Kuran'da kozmoloji

331# Simülasyon teorisi ve İslam

Simülasyon teorisi ve İslam çelişir mi? Simülasyon teorisi nedir? Herhangi bir kanıta dayanır mı yoksa felsefi bir teori midir? Simülasyon teorisi ve İslam nasıl bir gerçeklikten bahsediyor? 

Simülasyon teorisinin kökeni

Simülasyon teorisi İsveç Üniversitesinde bir akademisyen olarak görev yapan Nick Bostrom tarafından “Bir Bilgisayar Simülasyonunda mı Yaşıyorsunuz?” başlıklı 2003 yılında yayınladığı makale ile ünlendi. Aslında kökeni daha eskilere dayanan felsefi bir teoremdir. Eskiden beri filozoflar gerçek olup olmadığımızın cevabını aramışlar. René Descartes ise bu konuda meşhur akıl yürütmesini yapmıştır: “Düşünüyorum öyleyse varım”

1999 yapımı Matrix filmi ile tüm Dünya’ya yeni bir gündem olarak getirilen “gerçeklik nedir ve biz acaba gerçek bir hayat içinde mi yaşıyoruz” soruları muhtemelen diğer insanlar gibi Nick Bostrom’u da hayal kurmaya sevk etmiş ve o da simülasyon teorisini mantıklı bir zemine oturtmaya çalışmıştır.

Simülasyon teorisi nedir?

Simülasyon teorisine göre biz evrim geçiriyorsak günün birinde teknolojik açıdan çok ilerleyeceğiz ve bilgisayarlar içinde inanılmaz gerçekçi simülasyonlar ve yapay zekâlar yapacağız. Bu durumda çok inandırıcı evrenler yapabiliriz. Peki öyleyse bizi bizden önceki daha üst bir ırk yapmış olamaz mı? Eğer medeniyetler kendi kendini yok etmezse günün birinde bunu başarabilirler. O halde bizi bizden çok daha üstün bir medeniyetin bir ferdi ya da fertleri bir simülasyonun içinde yaratmış olabilir. Özet olarak teori bu.

Simülasyon teorisinin kanıtları

Simülasyon teorisi sadece felsefi bir teoridir. Pratikte herhangi bir kanıta dayalı bir teorem değildir.

Fakat evreni yaratan bir Tanrı olmadığına kesin olarak inanan ateist çevreler özellikle bu simülasyon teorisine olumlu bakarlar ve bizi yaratan daha üst bir medeniyetin olma ihtimaline kuvvetle muhtemeldir derler. Örneğin evrim ağacı böyle düşünüyor.

Bu çok çelişkili bir durum. Bizi yaratan bir üst akıl olabilir fakat Tanrı’nın olmadığı kesin derler. Peki ama biz simülasyondaysak ve bu simülasyon programını kontrol eden ve içinde her şeyi yapmaya gücü yeten bir üst akıldan söz ediyorsak bu akıl zaten Tanrı olmaz mı? Anlattığınız özellikler zaten Tanrı’nın özellikleri değil midir? Burada kavram oyunları yapmak anlamsız çelişkiler doğuruyor.

Biz bu evreni yaratan Tanrı’ya evreni dizayn etme, yönetme ve evren içinde her şeye gücü yetme sıfatlarıyla inanıyoruz. Simülasyon teorisiyle yaratılmamıza kuvvetle muhtemel diyen ateist de aynı sıfatlarla bir üst varlığa kuvvetle muhtemel nazarıyla bakıyor. Evreni yönetmeye gücü yeten bir üst akıl tarafından evrenin tasarlandığı inancı aynı. Sadece arada kavram farklılığı var, teist bu yaratıcıya Tanrı diyor, ateist de Tanrı isminden uzaklaşmayı tercih ettiği için uzaylı diyor.

Evet Tanrı evreni yarattı, fakat altta yatan mekanizmaları herkes gibi biz de bilmiyoruz. Eğer atomları veya kuarkları veya iplikçikleri (string) bilgisayar ekranının pikselllerine benzetirseniz evreni de bir simülasyon olarak görebilmeniz mümkün. Bu simülasyonun yaratıcısı da var derseniz o zaman Tanrı’yı kabul etmiş olursunuz. Adına her derseniz deyin.

