Varlığın Amacı

46# ALLAH’IN VARLIĞININ KANITLARI – 1

İnançsızlar Allah’ın varlığı için delilleriniz nedir deyip duruyorlar. Bu yeni yazı dizisinde Allah’ın varlığının kanıtlarını ara ara paylaşacağım.

Allah’ın varlığına dair kanıtlar dizisi devam ediyor. Bu yazı dizisine başlarken aklımdaki çok sayıda kanıtı kısa cümlelerle alt alta yazmak vardı. Sonradan hepsini tek tek açıklayarak yazmaya ve bir yazı dizisi oluşturmaya karar verdim.

Allah’ın varlığının kanıtları matematiksel işlemler gibi 2 artı 2 dört tarzında sunulmaz ve Allah’ın varlığı böyle ispat edilmez. Herkesi inanmaya mecbur bırakacak derecede kanıtları sunmak Yaratıcının kendi de istememiştir. O’nun kanıtları sayısızdır ama ancak derinlemesine düşünen kişiler tarafından anlaşılabilir.

İlgili Makaleler

Bizim burada verdiğimiz kanıtların bir tanesi bile düşünen ve ideolojik olarak hemen reddetmeye meyilli olmayan herkes için ufuk açıcıdır ve kişiyi Yaratıcısına götürebilir. Fakat inanmak istemeyen yine de inanmamak için bahane uyduracaktır.

Bilimin gerçeği arama yöntemlerinden bir tanesi ise elde ettiği küçük delilleri birleştirip sonuca gitmesidir. Örneğin moleküler biyolojideki kanıtların çoğu bu türdendir. Yani, yeni bir molekülü bulduğunu açıklayan kişiler çoğunlukla o molekülü görmemiştir bile.

Fakat izleri, işaretleri takip ederek bulduğunu açıklar. Örneğin DNA yapısı 65 yıl önce açıklanmasına rağmen DNA’nın henüz net bir resmi bile çekilmemiştir. Yani DNA yapısını yakından gören hiçkimse yoktur. Buna rağmen ideolojik bir durum olmadığı için hiçkimse bu yapıya itiraz etmez. Biyolojideki çoğu buluş bu şekilde olmuştur ve insanlar «bana bunu göster veya beni mecbur edecek derecede ispat et» demez. Fakat sunulan küçük kanıtlar birleşince kesin kanıt olurlar. Bu yazı dizisindeki metodumuzda bu olacak. Kanıtlar tek tek kimseyi mecbur edecek derecede Allah’ı kimseye gösteremez.

1.Delilim: Bebeklerdir.

Eğer bir inançsız iseniz ve evrenin vahşi bir yer olduğunu ve Dünyanın yalnızca güçlülerin Dünyası olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bu önermeniz mantıken doğru, yani eğer Allah olmasaydı böyle olması gerekirdi fakat eğer bu kanunu delen kuvvetli kanıtlar varsa Allah’ın varlığı kaçınılmaz olur. Şöyle ki;

Bebeklerin Dünya’da büyüklerden daha nazlı ve korunaklı ve güzel rızıklarla şefkat içinde büyütülmelerine bakın.

Bebekler doğduklarında anneden aldıkları antikorlar sayesinde hastalıklara karşı çocuklardan daha da korunaklıdırlar. Kolay kolay viral bir enfeksiyona yakalanmazlar.

Bebeklere verilen güzellik ve şirinlik sayesinde bakımları ne kadar zor olsa da ebeveynlerini etraflarında kendilerine pervane ederler. Öyleyse onların özenle korunması hem şirin oluşlarını hemde büyüklerin kalplerinde  onlara karşı  şefkat hissinin olmasını gerektirir. Oysa evrende bencillik ve hayatta kalma dürtüsünün içinden yavrulara özel muamele ve bir ayrıcalık tanıma da nereden çıkmış.

Yavrular neden en güzel, içimi yumuşak, besleyici gıda olan süt ile beslenirler. Bebekler büyüdükçe bu ekstra korumanın ve şefkatin etkiside giderek zayıflıyor tabi.

