Sosyal Hayata İlişkin

76# YAO! ZATEN CAHİL TOPLUMLARDA DİN YAYGIN (!)

Soru: Din, neden geri kalmış insanlarda daha çok yaygın iken, okumuş insanlar arasında deizm, ateizm oranı daha fazladır?

Cevap:

Evet, dıştan öyle görünüyor ama gel gör ki okumuş olsun okumamış olsun toplumda gizli ateist sayısı çok fazla. Bu insanlar, kendilerinin inancı olmadığının farkında değil, hatta umurlarında bile değil. Bu gizli ateistlerden okumuş olanların öz güvenleri daha fazla olduğu için inanmadıklarını daha rahat itiraf edebiliyorlar. Yoksa uygulamaya gelince bu gizli ateistlerle açık ateistler arasında bir fark yok. Sorduğunda kendini “Elhamdulillah Müslümanım” diye tanıtan da fuhuştan fuhuşa koşuyor. Devletin milletin hakkını ölçmeden tartmadan afiyetle yiyebiliyor. Tecavüz ediyor, dolandırıyor, öldürüyor. Müslüman bunlara bir kere hata ile düşse bile hemen toparlanıp pişman olan, Allah’ın hesabından korkan ve tövbe eden kişidir. Oysa geri kalmış ve müslüman denilen bu insanların birçoğu bu tür günahlar da hiç te geri kalmıyorlar. Gizli bir ateist gibi davranıyorlar.

İlgili Makaleler

Öyleyse sorudaki çelişki okuma veya okumama meselesinden kaynaklanmıyor. Çelişkinin kaynağı okumuş olanların daha rahat bir şekilde inanmadıklarını itiraf etmelerinden kaynaklanıyor. Yani kendine Müslümanım diyen halk arasında da çok sayıda gizli ateist var.

Kaldı ki Profesörler arasında, bilim insanları arasında çok sayıda inançlılar olduğu gibi inançsızlar da var. Buna karşın geri kalmış topluluklardaki günahlara bulaşmış gizli ateistlerin oranı, okumuş topluluklardaki açık ateistlerin oranından az değildir. Dini emirler ise bu tür insanların ahlaken daha fazla bozulmalarının önüne geçen emirlerdir.

Bu durumda yapmamız gereken kıyaslama, okumuşluk veya okumamışlığa göre inancı sınıflandırmak değil, gerçek bir inanmışlığa göre ahlakın artıp artmadığına bakmak olmalıdır. Çünkü eğer gerçek inanmış bir insan, bir çoban dahi olsa o insandan kul hakkına zarar gelemez. Ve o insana cahil diyemezsiniz. Tam tersine bir insan okuyup devletin üst mevkilerini ele geçirdikten sonra servetine servet katıyorsa, kendine ister Müslüman ister ateist lakabını taksın o insanın Allah’a inancı yoktur. Hatta ateistim demesi kendisi açısından daha hayırlıdır, çünkü aksi halde bir münafıktır (Gizli ateist). Gizli ateist olan Münafıklar ise Allah’ın katında açık ateistlerden daha değersizdir. Çünkü bunların işlediği günahlar İslam’a mal edilirken, açık ateist hiç değilse günahlarıyla İslam’ı kirletmiyordur.

Özet olarak; inancın okumuşlukla veya okumamışlıkla bir alakası yoktur. Özgüven faktöründen ve kültürel faktörlerden dolayı okumuşluğun dini inanç üstündeki etkisini dış bakıyla değerlendiremezsiniz.

Ek olarak; Bizler kendi imanımızı kontrol etmeliyiz, kendimizi sınamalıyız. Örneğin Allah için ne kadar fedakârlık yaptığımız, günahlardan ne kadar kaçındığımız Allah’a inanmışlığımızın ölçütüdür. Sormalıyız kendimize ben kendim için ne kadar çalışıyorum ve Allah rızası için ne kadar çalışıyorum diye. Çıkan sonuç sizin imanınızın ölçüsünü gösterir.

Soru: İsveç gibi ateist ülkeler zenginken, Müslüman ülkeler neden fakirdir?