Tasarlandığı açık olan evrenin Tanrı’sını inkâr etmek evreni açıklamakta sizi çaresiz bırakır

Simülasyon teorisi ateistlerin Tanrı’ya alternatif yaratıcılarla evrenin mantığını doldurma isteğini ortaya koydu. ateistler Tanrı’yı reddederken bu evrenin bir yaratıcısız olma fikrini çok da kafalarında halledemediklerinden dolayı adına Tanrı demedikleri ve örneğin uzaylı dedikleri bir yaratıcının olma fikri onlara ateizm felsefesinin doldurulamaz boşluklarını doldurur gibi geliyor. Fakat evreni dizayn etmek ve içinde her şeye gücü yetebileceği bir simülasyon tasarlayabilmek zaten bu evrenin Tanrı’sı olmaktır. Evrenin Tanrı’sının yaratışına simülasyon benzetmesi veya başka bir yakıştırma yapsanız da sonuç değişmez. Sonuç sizi hep Tanrı’ya götürür. Burada kavram oyunu yapılıyor. Adına Tanrı demiyorlar uzaylı diyorlar. Adına her ne derseniz deyin evrenin bir üst akıl tarafından yaratılmamasının kaçınılmaz olduğunu kabul etmektir bu. Ve evreni yaratan her kimse, işte O bizim Tanrı’mızdır.

İşte İslam ile biz evreni yaratan Tanrı’mızın isminin Allah olduğunu ve O’nun aslında isimlere sığmadığını ve her güzel isimle adlandırılabileceğini öğrendik.

Kuran’da bu hayatımızın gerçek hayat olmadığı ve gerçek hayatın ise ahiret hayatı olduğu söylenir. Gerçek hayat olmamak ne demek bunu vereceğimiz bir örnekten sonra tekrar konuşacağız.

Bir simülasyon içinde yaşıyor olabilir miyiz?

Ben yazılarımda Tanrı, evren ve insan ilişkisini anlatabilmek için sıklıkla eskiden beri bu simülasyon teorisini zaten kullanırdım. Kavramlara takılmayın içeriğe bakın. Çünkü zihin kavramlarla yönetilir ve sizin tarafınızda olan çok fikirler kavramlar yardımıyla rakip tarafa aktarılır ve size karşıymış gibi gösterilir.

Allah’ın söylediği OL komutu, bilgisayar çağı insanlarına neyi anlatıyor?

Allah evrende olması istediği bir şey olduğunda ona sadece OL der ve o iş de olmaya başlar. Kuran’da EMİR diye açıklanan bu kelime yazılım dilinde KOMUT anlamına gelmektedir. Yazılımcılar da bir yazılımı programladıktan sonra bütün işleri artık tek komutla tek tuşla hallederler. Hatta yeni çıkan teknolojilerle tuşa basmaya da gerek yok. Programa ÇALIŞ dediğiniz zaman çalışır, ÇIKTI VER derseniz çıktı verir, ANALİZ ET derseniz analiz eder hale gelmiştir. İşte ulaştığımız bilgisayar teknolojisi ile Allah’ın da evrendeki her şeye aynı programlama mantığı ile nasıl gücünün yeteceğini daha iyi anlayabiliyoruz.

İşte bu programlamanın Kuran’da geçen kavram karşılığı ise KADER’dir. Allah her şeyi kader ile yaptı, yani bir program dahilinde, birbirini izleyen örüntüler içinde yaptı. Evren’in big bang patlamasından önceki ilk çekirdeğine bir gün Dünya’nın nasıl oluşacağı yazılıydı. Her şey ona göre dizayn edilmişti. İnsanların, otların, böceklerin çıkabileceği şekilde ilk çekirdek dizayn edilmişti. Sonra bir KOMUT ile evren açılmaya başladı.

Simülasyon teorisi İslam’ın öğretilerini daha iyi anlamamızı sağlıyor

Simülasyon teorisi ile birçok meseleyi akla yakınlaştırıp anlamlandırmasını daha kolay yapabiliyoruz. Örneğin Allah bize yani yaratıklarına benzemez diyoruz. Vacib-ul vücud olan Allah’ın mukaddes ve 3 boyutlu olmayan vücudunu düşünmekle anlayamayız diyoruz. Bu iddia bilgisayarlar hayatımıza girene kadar anlaşılması en güç iddia idi. Fakat şu an biliyoruz ki evet bu doğru. Çünkü örneğin bir bilgisayar programcısının yapay zekâ ile çalışan karakterler ürettiğini düşünün. Bu karakterler iki boyutlu bir ekran üzerinde bir vücutları var ve kendi sınırları içinde tercilerine göre rollerini oynuyorlar.

