Kadın

70# Miras paylaşımında erkeğe neden iki hisse veriliyor?

MİRAS MESELESİ

Soru: İslam hukukunda kız çocuğuna erkeğin yarısı kadar verilmesinin hikmeti nedir?

Cevap: Bu konuyu bazı insanlar erkeğin kayırılması olarak algılıyor. Oysa ki durum erkeğin kayırılmasıyla ilgili değil, İslam’da kadına ve erkeğe verilen sorumlulukların ve rollerin ağırlığı ile ilgili bir durumdur. Şöyle ki;         (Bu kısım ağırlıklı olarak akademik bir makaleden alındı(1))

1) İslam hukukuna göre kadın, ekonomik olarak kendi geçimini sağlamakla yükümlü değildir. Kadının ekonomik sorumluluğu evlenmeden önce babasına veya erkek kardeşlerine, evlendikten sonra ise kocasına aittir.

İlgili Makaleler

2) Kadın evlendiğinde kendisinin veya diğer aile fertlerinin geçiminden sorumlu değildir. Erkek ise hem kendisinin, hem eşinin, hem de çocuklarının geçimini sağlamakla yükümlüdür.

3) Evlenirken erkek kadına mehir vermekle yükümlüdür. Kadının ise böyle bir sorumluluğu yoktur(1)

Görüldüğü gibi ekonomik olarak yuvayı kurma ve geçimini sağlama külfetini İslam erkeğe yükler. Kadınları ise bu külfetten muaf tutarak omuzlarındaki annelik ve çocuk yetiştirme yükünü daha da artırmaz. Bu durumda evin dış işleri idaresi erkeğe verilirken iç işlerindeki idare ise kadına verilir. Bu durum her iki cinsiyetinde tabiatlarına daha kolay gelir. Erkek kadına evlenirken mehir verir(2) ve bakımını üstlenir, oysa kız çocukları İslam hukukunda mehir aldığı gibi kendi geçimini de kocasının üstüne bırakır. Bu yüzden evin idaresi için paraya ihtiyacı olan erkek cinsiyetine mirastan daha çok pay ayrılması adalettir.

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere İslam miras hukukunda, erkek çocuğunun mirastaki payının kız çocuğunun payının iki misli olmasının temel gerekçesi; ontolojik olarak yaratılış ve cinsiyete dayalı İslam’da kadına (kız çocuğuna) verilen “değer” ile ilgili değildir. Aksine, İslam’ın öngörmüş olduğu aile ve toplum yapısında, erkeğin ve kadının üstlenmiş olduğu rol ve mali yükümlülüklerle, yani “sosyo-ekonomik yapı/olgu” ile ilgili reel gerçekliklerdir.(1, 3)

Nitekim İslam’ı seçen Fransız düşünür Roger Garaudy (1913-2012) Kur’ân’da erkek çocuğunun payının kız çocuğunun payının iki misli olması ile ilgili şu değerlendirmeyi yapmaktadır: “İslam toplumunda, ailenin ve anne babanın bakımı ile ilgili bütün yükümlülüklerin ve bugün adına “sosyal güvenlik” dediğimiz bütün hususların, kocanın omuzlarına bindirilmiş olduğu dikkate alındığında, mirasta erkek çocuğunun payının, kızınkinin iki katı olması gerekir.(1, 4)

Peki Kuran insanların sosyal yapısına uygun ve tam adaletli bu hükmü verirken Dünya’da kadına mirasa nasıl bakılıyordu? Miras ile ilgili kısımlar bir yüksek lisans tezinden sağlandı(5)

Dünya’nın çoğu yerinde kız çocuğuna miras hakkı yoktu.

