Evrim

159# Açık sistemlerde evrim entropi kanununu engelleyebilir mi?

Evrimin kendi kendine oluşmasını akla ziyan bir hadise yapan olgulardan bir tanesi de termodinamiğin ikinci yasası olan entropi kanunudur. Termodinamiğin ikinci yasasına göre enerji akışı her zaman yüksek enerjili bölgeden düşük enerjili bölgeye olur. Düşük enerjili bir bölgeden veya maddeden yüksek enerjili bir bölgeye veya maddeye kendiliğinden enerji akışı olmaz. Örneğin elinizi soğuk suya daldırırsanız enerji yani ısı akışı elinizden suya doğru olacaktır. Çünkü eliniz daha sıcak yani daha yüksek enerji seviyesindedir. Isısını suya aktaracaktır, böylece eliniz üşüyecektir. Soğuk sudan elinize ısı yani enerji akışı olmaz. Tam tersine elinizi sıcak suya daldırırsanız, suyun enerjisi fazla olduğu için elinize doğru akıp elinizi ısıtacaktır.

Doğadaki sistemler de kendi enerjilere sahiptir. Örneğin galaksilerin devasa enerjileri vardır. Fakat her sistem enerjisini kaybedip zamanla düzensizliğe gider. Bir ağaç bir sistemdir, aynı kanuna karşı koyamaz ve sonuçta düzensizliğe yani ölüme gider. Bir kumaş parçası da kendini oluşturan atomların kurduğu bir sistemdir ve o da zamanla eskir ve çürür. Doğada hiçbirşey bu entropi kanunundan kurtulamaz.

Canlılar da birer sistemdir ve canlıların değişiminin de diğer sistemler gibi entropi kanununa karşı koyamaması beklenir. Yani herhangi bir canlı veya bir tür, zamanın belirli bir noktasında aniden Dünya’da meydana çıktı ise ve bu canlı türü mutasyon yağmuru altında sürekli bir değişime maruz kalıyor ise bu değişim, o türün gelişimi ve kompleksleşmesi yönünde olmamalı tam tersine onun sistemini sürekli bozmalı, yani geliştirici bir evrim değil bozucu bir evrim olmalıdır. Çünkü sistemin entropisi sürekli artacak ve sistem sürekli bozunacaktır. Tabi aklını kullanan her insanın görebileceği bu açık resme de materyalistler demagojik olarak kavramsal yönden felsefi bir çözüm bulmuşladır. Bu çözüme göre sistemleri ikiye ayırmışlar, açık ve kapalı sistemler.

İlgili Makaleler

Bu açıklamaya göre kapalı bir sistem dışarıdan enerji almayan sistemdir, sistem kendi düzenini sürekli koruyamaz ve de gelişemez, tam tersine sürekli bozulmaya meyillidir. Fakat kapalı sistemlerin aksine açık sistemlerin kendi düzenlerini dışarıdan enerji akışıyla geliştirebileceklerini iddia ederler. Bu savunmaya göre Dünya Güneşten sürekli enerji aldığı için Dünya üzerinde bulunan canlı sistemleri de entropiye kurban gitmez sürekli gelişebilir. Örneğin Dünya yüzeyinde ortaya çıkan ilk mikroskobik tek hücreli canlının açık bir sistem olduğu için yani dışarıdan güneş enerjisi vs. aldığı için sürekli gelişip kompleksleşeceği hipotezini öne sürerler.

