Dinler Tarihi

267# Amin kelimesinin kökeni Amon (Mısır pagan Tanrı’sı )’dan mı geliyor?

Amin kelimesinin kökeni Amon (Mısır pagan Tanrı’sı ) ile benzediğini ve dolaysıyla Amon kelimesinin önce Amen olarak Yahudilere ve oradan Hristiyanlara oradan da Müslümanlara geçmiş olduğunu iddia ediyorlar. Amon amen amin kelimeleri arasında bir ilişki var mıdır?

Amen kelimesi hem Yahudilerin kutsal kitabı olan Tanah’ta hem de Hristiyanların kutsal kitabı İncil’de çokça geçer. Fakat Kuran’da geçmez. Bunun yerine peygamberimizin Amin kelimesini söylediği ve özellikle namazlarda Fatiha’nın peşine söylediğine ve Müslümanlara söylettirdiğine dair rivayetler vardır.

İncil’de Amin kelimesi

Amin kelimesi İncil’de Hz. İsa’nın bir sıfatı olarak, bir lakabı olarak sadık ve gerçek yani emin anlamında bir kere geçmektedir.

Vahiy 3:14: “Laodikya’daki kilisenin meleğine yaz. Amen, sadık ve gerçek tanık, Tanrı yaratılışının kaynağı şöyle diyor;”

Amen sözcüğü burada Hz. İsa için bir lakap olarak kullanılmış. Amen kelimesinin tanımı sadık ve emin demektir. Cümlede de zaten Amen kelimesinin anlamı “sadık ve gerçek tanık” olarak açıklanmış.

Şimdi dikkat edin ki aynı sıfat Hz. Muhammed için de kullanılıyordu, hatta en bilinen sıfatlarından biridir; Yani Muhammed-ül Emin denirdi ve aynı manaya gelirdi, doğru sadık, güvenilir Muhammed demekti.

Smith[1] İsa’nın lakabı olan Amen kelimesinin güvenilir demek olduğunu kitabında uzun uzadıya açıklıyor.

Tevrat’ta Amin kelimesi

İbranice bir kelime olan Emuna kelimesi ise güvenilir demek ve Tevrat’ta tam kırk dokuz defa geçiyor.[2] Bunlardan yirmi dördü Allah’ın bir sıfatı olarak kullanılır, anlamı güvenilir (Emin) demektir. Aynı şekilde Tevrat’ta Allah için ’emet kelimesi de kullanılır ki bu kelime de yine ’amen kelimesinin bir türevidir ve aynı şekilde güvenilir emin olan Allah demektir. [2]

Yine Tevrat’ta Allah için ēlōhê ʼāmēn kelimesi kullanılır. Anlamı ise “Amen’in Allah’ı” veya  “Emin’in Allah’ı” veya “Emin Allah” demektir [3], İngilizce çevirilerde de genelde Emin (doğru, sadık) Tanrı (the God of truth) olarak çevrilmiştir (Yeşaya 65:16 TNK).[2]

Yeşaya 65:16: Öyle ki, ülkede kim bereket istese Sadık (Emin) Tanrı’dan[a] isteyecek; Ülkede kim ant içse, Emin (doğru) Tanrı üzerine ant içecek. Çünkü geçmiş sıkıntılar unutulup Gözümden saklanacak.”

Amen-Amin kelimesi Tevrat ve İncil’de duaları tasdik etmek için söylenir

Amen kelimesi ayrıca Tevrat ve İncil’de yapılan duaların peşine “evet doğru söyledin, biz de katılıyoruz” anlamlarında kullanılmıştır.

Yasa’nın Tekrarı 27: 18-19: “‘Kör olanı yoldan saptırana lanet olsun!’ “Bütün halk, ‘Amen!’ diyecek. Yabancıya, öksüze, dul kadına haksızlık edene lanet olsun! Bütün halk, ‘Amen!’ diyecek.”

Kısaca Amin kelimesi

Amon ve amin kelimeleri fonetik olarak birbirine benzese de birbirleriyle alakası yoktur. Amin kelimesinin kökeni Amon kelimesinden gelmemektedir. Arapça ve İbranice gibi dillerde ortak olarak bulunan A-M-N köklerinden türeyen kelimelerin ortak anlamı “Doğru olmak, emin olmak, güvenilir olmak, doğru konuşmak, doğruluğunu tasdik etmek” anlamlarındadır. Amen veya Amin olarak duaların sonunda tekrar edilmesi ise “Doğru söyledin; Evet bizde buna katılırız) anlamına gelir.

Bu nedenlerden dolayı İbraniler’in ve Müslümanların söylediği Amin-Amen kelimesi zaten kökleri Sami dillerinde olan bir kelimedir. Bu kelimeyi İbraniler Mısır’dan getirdi denilemez çünkü bu kelime Arapça’da da olan bir kelimedir ve çok sayıda türevleri vardır. Üstelik bu kelimenin Hindu-Budist dualarının sonunda da söylendiği söyleniyor. Yani kelime Mısır’dan çıkmış bir kelime olamaz.

