Dinler Tarihi

34# İSLAM ve AY TANRI’SI

Ay tanrısının adının Al-İlah olması iddiası ateistler tarafından dillendirilmeye çalışılan konulardan biridir. Birkaç sitede rastlamıştım, herşeyi detaylı vermedikleri için okuyanın kafasını karıştırıyorlar, zamanım olmadığı için detaylı araştıramamıştım. Sonra bu soru kafamın içinde beni rahatsız etmeye başlayınca oturup iddialarını detaylı okudum. Fakat bu iddialarında da diğer iddialar gibi ayrıntılardan bahsetmeyip, düşük çözünürlüklü bir profil çizerek göz ve akıl aldatmacası yaptıklarını gördüm. Carleton S. Coon tarafından ortaya atıldıktan sonra (1), Amerikan evanjelistleri tarafından sahip çıkılmış bir görüştür. Yazar, Allah isminin ay Tanrısı “Sin” için kullanıldığını, Hz Muhammed’in ise bu ismi devam ettirdiğini yazmış. “Sin” isminin ay Tanrı’sı için Güney Arabistan devletlerinde M.Ö. 2000’li yıllarda yaşayan uygarlıklar tarafından kullanıldığından bahsetmiştir. Fakat antik çağlarda Güney Arabistan’da “Sin” diye bir put olduğunu, böyle bir putun arkeolojik kazılarda bulunduğunu bildirmesine rağmen, “Allah” ismi ile “Sin” ismini bağdaştıran herhangi bir kaynak vermemiştir. Yani bu tamamıyla kendi yorumu olup, herhangi bir yazılı kaynağa isnat ettirmemiştir. Müslüman bazı ülkelerde Camilerin üzerlerine Hilal sembolü konulması ve Hristiyanlık Dünya’sında da İslamiyet Hilal ile bilinmesi yazarın hayal gücünü kullanmasına neden olmuş, eğer İslamiyet pagan kültürüne sahip bir toplumdan ortaya çıktı ise ve Mezopotamya bölgesinde Ay tanrısı Sin var ise ve Müslümanlar hilal kullanmaya hala devam ediyorlarsa, bu Sin inanışı devam ediyor olmalıdır diye bir çıkarım yapmıştır. Aslında Allah diye inandıkları da Sin olmalıdır diye hayal gücünün karanlığında bir çıkarım yapar. ateistlerin iddiaları da tamamen bu zorlamalı çıkarım üzerinedir, herhangi bir yazılı açıklayıcı kaynağa dayanmamaktadır. Bir de arapların ay takvimini kullanmalarını dayanak gösterirler. Yani kullandıkları temel argümanlar bunlardır (2). Bu çıkarımlarını ise gerçek bir bilgi gibi sunarlar. Fakat “Allah” veya Al-İlah’ın” “Sin” olarak kullanılmasını o döneme tanıklık etmiş bir kaynağa bağlayamaz, ispatlayamazlar. Bu zorlamalı çıkarımlarla, bazı gerçekleri yarım vererek bazısını ise gizleyerek Allah ismini kıymetten düşürmeye çalışmışlardır. Burada Ay Tanrısı Sin’in isminin Al-İlah olduğunu söylerler, ama minarelerin başında Güneş sembolü olsa idi, aynı mantıkla şöyle dememeleri için hiçbir sebep yok; “Al-İlah güneş Tanrısı –Menaf- demektir. Müslümanların camilerinde güneş kullanmaları Allah isminin kökenini gösterir. Öyleyse Allah veya Al-İlah güneş tanrısı – Menaf – olmalıdır.” Aslında Menaf daha tutarlı bir iddia olurdu. Çünkü Hz Muhammed devrinde “Sin” diye bir ay Tanrı’sının olduğuna dair bir kayıt bile yoktur, fakat güneş Tanrı’sı Menaf kayıtlarda geçer. “Sin”in o dönemde varlığına ilişkin bir kayıt olmadığı gibi, bunun “Allah” yerine kullanıldığına dair hiçbir kayıtta yoktur. Yani iki karanlık perde arkasından hayal gücünün zorlamalı bir çıkarımından öteye gitmez. Evet Sin’in Al-İlah olduğunu arkeolojik veya pagan zamanlarında yazılmış bir kaynağa götüremezseniz, iddianız dini taassupların ürünü olduğu belli olur. Böylece iddianızı istediğiniz puta da uyarlayabilirsiniz demektir.

