Varlığın Amacı

121# Çok sayıda din arasından NEDEN İSLAM?

Dünya’da küçüklü büyüklü çok sayıda din var. Herkes kendi dininin doğru olduğunu iddia ediyor. Peki bu kadar din arasından İslam’ın doğru din olduğunu nereden bileceğiz?

Cevabı aslında bütün Müslümanlarca şuur altında bilinen bir sorudur bu. İslamiyet’i diğer dinler ile karşılaştırırsanız üstünlüklerini göreceksiniz ve ancak her şeyin Yaratıcısı olan Allah tarafından hak ile gönderilmiş son geçerli semavi din olduğuna karar vereceksiniz. Bunun mantıksal delilleri şöyledir;

  1. Kuran’ın bilimle çelişmezliği delili: Allah Kuran’dan önce de insanlara emanet olarak kitaplar göndermiştir. İnsanlar bu kitaplarını değiştirirse yani emanete ihanet ederse başka bir elçi ve başka bir kitapla insanlara tekrar doğruyu hatırlatmıştır. Fakat Kuran’da geçen ifadeyle Hz. Muhammed son Nebi ve Kuran son kitap olduğu için Kuran’ın insanlar tarafından tahrif edilmesine artık müsaade edilmemiş ve Kuran’ın korunacağı beyan edilmiştir. Çünkü kıyamete kadar gelecek başka bir kitap yoktur.

Aristo, Galen, Hipokrat gibi en büyük antik filozofların eserlerinde bile yüzlerce bilimsel hata ve açık çelişki görebileceğiniz halde Kuran ayetleri modern bilimin yeni bulduğu hiçbir veriyle çelişmiyor. Bilim henüz emekleme aşamasında olduğu için bazı gerçekleri geç anlayabilmesi normal. Bundan dolayı on yıl öncesine kadar Kuran’ın bazı ayetlerinin yanlış olduğunu sananlar bilimsel keşiflerle beraber her geçen gün mat olmakta ve Kuran’ın insanlığın hayallerin ötesinde gerçeklerden haber verdiğini görmektedir.

Birkaç örnek olarak;

1) on yıl öncesine kadar “Kuran, kalplerin düşündüğünü söylüyor” diye alay edenler bugün biliminde aynısını söylemesiyle mat olmuşlardır.

2) Nuh tufanı için yeryüzünü kaplayacak su Dünya’da yok diyenler yer altında yer yüzünden daha büyük okyanuslar olduğu yeni ortaya çıkınca mat olmuşlardır. Üstelik ayet “ey yer suyunu çek / Hud-44” derken bu suyun yer altına ait olduğunu haber veriyordu.

3) Kuran Dünyanın yaratılmasını gökler ve yer bitişik iken ayırdık, sonra duman halinde olan göğe yöneldik gibi ifadelerle açıklarken ateistler bunun çelişki olduğunu söylüyorlardı. Oysa bugün bilim ispatladı ki dünyanın ilk aşamalarında atmosfer yoktu ve Dünya’dan ayrılan gazlar atmosferi oluşturdu. Ve atmosferin ilk hali volkan bacalarından çıkan karbondioksitten dolayı tamamen duman halindeydi.

4) Kuran insanın kan pıhtısından yaratıldığını söylüyordu. ateistler yıllarca bu ayetle dalga geçtiler. Oysa modern embriyoloji gösterdi ki 5-9 günlük embriyo rahimde ancak bir kan pıhtısı noktası şeklinde görülebilirdi. Ve Kuran’ın embriyoloji hakkında haber verdiği ayetlerin hepsi doğru çıktı.

5) Kuran, Allah isterse gölgemizin uzatmayacağını söyler. ateistler bunu yıllarca anlamakta zorlanıp alay ettiler. Oysa bugün bilim bize kütleçekim kilidi altındaki gezegenleri öğretti. Buradaki gölgeler ne uzanır ne de kısalıyordu. Bu ise yakın zamanlarda anlaşıldı. (Bunların hepsini bu sayfada veya sitemizde genişçe okuyabilirsiniz.) Ve bilimin yeterince gelişmediği zamanlarda daha onlarca bunun gibi ayetle eğlenen ateistler şimdi birer birer mat oluyorlar.

