Bilim Kuran'la Çelişmez

272# Örümceğin evi ayeti bize ne anlatmak istiyor? – “Allah’tan başka veliler edinenler” kimlerdir?

Örümceğin evi ayeti bize ne anlatmak istiyor? Ankebut 41 ayeti genellikle “örümceğin evi zayıftır, örümceğin evi çürüktür” şeklinde çevrildiğini görürsünüz. Oysa “evhene” kelimesinin ilk anlamı “zayıf” veya “çürük” demek değil “gevşek” demektir. Meal sitelerine baktığınızda ayeti gevşek olarak direk anlamıyla çeviren 4 meal yazarı olmasına rağmen büyük çoğunluğu ayeti direk kelime manası ile değil de kendi anladıkları şekli ile çevirdiklerini görürsünüz.

Örümcek evi için doğru çeviriye örnek

Süleyman Ateş Meali: Allah’tan başka veliler edinenler, bir ev edinen örümceğe benzerler. Evlerin en gevşeği örümcek evidir, keşke bilselerdi.

Süleymaniye Vakfı Meali: Allah’tan önce velilere(dostlara) sarılanların durumu örümceğin durumuna benzer. Örümcek bir yuva edinir ama yuvaların en gevşeği örümcek yuvasıdır. Keşke bunu bilselerdi.

Bu kelime başka ayetlerde de “tehinu” olarak geçer:

Ali İmran 139: “Gevşemeyin (tehinu), üzülmeyin! Eğer, gerçekten inanmışsanız, üstün olan sizsiniz.”

Fakat dolaylı olarak “evhene” kelimesi zayıflık, çürüklük manasına da gelir. Yani “evlerin en zayıfı örümceğin evi” manası da vardır yine de kelimenin birebir anlamı gevşemektir.

Zayıf ve gevşek örümcek ağı

Örümcek ağının zayıf olarak nitelendirilmesi çabuk bozulabilmesinden kaynaklanmaktadır. Her ne kadar örümcek iplikçikleri çelikle kıyaslansa da mikron boyutlarındaki ince yapısından dolayı mukavemeti çok azdır ve bir kibrit çöpü ile zahmetsizce tüm örümcek yuvasını bir hamlede bozabilirsiniz.

Örümcek ağı ipliklerden oluşmuştur ve ipliğin gevşekliği ise elastikiyeti demektir. İlginç bir şekilde örümcek ağı hayvanlar arasında ev yapımında kullanılan en elastik malzemedir, hatta muhtemelen bilinen en elastik iptir.

Örümceğin evi
Örümceğin evi

Örümceğin evi üzerinde bir araştırma

Nano Letters dergisinde 2016’da yayınlanan bir araştırma [1] örümcek ağının elastikiyetini açıklıyor. Araştırmanın yürütücüsü olan Taekjip Ha örümcek ağının yüzde 500 oranına kadar uzayan elastik bir yapıya sahip olduğunu, oysa en iyi yaylarımızın bile en fazla yüzde 120 elastik olduğunu belirtiyor.[2]

Gevşek kelimesi örümcek ağını çok iyi açıklıyor. Kısaca “evhene” kelimesi gevşemek ve zayıflık anlamlarındadır ve örümcek ağı her ne kadar mukavametli bir proteinden yapılmış olsa da inceliğinden dolayı çok zayıf olduğu biliniyordu, hatta hayvanlar âleminde en zahmetsizce bozulabilecek bir yuvaya sahiptirler. Fakat bu yuvanın gevşekliği yani elastikiyeti de son yapılan araştırmalarla anlaşılmış oldu.

Örümcek evi müteşabih bir bilgidir

Daha önce bazı yazılarımda anlattığım gibi Kuran’da müteşabih yani iki manalı ayetler vardır ve bunların bir manası herkesin anlayabileceği düz mana iken ikinci manası ve asıl gerçekliği ancak bilimsel bilgi birikimin artmasıyla anlaşılabilir. İşte “evhene” kelimesinin kullanılışındaki eşsiz seçicilik bize örümcek ipliklerinin gevşek yapısından yani elastikiyetinden haber vermiştir.

Örümceğin evi ayetindeki mesaj

Peki Kuran neden Allah’tan başka veliler edinenleri, kendine ev yapan örümceğin durumuna benzetiyor? Bu temsildeki mesaj nedir?

İnsanlar iç güdüsel olarak Allah’a kavuşmak, yaklaşmak veya iletişim kurmak için sabırsızlanırlar. Özellikle sıkıntı zamanlarında bunu daha çok hissedip kendilerini Allah’a yakınlaştıracak vesileler arıyorlar. Mesela günümüzde Müslümanlar bu duygu açlığından dolayı türbelerden medet ummakta, türbelerde kendilerini Allah’a yakın hissetmekte, türbeleri Allah’a yakınlaştıran bir aracı, dost ve veli olarak görebilmektedir. Bir nevi Allah’a yöneltilmesi gereken duyguları ve minnettarlığı ve ubudiyeti türbelere yöneltmekte ve pay etmektedirler. Oysa türbedekiler ölüdür ve ölüler insanları işitemezler.