ARAPLARDA AY TANRISI

Mekke ve civarı araplarında ay Tanrısının adı “Sin” değil Hubel’di. (3) Lat, Uzza ve Menat aynı zamanda erkek bir ay tanrısı olan Hubel’in kızları olarak bilinirdi.

“Lat” ile ilgili şunlar kaynaklarda mevcuttur: Arap müşrikleri, kâinatın yaratıcısı olan Allah’a inanıyorlardı. Putları ise ona ortak koşuyorlardı. Putlarına şeref kazandırmak için onların adlarını Allah’ın isimlerine benzetmeye çalışıyorlardı. Bunun en tipik örneği, “Lat” ile “Uzza” putlarının isimleridir. “Lat” ismini Allah ismi arasında bir ilişki kurmak için bu ismin son harfleri olan “LahH” kelimesine benzetmişler. Son harfi “ha”yı ise, “ta”ya değiştirmiş ve “Lat” demişlerdir. (4)

“Allah” isminde olduğu gibi, el takısını kullanarak “El-lat” kelimesini türettiler. (5)

Yine “Uzza” putunun adını, Allah’ın “Aziz” ismine benzetmişlerdir. Bazı alimlere göre, Uzza kelimesi Eazz kelimesinin müennesi (dişili) dir. Eaz, daha önce bazı müşrik kavimlerin taptığı bir ağacın ismidir. Araplar da bunu kendi putlarına ad olarak kullanmışlardır. (6)

ALLAH’IN AY TANRISI İLE ALAKASININ OLMADIĞININ DELİLİ

İddia sahipleri o döneme ait yazılı bir delil getiremezken, biz burada Allah’ın neden ay Tanrı’sı olamayacağına dair o dönemde yazılmış bir delil getireceğiz. Şöyle ki; Bilindiği gibi Kuran’da yazılı ayetler o dönemin yaşanmışlıkları için en kuvvetli delillerdir. Örneğin, Kuran herkesin bildiği bir savaştan mesela Bedir savaşından bahsediyorsa bu savaş olmuştur. Materyalist bakış açısı ile dahi bu inkâr edilmez. Çünkü Kuran’da yazıldığı zaman o dönemin bütün insanları bu savaşa şahit tutuluyor. Bunu dikkate alarak şu ayete bakalım;

Müminun 86-87: De ki: “Yedi kat göklerin Rabbi ve arşil azîmin Rabbi kimdir?” Allah’ındır diyecekler. Şu halde siz Allah’tan korkmaz mısınız?

 Bu ayete göre o zamanki Arap toplumu, müşrikler dahil Allah’ı herşeyin Rabbi olarak biliyorlar ve değil ayın güneşin, yedi kat göklerin, hatta bunların üzerinde arşında sahibi olarak tanıyorlar. Yani Allah diye tanıdıkları kendisine ulaşılamayan varlık olarak gördükleri Tanrı, diğer Tanrı’lar değildir. Ay Tanrısı, Güneş Tanrı’sı, Hava Tanrı’sı, diğer bütün putlar vs. ise kendisine ulaşılamayan Allah’a götürecek vesilelerdir.

Enam suresinde ise Hz İbrahim’in Allah’ı ilk önce kendi başına nasıl bulduğunu anlatırken kendi kendine yaptığı şu konuşmalardan haber verir:

Enam 76 – Üzerine gece bastırınca, bir yıldız gördü:”Rabb’im budur” dedi. Yıldız batınca da:” Ben batanları sevmem” dedi.

77 – Ay’ı doğarken gördü: “Rabb’im budur” dedi. O da batınca: “Yemin ederim ki, Rabbim bana doğru yolu göstermeseydi, elbette sapıklığa düşen topluluktan olurdum” dedi.

78 – Güneş’i doğarken görünce: “Rabb’im budur, bu hepsinden büyük” dedi. O da batınca dedi ki: “Ey kavmim! Ben sizin (Allah’a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım”.

79 – “Ben yüzümü tamamen, gökleri ve yeri yoktan var edene çevirdim ve artık ben asla Allah’a ortak koşanlardan değilim”.

Görüldüğü gibi buradan da Güneşin, ay ve yıldızların, Allah’ın yaratıkları olduğu ve Allah’ın bunlardan ayrı olduğu anlaşılıyor.

