Kötülük problemi

362# Kötülük problemine cevap – Ayetlerle farklı bir yaklaşım

Bu yazıda kötülük problemine cevap olarak ayetler üzerinden farklı bir bakış açısıyla yaklaşılmıştır. Kötülük problemi muhtemelen insanlığın en kadim varlık felsefesi sorusudur. İnsan, en eski zamanlardan beri Tanrı inancı olmadan yaşayamamış, adeta inanmak ve hissetmek ise fıtratı haline gelmiş akıllı bir türdür. Tıpkı bir buzağının doğduğunda annesinin memesini araması fıtratına programlanmış olması gibi, tıpkı örümceğin yuvasını nasıl yapması gerektiği onun beynine programlanmış olması gibi, insanlığın fıtratına, ruhuna, beynine de Tanrı’sı ile etkileşimin sürdürmesinin programlanmış olduğunu insanlık tarihinden görüyoruz.

Fakat insan-Tanrı ilişkisinde insanların anlamlandırmakta zorlandığı büyük bir problem vardır, bu da kötülük problemidir. Kötülük problemine cevap verilmesi bu açıdan önem taşımaktadır. Tarih boyunca kötülük problemine cevaplar verilmiştir fakat insanların atladığı bir şeyler olmalı ki konuyu tam anlamıyla açıklayıcı bir cevaba ben rastlamadım şimdiye kadar.

Kötülük problemi nedir?

Kötülük problemine cevap arayan David Hume kötülük problemini  şöyle anlatmıştır:

İlgili Makaleler

“Tanrı, kötülüğü önlemek istiyor da önleyemiyor mu? O hâlde o güçsüzdür.

Gücü yetiyor da istemiyor mu? O zaman art niyetlidir.

Hem gücü yetiyor hem de önlemek istiyor mu? O hâlde kötülük nereden geliyor?”

Yani kötülükleri Tanrı yapmıyor olsa bile neden engellemiyor? İşte bu kadim soru ateizmin de en çok arkasına sığındığı iki-üç meseleden biridir. Bu konuyu bazen “Allah var ise neden Afrika’daki çocuklar aç” şeklinde, bazen “Allah var ise neden küçük çocuklara tecavüz ediliyor” şeklinde, bazen “Allah var ise neden genetik hastalıklarla doğan canlılar var” şeklinde farklı versiyonlarla duyabilirsiniz. Bunlar farklı farklı sorular değildir. Her birine farklı cevap aramanız gerekmez.

kötülük problemine cevap

Kötülük problemini anlamamıza yardım edecek tespit

Bugün Arnold Toynbee’nin uygarlıklar tarihi konusunda bir pasajını* okurken bu kadim sorunun cevabını daha iyi anladığımı düşündüm. Toynbee, uygarlıkların gelişmesinin ana sebebinin insanların içinde bulundukları zorluklar ve sıkıntılar olduğunu belirtiyor. Üstesinden gelinmesi gereken zorluklar var olduğu için insanlık sürekli terakki edip gelişmiştir. Bugünkü uygarlık kazanımlarının temel nedenini insanlığın çektiği zorluklar olarak anlatır. Eğer zorluk ve sıkıntılar olmasaydı gelişme de olmayacaktı. Bunu şöyle ifade eder:

“Zorluk-ve-zorluğa tepki bireysel ya da toplumsal hayatta yeni kopmaları zorlayan güçlerin serbest hareketini anlatan bir formüldür. Etkili bir zorluk (challenge), insanları yaratıcı eyleme teşvik eder. Ama önceden var olan uyumu da ister istemez bozar ve dolayısıyla da ilk başta kötülük gibi görünebilir. Kolay ortamlar insanı zorlamaz; yaratıcı eyleme iten, çorak ülkedir.

Toynbee’ye göre, uygarlıklar, olağanüstü kolay değil, olağanüstü güç çevrelerde doğarlar.

“Zorluk ne kadar büyük olursa, teşvik edici etki de o kadar fazla olur.”