Evrimin tasarımsız olarak rastlantılarla gerçekleşebileceğini iddia etmek için ortaya atılan bu hipoteze itirazlarımız var. Öncelikle bir sisteme enerji girmesi demek sistemi düzenli hale sokacağı anlamına gelmiyor. Sistemin düzeninin devamı için enerji şarttır fakat düzeni sağlayan, sistemleştiren enerji değildir. Örneğin düzenli ve sistemli bir eve enerji yüklemesi yaparsanız mesela benzin döküp yakarsanız bu yeni dışarıdan gelen enerji sistemi geliştirmez bozar. Gelişigüzel bir enerji sistemi hızlı bir entropi durumuna sokar. Örneğin araba motorunda yakıtın yanacağı odacık bellidir. Enerji bu noktadan girerse motor sistemine bir yararı olabilir. Yoksa dışarıdan gelen enerji çok hassas ayarlanmazsa sistemi bozacaktır, yine de enerji bir sistemin motoru olsa da sistemin gelişip kompleks hal almasını sağlamaz. Sistem eğer gelişmeğe ayarlanmış değilse o sistemin aldığı enerji sistemi çok hızlı bir bozunmaya uğratır.

İkinci olarak canlı organizmaların açık sistemler olduğu için dışarıdan gelen enerji onların gelişmesini ve kompleksleşmesini sağlıyorsa neden canlıların vücutları yaşlanıyor? Açık sistemler eğer kendi kendine gelişiyorsa ve canlılarda açık sistemse bunların vücutları da entropiye karşı koymalı, yaşlanmamalı, bozulmamalı. Fakat bozunum kanunundan kurtulamıyorlar. İşte bu çelişkiyi de fark eden materyalist düşünürler çelişkiden kurtulmak için buraya “geçici olarak” maddesini ekliyorlar. Yani diyorlar ki canlılar evet açık sistemlerdir fakat entropiden geçici olarak kurtulabilirler. Sonunda ölürler. Burada neden geçici olması gerektiğinin işin içinden çıkılamayacak bir soru olduğunun kendileri de farkındadır. Eğer açık bir sistem sürekli enerji alıyorsa ve gelişiyorsa neden bu gelişim bir aşamaya kadar olsun da sonra bozunma başlasın. Evrim hep hayatın yararına işliyorken neden kendini böyle durduk yerde yok etmeğe planlayacak şekilde evrilsin? Peki diğer bir soru; “geçici” maddesini canlıların ölümü için uyguluyorsunuz da neden evrimin kendisi için uygulamıyorsunuz?

Kısaca, açık sistemlerin dışarıdan enerji alması onların gelişmeleri ve kompleksleşmeleri için yeterli bir sebep değildir. Tam tersine, hassas bir programla alınmayan enerji sistemi mahvedebilir. Örneğin vücudumuzun bir hücresi dışarıdan yani kandan aldığı besinleri enerji olarak kullanır. Fakat bu enerji çok ince hassas mekanizmalarla, hassas ayarlarla ona geldiği için bu enerjiyi kullanabilir. Enerji, sistemi geliştirmek değil bozmak ister, fakat bu enerjiyi de doğru kullanmak ve yararlı bir hale dönüştürmek için bir sistem olursa enerji bir motor görevi görür. Yine de direksiyon görevi görmez. Yani sistemin plan ve projesinin ve düzeninin kaynağı olamaz. Açık sistemlere dışarıdan gelen enerji arabanın yakıtı gibidir, araba hareket eder, fakat arabanın nereye gideceğini hangi rotalar izleyeceğini direksiyonu tutan el belirler. Fakat arabanın kaputunun altındaki mekanik parçalar, direksiyonu ve onu tutan eli görmediği için arabanın devrilmeden muntazaman ilerlemesini ve kıvrımlı yollarda doğru rota çizmesini, gördükleri tek aktif madde olan yakıta verirlerse hata ederler. Aynı şekilde materyalistler, canlıların gelişip kompleksleşmesini dışarıdan gelen enerjiye verirlerse çok basit bir mantık hatasına düşmüş olurlar. Başka bir örnek olarak Linux yazılımını verebilirim. Linux açık bir bilgisayar işletim sistemidir. Bu yüzden tasarımcılar zekâlarıyla onu geliştirebilirler. Şimdi Linux yazılımına kendi kendini geliştirmesi için dışarıdan enerji verelim. Tabi ki bu enerji ateş veya besin şeklinde olmayacak, çünkü bir bilgisayar yazılımının motoru aktivatörü ateş değil kodlardır. Şimdi bizde elimizdeki Linux’un kodlarını değiştirebilecek rastgele şekilde kodları değiştiren bir komut gönderiyoruz. Linux’un kodlarını sürekli rastgele değiştiren bir komut, sistemin dışarıdan gelen enerjisidir. Şimdi bin yıl boyunca sürekli bu kodların değişimini bekleyelim, sizce sistem gelişti mi? Yok hayır, bin yıl beklemenize gerek yok, çünkü Linux sistemi biyolojilerimiz kadar olmasa bile yine de hassas bir sistemdir ve muhtemelen dışarıdan gelen değiştirici enerji onu ilk dakikada çökertecektir. Şimdi milyarlarca Linux kurulu bilgisayara aynı anda rastlantısal kod değiştirici bu komutu yine uygulayın. Rastlantısallığın bu Linux’lardan herhangi birinin, değil gelişmesine, çökmeden kalabilmesine imkân vermesi mümkün değildir. Eğer bir bebeğin rastgele tuşlara basarak güzel bir yazılım ortaya çıkarması mümkün ise bu da mümkündür. Hassas yazılan sistemler dışarıdan gelen rastgele değişimlere çok duyarlıdır ve sistemlerin bir tanesi bile rastlantısal değişimlerle yaşayamaz. O yüzden canlılığın sürekli olarak gelişmesinin dışarıdan gelen enerji ile veya rastlantısal değişimlerle olması mümkün değildir. Canlılık rastlantısal enerjiler altında kısa bir müddet dayansa bile uzun devirler boyunca entropi kanunu biyolojik sistemleri hırpalayacak ve evrimin oluşmasına imkân vermeyecektir.

