Öncelikle açacağınız konuya ne çok uzun ne de çok kısa ve konuyu çok iyi açıklayan bir başlık atmalısınız. Başlığı okuyan konuyu anlamalı. Daha sonra mesajınızı uzun olarak, ayrıntılandırarak yazmalısınız. Mesajı ayrıntılandırmaktan kaçınmayın, ne dediğimi herkes anladı diye düşünmeyin. Çünkü yazar öyle sansa bile, okuyucu çoğu zaman kısa yazılardan ne denmek istendiğini anlayamıyor.
Konu açarken konu başlığını çok kısa veya uzun girmemelisiniz ve konuyla alakalı bir başlık olmalı. "Yardım edin", "Bir sorum var" gibi konunun içeriğini anlatmayan başlıklar olmamalı. Veya soruyu uzunca başlık kısmına yazmamalısınız. Başlık atarken kendinizin bu konuyu Google'da nasıl aratacaksanız o şekilde bir başlık atmanız uygun olur. Örneğin karışmayan denizleri Google'da aratan kişi "Birbirine karışmayan denizler" olarak aratır.
Ayrıca telefondan yazsanız dahi noktalama işaretlerini kullanarak yazın ki yazdıklarınız anlaşılır ve kaliteli olsun ve cevap gecikmesin.
Her konuyu ilgili forumda açınız. Örneğin dini soru soracaksanız "Bir sohbet aç" forumunda açmayınız.
Her konu için ayrı konu başlığı açalım. Bir konu başlığı altında daldan dala konmayalım. Bir konuyu tartışırken aklımıza yeni bir konu gelirse, yeni bir konu olarak açalım.
Kanunlara aykırı olarak yapılan yorumları haber vermek için yorumun altındaki rapor butonuna tıklayınız. Detaylar Kullanım koşullarında.
Üye olamıyorum: Üyelik adınızı İngilizce karakterlerle ve boşluk olmadan oluşturunuz. Sonra e-posta adresine gelen doğrulama linkini tıklayınız. E-posta gelmediyse spam veya gereksiz kutusuna bakınız.
Arkadaşlar birkaç gündür kafama takılan bir konuda fikrinizi almak istiyorum. Arapça'da mektup kelimesi kitap kelimesiyle mi ifade edilir. Bana Süleyman Peygamberin Belkıs'a gönderdiği Zebur gibi geliyor açıkçası ama herkes neden mektup demiş, neden mektup diye çevirmiş bilemiyorum. Zeburda zaten ince bir kitapçık olmalı. Davut peygambere gönderildi üstelik. Süleyman Peygamberin, davet için Zeburu göndermiş olması daha akla yatkın değil mi?
Düşünce merkezim KURAN'ı KERİM
Kılavuzum PEYGAMBERİM
Akıl defterim BİLİM
Kalp kitabım VİCDANIM
Mektup Arapça'da Risalet, hitab, kitap ve mektup gibi bir kaç şekilde yazılabiliyor.
Ama içinde ne yazıldığı da Neml 31 ayetinde açıklanmış. Şöyle yazılıymış:
'Bana karşı büyüklük göstermeyin ve bana teslim olarak gelin' diye.
Bu da bunun bir mektup olduğunu göstermez mi?
Size yardımcı olan insanlara bir teşekkürle de olsa
karşılık vermeniz iyiliğe karşı bir nezaket kuralıdır.
Forumda sizlere yardımcı olan arkadaşlarımıza
teşekkür edin ki iyilik devamlı olsun.
Mektup Arapça'da Risalet, hitab, kitap ve mektup gibi bir kaç şekilde yazılabiliyor.
Ama içinde ne yazıldığı da Neml 31 ayetinde açıklanmış. Şöyle yazılıymış:
'Bana karşı büyüklük göstermeyin ve bana teslim olarak gelin' diye.
Bu da bunun bir mektup olduğunu göstermez mi?
Aynen hocam anlam bakımından bence de mektuba daha uygun, benim asıl takıldığım nokta ilerleyen ayetlerde, Belkıs "bize daha önce ilim verilmişti ve biz müslüman olmuştuk"demesi. O yüzden ben düşündüm ki Zeburdan mı bilgisi vardı da biz müslüman olmuştuk dedi diye. Acaba dedim Zeburu daha öncelerde duymuştu da Süleyman Peygamber de gönderince doğru olduğuna iman mı etti dedim.
Düşünce merkezim KURAN'ı KERİM
Kılavuzum PEYGAMBERİM
Akıl defterim BİLİM
Kalp kitabım VİCDANIM
bize daha önce ilim verilmişti ve biz müslüman olmuştuk
İşte bu kısmı bazıları yanlış çeviriyor. Süleyman onlardan teslim olmasını istiyor. Yani buyruklarına uymasını istiyor. Bazı meal yazarları onu da müslüman olun diye çevirmiş. Çünkü müslüman da zaten teslim olan demek. Ama müslüman deyince sanki bizim dinimize girin gibi algılanıyor.