Maruz kalınan şartların zorluğu yaratıcı süreci tetikleyeceği gibi tersi sonuçlar da ortaya çıkabilir. Toynbee’nin ifadesiyle:

“Önemli bir güçlük çok zaman yüksek düzeyde yaratıcı bir tepkiye yol açar, ama bazen de güçlüğün şiddeti teşvik edici olmaktan çıkıp karşı konulmaz bir hâle gelir.”

No pain no gain

Tıpkı 1980’lerden beri motto olarak kullanılan no pain no gain (acı yoksa kazanç da yok) sözünü hatırlatıyor. Bu söz, işinde kendilerini geliştirmeyi hedefleyen atletler ve oyuncular için bir ilham kaynağı olarak söylenmiştir. Acı kötü bir şey öyle değil mi? Peki acı neden bu kadar güzelleniyor? Belki de acı o kadar kötü değildir, yenilenmenin, gelişmenin teşvik edicisidir, durağanlıktan kurtarır. Bir şeylerin bedelidir.

En büyük iki uygarlık tarihi filozofundan biri olarak tanınan Toynbee’nin tespitlerine göre insanlığın gelişmesi yaşadığı zorluklar sayesinde olmuştur. Uygarlıklar kurmasını, gelişmesini, keşfetmesini, öğrenmesini, sürekli kendini aşmasını yaşadığı sıkıntılara ve kötülüklere borçludur.

Aynı şekilde evrende yaşayan her canlı türü bu sayede gelişimini sürdürür. Bireyler musibetlerden kaçıp kendini geliştirdiği gibi, onların bu mücadelesi doğal seleksiyon yoluyla kendi türlerinin gelişimini de artırır.

Kötülük bazen karşı konulamaz da olabilir

Toynbee’nin “Önemli bir güçlük çok zaman yüksek düzeyde yaratıcı bir tepkiye yol açar, ama bazen de güçlüğün şiddeti teşvik edici olmaktan çıkıp karşı konulmaz bir hâle gelir” ifadesi de bir gerçekliktir. Bazen birey gelen musibetin ağırlığından kalıcı ağır yaralar da alabilir veya tamamen hayatını kaybedebilir de.

Bireyler ve türler musibetlerden kaçarken gelişirler. Hatta kötülüklere maruz kalmaktan dolayı doğal seleksiyon yoluyla hep daha ileri doğru değişim geçirirler. Hayvanlar da zorluklara (kötülüklere) adapte olma sürecinde gelişirler, insanlar da.

Kötülük problemine cevap ararken aklıma şu ayet geldi:

Bakara 156: Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: “Biz Allah’a ait (kullar)ız ve şüphesiz O’na dönücüleriz.”

Evet, insanlar veya diğer canlılar Dünya’da yaşarken musibetler isabet eder. Örneğin yolda giderken bir kaza kuşunu gelir sizi bulur, hiç alakanız yokken bir bela sizi bulur, çocuğu bulur, yaşlıyı bulur. Bir ceylan, kopmak üzere olan bir kayaya basar yuvarlanır ve yaralanır. Yüzyıldır tektonik plakada biriken gerilim tam da siz bir şehre taşındığınızda boşalıp deprem olur.

Musibetler işte bu anlamda kötülük problemindeki kötülük kavramını oluşturmaktadır. Allah kötülüğü evrenin yapısına en başta koymuştur. Yani evrenin yapısını Cennet gibi yapmamıştır. Cennet stabildir, beklenmedik sürpriz kötülükler, acılar yoktur. Gelişme, öğrenme, sınav edilme, sabretme, mücadele ederek gelişme yeri değildir. Fakat Dünya ve bu evren öyledir.