Bir gün bu yapay zekâlı karakterler kendi yapımcılarını anlamak istedi ve düşünmeye başladılar. Bu düşüncelerinin sonunda bazısı yapımcısının piksellerinin ne kadar gelişmiş olabileceğini hayal edecek, bazısı komutlarının muhteşem dizilimli olduğunu düşünecek, bazısı yaratıcısının sonsuz “bit” kapasitesine sahip olduğunu düşünecek vs. Ama bu karakterlerin üç boyutlu gerçek dış Dünya’dan haberleri yok. Hayvanların, böceklerin, etli kanlı biyolojik varlıkların gerçek hallerini idrak edip hissedemezler. Her şeyi ancak gördükleri kadar hayal edebilirler ve yapımcısının üç boyutlu biyolojik yapısını düşünmekle tahmin edemezler. Ancak kendilerine benzetirler. Aslında bir açıdan bu karakterlerin yaratıcısı karakterlere Kendinden birşeyler katmış olabilir. Yani yaratıcısının özelliklerinin sanal versiyonları olabilirler. Ama yapısal olarak çok farklıdırlar. Biri etten kemiktendir diğeri ise bitlerden ve piksellerden oluşmuştur. Yani bir yönden yaratıcısına benzer bir yönden ise yaratıcı simülasyonun içinde yarattığı hiçbir şeye benzemez.

 İşte biz de Allah’ı düşündüğümüz zaman ancak evrende gördüğümüz maddeler gibi düşünüyoruz. Allah’ın yapısı hakkında asla gerçekle bağdaşacak bir fikrimiz olamaz.

Simülasyonun içinde bulunduğu gerçek evren çok boyutlu olması gerekir

Eğer bilgisayarımızın içindeki iki boyutlu karakterler yapay zekalarıyla hesaplamalar yapacak olurlarsa kendi iki boyutlu evrenlerinin ortaya çıkması için aslında 3 boyutlu bir evren gerektiğini bulabilirler. Kendilerini iki boyutlu olarak görüyorlar fakat içinde bulundukları bilgisayar da dış dünya da üç boyutlu yapıdadır.

Aynı şekilde fizikçiler tüm fiziksel evren kuramlarını birleştirecek tek bir fiziksel model üstünde çalışıyorlar ve karşılarına çıkan modeller evrenimizin aslında 11 boyutlu olması gerektiğini gösteriyor (M teorisi-Sicim teorisi). Bu kalan boyutların yerleri bilinmiyor fakat atom altı parçacıklarda oluşan boyutlar diye fikir yürütülüyor. Bizler üç boyutlu (veya zamanı sayarsak dört) bir evrende yaşadığımızı algıladığımız için beşinci boyutun nasıl olabileceğini hayal bile edemiyoruz. Oysaki bilgisayardaki karakteri dışarıda bekleyen bir üç boyutlu evren olduğu gibi bizi de gerçekte bekleyen dış ve gerçek evrenin 11 boyutlu olması gerekiyor. Bunu fizikçilerin hesaplamalarından anlıyoruz. Bilgisayarın içindeki karakterler kendilerini iki boyutlu ekranda sandıkları halde o ekranın oluşması üç boyutlu bir bilgisayar sistemine bağlıdır ama üçüncü boyutu göremiyorlar. Biz de bu şekilde bizi çevreleyen ve dışımızdaki gerçek hayatı oluşturan 11 boyutlu evreni algılayamıyoruz, hayal dahi edemiyoruz.

Bu durumda bizim gibi üç boyutlu bir evrende yaşayan üst bir uzaylı ırkın üç boyutlu simülasyon yapmış olmaları kendi evrenlerinin aynısını yapmak olurdu, bu da mümkün görünmüyor. Bir ırkın içinde yaşadığı evrenin birebir kopyasını aynı boyut sayısına bağlı olarak yaratması evrenini klonlaması anlamına geliyor. Bu da hiç akla yatkın değil.

Bunun yerine simülasyon kuramı uygulanacaksa, Yaratıcımız, algıladığımız üç veya dört boyuttan daha yüksek boyutlara sahip olan ve bizim yaşamımızın yaratıcımızın yaşamına göre gerçek bile sayılamayacağı bir üst boyut içinde yaşaması gerekiyor. Bu durumda da simülasyon teorisine göre bile yaratıcı ırkımız bizim gibi üç boyutlu varlıklar olmayacak, hayal dahi edemeyeceğimiz bir yaşamın içinde bulunacaklar. Simülasyon teorisi bunu öngöremediği için başarısız bir teoridir.