Evet aklınızı bir kenara koymadan yerli yerince düşündüğünüz zaman bebeklere şefkat eden, onların korunmaları için ayrıcalık yapan bir Allah’ın varlığını göreceksiniz.

2. Delilim ise canlıların neslinin devam etmesi yönünde kolaylıklar sağlanmasıdır.

Eşeyli üreme yoluyla çoğalan canlıların üreme eylemlerinden büyük bir lezzet aldığını biliyoruz. Öyle ki bu lezzet çoğu zaman insana diğer lezzetleri unutturur. Yani çoğu canlı, bu lezzet için diğer bütün keyif aldıklarını geride bırakabilir.

Eğer üreme için böyle bir lezzet olmamış olsaydı ne olacaktı?

Cevap: Canlı türleri bugünlere muhtemelen ulaşamamış olacaktı.

Eğer bugün yeryüzünde yaygın bir canlılık çeşidi ve sayısı varsa bunun en büyük sebebi üreme için verilen peşin lezzettir.

Canlılığın çoğalması ise, ancak kendi sanatını canlılar üzerinde izleyen Allah’ın istediği bir olgudur. Canlılara verilen en önemli lezzetin yaşamın ve çoğalma dürtüsünün devamı için verilmiş olması bir tesadüf değildir.

Üreme konusuyla alakalı olarak,

  1. eşeyli canlıların erkek ve dişi olarak ayrı yaratılması;
  2. birinin vücudunda üreyen sıvının ancak diğerinin sıvısı ile bir anlam kazanması;
  3. bedenlerindeki farka rağmen anatomik uyum;
  4. karşı cinsiyet ile münasebetlerin kopmaması için hormonların insanı zorlaması;
  5. kalplere, karşı cinsiyete yönelik bir sevgi konulması,
  6. insanı mutlu eden en önemli şeyin bir aile olduğu ve ailenin cinsiyet farklılığıyla çok daha güzel temin edildiği

gerçekleri birer kanıttır, ayettir. Bu kanıtlar nesillerin devam etmesini ve duygu sahibi canlıların bir eşle gönüllerinin yatışmasını isteyen biri tarafından dizayn edildiğini gösterir ve tesadüf olamayacağı açıktır.

O’nun açık belgelerinden biri de, size kendinizden eşler yaratmasıdır ki, onlarla sükûnet bulup huzura kavuşursunuz. Aranızda sevgi ve rahmet meydana getirmiştir. Şüphesiz ki bunda düşünebilen bir millet için öğütler, ibretler ve deliller vardır. Rum 21

3. kanıtım DÜZEN’dir.

Aslında bu konu çok detaylı yazılabilecek bir konu. Fiziğin, Kimyanın, Biyolojinin, matematiğin düzenleri için ayrı ayrı birer kitap yazılabilir. Zaten bu konularda yazılan bütün kitaplarda evrende bir düzen olduğu için yazılmıştır. Öyleyse kısa bir özet halinde DÜZEN kanıtına bakalım.

Kendimize bakalım: Vücudunuz sistemlere ayrılmış.

Sistemleri oluşturan ayrı ayrı organlar karşılıklı dayanışma ve görev bölüşümü içindeler.

Bu organların her birinin ayrı bir dokusu var.

Dokuları inceleyen bilim dalına ise histoloji deniyor.

Dokular hücrelerden oluşmuş.

Kas hücresi farklı, epitel hücre farklı, sinir hücresi farklı, yani farklı hücrelerin farklı işleyiş tarzları var.

Vücudumuzun düzenine metabolizma deniliyor. Metabolizma içinde biyolojik saatler var. Senin haberin olmadan zamanı gelince salgılanan hormonlar, yediklerini uygun yerlere gönderip büyümeyi ve gelişmeyi sağlayan mekanizmalar var.