Yukarıda verdiğin ayette de Belkıs diyor ki daha önce bize bilgi geldi, yani biz sizi öğrendik ve size boyun eğip teslim olduk.
Diyanet çevirisi: Belkıs gelince, "Senin tahtın böyle mi?" denildi. O da, "Sanki o! Fakat zaten daha önce bize bilgi verilmişti ve biz teslimiyet göstermiştik" dedi.
Size yardımcı olan insanlara bir teşekkürle de olsa
karşılık vermeniz iyiliğe karşı bir nezaket kuralıdır.
Forumda sizlere yardımcı olan arkadaşlarımıza
teşekkür edin ki iyilik devamlı olsun.
Bir sorum daha var; karınca kolonisini dişi karınca mı yönetir veya dişi karıncanın yönettiği karınca türü var mıdır?
Evet kraliçe arılar gibi kraliçe karıncalar var. Yönetmek kelimesi tam uymayabilir. Kolonide herkes görevini bildiği için pek yönetmek denemez.
Size yardımcı olan insanlara bir teşekkürle de olsa
karşılık vermeniz iyiliğe karşı bir nezaket kuralıdır.
Forumda sizlere yardımcı olan arkadaşlarımıza
teşekkür edin ki iyilik devamlı olsun.
Bir sorum daha var; karınca kolonisini dişi karınca mı yönetir veya dişi karıncanın yönettiği karınca türü var mıdır?
Evet kraliçe arılar gibi kraliçe karıncalar var. Yönetmek kelimesi tam uymayabilir. Kolonide herkes görevini bildiği için pek yönetmek denemez.
Hocam işçi karıncaların hepsi dişi oluyormuş. Demek ki dışarıda olan ve Süleymanın ordusuna daha yakında bulunan bir karınca durumu farkederek diğer karıncalara haber vermiş.
Ayette"Meskenlerinize girin" demiş diye bunlar "çalışkan insanlardır" diye anlam vermişler. Sanıyorum Hüseyin hoca da videoda anlattıklarını buradan almış. Linki atıyorum hocam siz ne düşünüyorsunuz?
Ayette"Meskenlerinize girin" demiş diye bunlar "çalışkan insanlardır" diye anlam vermişler. Sanıyorum Hüseyin hoca da videoda anlattıklarını buradan almış. Linki atıyorum hocam siz ne düşünüyorsunuz?
Ben kendi düşüncelerimi buraya yazmak istedim. Açıkçası etkileyici fakat yanlış ve yanıltıcı ve zorlama yorumlar olduğunu düşünüyorum hocam.
Peygamberlerin Allahın izni ile gösterdiği mucizelerin hepsininde akıl yolu ile anlaşılacağını düşünmemek gerekir. "Hüdhüd istihbaratçı bir insan, cinler yabancı insanlar, karıncalar aslında karınca değil insanlardı" demek zorlamanın da ötesinde yorumlar değil mi? Hadi bunlara insan deyip geçtik diyelim Belkısın tahtı bir anda nasıl geldi? Bunun açıklamasını nasıl yapacaklar? O zaman her olağanüstü ayeti, anlamadığımız her mucizeyi akla yaklaştırmak için zorlayalım. Peki bu Kuran'a zarar getirmez mi? Allah'ın ayetlerinin anlamını bozmaz mı? Allah, bir olayı anlatırken şimdiye kadar ki insanları akılsız yerine koymuş olmaz mı? Allah'ın bal arısına vahyettiğine inanıp karıncaya da vahyetmiş olma ihtimalini görmezden gelmiş olmaz mıyız? Karınca topluluğuna, aslında Allah çalışkan insanlardan bahsediyor dersek Allah'ın "karınca gibi çalışkan bir topluluk" vs.diye belirtmesini beklemez miydik?
Düşünce merkezim KURAN'ı KERİM
Kılavuzum PEYGAMBERİM
Akıl defterim BİLİM
Kalp kitabım VİCDANIM
O sitenin yazarı iyi bir insan, ben kişileri direk pek eleştirmiyorum. Umum bir inanış olursa neyse ama bu görüş bir kişinin görüşü, kişiyi eleştirmiş olurum. Müslümanların yorumlarını çok fazla eleştirmekle uğraşmaya gerek yok. Yorumdur, iyi taraflarını alır kendimize bir şeyler katarız, yanlış olduğunu düşündüğümüz taraflarını almayız, geçeriz. Çok da takılmamak lazım. Yoksa yrum farklarından birbirimizi tekfire götürürüz işi. Asıl meseleleri de ıskalar, ayrıntılar da bölünür müslümanlar.