Kuran’a göre zaten gerçek olmayan bir hayat (simülasyon) içinde yaşıyoruz

Yukarıda demiştik ki Kuran’da bu Dünya hayatının gerçek hayat olmadığı ve gerçek hayatın ahiret hayatı olduğu söyleniyor.

Ankebut 64: “Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte GERÇEK HAYAT odur. Keşke bilselerdi!”

A’la Suresi, 16-17: “Hayır siz, dünya hayatını seçip üstün tutuyorsunuz. Ahiret ise daha hayırlı ve daha süreklidir.”

Evet bu ifadeler de bizlerin geçici Dünya hayatının ahiret hayatı yanında gerçek olmadığını gösteriyor. Tıpkı bilgisayardaki karakterlerin iki boyutta sıkışmışken dışarıdaki üç boyutlu gerçek Dünya’ya çıktıklarında önceden gerçek hayatta olmadıklarını anlamaları gibi bizler de ahiret hayatına adım attığımızda Dünya hayatının gerçek hayat olmadığını anlayacağız gibi görünüyor.

Örneğin bilgisayardaki karakterlerimize sanal olarak muz, elma, kiraz gibi meyveler yedirdiğimizi düşünelim. Şimdi karakterlerimizi gerçek hayata döndürdüğümüzü ve bir de gerçek muz, elma, kiraz ikram ettiğimizi düşünelim, onlar ne derlerdi? Derlerdi ki bunlar tıpkı bilgisayar hayatımızda yediğimiz şeylere benziyor. İşte Kuran’ın bize anlattığı tam da bu:

Bakara 25: “İman edip de yararlı iş yapanları, içinden ırmaklar akan cennetlerle müjdele! Kendilerine cennette meyve nimeti verildiğinde, “Bu, daha önce de dünyada yediğimize benziyor; bunun benzeri bize verilmişti” diyecekler. Orada onların, her türlü pislikten arınmış tertemiz eşleri olacak ve orada sürekli olarak kalacaklardır.”

OL komutu ile yönetilen simülasyon evreni

Biz nasıl bilgisayarımızdaki her işlemi bir KOMUT ile sorunsuzca yapabiliyorsak, ALLAH da şu koca uçsuz bucaksız evrenin işlerini kolayca sorunsuzca OL komutu ile yapıyor. Eğer kıyaslayacak bu şekilde kıyaslayın ve evrenin Yaratıcısının kendinizden ne kadar büyük olduğunu ve O’nun büyüklüğünü anlayın. Sonra O’na her ne isim veriyorsanız saygı duyun ve sizden bir beklentisi olması gerektiğini anlayın. Aklınız olduğu için O’na kayıtsız kalamayacağınızı O’nun da size kayıtsız kalamayacağını anlayın. Sonra O’na yönelin.

Bu açıdan biz de hayal edilemeyecek kadar gelişmiş programların yönettiği bir simülasyonda yaşıyoruz diyebiliriz evet. Bunun İslam’la hiçbir çelişen noktası yok. Bunu biz açıklamazsak hiçbir şeyden anlamayan birkaç Müslüman kanaat lideri simülasyon teorisine de savaş açar ve İslam’la tersmiş gibi gösterir ve bugün evrimin İslam’la çelişmediğini bu tür insanlara anlatmaya zorlandığımız gibi yarın aynı zorluğu simülasyon teorisinin İslam ile çelişmediğini anlatırken yaşarız.

Özetle; Simülasyon teorisi ve İslam

Allah’ın, evreni komutlarla (EMİR) yönetmesi hem Kuran’da hem simülasyon teorisinin merkezinde olan bir kavramdır. Sadece kavramların isimleri farklı ama mantığı ve içeriği aynı. Siz bu evrene simülasyon mu dersiniz, ressamın tablosu mu dersiniz, sanal gerçeklik mi dersiniz hiç fark etmez. En iyi bildiğimiz gerçek bu ucu bucağı bilinemeyen evrenin Tanrısal bir güç tarafından yapılabileceği ve anlamlandırılacağıdır. Yoksa etrafınızdaki gördüğünüz anlamlı hiçbir şeyin anlamına bir cevap bulamazsınız. Bu durumda anlam vermek için kavramları makyajlayarak yine Tanrı fikrine yaklaşmak zorunda kalırsınız.

Simülasyon teorisi ve İslam birbirleriyle çelişmez. Hatta Kuran bize gerçek bir hayatta olmadığımızı, bu Dünya hayatının oyalanmaca ve sınav yeri olduğunu ve gerçek hayatın ise ahiret hayatı olduğunu söyleyerek simülasyon teorisini zaten anlamamızı sağlamıştır.