Dışarıdan enerji giriyor diye karmaşık ve düzensiz yapıların işe yarayacak ve akıl durduracak kadar düzenli ve akıllı sistemler oluşturuyor olması akla ve mantığa ters olduğu gibi evrimin böylece entropiden korunacağını gösterebilecek doğada bir örnek yoktur. Yani “şu sistem bir açık sistemdir, dışarıdan enerji aldığı için entropiye uğramıyor ve gittikçe gelişip karmaşık akıllı sistemler oluşturuyor” diyebileceğiniz bir örnek yoktur. Örnek istediğinizde galaksileri verirler. Oysa galaksiler akıllı sistemler değillerdir. Galaksiler karanlık maddenin bir araya topladığı yıldızlar topluluğudur ki akıllı bir sistemden çok bir lavabo akıntısının çevresindeki suyu merkeze hortum şeklinde dönerek çektiği gibi maddenin yoğunlaşmış halleri olan yıldızları karanlık madde içinde merkezdeki kara delik içine çeker. Galaksiler de bir hücredeki gibi birbirleriyle alış veriş yapan parçalar, bir araya gelip düzenli ve işlevsel yapılar kuran parçalar, bunları zamanı gelince yıkıp yeni görevliler yapan elemanlar bulamazsınız. Kısaca akıllı bir sisteme değil bir lavabo akıntısına kapıldığından dolayı bir düzen içindeymiş gibi deliğe giren bir akıntıya benzerler. Eğer bir lavabo akıntısının dönerek lavabo içine girmesini hücrelerin olağan üstü akıllı sistemleriyle bir tutuyorsanız o halde size diyecek çok fazla bir lafımız yok.

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.

2 Yorum

  1. Hocam ilk sorum (diğer soruma göre daha önemli) dünyaya meteorların amino asiti tesadüfen getirip hayatı başlattığını iddia ediyorlar 2.sorum rum süresi 11 evrimle çelişir mi

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

  2. Darwin inançlı bir şekilde evrimden bahsetse, belki de ateistik evrim bu kadar yayılmazdı. Ve dinler daha az bundan hasar alırdı. Bunu materyalistlere okutsak verecekleri cevaba şaşırmayacak olsak gerek.

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

Başa dön tuşu