Astronomiden Embriyolojiye, Jeolojiden Anatomiye kadar çok farklı alanlarda söz söyleyip gerçekliği modern aletlerle daha yeni anlaşılabilen gerçekleri 1400 sene öncesinin karanlığında çelişkisiz söyleyebilmek Kuran’dan başka hangi kitapta, İslam’dan başka hangi dinde vardır? Var mıdır böyle bir kitap? Kuran’dan başka her kitap insan tahrifinden geçtiği için yeni modern bilgiler karşısında mağlup olurken, Kuran her seferinde kendini yeniden ispatlıyor. Bilimsel gerçekler anlayışımızı birer birer değiştirdikçe Kuran’ın değil insanlığın yanılmış olduğunu anlıyoruz. O halde “Neden İslam?” diye sorduğunuz sorarsanız, “Kuran’ın bilimle çelişmezliği delili” size herşeyi inkar edilemeyecek derecede net açıklar.

Kehf 54: “  And olsun, biz bu Kur’ân’da insanlar için her misâlden çeşitli şekiller açıkladık. Fakat insan, mücâdeleye herşeyden daha çok düşkündür.”

Evet, Kuran’da her bilim dalından da misaller getirilmiş ve bunların doğruluğunu gördükleri halde hâlâ mücadele etmek için bir kör dövüşü içerisindeler.

Kehf 55: “Kendilerine doğru yolu gösteren biri çıktığında insanları inanıp güvenmekten ve Rablerinden bağışlanma dilemekten alıkoyan nedir? Eskilerin başına gelenlerin gelmesini veya ahiret azabının karşılarına dikilmesini mi bekliyorlar?”

Kehf 56: “Biz resulleri, sadece müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kâfir olanlar ise, hakkı bâtıla dayanarak ortadan kaldırmak için bâtıl yolla mücadele verirler. Onlar âyetlerimizi ve uyarıldıkları şeyleri alaya almışlardır.”

Alaya aldıkları Kuran’ın tehditlerinin onları yaptıklarına pişman edeceklerini bilsinler ve azap ile uyanmadan gözlerini Kuran’ın gerçeklerine açsınlar.