Eski Yunan’da: Kız çocuklarına miras hakkı yoktu. Daha sonra erkek hısım yoksa kadınların da mirasçı olmalarına karar verildi.(6) Nihayet yeni bir düşünce oluştu ve kız ve kadınların mirastan mahrum kalmaları karşısında, evlenirken kızlara bir meblağ verilmesi adet haline geldi.(6)

Yahudilerde: Kız çocuğu erkek kardeşiyle beraber bulunursa mirasçı olamaz. Sadece kız çocuğu on iki yaşına girinceye kadar erkek kardeşi ona bakmakla mükelleftir. Artık bundan sonra kıza bir şey verilmez.(7) Ayrıca kadın kocasına mirasçı olamaz.(8)

İngilizlerde: Erkekler aynı derecedeki kadınlardan önce gelir(9)

Roma’da: Karı veya koca arasında, akrabalık bağı olmadığından birbirlerine mirasçı olamazlar.(7)

İslamiyetten önce Araplarda: Şartları taşıyan oğul veya oğlunun oğlu mirasçı olur. Bu ikisi yoksa miras babaya, sonra dedeye intikal eder. Eğer bunlar da yoksa sırayla kardeş veya çocuklarına, amca veya çocuklarına intikal eder. Böylece şartları taşıyan erkek akrabalar mirasçı olurlar.(6) Kısaca kız çocuğuna hiç miras verilmezdi, eğer oğul yoksa bunun yerine diğer erkek akrabalara aktarılırdı.

Türkler’de: Babanın oturduğu ev (ocak) ile arazi en küçük oğula intikal ederdi. Buna karşılık o, öz anasına ve üvey analarına bakar, evlenmemiş kız kardeşlerini yetiştirir, çeyizlerini temin eder.(10)

Türkler’in uygulamasına baktığımızda İslam’daki gibi ev geçindirme sorumluluğu erkeğin üzerine bıraktığı, kızların bakımını ve çeyizini ona yüklediğini ve buna karşılık babanın evini ve arazisini üzerine aldığı görülüyor. Fakat kızlara da mirastan pay verilirdi.

Sonuç olarak; İslam miras taksiminde herhangi bir cinsiyeti kayırmaz, sadece toplumdaki sosyal görevlerine göre bir taksim yapar. İslam kız çocuğuna mirastan pay verdiği zaman ise ne Araplar’da ne de Dünyanın çoğu yerinde kız çocuğunun mirastan pay alması mümkün değildi.

İkinci bir iddia olarak; Kuran, kadın erkek eşitliği sağlamıyormuş.

Bu soru şunun bilinmemesinden kaynaklanan bir sorudur ki, eşitlik demek adalet demek değildir. Bu durumda aranması gereken özellik ise eşitlik değil adalettir. Örneğin eşitlik olsun diye kızınız ve oğlunuzdan her ikisine de oyuncak araba veya oyuncak bebek alır mıydınız? Birinin fıtratı araba ister diğerinin ki bebek ister. Veya özel arabanızı tarla sürmekte kullanmak istemeyeceğiniz gibi, traktörle de işe gidip gelmek istemezsiniz herhalde.  Her birinin yaratılışı, işlevleri, görevleri ve kendisinden beklenilenler ayrıdır. Ne arabanız traktörün yerini tutabilir ne de traktör arabanın yerini. Bu bir örnekti. Asıl konumuz ise ne kadın erkeğin yerini tutabilir ne de erkek kadının.

Kadın ve erkeği bir yarışa sokmak, boy ölçüştürmek, eşitlik kurmaya çalışmak kimin işine gelir? Kadınların mı? Hayır hiçte öyle değil. Ancak ve ancak her ikisinin de asli görev ve sorumluluklarını unutturup birbirleri ile karşı karşıya gelmesini isteyenler ve böylece toplumsal aile yapısının bozulmasını ve kadınların evinin kraliçesi olmasını değil de magazin dergilerinin kapak kızları olmasını, böylece toplumda sınırsız hayvani hevesler peşinde, karmaşık bir ilişkiler yumağı oluşmasını bekleyen kişiler ister. Evet, feminizm denilen ve kalp ile beyni kıyaslar gibi erkekle kadını kıyaslayan ve bu sayede kadınları yuvalardan koparıp savunmasız bırakmaya ve yutmaya çalışan akım, bozguncu insanlar tarafından desteklenmekte ve sanki kadınların yanındaymış ta, kadınların iyiliğini istiyormuş kılığına bürünmektedir. Oysa son zamanlarda bu oyunun başarıya ulaşması ile birlikte gördük ki kadın ve erkeğin kıyaslanmasının, birbirine eşitlenmesinin faturası huzursuz evlilikler, boşanmalar, dost hayatı yaşamalar, uygunsuz çok partnerli ilişkiler, erkek tavırları takınan kızların yetişmesi, kızları düşürüp hayatlarını mahvetmeyi marifet sayan erkeklerin yetişmesi olmuştur.

