Son 15 cevap

Son 10 konu

[box type= align="alignleft" class="" width=""]

İyi bir B-Y forumu yazarı nasıl olunur: 

  1. Öncelikle açacağınız konuya ne çok uzun ne de çok kısa ve konuyu çok iyi açıklayan bir başlık atmalısınız. Başlığı okuyan konuyu anlamalı. Daha sonra mesajınızı uzun olarak, ayrıntılandırarak yazmalısınız. Mesajı ayrıntılandırmaktan kaçınmayın, ne dediğimi herkes anladı diye düşünmeyin. Çünkü yazar öyle sansa bile, okuyucu çoğu zaman kısa yazılardan ne denmek istendiğini anlayamıyor.
  2. Konu açarken konu başlığını çok kısa veya uzun girmemelisiniz ve konuyla alakalı bir başlık olmalı. "Yardım edin", "Bir sorum var" gibi konunun içeriğini anlatmayan başlıklar olmamalı. Veya soruyu uzunca başlık kısmına yazmamalısınız. Başlık atarken kendinizin bu konuyu Google'da nasıl aratacaksanız o şekilde bir başlık atmanız uygun olur. Örneğin karışmayan denizleri Google'da aratan kişi "Birbirine karışmayan denizler" olarak aratır.
  3. Ayrıca telefondan yazsanız dahi noktalama işaretlerini kullanarak yazın ki yazdıklarınız anlaşılır ve kaliteli olsun ve cevap gecikmesin.
  4. Her konuyu ilgili forumda açınız. Örneğin dini soru soracaksanız "Bir sohbet aç" forumunda açmayınız.
  5.  Her konu için ayrı konu başlığı açalım. Bir konu başlığı altında daldan dala konmayalım. Bir konuyu tartışırken aklımıza yeni bir konu gelirse, yeni bir konu olarak açalım.
  6. Kanunlara aykırı olarak yapılan yorumları haber vermek için yorumun altındaki rapor butonuna tıklayınız. Detaylar Kullanım koşullarında.

Üye olamıyorum: Üyelik adınızı İngilizce karakterlerle ve boşluk olmadan oluşturunuz. Sonra e-posta adresine gelen doğrulama linkini tıklayınız. E-posta gelmediyse spam veya gereksiz kutusuna bakınız.

[/box]

Talak 4 mü? Çocuk e...
 
Bildirimler
Tümünü temizle

Talak 4 mü? Çocuk evliliği mi?

Katılım : 54 sene önce
Gönderiler: 0
Konu başlatıcı  

Talak 4. "Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlar ile âdet görmeyenler hakkında tereddüt ederseniz onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süreleri ise doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah’a saygısızlıktan sakınırsa Allah ona işinde bir kolaylık verir."

 

ateistler bu ayeti ileri sürerek kız çocuklarının evlendirilebileceğini iddia ediyorlar. Delilleri ise bu ayetteki geçen “hemüz âdet görmeyen kadın” ifadesidir. Fakat bu tamamen yanlış bir yorum çünkü bu ayet küçük çocuklardan değil, adet bozukluğu olan kadınlardan bahsediyor. Kuran’a baktğımızda “çocuk yaşta evliliğin” mümkün olmadığını görebiliriz.

 

BVYA: "Öncelikle 3 ay boyunca kadının kocasının evinde beklemesinin bir hikmeti, belki pişman olurlar ve birbirlerine dokunamadıkları bu zaman diliminde pişmanlık duyup tekrar barışırlar diyedir. Diğer bir hikmeti ise kadın hamile ise belli olması içindir. Hamile olmak için de adet olmaya başlamış olmak gereklidir. Yani hiç adet olmaya başlamamış kızlardan bahsettiğini düşünmek ayetin amacına uymamaktadır.

 

O halde yukarıda bahsedilen sahabe ve tabiin müfessirlerinin anladığı ve aktardığı şekliyle “adet olmayanlar” ifadesi bir hastalıktan dolayı adet olması kesilenler veya hastalık kanı gelip te adet olup olmadığı belli olmayanlardır.

 

“Arapça’da “lem = لم” edatı dili ve mişli geçmiş zamanın olumsuzu (cahd-i mutlak), “lemmâ = لما” edatı ise şimdiki bitmiş zamanın olumsuzunu (cahd-i müstağrak) ifade etmek için kullanılır. Dolayısıyla “henüz” anlamını “lem” değil “lemmâ” edatı verir. “lemmâ = لما” edatı başına geldiği muzari fiilin zamanını geçmişe, anlamını olumsuza çevirir. Fiilin henüz olmadığı ama olmasının beklendiği anlamını kazandırır. Ayrıca çocuk için “hayız görmedi” ifadesi kullanılmaz. Çünkü zaten hayız görmediği için çocuktur. Bu ifadenin kullanılması için şahsın önce hayız görmeye başlaması sonra da çeşitli sebeplerle hayız görememesi gerekir.” [Bilimveyaratilisagaci.com, çocuk evliliği var mı?]

