Çelişki yok

363# Allah’ın bulutlar içinden gelmesi – Bakara 210 tefsiri

Bakara 210 ayetinde Allah’ın bulutlar içinden gelmesinden bahsedilir. Ayet şöyledir:

Bakara 210: Yoksa onlar, Allah’ın ve meleklerin bulut gölgeleri içinden çıkıp gelmesini ve işlerini bitirmesini mi bekliyorlar? Oysa bütün işler, yalnızca Allah’a döndürülür.

Allah’ın bizim gibi bir vücudu var mı?

Bu ayette Allah’ın ve meleklerin bulutlar içinden gelmesi biraz kafa karıştırıcı görünüyor. Çünkü Allah’ın dünyevi ve 3 boyutlu bir vücudu yok. Onun vücudu, hayalini daha kuramayacağımız bir vücuttur. Tıpkı bir bilgisayar tasarımcısının geliştirdiği iki boyutlu yapay zekalı karakterlerin kendilerini geliştiren programcının üç boyutlu etten ve kemikten vücudunu anlayamayacak olmaları gibi. Kendilerini geliştiren kişinin vücudunu düşünürlerse kendileri gibi iki boyutlu düşünürler, düşünceleri iki boyutlu görüntülerden ve piksellerden öteye gidemez.

Konumuza dönersek bu ayet direk meal üzerinden anlaşılması zor olan nadir ayetlerden biridir. Fakat ayette Allah gökler içinden kendi vücuduyla gelecek denmiyor, müşriklerin veya Yahudilerin “bulutlar içinden gelen Tanrı” inancı eleştiriliyor. Onlar bunu bekliyorlar deniyor.

Kurtubi tefsirinde bakara 210

Bakara 210 ayeti hakkındaki şu cümleler Kurtubi tefsirinden:

“Onlar buluttan gölgelikler içinde Allah’ın ve meleklerin kendilerine gelivermesinden ve işin bitirilivermesinden başka neyi bekliyorlar? Bütün işler Allah’a döndürülür.

“Onlar” yani silm’e girmeyi terkedenler

“buluttan gölgelikler içinde Allah’ın ve meleklerin onlara gelivermesinden ve işin bitirilmesinden başka neyi bekliyorlar?” Burada sorudan kasıt, red ve inkârdır. Yani onların başka bekledikleri birşey yoktur.”

Fahreddin Razi tefsirinde bakara 210

Yine Fahreddin Razi de tefsirinde kendisinin de katıldığı en kuvvetli görüşün Bakara 210 ayetinin Yahudilerin inanışından bahsediyor olduğunu şöyle anlatır:

“Bu, yahûdilerin durumunu anlatan bir ayet olunca, âyeti zahirî manasına bağlamak imkânsız olmaz. Çünkü Yahudiler “teşbihe” inanıyor, Allah hakkında gitme-gelme gibi vasıfların kullanılabileceğini kabul ediyor ve: “Allah, Tur dağında buluttan gölgeler içinde Hazret-i Musa’ya tecelli etmiştir” diyorlardı. Hazret-i Musa’dan istediklerini, aynen Hazret-i Muhammed zamanında da istemişlerdir. Bu takdire göre, âyette ifade edilen şey, teşbih inancında olan yahûdilerin itikadından nakledilen bir şey olur. Böylece de ne âyeti te’vil etmek gerekir, ne de lâfzını mecaza hamletmeye ihtiyaç duyulur. Hülâsa bu âyet, Allah’ın kendilerine gelmesini bekleyen bir kavmin bulunduğuna işaret eder.”

Ebus-Suud tefsirinde Bakara 210

Ebus-Suud Efendi, tefsirinde Bakara 210’u şöyle anlatır:

“Bu bir istifham-ı inkârîdir (Reddedici soru). Bunun anlamı onların bekledikleri gibi ne Allah’ın ne de meleklerinin beyaz buluttan gölgelikler içinde kendilerine gelmeyeceğidir.”

Allahın bulutlar içinden gelmesi

Evet, müfessirlerin anlattığı gibi bu bir reddedici sorudur. Sözü tesirli yaptığı için bu şekilde bir anlatımı günlük hayatımızda bizler de çok kullanırız. Mesela iki çocuk birbiriyle kavga ederken “Yoksa beni kandırabileceğini mi sandın?” derse aslında reddedici bir soru sormuş olur. Yani beni kandırazmasın demektir. Bu tür kullanımın Kuran’da çok örnekleri var. Örneğin:

Tur 35-37: Yoksa onlar, hiç bir şey olmaksızın mı yaratıldılar? Yoksa yaratıcılar kendileri mi? Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır! (Onlar, yaratmak ne demektir) yakinen bilmiyorlar. Yoksa Rabbinin hazîneleri onların yanında mıdır? Yoksa (herşeye) hâkim olanlar kendileri midir? Yoksa onların Allah’tan başka bir ilâhı mı var?

Enbiya 21: Yoksa onlar yeryüzünde birtakım sahte ilahlar edindiler de, onlar mı ölüleri diriltecekler?

Yani bu ifade Kuran’ın insanlarla, insanların anladığı dilden konuşmasıdır. Kuran böyle ifadelerle muhataplarını ilzam etmiş. İşte Bakara 210 böyle bir ayettir:

Bakara 210: Yoksa onlar, Allah’ın ve meleklerin bulut gölgeleri içinden çıkıp gelmesini ve işlerini bitirmesini mi bekliyorlar? Oysa bütün işler, yalnızca Allah’a döndürülür.

Benim kabul ettiğim görüş bu. Fakat bazı müfessirler ise Allah’ın gelmesinden kastın Allah’ın emrinin gelmesi olduğunu düşünüyorlar. Örneğin Taberi tefsirinde şu ifade geçer:

Taberi – Bakara 210

“Bir kısım müfessirlere göre ise “Allah’ın gelmesinden maksat Allah’ın sevabının, hesabının ve azabının gelmesidir. Nitekim başka bir âyette “Siz, gecenin ve gündüzün tuzaklarısınız” (Sebe’ sûresi, 34/33) buyurulmuştur. Burada bahsedilen zalimlerin bizzat kendilerinin tuzak olmadıkları açıktır. Onlar, tuzak kurmuşlardır. Fakat kendileri, tuzak kurmaya sebep oldukları için onlara “Tuzak” denmiştir. Allahü teâlânın sevabına, hesabına ve azabının gelmesine kendisi sebep olduğu için “Gelme” işi Allahü teâlâya isnad edilmiştir. “Vali hırsızın elini kesti” ifadesi bu kabildendir. Çünkü, hırsızın elini kesen, aslında vali değil onun emriyle kesen cellattır.

Özetle

Allah’ın bulutlar arasından gelmesi reddedici bir sorudur. O kavim bunu mu bekliyor demektir? Zaten Kuran’ın genelinde cisimleştirilmiş bir Allah inancı reddedilir. Fakat yine de Allah’ın bizim gibi 3 boyutlu eksik bir bedeni olmamasına rağmen daha üstün ve akıl edilemeyecek bir bedeni olduğu için hiçbir şey de Onu sınırlayamaz. Her yerde her an hazır ve nazır olabilir. Bir gün Musa’ya Tuva vadisindeki ağacın içinden seslenir, başka bir gün Tur dağından seslenir. Hiçbir şey de Allah’ı sınırlayamaz.

Ayrıca, Allah meleklere ihtiyaç duyar mı konulu yazımız şurada: https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2019/09/157-allah-meleklere-ihtiyac-duyar-mi/

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.
Başa dön tuşu