İyilik düzenimizin bozulmaması için kötülük yağmurlarından korunmak

Ayetten anlıyorum ki bir canlı bu evrene geldiği zaman musibet okları altındaki bir evrende doğmuş oluyor. Yanlış zamanda yanlış bir yerde olması bile bir musibet okunun saplanmasına sebep olabiliyor. Veya kendi işlediği hataları yüzünden bir musibet okuna maruz kalabiliyor. İnsan ve diğer canlılar bu musibet oklarından kaçarken gelişiyorlar. İnsanlığın gelişmesi, birikimleri, öğrendikleri, kazanımları, medeniyeti, teknolojisi, irfanı hep bu musibet oklarından kurtulmak adına kazanılmıştır. Canlılar gelişimleri için harekete geçsinler diye musibetlerle dolu bir evrende yaratılmışlardır. Fakat Allah musibeti masum insanları bir cezalandırayım veya sınav edeyim diye göndermiyor.  Biz musibetin karşısına çıktığımız zaman musibet bizleri buluyor.

Kötülük problemine cevap arayanlar bilmelidir ki Allah evrene müdahale eder fakat müdahalelerinde masum bir insana kötülük verme amacı gütmez. Musibetler doğanın işleyişi içinde, biz karşılarına geçersek bize isabet eder. Fakat musibetlerin evrende olmasını da en başta takdir eden Allah’tır. Bunu şöyle bir örnekle açıklayayım, devlet trafik polisine trafik cezaları yazması için emir verir. Trafik cezası kötülük gibi görünür, can acıtır. Hele fakir bir insana rastlamışsa daha çok can yakar.

Fakat trafik cezası mutlak kötülük olsun diye konulmamıştır. İnsanları daha büyük tehlikelerden koruma amacı güttüğü için amacı ve sonucu iyiliktir. Aynı şekilde Allah musibetleri evrene koymuştur ki insanlık gelişimini tamamlasın, öğrensin, çalışmanın başarmanın verdiği duyguyu yaşasın vs. vs. çok amaçları vardır. Devlet özellikle şu plakalı aracı durdurup ceza yazın demediği gibi Allah da masum bir insana veya insanlara bir musibet göndereyim demez. Doğanın işleyiş kanunları içinde bizler o musibet kanunlarının karşısına yanlış zamanda çıkarsak musibet kendiliğinden bizleri bulur.

Bunun dışında Allah zalimlere hak ettiği cezayı vermek için bazen özel olarak müdahale edebilir ki bu ayrı bir konu. Zalimlerin cezası da ahirette verileceği için çok aşırı ileri gidilmedikçe müdahale etmez. Müdahaleleri de zamana yayar ve doğal sebepleri gözetir. Örneğin Nemrut’un o kadar zulmüne rağmen hemen cezalandırmamış, doğal sebeplerle baş gösteren felaketler zamanla imparatorluğunun çöküşüne yol açmıştır (Bkz: 273# Nemrud kimdir? ).

Bakara 15: “….(Allah) azgınlıkları içinde bocalayıp dururlarken onlara mühlet verir.”

kötülük problemi pdf

Kötülüğün karşısına çıkana kötülük isabet eder

O halde evet Allah bu evreni yaratırken musibetli bir yer olarak yaratarak, içinde yaratacağı canlıların sürekli gelişmesini istedi. Gelen musibet okları ise evrenin çalışma düzeni içinde çoğu zaman kendiliğinden gelen oklardır. Yaşamın kuralı ise bu oklardan korunmanızdır. Okun karşısına çıkmışsanız yaşlı veya çocuk olmanız fark etmez, peygamber veya kâfir olmanız da fark etmez. Zalimler saraylarında güvenli yaşarken Müslümanlar acı ve sefalet içinde kalabilir. Hatta peygamber olmanız da değiştirmez. Uhud’da bir taş gelip Peygamberin pâk dişini kırabilir. Hz Zekeriya gibi testere ile kesilebilirsiniz. Allah çok istisnai durumlar hariç musibet anında müdahale etmez. Doğanın kuralarını sık sık değiştirmez.

Buna rağmen musibetten bunalanlara ve yardım isteyenlere zaman içinde ferahlatacak kapılar açmak için tedbirler alabilir, Peygamberi ve topluluğunu zaman içinde öldürülmekten kurtarıp Mekke’nin sahibi yaptığı gibi sizin de sıkıntılarınızı yine sizin gayretlerinize bağlı olarak gidermek için yardım edebilir. Fakat doğanın yasalarını neredeyse hiç çiğnemez. Doğaya koyduğu yasalardır bunlar ve herkes eşittir. Musibet oklarından iradenizle kurtulmanız gerekir.