Cevap: İslam okumayı, yararlı işler yapmayı, araştırmayı, düşünmeyi, akletmeyi emretmişken ve kötülüklerden yasaklanmışken fakirliğin İslam’dan kaynaklandığını düşünmek tarafsız bir değerlendirme değildir. Ortaçağda en parlak devirlerini yaşayan Müslümanların bilimde ve dine bağlılığın her ikisindeDünya’nın zirvesinde olması ve bilimi ve dini beraber yüceltmeleri bunun somut kanıtıdır. Müslüman bilim adamlarının kitapları Avrupa üniversitelerinde asırlarca okutulmuştur. Yine Amerika en parlak devrini yaşadığı 20. Yüzyılda Dünya’nın en dindar ülkelerinden biri olduğu bilinmektedir. Nihayetinde yine bir Ortadoğu ülkesi olan İsrail dinine en bağlı ülkelerin başında olduğu halde Dünya sermayesinin % 80’i Yahudilerin elindedir. Hep İsveç örneği verilir ama marifet dini bırakmada olsaydı dinsizlik oranının çok yüksek olduğu Küba gibi bir ülke zengin ve huzurlu olurdu. Ama bu ülkede suç oranları ve fakirlik had safhadadır. Yine zengin olan Kuveyt gibi Katar gibi ülkelerde iyi bir demokrasi veya huzur geliştiğini göremiyoruz.

Öyleyse fakirlikte veya geri kalmışlıkta dinin etkisi olduğunu hiçbir tarafsız kişi iddia edemez. Zenginleşince demokrasi ve huzur geleceğini de kimse iddia edemez. Fakirlik ve geri kalmışlık, demokrasi veya diktatörlük toplumların bilişsel yapısına işlemiş, kültürel ve kalıtsal bir meseledir. Ortadoğu toplumlarının İslam’ın gerçek öğretilerini bir kenara bırakıp kendi bozuk kültürel uygulamalarına ağırlık vermeye başladıkları zaman kalıtsal yapıları ortaya çıkmış böylece fakirleşme ve geri kalma süreci başlamıştır. Yoksa semavi dinlerin, insanları fakirleştirici bir etkisi olamaz, tam tersine zekâtı emredip faizi kaldırmasıyla çılgın kapitalizmi engelleyerek toplumsal zenginleşmeye yol açar. Fakat insanlar gizli ateiste dönüşüp İslam’ı unutmuşlarsa kendi toplumsal genetiklerinin elverdiği yaşantıyı yaşamaları kaçınılmazdır. Sihirli sözcük burada, İslam çıkarsa her toplum kendi toplumsal genetiğinin elverdiği hayatı yaşar. Ortadoğu toplumlarında kin, haset, tembellik ve etek öpme devam ettiği sürece başlarında diktatörlerin bulunup, halkı fakir düşürmesi kaçınılmazdır. Genetik yapılarında çalışkanlık, işbirliği yapma ve hak arama olan milletler de tabiki dünyada üstün duruma geçeceklerdir. Evet, Ortadoğu toplumlarını bataklıktan kurtarıp Dünya’ya üstad eden ve dâhi bilim insanları yetiştiren etken İslam olduğu gibi, aynı toplumların tekrar aynı bataklığa düşmeleri de İslam’ı terk edip adetlerini ön plana çıkardıkları zaman, haksız kazanca ve gayret göstermeden rahat yaşamaya meylettikleri zamanda olmuştur.

Ama bu bir geçiş sürecidir. Bu durumlarından ders alan Ortadoğu toplumları ellerindeki Kuran’a sahip çıkmayı tekrar öğrenecekler ve tekrar Dünya’ya üstad olacaklardır. Çünkü zaman döngüsel hareket eder. Her toplumun yazı ve kışı birbirini takip eder. Şu anda Müslümanlar zor günler yaşadığı gibi, bir zamanlarda Yahudi ve Hristiyan toplumları zor günler ve fakirlik yaşamışlardı. Toplumsal dönüşümler ise Hz. Muhammed’in devri hariç hiçbir zaman kısa sürede olmamıştır. Yüzyıllar içinde şekillenir ve yüzyıllar içinde geri kaybedilir.

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.
Başa dön tuşu