Devam edelim;

Ankebut 61: Andolsun ki, onlara: «Gökleri ve yeri yaratıp, güneş ve ayı emri altında tutan kimdir?» diye sorsan elbette şüphesiz «Allah» derler. O halde nasıl haktan çevriliyorlar?

Bu ayette ise açık açık, bildikleri Allah’ın ay Tanrısı değil, ay’ı da, güneşi de yöneten büyük Allah olduğu belirtiliyor. Yani arapların inancı bu idi. Allah, ay Tanrısının ismi değildi. (7)

Fakat Kuran’da birçok ayette ay’ın Allah’ın sadece bir yaratığı olduğundan bahsedilmesi, emir altında olmasından bahsedilmesi gerçeği üzerine ateistler, karalama kampanyalarına hayal güçlerinin sihirli aldatmacalarıyla devam ediyorlar. Diyorlar ki; “Efendim, Allah dedikleri ay Tanrı’sı idi ve Muhammed (a.s.) bu ay Tanrı’sı fikrini çürütmek için ay’ı yardığını söyledi.” Gördüğünüz gibi, hiçbir dayanağa, yazılı kaynağa dayanmayan ve 1450 sene öncesinin niyet okumalarını bir düşman gözüyle gerçekleştiren, bilimsellikten ve kanıtlardan uzak bu tür iddialar ateistlerin çaresizlikten herşeyi nasıl yanıltma yoluna gittiklerini gösteriyor. Şimdi bu niyet okuyucu ateist arkadaşlarıma soruyorum;

Kuran neden ay Tanrı’sının ismini kullanıp sonra da bu ay Tanrı’sı inancını kaldırmaya çalışsın. Söylediklerini zaten tasdik eden Müslümanlara neden savaş açtığı bir putun ismini Tanrı’nın ismi olarak öne sürsün. Putperestlik inançlarını yıkmaya ve izlerini dahi silmeye çalışan biri neden Tanrı’ya bir putun ismini versin. Hz İbrahim zamanından beri bilinen herşeyin yaratıcısı olan Allah’a vesileler bulmak için uydurulan putların adını neden kullansın. Yani ateistlerin bu mantık katliamı içindeki tutarsızlıklarını saymakla bitiremeyiz. Arapların Mekke’nin kurucusu olan Hz İbrahim devrinden beri iyi bildikleri ve yaşattıkları herşeyin yaratıcısı olan Allah’a yakınlık kurmak üzere uydurulmuş ufak İlah’ların hiçbiri Allah değildir. Evet bu tür Tanrı’ların hepsine İlah derlerdi fakat Allah ismini sadece herşeyin yaratıcısı kendisine ulaşılamayan, görülmeyen Tanrı için kullanırlardı. Putlara takılan İlah kelimesi ise Hz İbrahim tarafından öğretilen Allah isminden türetilmiş bir kelimedir ve çoğul olarak ta kullanılır. Yani İlah’larımız derlerdi, Türkçe’deki karşılığı ise Tanrı kelimesidir. Fakat Allah ismi tek bir Tanrı’yı bildirdiğinden dolayı Allah’lar diye kullanmazlardı. Allah ismi yine Hz Muhammed’den önce Hristiyan araplar arasında (8) ve monoteist olan Hanif dinine mensup araplar arasında da (9) kullanılırdı, bu ise yine Allah’ın herşeyin Rabbi olarak kullanıldığını ve ay Tanrı’sı olmadığını gösterir.

AY TAKVİMİ

Çıkarımlarına dayanak yaptıkları bir diğer manasız delil ise ay takvimidir. Araplar ay takvimini kullanırdı, çünkü ay takvimi bedevi koşullarda defter ve kitap kullanmaksızın insanların birbirleriyle zaman konusunda sözleşebilecekleri en kolay takvim metodudur. Örneğin, iki bedevi birbirleriyle, dolunayda hayvanlarını getireceğim, ikinci hilalde falanca yerde buluşalım gibi kolay bir şekilde defter kayıtlarına ihtiyaç duymadan vakitlerini tayin edebilirlerdi. Güneş takvimi ise özellikle tarım toplumlarına, yani mevsimlere bağlı ve yerleşik düzeni bulunan, yılın hangi gününde olduğunu her gün kaydedip tekip eden toplumlara uygun olduğunu görünüyor. Örneğin Nil havzasında tarım yapan mısırlılar gibi. Bu demek oluyor ki Arapların ay takvimini kullanmaları, yaşam koşulları için bir zorunluluk olduğundandı.