Evreni kötülük değil rahmet kuşatmıştır

Kötülük problemine cevap arayanlar doğru düşünceyi bulamazlarsa hataya saparlar. örneğin evreni kötülükten örülü görmek hatadır. Evreni mutlak olarak kuşatan rahmettir, düzendir. Kötülükler ise düzeninizin içinde nadiren yağan oklar gibidir. Örneğin bir ceylanın çoğu zaman güvenle evinde dolaşırken nadiren bir çitaya rast gelmesi gibi.

Evren yaşam için kolaylaştırılmıştır, düzenli bir ev yapılmıştır. Güneş, bitkiler, hayvanlar insanın hayatını kolaylaştırırlar. Her şey insanın hayatını kolaylaştırır. Fakat bazen de sürekli bir yerlerden bir yerlere giden musibet oklarından biri de size veya bir çocuğa isabet edebilir. Bir çocuğun, giden bir trenin yolunda durmasıyla ölmesinin kaçınılmaz olduğu gibi musibet okunun önünde bilerek veya bilmeyerek durmasıyla da musibetin isabet etmesi kaçınılmazdır. Bunda herkes eşittir. Kötülük problemine cevap arayanlar bilmelidir ki Peygamberimizin bebeği İbrahim bile böyle bir musibetin çarpması sonucu ölmüştür. Herkes eşittir. Doğa bize çoğunlukla gülse de bu musibetlere karşı tedbirleri araştırdığımız için insanlık ilkellikten kurtulmuş gitgide daha çok bilgeleşmiştir.

Eğer bel kıran bir musibet değilse, musibetin çarptığı ve acı çeken insanlar da o musibetten kurtulmak isterken yani konfor alanını terk ettiğinde kendini bir daha aşacak ve yenilenecek, gelişecektir. Musibet ağırsa hayata yara verebilir veya hayatı tamamen de sonlandırabilir. Bu da Allah’ın evreni yaratırken koyduğu stabil olmayan evren kuralından geliyor. Her şey bozulur ve dağılır. Yani burası Cennet değil, musibetlerle dolu bir koşudan geçip yarışı götürebildiğimiz yere kadar götürmek ve musibetlerden kaçarken gelişmek için geldik buraya. Musibetler çarpmaması ve kulvar dışı kalıp yarıştan çıkmamak için sürekli uğraşıyoruz, gelişiyoruz.

Kötülük problemi farklı şekillerde karşınıza çıkabilir

Musibetler bazen bir deprem veya sel şeklinde olabilir, zalim bir insanın veya bir hayvanın musallat olması şeklinde olabilir, bir hastalık şeklinde olabilir. Bazen de musibet genetik bir mutasyon şeklinde vurabilir. Allah musibet oklarına müdahale etmez. Çünkü baştan zaten bu evreni canlıların kendilerini geliştirmeleri ve hayata canlılık katması için doğa kanunlarını öyle yaratan, takdir eden kendisidir. Evet, yediğiniz bir kanserojenik maddeden musibet oku sizi bulabilir, kanser edebilir. Hatta peygamber olsa bile kanser edebilir.

Veya mutasyon musibeti, cinsel hücrelerinizde meydana gelebilir ve doğal olarak hareket eden musibet okunun karşısında bu sefer yeni doğacak bebeğiniz çıkmış olur. Kötülük problemine cevap arayanlar bilmelidir ki doğanın kuralı yine değişmez. O musibet o bebeği etkiler, genetik hastalıkla doğmasına ya da ölmesine neden olur. Bunlar isabet eden musibetlerdir. O yüzden Bakara 156’da “musibet isabet ettiğinde” denmiştir ve kötülük problemini anlamamızı sağlayan temel mesaj da bu ayettir.

