilir, çünkü Allah’ta herşeyi ölçü ile yarattığını söyler ki bir program dâhilinde yaratıldığını söylemektedir, ama kesinlikle katrilyonlarca galaksiyi içeren evrenimizdeki işleri düzenleyen bir program bizim basit bilgisayar programlarımız gibi değil ve bu programı yapan da bizler gibi değil. Mimar eserine kendinden birşeyler katsa da kesinlikle aynısı değildir. Gerçek bir hayat yaşamadığımız konusunda da vesvese yapacak bir şey yok. Çünkü Kuran bunu zaten bildiriyor.

Ankebut 64: “Çünkü (akıllarını kullansalardı bilirlerdi ki) bu dünya hayatı geçici bir zevk ve eğlenceden başka bir şey değildir; oysa sonraki hayat, tek (gerçek) hayattır: keşke bunu bilselerdi!”

Evet ayet açıkça tek ve gerçek hayatın ahirette olduğunu söylüyor. Bunu sanallıkla mı değerlendirirsiniz veya başka bir açıklama ile mi bilmem. Ama acaba gerçek değil miyiz diye vesvese yapmaya gerek yok.

Düşünün ki bizi yokken yaratıp, fikir üreten, sorgulayan ve “BEEN!” diye konuşabilen bir benlik veren Yaratıcı, bizim ölçütlerimize göre bizden sonsuz derece büyüktür. Elbette ki yokken bizi yaratıp hayatı ve yaşamı bize hediye eden Yaratıcı çok büyük bir teşekkür, saygı ve sevgi hak etmektedir ki bunun adı kulluktur. Evet, bizi biz eden Yaratıcının özel mülküyüz. Kabzasındayız. Bize hayatı ve sanatlarını tanıttığı için bize gözler ve kulaklar verdiği için ve daha saysak bitiremeyeceğimiz nimetlerle donattığı için çok büyük teşekkürler, kulluklar ve içten bir sadakat hak ediyor. Sayısız nimetlerinden birini geri alsa feryadı basan çocuklar gibiyiz. Bu kadar büyük nimetlere karşı nankörlük edenleri ise sevmiyor. Ama verdiği nimetlerin değerini bilip çokça teşekkür edenleri de gerçekten seviyor.

Öyleyse beni yaratan ve benim altından kalkamayacağım bir evreni örneksiz yaratıp idare eden Allah’ı hâşa küçük görmek şeytanın kocaman bir vesvesesidir. Yaratıcımızın bizden kulluk ve teşekkür beklerken sanki bize hâşa kazık atmak istiyormuş düşünceleri şeytanın büyük bir vesvesesidir ki şeytan bu oyunu sürekli oynuyor. Hatırlayın ki Hz. Adem’e de benzer bir vesvese ile kendisinin Allah tarafından hâşa sanki kandırıldığını ve şeytanın daha güzel bir şeyler teklif ettiğini vesvese vermişti. Oysa ki Allah’ın kendi yaratıp ve herşeyini elinde tuttuğu insanı kandırmasına ne ihtiyacı var. Allah’ın dengimiyiz ki bizi kandırsın? Allah’ın bize bir borcumu var ki bizi kandırsın? Allah Kuran’da kendini en doğru olan ve vaadinden asla caymayan olarak tanıtıyorsa ve bize şimdiye kadar verdikleri de vereceklerinin numuneleri ise şeytan sakın sizi Allah hakkında kandırmasın arkadaşlar. Sizi yoktan yaratan ve sizin sahibiniz olan Allah’a tam güvenin. O’na tam şükür, tam teşekkür ve tam kulluk ile Sahibinizin sevgisini kazanmaya çalışın. Göreceksiniz ki şimdiye kadar size lütfettikleri ileride lütfedeceklerinin okyanusta bir damlası bile değil.