  1. Tarihin her devrinde insanları doğruya ulaştıracak, kendilerinin bir tesadüf eseri dünya’ya gelemeyecek kadar özel olduklarını ve bir amaçları olduklarını onlara bildirecek, onlar arasında adaleti sağlayacak, insanlığa erdemli değerler öğretip zulümden koruyacak peygamberler Allah tarafından gönderilmiştir. Fakat evrende var olan entropi kanunu gibi bir sosyal entropi kanunu insanın sosyal yapısında da tanımlanmıştır ve düzenli olarak temizlenip tamir edilmezse insanlık sürekli olarak bir bozulmaya doğru gitmektedir -Tıpkı evinizi veya vücudunuzu düzenli olarak temizlemezseniz sürekli kirlenmesi gibi-. İnsanlıkta sürekli olarak kirlenirken onları temizleyen peygamberler gönderilmiştir. Öyle ki Hz. Nuh devrinde insanlık dibe vurmuş, gelen bütün peygamberlerin öğretilerine şirk bulaştırmış ve putperestliğe evrilmiştir. İnsanın yapısında çok çabuk putperestliğe dönme meyli olduğundan sürekli uyarılmazlarsa paganizm kaçınılmazdır. İşte Şamanizm, Konfüçyanizm, Taoizm, Budizm, Şintoizm gibi dinler de asılları doğru dinlere dayanmakta iken sosyal entropi kanunundan kurtulamamış ve putperestliğe evrilmişlerdir. Böylece Nuh’tan sonra zulmü ve putperestliği bırakan insanlık zamanla Hz. İbrahim devrine kadar tekrar dibe vurmuş ve böylece bir kişi bütün bir insanlığa tevhid derslerini tekrar vermiştir. Hz. Musa devrinde tekrar dibe vurmuş, Hz. Musa tevhidi tekrar öğretmiştir. Musa’dan sonra insanlığın entropisi yine artmış, Yahudilik bir üstün ırk dini haline dönüştürülmüştü ve İsrailoğulları dışında başka kimseye hitap etmiyordu. Hahamların yetkileri Allah’ın emirlerine müdahale edecek derecede artmış ve ruhban sınıfı Allah adına emirler verecek seviyeye gelmişti. Yahudiler arasında servet düşkünlüğü artmış, bu uğurda gözleri helal haram tanımayan bir nesil oluşmuştu. İşte Hz. İsa böyle bir dönemde çıkmasıyla getirdiği mesajlarla hem Yahudileri uyarmış hem de öğretileri Dünya’nın her yerine yayılmış, insanlığı terbiye etmişti. Fakat ruhban sınıfının İncili de bozması ile artık Hz. İsa da bir Tanrı olarak anılmaya başlandı ve insanlar artık Allah’tan değil İsa’dan yardım bekler oldu. Hz. İsa’yı Tanrılaştırmanın kaçınılmaz sonucu olarak ileride ruhban sınıfının da Tanrı’nın yetkilerini devralması ve yüklü bağışlar karşısında istediğinin günahını bağışlaması ve istediği hakkında ölüm kararı vermesi gibi Tevhid inancının amacından uzaklaşan uygulamalar sayesinde artık yeryüzünde Allah’ı olduğu gibi anlayan ve adaleti sağlayan bir din bulunmuyordu. Daha sonra Hz. Muhammed ile birlikte tevhid inancı Dünya’nın her yerinde tekrar yeşerdi. Fakat kaçınılmaz olarak sosyal entropi kanunu Muhammed ümmetinde de devam ediyor. Elimizde korunmuş bir kitap olmasına rağmen din zamanla ruhbanlaştırılmış ve Yahudilik ve Hristiyanlıktaki gibi ruhban sınıfının din adına uydurdukları maalesef geniş kitleleri tevhid anlayışından farkında olmadan uzaklaştırmıştır. Burada anlamamız gereken şudur. Çok eski dinler zamanla putperestliğe evrilmişlerdir. Nispeten yeni dinler ise ellerindeki kitapları dahi kendi inançlarına ve yönetim anlayışlarına göre değiştirmişler ve dinlerini Tevhid’den ve adaletten uzaklaştırıp insanların Tanrılaştırıldığı (Hristiyanlık’taki gibi) veya Tanrı’nın insanlaştırıldığı (Yahudilikte ki gibi) bir şekle sokarak dinleri asıl maksadından uzaklaştırmışlardır. Her ne kadar İslam inancı da bir miktar entropi kanunundan etkilenip ortaya guraba uygulamalar çıkmışsa da Allah’ın orijinal ve son kitabı elimizdedir, o kitabı referans alan bir kişinin zulüm, haksızlık, şirk yapmasına imkân yoktur. İnsanlığın tekrar dibe vurduğu günümüzde de bu kitabı kendine rehber edip etrafına insanlık ölmemiş dedirten sayısız insan yaşamaktadır. Bu yüzden ki insanlığın hep birlikte son tevhid dini olan İslama ve bu dinin kitabı olan Kuran’a sarılması gerekmektedir. Diğer bütün yollar, insanın kısıtlı aklıyla kirlendiği için çıkmaz sokaktır ve sonu bataktır.

Şekil: Aslı İngiltere’de bulunan, 1400 yıllık ve elimizdeki Kuran’la aynı olan Kuran mushafı.

Bakara 151: «Nitekim içinizden size bir peygamber gönderdik. O size ayetlerimizi okuyor, sizi temizliyor, size kitabı ve hikmeti öğretiyor. Size bilmediğiniz şeyleri öğretiyor.»

Sebe 28: «Biz seni bütün insanlara, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik ama çoğu insan bunu böyle bilmez.»

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.
Başa dön tuşu