 

İslam’da bir kişinin büluğa ermesi için tek sebep adetlerin olması değildir. Adet görmeyen bir kadın 17 yaşında büluğa ermiştir. Bu yüzden "adet görmeyen kadınların" çocuklar olduğun söyleyemeyiz, yani bir kişi adet görmüyor diye çocuk olmuyor, ayet çocuktan bahsetmek isteseydi direkt çocuk derdi ve "adet görmeyenler" değil "büluğa ermemiş" demeliydi.

 

Nisa 6. "Evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri deneyin; eğer onlarda akılca bir olgunlaşma görürseniz hemen mallarını kendilerine verin, büyüyecekler de mallarını alacaklar diye o malları israf ile ve tez elden yiyip tüketmeyin." Ayet ne diyor ? Evlilik çağı diyor, ve ne zamanmış o ? Kişi rüşd olunca. Nisa suresinin başını okuyan herkes, tüm ayetlerin evlilikten bahsettiğini görebilir, bu da bu ayetin evlenme çağı olduğuna işaret.

 

"Nikah çağına yetiştikleri zaman” buluğ anına vardıkları zaman Meselâ düş azmak ve bize göre on beş yaşını tamamlamak gibi. Çünkü aleyhisselâm Efendimiz: Çocuk on beş yaşını doldurduğu zaman sorumlu olur ve ona had uygulanır, buyurmuştur. Ebû Hanîfe'ye göre de on sekiz yaşıdır. Nikah çağına yetişmesi buluğa ermekten kinayedir, o sırada evlenmeye uygun hâle gelir.” [Beydavi Tefsiri, Nisa suresi, 6. ayet Tefsiri]

 

"Buluğ yani evlilik çağına ermek demek, ihtilam olmak demektir. Çünkü bu durumda kişi evliliğe elverişli hale gelir. Ayrıca buluğa ermek, evlilikte amaç olan çocuk sahibi olmanın ve neslin devamını sağlamanın talep edilme vaktidir." [Keşşaf, cilt 2, s. 38.]

 

“Evlenme çağına gelinceye kadar...” Burada geçen, “nikah-evlenme” ifadesi, ergenlik çağma ermek manasınadır. Çünkü; ancak bu yaşa gelindiği vakit evlenmeye elverişli bir yaşa gelmiş olunmaktadır. Çünkü; ancak bu yaşta, evlilikten beklenen çocuk sâhibi olma imkânı sağlanabilir. Bundan önceki çok küçük yaşta böyle bir şey söz konusu olamaz.” [Nesefi Tefsiri, Nisa suresi, 6. ayet Tefsiri]

 

"Evlilik çağına erdikleri zamana kadar..." âyetinden kasıt, ergenlik çağına ulaşmaktır. Çünkü yüce Allah bir başka yerde:  "Sizden çocuklar baliğ oldukları takdirde..." (en-Nûr, 24/59) diye buyurmakladır. Burada da baliğ olmaktan (ei Hulum) kasıt, bulûğ ve nikahlanabilme halidir.” [Kurtubi Tefsiri, Nisa suresi, 6. ayet Tefsiri]

 

"Evlilik çağı insanların evlenmeye elverişli hale geldikleri, ihtilam olma çağıdır." [Safvetü’l-Tefsir, suresi, 6. ayet Tefsiri.]

 

"Nikah çağı erkeklerin ihtilam olma ve baba olabilme, kızların ise hayız görme ve anne olabilmeleri ile söz konusu olur." [İbnu'l-Arabi, a.g.e., I, 418; Mecelle, mad. 985; Hayız konusunda geniş bilgi için bkz. Yavuz, Yunus Vehbi, "Hayız", T.D.V. İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1988, XVII, 51-53.]

 

Nisa suresinin 23. ve 24. ayetlerinde evlenilmesi yasak olan kadınlar sayıldıktan sonra “Bunlar dışında kalan kadınları, namuslu yaşamanız ve zinadan kaçınmanız şartıyla mallarınızı vererek eş olarak almanız size helal kılınmıştır” buyrulmuştur. Buradaki “en tebtegu = ان تبتغوا” ifadesinin faili evlenecek erkeklerdir. Malını kullanma yetkisine yani rüşde sahip olmayanlar için böyle bir ifade kullanılamaz.