Tabi Allah’ın kurduğu bu evren programını içine alabilecek bir sisteme bizim ilkel bilgisayarlarımızla aynı ismi veremeyiz. Bilgisayar teknolojisinde devrim yapıp kuantum bilgisayarları bulduğumuzda bile adını normal bilgisayarlardan ayırdık ve kuantum bilgisayar koyduk. Oysa ki kuantum bilgisayarlarımız bile canlılığın ortaya çıktığı bu evreni içine alan ilahi programın yanında üzerinde konuşulmaya değmeyecek kadar ilkel kalır.

ateistler kendilerini yaratan bir üst medeniyet olması fikri ile paganizme yaklaşıyorlar. Sümerlerde de Annunakiler’in insanları yaratan Tanrılar olduğuna inanılıyordu. Bu açıdan Simon Weil’in şu sözlerinde ne kadar haklı olduğunu görebiliyoruz:

Kişi yalnızca Tanrı ve putperestlik arasında seçim yapabilir. Başka olasılık yok.

[Simone Weil (2015). “İlk ve Son Defterler: Doğaüstü Bilgi”, s.138, Wipf ve Stock Publishers]

Eğer konu karışık geldiyse bir defa daha okumanız daha iyi anlamanızı sağlayacaktır. Ayrıca bizi uzaylılar mı yaratmış olabilir mi sorusunun cevabını da şu yazımızda okumanızı tavsiye ederiz: https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2019/12/uzaylilar-insan-yaratabilir-mi/

S.S.S

Simülasyon teorisi nedir?

Simülasyon teorisi bizlerin çok gelişmiş sanal bir hayatta yaşadığımızı düşünen bir teoridir.

Simülasyon teorisinin kanıtları nelerdir?

Simülasyon teorisi bilimsel bir kanıta dayanmamaktadır. Felsefi bir teoridir.

Simülasyon teorisi ve islam çelişir mi?

Kuran’da bu hayatımızın gerçek hayat olmadığı ve gerçek hayatın ahirette başlayacağı ile ilgili ifadeler vardır. Bu ayetler simülasyonda yaşadığımızı düşündürtüyor. Kısaca simülasyon teorisi ve İslam çelişmez.

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.

7 Yorum

  1. “Bu durumda bizim gibi üç boyutlu bir evrende yaşayan üst bir uzaylı ırkın üç boyutlu simülasyon yapmış olmaları kendi evrenlerinin aynısını yapmak olurdu, bu da mümkün görünmüyor. Bir ırkın içinde yaşadığı evrenin birebir kopyasını aynı boyut sayısına bağlı olarak yaratması evrenini klonlaması anlamına geliyor. Bu da hiç akla yatkın değil.”

    Hocam makalenizde böyle bir bölüm geçiyor ve size katılıyorum fakat bazıları 4,5 veya daha fazla boyutta yer alan varlıkların, bu simülasyonu yarattığını söylüyor. Yani 4 boyutlu bir yerde yaşayan varlıklar, 3 boyutlu evren simüle etti. Bu konu ile ilgili fikriniz nedir?

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

    1. Demek ki bir yaratıcıya inanıyorlar. Biz de bir yaratıcıya inanıyoruz. Bu evreni yaratabilme gücüne sahip olan kim ise işte o yaratıcımız olan Allah’tır. İsmine üst boyutlardaki varlık demeleri sonucu değiştirmiyor. Biz işte o yaratıcıya bağlıyız. Kavramı farklı kullansalar da aynı kapıya çıkıyor. Bunu diyenin gözlerinden öp ve sen de artık dolaylı yoldan Tanrı’ya inanan bir ateistsin de.

       

      Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

      Loading spinner

      1. Hocam Allah boyutlardan ayrıdır dimi?

         

        Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

        Loading spinner

        1. Allah’ın mahiyetini bilemiyoruz ama boyutlara hükmettiğini biliyoruz. Arşa istiva etti ayetinden anlıyoruz bunu.

           

          Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

          Loading spinner

  2. Hocam makalede bahsettiğiniz ayet Ankebut Suresinin 29. değil 64. ayeti. Bilginiz olsun.

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

    1. Evet sure numarasını yazmışım. Değiştirdim teşekkürler.

       

      Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

      Loading spinner

      1. Rica ederim hocam.

         

        Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

        Loading spinner

Başa dön tuşu