Yani dediklerine göre Kuran kadının iyiliğini istemiyormuş ta, kadını cinsel köle ve meta haline çevirmek isteyen, kadına güzelliği ve gençliği kadar kıymet veren, güzelliği gidince yüzüne kimsenin bakmadığı acınacak bir hale düşüren bu bozuk feminizm kadına değer veriyormuş, kadın-erkek eşitliği demesi aslında kadını yüceltmek içinmiş. Külliyen yalan. Onlarınki kadına değer vermek değil kendi arzularına değer vermek,  kadının ebedi kalıcı ruhuna değil bedenine değer vermek, tasaları ise kadını yüceltmek değil kadının oyuncak bir meta olmasını engellemek isteyen İslamı bitirerek kadının özünü çalmak ve onu mutsuz etmektir.

Sözün özü kadın ve erkek birbirine kıyaslanmaz, biri kalptir ve biri ise beyindir. Kalbin de beynin de görevleri ayrıdır. Birisi birisinden önemlidir diyemeyiz. İkisi de kendi görev ve sorumluluklarını bilerek kendisini öteki ile kıyaslamadan ahenk içinde yaşamaya devam ederse fıtrat korunmuş olur ve huzur sağlanır. Yok, eğer “erkek şunu yapıyorsa sende yapabilirsin” tuzağına kadın çekilirse kadınlar kapitalizm ve ateizm dünyalarında bedenleri için çalıştırılan köleler olmaktan kurtulamayacaklar ve ailede bulacakları sıcaklığı, huzuru ve neşeyi dışarıda asla bulamayacaklardır.

KAYNAKLAR

  1. Yılmaz İ. İslam Hukukunda Kız Çocuğunun Mirastaki Payının Cinsiyet İle Temellendirilmesine Analitik Bir Bakış. Cumhuriyet İlahiyat Dergisi. 2018;22(1):347-76.
  2. M. Akif Aydın M, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c. 28 (Ankara: TDV Yayınları, 2003), 389-391.
  3. Elmalılı HDKD, 2: 1302-1304.
  4. Roger Garaudy İvİG, trc. Cemal Aydın (İstanbul: Pınar Yayınları, 1991), 143.
  5. ARSLAN H. iSLAM MiRAS HUKUKUNDA TEREKE TAKSiMiNDE GÖZETiLEN MASLAHATLAR. FIRAT ÜNİVERSİTESİ. 2009.
  6. Cübûri E-YAHlMf-Şl-İ, Darü’n-Nezir, Bağdat,1969, 1. Baskı, s. 11.
  7. Şaban Z-G, Ahmed; Ahkamu’l-Vasiyye ve’l-Miras ve’l Vakf fi’s-Şeriati’l-Đslamiyye, Mektebetü’l-Felah, Kuveyt, 1989, 2. Baskı, s. 218.
  8. Celidi SbM, Ahkamul-Miras vel-Vasiyye fiş-Şeriati’l-islamiyye, Külliyetu’dDaveti’l-islamiyye, Trablus, Trs, s. 13.
  9. Düreyyan AFF-M, Darun-Nehdatil-Arabiyye, Beyrut, 2006, 1. Baskı.
  10. Mahmut Esad S, Tarih-i ilm-i Hukuk, Matbaa-i Amire, istanbul, 1331, s.121.

adalet-ve-esitlik-arasindaki-fark_1042445.png

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.

2 Yorum

  1. Kadın çalışsa erkeğe baksa İslam hukukuna uymaz mı ?

    Cevabınızı bekliyorum.

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

    1. Kuran işleri zorlaştıracak ayrıntılar vermez. Yani böyle işleri ne yasaklar ne de emreder. Bu durum tamamen kişilere ve kültürlere kalmış bir şeydir. kuran’ın evrenselliği işleri hatta namazı haccı bile detaylandırmamasındadır. Kuran zorluk istemez helal dairenin sınırlarını geniş tutar ve hep kolayımıza gideni yapmamızın önünü açar. Yani bir evde erkek çalışamıyor ve kadın çalışabiliyorsa tabiki çalışıp evine bakabilir.

       

      Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

      Loading spinner

Başa dön tuşu