Felsefe

119# İyilik yapmak için dine ihtiyacımız yok mu?

Allah insanları İslam fıtratı üzerine yaratır. Fakat karıştırılmasın, İslam fıtratı demek Arap kültürü demek değildir. İslam, bütün kültürlerin üzerinde insanların ortak değerler bütünüdür.

İslam’ın temeli Allah’a iman etme ve Salih ameldir, yani iyilik yapmaktır. İnsanın yapısında bencillik olduğu için insan kendi nefsiyle başbaşa kalırsa zamanla içindeki iyilik sönebilir ve bencillik ateşiyle birlikte kötülük ön plana çıkabilir.

Özellikle gençlerin akıllarını şu soruyla bulandırmaya çalışıyorlar: İyilik yapmak için dine gerek yok. Allah istedi diye iyilik yapan iyi değildir (!) gibi. Bu çok asılsız bir savunma. Çünkü ister Allah istedi diye yapsın ister içinden geldi diye yapsın, iyilik yapan yine içinden geldiği için yapmıştır ve o insan iyi bir insandır.

İlgili Makaleler

Fakat insanın fıtratında var ki yaptığı iyiliğin bir teşekkürle dahi olsa karşılığını görürse o iyilikte ısrarcı ve kararlı olabilir. Yoksa karşılık görmezse bir, iki, üç derken nefsi onu durdurur ve içindeki bencillik tohumu büyümeye başlar. Hele insanlardan kötülük görürse iyiliği tamamen bırakabilir.

Oysa iyiliğin karşılığını Allah’ın vereceğini bilen insan, iyiliği hiçbir zorluk altında bırakmaz. İnsanlar onu incitse de o iyilik için çalışmaya devam eder. Çünkü iyiliklerinin Allah katında bir gün ona geri döneceğini bilir. İşte bu yüzden sürekli iyilik ancak kutsal bir emirle destekleniyorsa mümkün olabilir. İyilikte de önemli olan sürekliliktir.

YUKARIDAN GELEN EMİR MOTİVASYON KAYNAĞIDIR

Allah istedi diye iş yapmam diyen kişiler, acaba bir öğretmen ödev verince “ben kendim çalışırım, neden öğretmenin sözüyle çalışayım?” demişler mi? Eğer kendi hallerine bırakılsalar ders çalışmakta ne kadar sürekli olabilirlerdi? “Öğretmen ödev verdi diye ders çalışmak çok mantıksız” gibi mantıksız bir cümle kurmuşlar mı?

Veya işyerinde müdürü ona görev verince “neden müdür görev verdi diye yapayım ki, ben zaten çalışıyorum” diyorlar mı? O halde insanlar istedi diye küçük bir karşılık için büyük mesailer harcıyorsak Allah’ın istediği az bir mesaiye karşılık Cennet gibi sonsuz bir karşılık ta veriliyorken, “iyilik yapın” emrine burun kıvırmak ta neden?

Kendi içinden geldiği için iyilik yapmakla Allah istediği için iyilik yapmak arasında motivasyon sağlayıcı iki temel fark var, birisi süreklilik, ikincisi ise iyilik yaptığınız kişiden bir teşekkür dahi olsa hiçbir karşılık beklememek.

Karşılığı Allah’tan beklediğiniz için insanların teşekkür etmemesi hatta nankörlük etmesi bile sizi iyilikten vaz geçirmez. Allah rızası olmazsa, insan iyilik yapmak için sürekli motive olamaz, motivasyonu bir noktada kaybolur, hatta çoğu zaman bencil bir insana dönüşür. Çünkü insan yaptığı işlerde ödüllendirilmeyi sever. Allah ise iyilik edenlere bitmek tükenmek bilmeyen hazineler ve mutlu bir Cennet yaşamı vaad ediyor.

Sonuç olarak; iyiliğin Dünya’da kalıcı olması için kendi keyfimize bırakılmaması ve Allah tarafından teşvik edilip ödüllendirilmesi gerekiyordu. Tıpkı öğretmenin, ders çalışma işini öğrencilerin keyfine bırakmaması gibi. Allah’ta bunu bize lütf etmiştir. İster Allah istedi diye yapsın ister içinden geldi diye yapsın, iyilik yapan yine içinden geldiği için yapmıştır ve o insan iyi bir insandır. Fakat iyiliğin sürekliliği ancak ilahi emrin sonsuz cazibesiyle mümkün olabilir.

İyilik yapmak için dine ihtiyacım yok diyenin durumu şuna benziyor; yerdeki bir meyve, dalında olan bir meyveye bakıp “bende onun kadar gösterişli ve güzelim, güzel olmak için ağaca ihtiyacım yok” diyebilir. Fakat dalından kendini ayıran meyvenin kokuşması uzun zaman almayacaktır. Güneşin sıcaklığı birini çürütecek diğerini ise olgunlaştıracaktır. İnsanın da yaptığı iyiliklerde Allah rızası olmazsa sürekli iyilik oluşmayacak veya en küçük bir aksilik karşısında bitecektir.

Necm 31: “Göklerde ve yeryüzünde ne varsa hepsi Allah’ındır. O kötülük edenleri, yaptıklarına karşılık cezalandırır ve iyilik edenlere ise, yaptıklarından daha da iyi mükafatlar verir.”

Araf 56: “Yeryüzü ıslaha kavuştuktan sonra orada bozgunculuk yapmayınız. O’na ürpererek ve ümit ederek dua ediniz. Şüphesiz Allah’ın rahmeti, iyilik edenlere yakındır.”

Yusuf 90: “”Yoksa sen gerçekten Yusuf musun?” dediler. O da: “Ben Yusuf’um. Bu da kardeşimdir. Allah bize lütfetti. Kim sakınır ve sabrederse; şüphesiz Allah iyilik edenlerin karşılıklarını boşa çıkarmaz” dedi.”

Bakara 112: “Hayır, kim iyilikte bulunarak kendisini Allah’a teslim ederse, artık onun Rabbi Katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.”

Bakara 83: “Hani İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, anneye-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın, insanlara güzel söz söyleyin, namazı dosdoğru kılın ve zekatı verin” diye misak almıştık. Sonra siz, pek azınız hariç, döndünüz ve (hala) yüz çeviriyorsunuz.”

Ali İmran 104: “Sizden; hayra çağıran, iyiliği yayan ve kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.”

Ali İmran 198: “Ama Rablerinden korkup-sakınanlar; onlar için Allah Katında altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. İyilik yapanlar için, Allah’ın Katında olanlar daha hayırlıdır.”

Ve daha birçok emir…

Youtube’dan sayfamızı aratıp abone olmayı unutmayın. İyilikle ve sevgiyle kalın…

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.
Başa dön tuşu