Fatır 22: “Diri olanlarla ölüler de bir değildir. Gerçekten Allah, dilediğine işittirir; sen ise kabirlerde olanlara işittirecek değilsin.”

Yaşayanları veli edinmek

Aynı şekilde bazen bu duyguyu, hayatta olan insanlara da yansıtırlar. Kendilerine veliler belirleyip bunların Allah’ın dostu olduğuna emin olarak inanmak isterler. Allah’a kendilerini uzak hisseden kişiler bunlar vasıtasıyla Allah’a yaklaşabileceğini düşünürler. Direk Allah’tan yardım istemek yerine bunları aracı ederler veya bunlardan yardım isterler, yani Allah’a yöneltilmesi gereken hisleri bu ortaklara paylaştırırlar.

Oysa Allah insanları aracı, vesile, veli aramamaları, doğrudan Allah’a yönelmeleri konusunda Kuran’da defalarca uyarır. İnsanlar Allah’a yönelip bu konuda kendilerini geliştirmeliler ve bu duygularını ve sevgilerini canlı veya cansız hiçbir mahlûkata dağıtmamalılar. Hatta Hz. İsa’nın Allah’ın izdüşümü, gölgesi, oğlu veya kendisi olma fikri de insanları kutsallaştırmanın sonuçlarından başka bir şey değildir.

Allah’a aracılar aramak şeytanın tuzağıdır

İnsanlar kendilerine bilgi verecek hoca bulabilirler, bilgi almak için yararlanabilirler, bu doğaldır, fakat bunlara manevi makam, mevki, velilik, evliyalık atfetmeye başladıklarında işin rengi değişir ve kendilerini şeytanın tuzağı içinde bulurlar. Evet şeytanın sağdan yaklaşması budur ki insanlara Allah’a yaklaşmaları için aracılar, aynalar bulmaları gerektiğini fısıldar.

Tevbe 31: “Onlar Allah’ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu Mesih’i rableri olarak kabul ettiler. Oysa tek Tanrı’dan başkasına kulluk etmemekle emrolunmuşlardı. Ondan başka tanrı yoktur. Allah, koştukları eşlerden münezzehtir.”

İşte bu ayet din kisvesi altında insanları velileştirmenin ve yüceltmenin sonucunu gösteriyor. Topluma hizmetçi olması gereken insanların Rablaştırıldıklarını ve efendileştirildiklerini ve Allah’ın bunu şirk olarak kabul ettiğini söylüyor. Oysa o insanlar hahamlara ve keşişlere açıktan Tanrı demiyorlardı ve onlarla beraber Allah’a ibadet ettiklerini sanıyorlardı fakat din adamlarını o kadar yüceltip velileştirmişlerdi ki kendi içine düştükleri durumun farkında değillerdi ve Kuran bunların Allah’a eşler koştuğunu bildirerek müslümanları bu konuda uyarıyordu.

Bakara 168: “Muhakkak o(şeytan), size, kötülüğü, fahşayı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.

Bir kişinin Allah’ın dostu olduğundan emin olmak, o kişiyi öyle pazarlamak da Allah’a karşı bilmediğimiz bir şeyi söylemektir. Kimin Allah’ın dostu olduğundan yalnızca Allah emin olabilir. Biz sadece hüsnü zan ediyoruz demek de mazeret değildir, hüsnü zannını kalbinde tutup bilmediğin şeyi Allah’ı karıştırarak söylememelisin. Çünkü İslam tarihi göstermiştir ki müritlerinin kendilerini evliya olarak takdim ettikleri çok sahte veli vardır ki keselerini doldurup insanları sömürmekten başka bir iş yapmamışlardır. Allah yoluna çağıran insan yaptığı bu işten zengin olmuşsa ondan uzak durun. Kuran’da bütün peygamberlerin insanlardan hiçbir ücret almadığını, dini nüfuzunu kullanarak para kazanmadıklarını yazar. İşte ihlaslı olan amel budur.

Şuara 145: “‘Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir.“

Sebe 47: “De ki: “Ben sizden bir ücret istersem, o sizin olsun; benim ecrim Allah’a aittir. O her şeye şahiddir.”

Bizden direk istemiyor ama dini nüfuzunu kullanarak zengin oluyor demek de hatalıdır. O da ihlasa terstir. Böyle bir yanlışlık görürseniz tevil edip savunmaya çalışmayın. Kendinizi Allah yolunda sanırken şeytanın kucağına oturursunuz.