Bütün metabolizmayı senin yerine senden habersiz düzenleyen bir beynin ve dokuları sürekli besleyip temizleyen bir kalp damar dolaşım sistemin var. Neyse biyoloji bir okyanustur, henüz sırlarının denizde bir damlasına ulaşabilmiş değiliz. Her yıl biyoloji için yazılan milyonlarca sayfa bilimsel makale bunun kanıtıdır.

”Ey insan! Seni yaratan, şekillendirip ölçülü yapan, dilediği bir biçimde seni oluşturan cömert Rabbine karşı seni ne aldattı?”(İnfitar suresi, ayet 7-8)

Yeryüzüne bakalım:

Yeryüzünde su döngüsü var. Denizlerin buharlaşıp yağmur olarak yeryüzüne hayat dağıtması var. Mevsim döngüsü var. Mevsimler düzenli olduğu için her sene hangi tarihte ne olacağını biliyorsun.

Bitkilerin yayılması, ölmesi fakat kaybolmayıp tekrar dirilmeleri var. Hayvan aleminin bir dengesi var. Bu dengeye ekolojik denge deniliyor. İnsan bu ekolojik zincirin bir halkasına müdahale ettiğinde çoğu zaman felaketler ortaya çıkıyor.

Fakat bu oluşturduğunuz felaketleri tamir eden yeniden düzene sokan mekanizmalar var. Siz ne kadar ozon tabakasını delseniz de o kendini onarıyor. Fakat tabi ki onunda bir dayanma gücü var. Tıpkı bedeninize verdiğiniz zararlar bir yere kadar tamir edilebildiği gibi, Dünya’da kendini bir yere kadar tamir edebiliyor.

“Yeryüzünde birbirine komşu toprak parçaları, üzüm bağları, ekin tarlaları, hurma ağaçları vardır. Bütün bunlar bir suyla sulanır. Ama tatları birbirinden farklıdır. Bunlarda aklını kullanan kimseler için (Allah’ın varlığını gösteren deliller vardır”(Ra’d suresi ayet 4)

Gökyüzüne bakalım:

Mevsimlerin sürekliliği, gece ve gündüzün birbirini düzen içinde takip edip bir saniye bile şaşmamaları, Gezegenlerin ve yıldızların yörüngelerinde sorunsuz dönmeleri, Eğer bir çarpışma olursa bu çarpışmadan yine yeniden bir düzen kurulması, yıldızların galaktik düzenimizi oluşturması, galaksimizin diğer onlarca galaksi ile birlikte yerel grup  adı verilen yapıyı oluşturması ve bu yapının da 2000 tane galaksi içeren başak kümesi içinde bir düzen içinde varlığını devam ettirmesi.

Bu tür muazzam büyük yapıların evrenin dokusunu oluşturması. Evrende muazzam bir enerji varlığına rağmen maddenin kendini koruması.

Evrende düzeni gösteren fizik sabitlerinin ve kanunlarının bulunması… daha ne kadar çok sayılabilir. Bütün bunlar evrenin düzenini anlatmak için sadece bir özet.

Peki evimizi 3 gün düzeltmezsek bir dağınıklık ve düzensizliğe gittiği halde, vücudumuzu bir hafta yıkamazsak kokuşma başladığı halde evrendeki düzen neden bitmiyor? Neden sürekli yeni düzenler doğuyor.

Evini düzenli görsen, bu düzenin ancak bilinçli bir irade tarafından örneğin annen tarafından düzenlendiğini anlarsın da, senin evinden çok daha muhteşem şu bedenindeki, dünyandaki, evrenindeki düzenin sahipsiz, tesadüfen olduğuna nasıl inanırsın?

Dediğimiz gibi ateizm bunları görmek istemez. Çünkü ateizm psikolojiktir. Önce inançsız olur, sonra oturur delil ararsa işte böyle mantığın dışına çıkıp, Varlığı evrenin varlığından daha açık olan Allah’ı göremez hale gelir.

Not: Herşeyin bilimsel açıklaması var öyleyse Allah yoktur diye komik bir argümana girişmeyin. Çünkü bilim, zaten Allah’ın yaratma düzeninin anlaşılmasıdır.

 

Resim1

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.
Başa dön tuşu