 

Bu surenin 6. ayeti buna mânîdir. Burada evlenilecek kadın da kendi malında tasarruf yetkisine sahip olmalıdır. Yüce Allah bu surenin 4. ayetinde şöyle buyurmuştur: “Kadınlara mehirlerini cömertçe verin. Eğer ondan gönül hoşluğuyla size bir şey bağışlarlarsa onu afiyetle yeyin.” Mehir de bir mal olduğu için kadının o mehri alıp sahiplenmesi reşit olmasına bağlıdır. Gönül hoşluğuyla yapacağı bağışın geçerliliği de ancak reşit olması halinde geçerlidir.

 

Nitekim Baḳara suresinin 229. ve Nisa suresinin 19. ayetlerinde de evli kadınlar, kendi malları üzerinde tasarrufa yetkili kadınlar olarak tanımlanmıştır. Bütün bu ayetler gösteriyor ki, eşlerden her biri malları üzerinde tasarruf yetkisine sahip reşit kimseler olmalıdır. Nikâh anından itibaren evli kişi vasfını kazandıkları için nikâh esnasında reşit olmaları zorunludur. Nikahın tarafı olabilmesi için, yukarıda anlatılan mali yetkinlik ve yeterlilik şartının, Nisa suresinin 5. ve 6. ayetlerinde sözü edilen mal velayetinin küçüklerin evlendirilmesi hususunda da geçerli olacağına hükmederek yerine getirilebileceğinin düşünülmesi, sorunun çözümü açısından hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Evlenecek çiftlerin “muhsan” ve “muhsana” yani namuslu olmaları Kur’an’ın olmazsa olmaz şartlarındandır.

 

Nisa suresinin 25. ayetinde hür muḥṣana kadınlarla evlenmeye güç yetiremeyenlerin, cariyelerle evlenebilecekleri belirtilmekte, bu cariyelerin iffetli olmaları, zina etmemeleri, dost tutmamaları gibi özellikleri olmasından, fuhuş yapmaları durumunda takınılacak tavırdan ve tüm bunların günaha düşmekten korkanlar için olduğundan bahsedilmektedir. Ayette zikredilen tüm bu durumlar, evlilik çağına ulaşmamış bir küçük için düşünülemez. Bu özellikler erkek ve kadında da müşterektir. Yine Nur suresinin 3. ayetinde zina eden adamın zina eden veya müşrik kadınla, zina eden kadının da zina eden veya müşrik bir erkekle evlenebileceğinden bahsedilmektedir. Zina ve şirk fiilinin küçüğe nisbeti düşünülemez.

 

Rum 21. "Onlara ısınıp kaynaşasınız diye size kendi türünüzden eşler yaratıp aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesi de O’nun kanıtlarındandır. Doğrusu bunda iyi düşünen kimseler için dersler vardır."

 

Evlenmenin gayesi aile hayatı kurmak, birlikte yaşamak, mutlu olmak, çoğalmak ve iyi nesiller yetiştirmektir. Bir hayat ortaklığı olan evliliğin anlam ve ehemmiyetini anlamayan, evlilik birliğinin gerektirdiği hak ve sorumluluklarını yerine getirerneyen küçüklerin evlendirilmelerinde evlenınemn fiili neticelerinden hiç biri gerçekleşmeyeceği gibi bu şekildeki evlilikler gereksiz ve faydasız olduğundan ileride bazı mahzurları da beraberinde getirebilir. Evlilikte cinsel ilişki varsa, çocuğun büyük oranda ölme riski vardır, İslam’ın buna izin vermesi düşünülemez, Allah temizi helal, çirkini haram kılmıştır.

 

Yine Nisa 19 ve hadislere göre zorla evlilik haramdır. Bir çocuğun "iradesinden" söz edilemiyeceği için bu da çocuk evliliğini çürütür. [Neseî, Nikâh, 36 ; Buhârî, Nikâh, 40 ; Ebu Davud, Nikah, 24.]

 

"Abdullah (b. Mes"ûd) anlatıyor: Biz Hz. Peygamber"in (sav) yanında olan ve evlenme imkânı bulamayan gençlerdik. Resûlullah (sav) bize şöyle buyurdu: “Ey gençler! Evlenme imkânı bulanınız evlensin. Çünkü evlenmek, gözü haramdan çevirmek ve iffeti korumak için en iyi yoldur. Evlenme imkânı bulamayan da oruç tutsun. Çünkü orucun, kişi için şehveti kesme özelliği vardır.” [Buhârî, Nikâh, 3.]