Haberin olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah’ındır. O’ndan başka veliler edinenler (şöyle derler:) “Biz, bunlara bizi Allah’a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.” (39 Zümer Suresi – 3)

HİLALİN ORTAYA ÇIKIŞI

Hilal kullanımı İslam’ın ilk zamanlarında, yani Hz. Muhammed ve halifeler devrinde yoktu. Bayraklarında hilal taşımazlardı ve mescidlerine hilal koymazlardı. Bu kullanımın başlaması orta çağın sonlarını bulur. Franz Babinger hilal’in bir orta asya Türk geleneği olduğunu ve Türk’lerden diğer Müslümanlara geçtiğini bildirir. Türk tarihçi Mehmed Fuat Köprülü, Asya’daki ilk Türk devletleri arasındaki hilal sembolünün antik önemini sık sık vurgular. (10)

Hilalin Hint Müslümanlarına ve ortadoğuya geçişi ise yine bir Türk devleti olan Babürlüler ile Ekber Şah önderliğinde geçmiştir.  (11)

Hilal ve yıldızın birlikte kullanılışı ise 17. Yüzyılda Moğol devletinde var olduğu bilinmektedir. Ama ününü Osmanlılar’ın devlet bayrağı olarak kullanmasıyla almıştır (1844) ve daha sonra egemenlik sürdüğü topraklar olan Libya (1951–1969 ve 2011 sonrası), Tunus (1956) ve Cezayir (1958) tarafından da bayraklarında kullanılmaya başlanmıştır. Yine aynı şekilde Azerbaycan (1918), Pakistan (1947), Malezya (1948), Singapur (1959) ve Moritanya (1959)’nın bayraklarında hilal kullanımı Osmanlı’nın kullanımından sonrasına denk gelmektedir. 20. Yüzyıl sonrasında hilal, İslam’ın sembolü olarak görülmeye başlanmıştır. Hz. Muhammed ve halifeleri devrinde hilal’in İslam sembolü olarak kullanıldığına dair hiçbir kayıt yoktur. Camilerin minare ve minberlerinde kullanımı ise Osmanlılar ile başlamış bir uygulamadır. (12)

 

 

KAYNAKLAR

1- Southern Arabia, Carleton S. Coon, Washington, D.C. Smithsonian, 1944, p.399

2- A History of Pagan Europe. Prudence Jones, Nigel Pennick. Psychology Press, 1995. ISBN 0-415-09136-5 p.77

3- Christian Julien Robin (2012). Arabia and Ethiopia. In The Oxford Handbook of Late Antiquity. OUP USA. ss. 304–305.

4- Razî tefsiri 28/248

5- İbn Aşur, Necm Suresi, ilgili ayetin tefsiri

6- Razî tefsiri 1/146

7- Mohd Elfie Nieshaem Juferi, What is the Significance of the Crescent Moon in Islam?, in Bismika Allahuma, October 12, 2005

8- https://web.archive.org/web/20140420121231/http://www.merriam-webster.com/dictionary/allah

9- Timothy C. Tennent, Theology in the Context of World Christianity, Zondervan, 2009.

10- 1999, Bizans Müsseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri, s. 118

11- http://www.wikiwand.com/en/Star_and_crescent

12- “Mosque and minaret are surounted by crescents; the air glowing over the Golden Horn is, as it were, full of moons.” Hezekiah Butterworth, The Zigzag Series (1882), p. 481.

sin-moon-god-o.jpg

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.

7 Yorum

    1. Teşekkürler

       

      Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

      Loading spinner

  1. Lütfen buna yanıt verir misiniz ben sıkışıyorum
    Peki YA SİN ayeti ne demek oluyor? YaSin. SİN geçiyor bunun anlamı acıklaması nedir?

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

    1. Kardeşim Ne Ya Sin kelimesinin anlamını bilen var. Ne Ta Sin Mim kelimesini ne Ha Mim kelimesini. Bunlar bir isim değildir. Harflerin okunuşudur. Ya Sin kelmesinin içinde Sin geçiyor diye bu bir Tanrı ismidir diyecek ortada bir emare yok. İnsanlar delil uydurma babında saçmalamışlar.

       

      Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

      Loading spinner

  2. Çok teşekkürler Allah razı olsun!

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

  3. Teşekkürler,kafam karışmıştı bu konuda ateistlerin bir iddialarıda çürüdü Allah razı olsun.

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

Başa dön tuşu