Bilimsel Düzen

54# EVRENİMİZE KONULAN İNCE AYAR

Evren’de bilinen dört temel kuvvet vardır:

Kısaca modern fizikteki bu 4 temel kuvvet; elektromanyetik kuvvet, güçlü nükleer kuvvet, zayıf nükleer kuvvet ve kütleçekim kuvvetidir. Bu kuvvetler evrenimizin bugünkü haline gelmesinde hayati derecede öneme sahiptirler.

Bu kuvvetlerin fizikteki “sabit katsayıları” o kadar hassastır ki bu katsayılardaki milyarda bir değişim bile evrenimizin bugünkü haline ulaşamamasına yani muhtemelen maddenin birbirini çekememesinden kaynaklı maddenin dağınık halde olmasına neden olurdu. Bu kuvvetlerdeki en küçük bir değişim bile eğer atomlar oluşmuş olsa bile bu atomların birbirinden bağımsız saçılmış bilyeler gibi olmasına ya da tamamen bir araya toparlanıp yine evrenin şekillenememesine sebep olurdu. Evren de galaksiler, yıldızlar şekillenmezdi, biyoloji diye göz kamaştırıcı bir bilim dalı ortaya çıkmazdı.

İlgili Makaleler

Bu konuyu “Evrenin Zarafeti” kitabında tarafsız bir bakış açısıyla anlatan ünlü fizikçi Prof. Brian Green bakın ne diyor:

“Maddenin ve kuvvet parçacıklarının özellikleri bir parça bile değiştirilseydi, evren çok farklı bir yer olurdu. Örneğin periyodik tablodaki yüz kadar elementi oluşturan kararlı çekirdeklerin varlığı, güçlü nükleer kuvvetle elektromanyetik kuvvetin güçleri arasındaki hassas orana dayanır. Atom çekirdeklerinin içindeki protonların hepsi de birbirini elektromanyetik olarak iter; protonların bileşeni olan kuarkları etkileyen güçlü kuvvet, şükürler olsun ki, bu itkiyi yener ve protonları sıkıca bir arada tutar. Fakat bu kuvvetlerin göreli güçlerindeki küçük bir değişiklik bile aralarındaki dengeyi kolayca bozacak ve atom çekirdeklerinin çoğunun çözülmesine yol açacaktır.

Dahası elektronun kütlesi, olduğundan birkaç kat daha büyük olsaydı, elektronlar ve protonlar nötronlar oluşturma eğiliminde olurlar, hidrojen çekirdeklerini yutarlar böylece daha karmaşık elementlerin ortaya çıkmasını engellerlerdi.

Yıldızlar kararlı çekirdekler arasındaki füzyona dayanır. Kütle çekimi kuvvetinin gücü yıldızların oluşumunda da rol oynar. Bir yıldızın merkezinde bulunan çekirdekteki maddenin ezici yoğunluğu, yıldızın nükleer ocağını besler ve sonuçta yıldızın ışığının oluşmasına yol açar. Kütle çekimi kuvvetinin gücü artsaydı, yıldız kümelenmesi daha sıkı bir biçimde birbirine bağlanır, bu da nükleer tepkimelerin oranında ciddi bir artışa neden olurdu. Fakat tıpkı parlak bir alevin yakıtını, ağır ağır yanan bir muma nazaran daha hızlı tüketmesinde olduğu gibi, nükleer tepkime oranındaki bir artış da Güneş gibi yıldızların daha hızlı yanıp tükenmesine yol açardı ki, bunun da bildiğimiz biçimiyle hayatın oluşumu üzerinde yıkıcı bir etkisi olurdu.

Öte yandan kütle çekimi kuvvetinin gücü az olsaydı, madde bir arada kümelenmezdi, bu da yıldızların ve galaksilerin oluşumunu engellerdi.”

Görüleceği gibi evrende canlılığın ortaya çıkması için matematiksel çok ince bir ayar var. Evrenin kompleksliği içinde bir düzen oluşturması, çözülecek çok sayıda sırlar ve düzenler barındırması, evrenin tasarlanmış olduğunun bir kanıtıdır. Bunu kabul etmeyen biri mecburen bütün bu olağanüstü ince ayarların bir tesadüf olduğunu varsayacaktır ki akılları hayrete sevk eden düzenler için akılla bağdaşmayan bir iddiadan öteye de geçemeyecektir.

“Doğa bilimleri bardağından aldığınız ilk yudum sizi ateist yapar,ama bardağın dibinde sizi Tanrı beklemektedir.” Werner Heisenberg, Nobel Fizik Ödülü ve Kuantum Fiziğinin Babası, Kaynak: [15 centuries Würzburg. A city and its history] (1979), p. 205, by Heinz Otremba.

 

Resim1.jpg

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.
Başa dön tuşu