Felsefe

198# Kırmızı hapa cevap 4: Çocuk yaşta ölenler Cennet’e gidecekse bu nasıl bir sınav

Kırmızı hap sorusu: Çocuk yaşta ölenler Cennet’e gidecekse bu nasıl bir sınav? Allah onları sınav yapmaya güç yetiremedi mi ki ölüp sınavı geçmiş sayıldılar?

Cevap:

Bu soru bilimsel olarak cevaplanacak bir soru değil, o yüzden ispatlı ve kaynaklı cevaplar yerine temsillerle dolu mantıkî bir cevap verilerek konuya farklı yönlerinden bakmaya çalışacağız. Felsefi ve dini konuların derinlikli sorularında herkes üstad olduğu için felsefi cevaplara burun kıvıranlar her zaman çıkıyor, ama önemli değil, herkesin hayatı algılayış biçimi benzer olmadığı için cevaplarımı anlayamayanlar olabilir, onlar da kendi cevaplarını verebilirler.

Öncelikle; Hukukun temel bir kuralından bahsederek başlayacağım. Mülk sahibi mülkünde istediği gibi tasarruf edebilir, istediği şekilde istediği kişiye mülkünden fazla verebilir, buna kimsenin itiraz etmeğe hakkı yok. Örneğin zengin bir iş adamı kendilerine gelen öğrencilerin kimisine 100 TL, kimisine 50 TL, kimisine 1000 TL burs bağlayabilir. Kimsenin “bana haksızlık yapıldı” diye şikâyet etmeğe hakkı var mıdır? Siz bu iş adamının yerinde olsanız şikâyet edip nankörlük edenlerle ilgili ne düşünürdünüz?

Allah’ın doğuştan size verdiği her şeye hakkınız veya malınız olduğu için değil, Allah size vermek istedi diye sahipsiniz. Birilerine sizden daha çok verirse itiraz etmeğe hakkınız yok. Hele de, hırsa değmeyecek fakat çalışmaya değecek Dünya malı için itiraz ediyorsanız zaten mala karşı aşırı haris olduğunuzu ve zenginliğin size hayır değil yıkım getireceğini anlamanız gerekir. Eğer ahirette de birilerini bol bol ödüllendirir veya sevindirirse bu durum kendi yüksek hikmeti istediği içindir ve kimseye bir zulüm yapacak değildir. O yüzden erken ölen çocukları Cennet’ine koymak isterse koyar, kimse bunu kendine yapılmış bir zulüm olarak adlandıramaz.

İkinci olarak; Dünya’da ölüm gerçeği var ve küçük büyük dinlemiyor. İnsanın amel defteri ise çocukluğu geçmeyi başarıp ergenliğe ulaşırlarsa başlıyor. Canlıların veya doğa kanunlarının ölüme yol açtıkları, bunlara dikkat edilmezse veya önlenemezse Peygamberlerin veya onların çocuklarının bile ölümden kurtulamadığı bilinen bir gerçek. Hayatta kalma veya çocuklarını koruma, insanların kendi gayretlerine bağlı bir durum. Niye herkes ulaşamıyor demek mantıklı değil, çünkü Dünya’nın doğası böyle, neden böyle bir Dünya’da insanoğlunun yaratıldığı ise benim veya sizlerin sınırlı bir beyin kapasitesiyle tamamıyla anlayabileceğimiz bir gerçek değil, biz tanrı değiliz ki Allah’ın tüm hikmet ve amaçlarını tek seferde kavrayabilelim. Kavrayabildiğim konular, kavrayamadıklarımın da mutlaka çok önemli amaçları olduğunu ve her daim haddimi bilmem gerektiğini öğretmiştir bana. Tıpkı evrende olan biten neredeyse hiçbir şeyi bilmiyor olduğumdan emin oluşum gibi. Tahminlerimizin çok ötesinde büyüleyici gerçeklerin bizi beklediği gerçeği, azcık oturup kendini ve evreni tarafsız kafayla sorgulayabilenlere açık. Fakat biz bildiklerimize geri dönelim.

Dünya’nın sınav yeri olması ise, bizim bildiğimiz ÖSYM sınav salonu gibi bir sınav salonu olarak düşünülmemelidir. Çok daha hayatın içinde ve bir ömür boyu süren her iyiliğimizin ve kötülüğümüzün kaydedildiği bir imtihan burası. O yüzden ÖSYM’deki gibi herkesin aynı anda başlayıp aynı anda bitirdiği ve birbirleri ile yarıştıkları bir imtihan salonu olarak algılamak yanlış. Buradaki imtihan, uzun veya kısa hayatında, az veya çok imkânlarınla niyetinin samimiyetine bağlı olarak yaptığın iyilikler ve kötülüklerle ölçülür.