Bakara 156: Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: “Biz Allah’a ait (kullar)ız ve şüphesiz O’na dönücüleriz.”

kötülük problemi felsefesi

Kötülükler ancak Cennet’te bitecek

Elbette ahiret ise adaletin sağlanacağı yerdir ve musibet okunun karşısına tesadüf etmiş bireyler de Dünya hayatları son bulsa dahi Allah ahiret âlemlerinde dengeyi sağlamaya muktedirdir, acılarını yok edip lütuflarla onları memnun edebilir. Bu açıdan şu hadis bana çok ilham verici gelmektedir:

‘…Cennet ehlinden olup da dünyada en çetin ve meşakkatli hayat süren kişi getirilir ve cennete bir daldırılışla daldırılır.

Müteakiben:

−Ey Âdemoğlu! Sen hiçbir çetinlik ve sıkıntı gördün mü, sana herhangi bir sıkıntı ve zorluk uğradı mı? diye sorulur.

O da:

−Hayır, vallahi ya Rab! Bana asla sıkıntı uğramadı ve ben asla şiddet görmedim der’ buyurdu.”

“Cehennemliklerden dünya ahalisinin en nimetli ve en refahlısı olan kimse kıyamet gününde getirilir ve ateşe bir daldırılışla daldırılır.

Sonra:

−Ey Âdemoğlu! Sen  hiçbir hayır gördün mü? Sana herhangi bir hayır uğradı mı? diye sorulur.

O kul:

−Hayır, vallahi ya Rab! der.” Müslim 2807/55

Buradan alacağımız ders ise Allah’ın bildiği bizim bildiğimizden üstündür, Toynbee’nin dediği gibi kötülükler ilk başta kötü görünse de hayatımızı mahvetse de o kötülüklerin konulmasının çok hikmetleri vardır. Ahiretteki güzelliklerle (Cennet) ve zorluklarla (cehennem) karşılaştırıldığında hemen unutulacak ve yaşanmamış gibi hafif gelecek musibet okları olarak kalırlar.

Dinimiz bize Dünya’da kötülük yok demez veya Allah her kötülüğe müdahale edip sizi kurtaracak da demez. Dünya’da musibet oklarından korunmak için kendinizi geliştirin der, musibete tutulanlarla yardımlaşın der ve sabredin, dayanın, musibetler zamanla sizi terk eder der. 

Şura 39: “O kimselerdir ki, kendi haklarına tecavüz vaki olduğu zaman, onlar yardımlaşırlar”

Al-i İmran 120: Size bir iyilik dokununca tasalanırlar, size bir kötülük isabet ettiğindeyse buna sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların ‘hileli düzenleri’ size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz, Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır.

kötülük problemi nedir

Kötülük problemi ve dua

Peki, dua bu işin neresinde? Yani çoğu musibet evrenin işleyişinden dolayı kendiliğinden gelip çarpabiliyorsa neden dua ediyoruz?

Dua etmemizin sebebi de kendiliğinden çarpan bu musibetlerden çıkmamız için Allah’ın yardım etmesidir ve musibetin acılarını hafifletecek şekilde tedbirler almasıdır. Musibetten önce olursa isabet edebilecek musibetleri kaldırmak veya hafifletmek için de dua yapılır. Allah dualara icabet eder ve zaman alsa da musibetlerin etkilerini zayıflatır veya bizim şer sandığımız fakat hayırlı olan bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olur.

Özetle: Kötülük problemine cevap

Kötülük problemine cevap olarak hazırladığımız yazının özeti şöyledir: Kötülükler, kendiliğinden isabet eden musibetlerdir. Kötülüklerin evrende olmasını Allah dilemiştir. Fakat Allah’ın kötülükleri istemesi, trafik cezası yazılmasını isteyen bir devletin durumu gibidir. Kötülüğe yakalanan birey için zor gelse de topluluk olarak bakıldığında topluluğun yani canlıların çok yararları vardır. Devlet özel bir kişiye ceza yazması için trafik polislerini göndermediği gibi, Allah da özel olarak şu masum insana kötülük göndereyim demez. Kötülükler musibet oklarıdır. Karşısına çıkan kim olursa olsun ona dokunur. Bu konuda ayırım yapmaz. İnsanlık ve diğer canlılar da kötülüklerden korunmak isterken türlerini geliştirirler. Böylece evrende canlılık, durağanlıktan çıkıp dinamik ve üretken bir hal alır. Gelişimlerini sürdürürler, yine sonuçta mutlak iyilik evrenin kaderine hâkim olur.