Size yardımcı olan insanlara bir teşekkürle de olsa
karşılık vermeniz iyiliğe karşı bir nezaket kuralıdır.
Forumda sizlere yardımcı olan arkadaşlarımıza
teşekkür edin ki iyilik devamlı olsun.
"Hüdhüd istihbaratçı bir insan, cinler yabancı insanlar, karıncalar aslında karınca değil insanlardı" demek zorlamanın da ötesinde yorumlar değil mi?
Daha önceki yazılarımda da zaman zaman söyledim, burada bir kez daha tekrarlasam fena olmaz. Bu mucize Kitap'ta Alemlerin Yaratıcısı, Sonsuz Kudret Sahibi Allah'ım, insanların kullanabileceği edebi metinlerin her örneğinden vermiş. Size şöyle bir metin aktarsam;
O gün kara kartallar çok iddialı idiler. Ancak sarı kanaryaların hemen teslim olmaya niyeti yoktu. Tribünler ise karnaval yerini andırıyordu. Boğalar, portakallar, sambalar bu maçı izlemek için yerlerini almıştı.
Tamam kabul ediyorum. Bizim Beşiktaş-Fenerbahçe derbimizi izlemeye İspanyollar, Hollandalılar, Brezilyalılar gelmez, ama temsilde hata olmaz diyelim.
Bu metni okuyan ve azıcık futbol bilgisi olan herkes konunun masum kartallar ve minik kanaryalar arasında geçmediğini anlar. Bazen renkleri, bazen yaşanan bazı olaylar bazı topluluklara isim olur.
Süleyman kıssası bana göre baştan sona bir sembolik bir metindir. Olayların tamamını çözdüm, anladım demiyorum ama karıncaların gerçek karınca olmadığından eminim. Belki çalışkan olmalarından, belki bayraklarında karınca figürü kullanmalarından barışçıl ve kendi içinde huzuru sağlamış bu millete verilmiş, diğer toplumlarca da kabul edilmiş lakapları olduğunu düşünüyorum.
Peygamberlerin Allah'ın izni ile gösterdiği mucizelerin hepsinin de akıl yolu ile anlaşılacağını düşünmemek gerekir.
Burada da sizden farklı düşünüyorum. Bu Kitap'ta akıl yolu ile anlayamayacağımız herhangi bir şey olduğunu düşünmüyorum. Sadece şimdilik ilmimizin yetmediği şeyler var. Hatta sırf bu yüzden bilim, bu dünyadaki her topluluktan ziyade Müslümanlara gereken bir şey. Ama bu,
O zaman her olağanüstü ayeti, anlamadığımız her mucizeyi akla yaklaştırmak için zorlayalım.
demek değil. Bu, aklımızı bu olayların arkasındaki gerçeği anlayabilmek için geliştirelim, açalım demek. Allah, kendisine inanan kullarına bilimsel bazı olayların ip uçlarını kitabında veriyor. Müslümana düşen Kitabından aldığı ip uçları ile bilim deryasına düşen iğneyi nerede arayacağını kestirerek oralarda çalışma yapması.
Mesela zamanında Kıyamet suresinde bilgisi verilen parmak uçlarını kendisine dert edinen bir Müslüman olsaydı, parmak izinden suçluları tespit eden önce Müslümanlar olurdu. Tarık suresindeki vuruşlu yıldız konusunu kendisine dert edinen bir Müslüman olsaydı, pulsarları ilk tespit eden Müslümanlar olurdu.
68 doğumlu, 4 yetişkin çocuklu, çalışan bir anneyim. Mühendisim. Tek ilgi alanım Kur'anı Kerim. Diğer ne varsa Kitabımı daha iyi anlamamı sağlar umuduyla ilgileniyorum. bvyserpilyucel@gmail.com
Süleyman kıssası bana göre baştan sona bir sembolik bir metindir. Olayların tamamını çözdüm, anladım demiyorum ama karıncaların gerçek karınca olmadığından eminim. Belki çalışkan olmalarından, belki bayraklarında karınca figürü kullanmalarından barışçıl ve kendi içinde huzuru sağlamış bu millete verilmiş, diğer toplumlarca da kabul edilmiş lakapları olduğunu düşünüyorum.
@serpilyucel Neml 18 Ayetinde bir karınca diğer karıncalara diyor ki "yuvalarınıza girin ki Süleyman ve ordusu BİLMEYEREK sizi ezmesin (veya kırmasın)".