Araplar A-M-N kökünden gelen Emin, emniyet, emanet, Amine gibi sözcükleri zaten güvenilir olmak, doğru olmak, doğru söylemek anlamlarında İslam’dan öncede kullanıyorlardı. Hatta Peygamberin lakabı bile Emin ve annesinin ismi ise Amine’dir.

Bu kelimenin Mısır pagan Tanrı’sı Amon’dan geldiğini iddia edenler ise sadece kelimenin fonetik benzerliğinden hareketle bu iddiayı ileri atmışlardır. Ama bu iddia temelsiz bir iddiadır ve kelimenin farklı çekimlerle kullanışı zaten İbranice ve Arapça gibi Sami dillerinde çokça vardır. Amin kelimesi tevhit dininde olan bir gelenektir, “doğru söyledin, ben de tasdik ediyorum” anlamlarında duaların peşine söylenir.

Referanslar

  1. Smith, Brandon, “The Identification of Jesus with YHWH in the Book of Revelation: A Brief Sketch.” Criswell Theological Review 14 (2016): 67-84.
  2. https://claudemariottini.com/2019/04/15/yahweh-the-god-of-amen/.
  3. Blenkinsopp, Joseph, “The ‘Servant of the Lord’ in Third Isaiah: Profile of a Pietistic Group in the Persian Period.” Pages 392-412. In The Place Is Too Small for Us: The Israelite Prophets in Recent Scholarship. Edited by Robert P. Gordon. Winona Lake: Eisenbrauns, 1995.

Amin kelimesinin kökeni Amon ile alakalı değildir. Amin amen amon kelimelerini değerlendirdiğimizde Amin ve amen aynı kelimeler olmasına rağmen amon kelimesi Mısır’da kullanılan farklı bir kelimedir.

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.

13 Yorum

  1. kadir gecesi gibi özel geceler kuranın inmesi meleklerin inmesi gibi ayetlerde geçen ifadeler
    mekkeye göre ise dünyanın diğer tarafında o an gündüz mekkede kadir gecesi iken diğer tarafta kadir gecesi değil mi
    “””Biz onu Kadir Gecesi indirdik. Kadir Gecesi nedir, bilir misin sen? Kadir Gecesi bin aydan hayırlıdır. Meleklerle Ruh o gece Rablerinin izniyle her iş için iner de iner. Tam bir esenliktir o gece, tâ tan yeri ağarıncaya kadar.”””
    melekler ne zaman iniyor mekkeye göre mi başka yere göre mi ?

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

    1. Bir gece peşpeşe tüm Dünya’yı sarar, sonra başlangıç noktasına geri geldiğinde ikinci gece başlar. Yani tüm Dünya’yı saran geceler birbirini takip eder. Kadir gecesi de bir noktadan başlayıp tüm Dünya’yı sardıktan sonra yerini ertesi geceye bırakır.

       

      Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

      Loading spinner

  2. Hocam, “ALLAH ADEMİ YERYÜZÜNÜN HER TARAFINDAN ALINAN TOPRAK ÖRNEKLERİNİN BİRLEŞİMİNDEN YARATMIŞTIR BU TOPRAĞIN ÇEŞİTLİLİĞİNDEN DOLAYI DA ADEMİN NESLİ DEĞİŞİK KARAKTERLER TAŞIR(bk. Ebu Davud, Sünnet, 16;Tirmizi,tefsir,2/1 ;Müsned, IV, 400,406)” bu hadis doğru mudur doğruysa evrimle çelişmez mi? Kafamı çok kurcaladılütfen cevap verin çok hadis kaynağında geçiyor Bi de

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

    1. Dünya’nın değişik topraklarında serpilen insanlık birbirlerinden farklı özellikler taşıyor, mesela Afrikalılar farklı, hatta Afrikalılar ülkeden ülkeye bile ten renkleri ve yapıları farklıdır, Asyalılar, Avrupalılardan farklı, hatta Asyalılar kendi içinde bile ülkelere göre farklıdır. peygamberimiz bu gerçeği o günün insanının anlayabileceği bir dilden anlatmak istemiş. Yani coğrafyanın ve doğulan toprakların insan yapısını belirleyici özelliği ve evrim kuramında buna adaptasyon deniyor. işte bu gerçeği simplistik bir dille anlatmış.

       

      Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

      Loading spinner

    2. Bu konuyla alakalı bilimsel iyi bir makale buldum, yakında paylaşırım

       

      Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

      Loading spinner

  3. Ademin neslinin neden farklı özellikler gösterdiğini anladım da ademin yeryüzünün farklı yerlerindeki topraklarından yaratılmasını anlamadım

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

    1. Bizler yediğimiz yiyeceklerden dolayı yeryüzünün farklı topraklarından sürekli yaratılmıyor muyuz? Avrupa topraklarının bitkilerini yiyenlerin vücutları Avrupa toprağından, Afrika bitkisininkileri yiyenler Afrika toprağından sürekli yaratılıyor. Şimdi ulaşım gelişti ve dünyanın dört bir tarafından gelen toprakla vücutlarımız sürekli yeniden oluşuyor.