Allah, Kuran’da çocuk yaşta ölenlerin durumunu açıkça bildirmemiştir. Demek ki bilmemiz gereken zaruri bir mesele değil. Allah onları ne yapacaksa yapacak, biz kendi amel defterimize bakmalıyız. Fakat bu konudaki rivayetlere bir göz attığımda eski müslümanlar bu konuda onlarca farklı yorum ve tahmin yapmışlar. Kimisi, bunu anlamamızın çok gerekli olduğunu savunmuş, kimisi bu iş üstümüze vazife değil demiş. Kimisi ecnebilerin çocuklarını Cehennem’e göndermiş, kimisi Cennet’e göndermiş, kimisi Araf’ta tutmuş. Ama Allah’ın açıkça bildirmediği, bize bir yararı olmayan ve ahirete gidene kadar da aslını bilemeyeceğimiz bu meseleyi insanlar eştikçe eşmişler, şimdi de İslam düşmanları bu belirsiz meseleden nemalanabilir miyiz diye çubukla karıştırmaktalar.

Üçüncü olarak; Eski müslümanların görüşlerinden en çok akla uygun bulduğum yorumu sorarsanız şu oldu; Kuran’da geçen “Vildânün muhalledun” ifadesi “ebedi çocuklar” demektir (Bkz. Nesefi, Kurtubi).

İnsan 19: “Etraflarında öyle ebedî çocuklar dolaşır ki onları gördüğün zaman, saçılmış inci sanırsın.”

Buradaki vildanün ifadesi veled kelimesinin çoğulu yani evlad demektir. Bunları etrafta hizmet edecek ergenlik yaşı civarındaki çocuklar olarak hayal edenler olduğu için “ebedi gençler” diye meallendirenler olmuş, fakat asıl anlamı “ebedi çocuklar” demektir. İşte bu kişilerin, çocuklukta ölen çocuklar olması ve bunların ebediyen Cennet’te çocuk olarak mutlu yaşayacak olmaları mümkün. Yine de dediğim gibi Kuran’da açıkça belirtilmediği için bu konuyu net olarak bilemeyiz, rivayetleri incelersiniz, aklınıza yatana inanabilirsiniz, fakat insanların yorumları ve anlayışları karışmış olabileceğinden bu rivayetler tam olarak doğru çıkmayabilir ve sizi yanıltabilir. Net olarak bilinmeyen meselelerde de objektif bir kritik yapılamaz.

Dördüncü olarak; Eğer bu çocuklar ebedi çocuk olarak Cennet’te yaşayacaksa onlar hayatlarından memnun olurlar. Sınavına devam edip akıl-baliğ olduktan sonra amel defterini günahlarla dolduranlar veya iyiliklerle dolduranlar da kendi hak ettiklerinin karşılığını bulur. Herkes kendi özgür iradesi ile gideceği yeri kendi belirler, kimseye bir zulüm yapılmaz, bunun için hayatını günahlarla geçirip Cehennem’i isteyerek tercih etmiş olan birisi çocukken ölmenin daha iyi olacağını düşünebilir, fakat Cennet’te o çocuklardan daha iyi yaşama imkânı elinde varken Cehennem’i tercih edecek günahları özgür iradesi ile heybesine doldurduğu için sızlanmaya ve şikâyet etmeğe hakkı yoktur. Cennet gerçek değerine göre çoook ucuz; 1-Rabbine nankörlük edip eserlerini manasızlıkla itham etme, 2-sana verilenler için şükret, 3-insanlara ve hiçbirşeye adaletsizlik etme. İşte hepsi bu. Bunlar Kuran’ın sizden istediği üç temel ve yeterli istektir (tevhid, ubudiyet ve adalet).

Beşinci olarak; Hâla daha bu çocuklar yaşasalardı suç işlerlerdi, belki cehennem’e gidecekti diye düşünenlere de derim ki, bir insanın bir şeye potansiyeli olması ayrı bir konudur, potansiyelini kullanması ayrı bir konudur. Yaşamamış ve suç işlememiş veya iyilik yapmamış bir insanı cezalandırmak uygun olmaz tabiki. Bu insanlar ebedi çocuk halinde yaşayıp içlerindeki kötülük potansiyeli de çocuk oldukları için Cennet te hiçbir zaman açığa çıkmayacak, Dünya’da zorluklar içinde içlerindeki kötülük arzularından arınmaları gerekmeyecek. Onlar da Allah’ın böyle olmalarını takdir ettiği kullarıdır. Allah dilediğini insan yaratır dilediğini melek, dilediğini yetişkin yapar dilediğini çocuk bırakır. Mülk O’nun.çocuk

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.
Başa dön tuşu