 

Hadiste peygamber efendimiz evliliğin bir tane amacını söylüyor, buda iffeti korumaktır. Rüşd olmayan bir kişiden bahsedilince, "iffet" ve "cinsel istek" söz konusu olamaz. Hemde hadiste peygamber bu tavsiyeyi "yetişkin"lere yapıyor, çocuklara değil.

 

"İbn-i Taymiyye İbn-i Şurârî'den rivayet edilmiştir: Ergenlik çağına girmemiş bir genç kız için evlilik düzenlemek caiz değildir, çünkü onun rızasına tabi olduğunu söylersek, rızası sayılmaz (çünkü bu tür kararlar almak için çok gençtir) ve ergenlik çağına geldiğinde onun evlenmeye zorlanmaması gerektiğine inanmış oluruz. İbn Taymiyye şöyle demiştir: Bu görüş doğrudur, baba, erginlik çağına erişinceye kadarkızı için bir evlilik düzenlememeli ve ergenlik çağına geldiğinde rızası olmadıkça evlilik düzenlememelidir." [El-Şerh el-Mumti', cilt 12, sayfa 57-59.]

 

"Eş-Şafii ve arkadaşlarının şöyle dediği unutulmamalıdır ki: Babalar ve dedeler, ergenlik çağına gelene kadarbakire bir kadınla evlenmemek ve onun iznini istemeleri için tercih edilir. Söyledikleri, 'Aa'ishah'ın hadisi aleyhine değildir, çünkü kastettikleri, eğer ergenlik çağından önce onu evlendirmemektir. Bu durumda, baba çocuğunun menfaatlerini gözetmeye ve iyi bir fırsatın kaçmasına izin vermemeye bağlı olduğu için evliliğe devam etmek tercih edilir." [Şerh Müslim, İmam el-Nevewi, cilt 9, sayfa 206.]

 

“Ergenlik yaşına gelmeden önce yetim kızın nikâhlanmasına Ebu Hanife bu ayeti [Nisa 4] delil göstererek der ki: Kız ergenlik yaşından önce yetim olur. Ergenlik yaşından sonra ise yetim değil, mutlak olarak kadındır. Buna delil ise şudur Eğer Yüce Allah ergenlik yaşına gelmiş olanı kastetmiş olsaydı, onun mislinin mehrinden daha aşağısının verilmesini yasaklamazdı. Çünkü bu durumda kadının kendisi onu seçebilir; böyle bir şey icma ile caizdir.

 

Malik, Şafiî ve ilim adamlarının cumhuru ise ergenlik yaşına gelmeden ve bu konuda kızın fikri alınmadan böyle bir nikâhın caiz olmadığı görüşündedirler. Çünkü Yüce Allah, "Kadınlar hakkında senden fetva isterler" diye buyurmaktadır. "Kadınlar" ise erkekler arasında yaşı ilerlemişler için kullanılan "adamlar" ismi gibi büyükler hakkında kullanılır. "Adam" adı ise küçügu kapsamaz. Aynı şekilde "kadın" adı da böyledir; bu ismin kapsamına da küçuk kızlar girmez.

 

Diğer taraftan Yüce Allah, "Yetim kadınlar" [Nisa, 4/127] diye buyurmuştur. Orada bundan kasıt, burada sözü geçen yetimlerdir. Nitekim Aişe (r. anhá) de böyle demiştir. Buna göre yaşı büyük yetim kız da ayet-i kerimenin kapsamına girmektedir. Bu da izni olmaksızın evlendirilemez. Küçük kız ise izni söz konusu olmayacağından evlendirilemez. Eğer bülüğa erecek olursa, nikahlanması caiz olur. Fakat onun izni olmaksızın yine evlendirilemez.

 

Nitekim Darekutni, İbni Ömer'den de böyle rivayet etmektedir. Buna göre İbni Omer şöyle demiştir: Dayım Kudâme b. Maz'un kardeşi Osman. b. Maz'un'un kızı ile beni evlendirdi. Muğire b. Şu'be kızın annesinin yanına gitti, mal vaadinde bulundu ve kızı kendisi için istedi. Durumu Resulullah (s.a.)’a götürülünce Kudâme şöyle dedi: Ey Allah'ın Resulü bu, kardeşimin kızıdır. Ben ise babasının vasisiyim. Bu konuda ben ona karşı kusurlu davranmadım. Faziletini ve akrabalığını bildiğim birisi ile onu evlendirdim. Resulullah (s.a.) ise şöyle dedi Bu küçük yetim bir kızdır. Yetim kız ise kendi işini kendisi halletmeye daha bir hak sahibidir." Böylelikle kız benden alındı ve Muğire b. Şu'be ile evlendirildi.” [Tefsirü’l-Münir, 2. cilt, s. 484.]


   
Alıntı

Başa dön tuşu