       

      Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

      Loading spinner

  4. Fe veceda abdem min ıbadina ateynahü rahmetem min ındina ve allemnahü mil ledünna ılma (18. Sure 65. Ayet) hocam bu ayette siz DNA nun 3 kere geçtiğini söylüyorsunuz da mesela o “ındina” daki i yi saymıyormusunuz biraz merakımdan soruyorum da asıl sebebi mucizeleri anlatırken arkadaşlarıma inandırabilmek içim

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

    1. Lütfen sorunuzu ilgili yazının altında sorun, bu yazının altında sorunca ne kast ettiğiniz anlaşılmadı.

       

      Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

      Loading spinner

  5. ANLAYASINIZ DEYƏ QURANI ƏRƏBCƏ ENDİRDİK
    -nə mənaya gəlir?-

    Sual:Bəzi ayələrdə “Quranı Ərəbcə endirdik ki anlaya biləsiniz”deyilir.Bu ayələrə görə Quran sadəcə Ərəblər üçündür mənası çıxarmı?
    Сavab:Ayəyə baxaq;
    Fussilət 44;”Biz,onu özgə bir dildə olan Quran etsəydik,mütləq: ”Məgər onun ayələri açıqlanmalı deyildimi?”deyərdilər.(Quran)özgə dildə,(peyğəmbər isə( Ərəbmidir?!”
    Ağıl düşməni insanlar,bu ayəni Quranın sadəcə Ərəblərə göndərildiyi şəkildə anlamaq istəyirlər.Halbuki bizlər bu ayədən hər millətin Allahın mesajını öz dillərində oxuması lazım gəldiyini və mesajı anlamaları lazım gəldiyini çıxarırıq.
    Çünki bu ayəyə görə Quran başqa bir dildə də endirə bilərdi.Yəni Quran bir mənadır və o məna Ərəb dili olaraq göndərilmiş amma başqa bir dilə tərcümə edilərək də göndərilə bilərdi.Onsuz da Quranda bəhs olunan Peyğambərlərin hamısının dili Ərəbcə deyildir,amma danışdıqları Quranda Ərəbcəyə tərcümə edilərək köçürülmüşdür.Məsələn Hz.Musanın və ya İsanın danışıqları İbranicə olduğu halda Quranda Ərəb dilinə tərcümə edilib.
    Bunun səbəbi Quranın ilk endiyi topluluq olan Ərəblər Allahın mesajını anlaya bilsinlər deyədir.Önəmli olanın mənanı daşıyan lafızlar deyil,lafızların daşıdığı məna olduğunu anlaya bilirik.
    Eyni şəkildə bu ayədən anlamalı olduğumuz məsələ,Quranın anlaşılması üçün hər millət öz dilində oxumalı və Allahın nə mesaj vermək istədiyini anlamalıdır.Allah kəlamının həqiqi qüdsiyyəti mənasındadır.
    Həm də bir öncəki ayəyə baxsaq Allah göndərilən bütün elçilərə həmişə eyni ana mesajları verdiyini bildirir.Yəni ana mesaj həmişə eyni və ana mesajı anlamağımız üçün bu mesajı sizə Ərəbcə tərcüməsiylə göndərdik deyir.
    Fussilət 43:”Sənə səndən əvvəlki Rəsullara(elçilərə)söylənmiş olandan başqa bir şey söylənmir.Sənin Rəbbin bağışlamağın və ağrılı əzabın sahibidir.”
    Qısaca bu ayə Allahın ana mesajının hər zaman və hər toplumda eyni olduğunu və Allahın kəlamı olan Quranı hər millətin öz dilində oxuması və anlaması lazım olduğunu insanlara dərs verir.
    Hz.Məhəmməd zamanında belə ayələrin Fars dilinə bir qisim tərcümə olunduğu bilinməkdədir.*Tamamının tərcümə olunmamasının səbəbləri isə 1)Quranın hələ tamamlanmamış olması 2)Tamamlanmadığına görə cildlənməmiş olması 3)Hələ xarici Dünyaya açılımların kifayət qədər gerçəkləşməməsi və 4)Vaxtın çoxunun xaricdən gələn təhlükələr ilə mübarizəyə sərf olunması olaraq sayıla bilər

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

  6. hocam haman konusunu ele alabilir misiniz

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

  7. Efe Aydal ın eleştirilerine cevap verebilir misiniz ?

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

    1. Kırmızı hapa cevap serisi var sitemizde

       

      Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

      Loading spinner

Başa dön tuşu