* Arnold Toynbee, Tarih Bilinci, Cilt I, Çev. Murat Belge, İstanbul: E Yayınları (Bateş), 1975 (kötülük problemine cevap konusunda yararlandığımız bir eserdir.)

Prof. Dr. İsmail Coşkun, Uygarlık Tarihi, İstanbul Üniversitesi Açık Ve Uzaktan Eğitim Fakültesi (kötülük problemine cevap konusunda yararlandığımız bir diğer eserdir.)

Kötülük problemine cevap konulu diğer yazılarımız şurada: https://www.bilimveyaratilisagaci.com/category/kotuluk-problemi/

S.S.S: Kötülük problemine cevap olarak

Kötülük problemini kullanan felsefi yaklaşım hangisidir?

Leibniz tarafından kullanılan teodise kelimesi tanrı ve kötülük sorunsalı arasındaki problemi çözümlemeyi amaçlayan felsefi bir terimdir.

Kötülük problemi ateizm ile mi ortaya çıktı?

Hayır kötülük problemi insanlığın en eski varlık felsefesi sorunudur.

Kötülük problemini bu yazıda çözdüğünüzü düşünüyor musunuz?

Allah’ın hikmetlerini hiçbir insan aklı tamamıyla kuşatamaz. Ancak o deryadan kepçemizin büyüklüğü ölçüsünde biraz alabiliriz. Ben de o deryadan bir kepçe aldım ve bu cevap benim kendi susuzluğumu giderdi.

Kötülük problemine cevap olarak başka yazılarınız var mı?

Kötülük problemine cevap için yayınladığımız diğer yazılarımız şurada: https://www.bilimveyaratilisagaci.com/category/kotuluk-problemi/

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.

2 Yorum

  1. Oğlum büyürken sormuştu bu soruyu. Neden hayatın içinde zorluklar var diye? Ben de ona neden Süper Mario oynamıyorsun oğlum, gayet kolay bir oyun, çok da başarılısın, nerdeyse hiç yanmıyorsun. Neden daha zor oyunları oynamak istiyorsun demiştim. Bir daha bu soruyu sormadı.
    İnsan anlamak isterse sorunun cevabı basit. Anlamak istemezse de ‘Cennet çok sıkıcı bir yer yaaa… Hem de sonsuz ben orda sıkılırım en iyisi cehennem’ diyebiliyor.
    Çocuk yetiştiren herkes çok iyi bilir ki -annemin deyimiyle- ‘Çocukları melekler korur.’ Her bir çocuğun büyümesi tam bir mucizedir. Büyükler olarak siz ne tedbir alırsanız alın, çocuk başına her an iş açma potansiyelindedir. Ama büyük bir oranda ciddi bir sorun yaşamadan büyür çocuklar ve bir mucize sık sık gerçekleştiği için bize sıradan gelir. Bu Yaratıcı’nın rahmetidir. Dünyada olan her kötülük rahmetle yumuşatılmıştır. Allah’ın rahmetini daha kolay tasavvur etmek için ben şöyle tasvir ediyorum. Bir kaşık düşünün ki şekerden yapılmış olsun. Siz bu kaşık ile her ne yerseniz yiyin, muhakkak şeker tadı da gelecektir. Bunun gibi başımıza gelen her şey rahmet kaşığı ile verilmiştir bize. Eğer oyunu kurallarına göre oynarsak bela da hayatın rengi ve tadıdır.

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

    1. Bu konu beni çok etkiliyor hocam psikolojik olarak ateistlerin de en çok arkasına sığındığı argüman olması da insanı etkiliyor.Yardim ederseniz sevinirim.

       

      Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

      Loading spinner

Başa dön tuşu