Peki, bunlar insansa nasıl BİLMEYEREK onları ezecekler? Bu ayet açıkça onların gerçek karınca olduğunu göstermiyor mu? Belki Süleyman'ın karıncaların sesini işitmesine anlam veremiyorsunuz ama Süleyman'ın emrine rüzgarın verilmesi, onu istediği yere götürmesi, cinleri emri altında çalıştırması, kuşlar ordusu kurup onları teftiş edecek kadar hizaya sokması, onlarla konuşması, Belkıs'ın tahtını göz açıp kapayana kadar getiren ifritler vs. bunların hiç biri doğal açıklamalarla anlaşılabilecek şeyler değil. Belli ki Allah tarafından özel bir güç, kudret, ilim, hakimiyet verilmiş. Bu kadar çok anlatının hepsine alegorik anlatılar denilip geçiştirilemez ki.
Size yardımcı olan insanlara bir teşekkürle de olsa
karşılık vermeniz iyiliğe karşı bir nezaket kuralıdır.
Forumda sizlere yardımcı olan arkadaşlarımıza
teşekkür edin ki iyilik devamlı olsun.
Bu kıssa aklı selim kalabalık bir ilim grubu tarafından incelenmesi ve içindeki hikmetlerin çıkarılması gereken bir kıssa. Ancak @kurtulusberzan hocam sizin verdiğiniz örneğe bir bakalım isterseniz.
Bunların tamamında gerek bu dünyada gerekse ahiret yurdunda insanların barındıkları yerler için kullanılmış yani meskenler manasında. Nahl-16/68 ayetinde ise arıya dağlardan, ağaçlardan evler edinmesi söylenirken mesken değil beyt kullanılıyor.
lâ yehtimenneküm yani sizi kesinlikle un-ufak etmesinler fiilinin kökü olan hateme (ح ط م) Kitap'ta 6 kere geçmiş. 1 kez fiil olarak burada, 2 kez marife/belirli isim olarak, 3 kez nekra/belirsiz isim olarak. Ayetler 27/18, 39/21, 56/65, 57/20, 104/4, 104/5.
2 kez Hümeze suresinde özel isim olarak kullanıldığı marife formu, insanları un ufak edecek olan azabın adı olarak kullanılan hateme diğer ayetlerde bitki, ot, çalının un ufak olması anlamında kullanılmış. Yani minik hayvanların ezilmesi değil de kuruyan bitkilerin ezilip dağılması.
Büyük ordular bir yerleşim yerinden geçerken ister istemez bir karmaşaya neden olurlar. Bunu kötülük olsun diye de yapmayabilirler. Farkında olmadan geçtikleri yere zarar verdiklerinden savaşa taraf olma gibi bir tavrı olmayanların evlerine girmeleri en doğrusudur.
Sizler o günleri görmediniz. Çocukluğumda, 80 ihtilalinden önce sık sık askerler sokaklarımızda olaylar olmasın diye nöbet tutardı. Ailelerimizden en sık duyduğumuz söz "içeri girin, arada ezilirsiniz sözü" idi.
Bu nedenlerle bu ayette;
Nihayet karınca vadisine geldiklerinde, bir dişi karınca; 'Ey karıncalar, evlerinize girin. Süleyman ve orduları, farkında olmadan sizi ezmesin, dedi.
şeklinde anlamak bağlama daha uygun olduğunu düşünüyorum.
Bu kıssada semboller yoğun kullanılmış. Rabbim bunu böyle dilemiş.
Bugün boğanın İspanya ile bozkurdun Türklerle özdeşleşmesi gibi tarihte de karınca ile özdeşleşmiş bir topluluk olmuş demek ki.
Hakkı Yılmaz'ın şu ve devam videolarına da bakmamışsanız bakmanızı öneririm. Her sözüne okeyim demiyorum ama faydalı olduğu da kesin.
h ttps://youtu.be/6QZex-Hvk10
68 doğumlu, 4 yetişkin çocuklu, çalışan bir anneyim. Mühendisim. Tek ilgi alanım Kur'anı Kerim. Diğer ne varsa Kitabımı daha iyi anlamamı sağlar umuduyla ilgileniyorum. bvyserpilyucel@gmail.com
@serpilyucel hocam, ben neden mesken denilmiş olabileceği hakkında şöyle düşünüyorum, karınca topluluğu insanlar gibi sosyal bir toplumdur bireysel hayvanlar değiller ve yaşadıkları yuvalarını da bölüm, oda gibi ayrı ayrı düzenliyorlar. Yani mesken gibi bir yaşama alanına sahip oldukları için mesakineküm denilmiş olabilir.
Düşünce merkezim KURAN'ı KERİM
Kılavuzum PEYGAMBERİM
Akıl defterim BİLİM
Kalp kitabım VİCDANIM