Burada şöyle bir sorunun cevabı da otomatik olarak çıkıyor aslında: “Allah neden beni inanmıyorum diye Cehennem’e atacak”. Hayır, Allah seni inanmıyorsun diye değil kulluk etmiyorsun diye atacak. Çünkü şeytan’da Allah’ın varlığını ve nasıl bir güç sahibinin düzenini bozmak istediğini iyi bilir yani inancı var fakat salih amel yerine müfsid amel yapar. Demek ki insanı Cehennem ‘e götüren kulluk ve salih amel yapmamasıdır. Kuran’da kurtulanların iman edip Salih amel yapacakları vurgulanır. Kısaca inanmıyorum diye neden Cehennem’e gideyim sorusu mantıksızdır. Çünkü insan kulluk yapmazsa Cehennem’e gidecek. Cehennem ise şükretmeyen nankör insanı Allah’ın terk ettiği yerdir. Verdiği bütün nimetlerden mahrum bıraktığı yurdun adıdır. Nankörlerin mahrum bırakılması ise beklenen birşeydir ve adalettir. Cehennem’de azap çekme ise Dünya’da yapılan müfsid (kötü) amellerin karşılığıdır. Cennet’e kabul edilmek ise yapılan teşekkürlerle dolu sadakatli bir kulluğa bedel ikramların artırılmasıdır, kötülüklerin bağışlanması ve örtülmesidir.

Kasas 84: “Kim bir iyilikle gelirse, artık onun için daha hayırlısı vardır; kim bir kötülükle gelirse, artık kötülükleri yapanlar, yalnızca yaptıklarıyla karşılık görürler.”

Allah’ın zatını tanımıyoruz ama kendi kudretimizle karşılaştırıldığında muazzam bir kudret ve ilim sahibi olduğunda şüphe yok. Sırf bunlardan dolayı bile benliğimizi unutup O’nun sonsuz benliği karşısında boyun eğmek daha mantıklı, menfaatli ve vefalı bir harekettir. Ayriyeten bizi Yaratan, ikram eden O’dur. İster sanal olalım ister gerçek olalım  bize mutluluk veya acı veriyor. Bunları inkâr edemeyiz. Öyleyse şeytanın bizi Allah hakkında kandırmasına izin vermemeliyiz.

İnfitar 6: “Ey insan, o Kerim olan Rabbine karşı seni ne aldattı?”

Evrende kendinin kozmik bir kaza sonucu oluştuğunu sanan Dünya’da yaptıklarının yanına kâr kalacağını düşünenlerin uyanması vakti gelmedi mi? Bir restoranda önünüze gelen sanatlı yemeklerin arka planında görmediğiniz bir mutfak olması saçma değil mi? Öylece oluyor, geliyor önünüze işte. Aynı şekilde Dünya’da da öylesine işte, türlü renkte meyveler sebzelerle besleniyoruz. Öylesine programsız plansız oluşuyorlar işte. Bir kozmik kazayla mandalinanın programı Dünya’da oluşmuş ve dilimlenmiş, paketlenmiş, vitaminli, tatlı, hoş kokulu bir şekilde önünüze geliyor işte.

Kuralsız bir yer var mı? Şöyle her istediğini yapabileceğin ama kendine veya etrafına zarar vermeyeceğin bir yer. Yok mu? Peki cezasız suç var mı? Şöyle yapıp ettiklerimizin yanımıza kâr kalacağı bir yer? Yok mu? Ama neden yok ki? Ülkelerin kuralları neden bu kadar acımasız? Neden irademizi kısıtlıyorlar? Masumlara sosyal yardımlar yapıldığı ve desteklendiği halde suçluların suçu ne? Neden hemen ceza ile tehdit ediyorlar ki? Oysaki yapıp etseydik yine de bize bir şey yapmasalardı, öyle değil mi yani?

Mantıksız mı geldi? Evet mantıksızdı. Çünkü bir ironiydi. Koca Allah neden insanları cezalandırmak ile uğraşıyor diyenlerin beynine biraz oksijen gider belki bu sayede.

 

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.
Başa dön tuşu