İnsanların aracılar ve veliler arama hastalığı

İnsanlarda Allah’a aracılar arama hissi zaman içinde birilerini yüceltmeye döner, daha çok zaman içinde ise bunlardan yardım beklemeye ve dua etmeye ve uzak bir gelecekte ise bunları Tanrı’nın yeryüzündeki iz düşümleri olarak görmelerine neden olup gizli şirki, açık şirki ve putperestliği doğurur.

Nisa 60: “Şeytan, onları, uzak bir sapıklıkla saptırmak istiyor.”

Evet şeytan sabırlıdır, hemen sapıtmaz, yavaş yavaş sapıtır. Önce gizli şirkler yaptırır, bu gizli şirkler asırlar içinde yavaş yavaş aleni şirke dönüşür. İşte Buda’lar, Tanrı İsa’lar ilk önceleri başlayan derin bir saygıdan gelen gizli şirkin zaman içinde aleni şirke dönüşmüş şekilleridir. Şeytan işte böyle uzak bir sapıklıkla saptırır.

Zümer 3: “İyi bil ki ancak halis din, onun berisinden bir takım velilere tutunanlar da şöyle demektedirler: biz onlara ibadet etmiyoruz, ancak bizi Allaha yakın yaklaştırsınlar diye, şüphe yok ki Allah onların aralarında ihtilaf edip durdukları şeyde hükmünü verecek, her halde yalancı, nankör olan kimseyi Allah doğru yola çıkarmaz”

Evet dün putlara tapanlar da Allah’ın yoluna iletmesi için putlara hürmet ediyorlar, aracılar yapıyorlardı ve bugün kendilerine canlı veya cansız veliler bulma ihtiyacı hissedenler de aynısını yapıyorlar. Her iki insanın da ihtiyacı aynı ve tamamen Allah’a yöneltmeleri gereken duygularını, minnettarlıklarını aracılarla paylaştırıyorlar. İşte şeytan’ın yavaş yavaş uzak bir sapkınlıkla saptırması budur. Çok masum gösterip zamana yayarak herşeyi böyle ters düz eder.

Putperestlik nasıl başladı?

Şeytan insanları hep bu hislerinden yakalayıp Allah’tan uzaklaştırmış ve ayetin ifadesi ile Allah’a ulaştıracağı düşünülen velilere sarılmalarını sağlamıştır. Eski putperest inançlar da “bir taş yapalım ve tapalım” diye bir anda başlamamıştır. Onlar da önce tek Tanrı’ya ibadet etmişler, sonra ona yaklaşmak için veliler aramışlar ve kutsallık atfetmişler, sonra zamanla onların heykellerine secde ederken kendilerini bulmuşlar, bütün bunlar bir anda olmamış ve nesiller boyunca süren bir şirk sürecine yayılmıştır. En sonunda Hübel’e, Zeus’a, Kibele’ye tapan insanlar bile hikâyenin nerede başladığı hakkında hiçbir fikri olmayan insanlar olarak kalmışlardır.

Örümcek ağı gibi en kuvvetli malzemeden en zayıf evi yapmak

İşte Kuran şirk yaparak Allah’a ulaştıracak velileri araya koyanların durumunu en kuvvetli malzemeyi incelttiği için en zayıf bir ev yapan örümceğin durumuna benzetiyor. Evet insanlar Allah’tan istemenin ve ona yalvarmanın kuvvetini inceltip diğer insanlara, ruhlara, mezarlara yöneltmemeliler ve sadece Allah’a ululuk atfedip Ona yönelmeliler. Yoksa sağlam bir hakikati inceltip zayıf ve dayanıksız bir hakikat inşa ederler ki bu hakikat onlara kısa süreliğine fayda verip sonra bozulur gider ve mahrum kalırlar.

Son söz olarak

İnsanlar birbirlerini hoca olarak tanıyabilir, ilim öğrenebilirler fakat birbirlerine kutsallık atfedip Allah’a gösterecekleri sevgiyi ve yönelmeyi ve minnettarlığı ve Allah’ın gücünü paylaştırmamaları gerekir. İnsanlar gaflete dalıp birilerine velilik isnad edip onu kutsallaştırmaya başlarsa ve veli sanılan bu kişi de durumdan haberdar olduğu halde bundan rahatsızlık duymuyor ise bu kişiler derin bir yanlış içindedirler, fakat eski putperestler gibi kendilerini Allah’a ibadet eden dindarlar sanıyorlardır. Hocalığa ve ilim öğrenmeye EVET, fakat veliliğe, kutsallık atfetmeğe, eğilmeye, el etek öpmeye HAYIR demeli ve yalnızca Allah’ı kutsal tanımalı, Ondan istemeli ve yalnızca Onu arzu etmeliyiz.

Referanslar

  1. https://pubs.acs.org/doi/abs/10.1021/acs.nanolett.6b00305.
  2. https://hub.jhu.edu/2016/02/16/spider-web-silk-stretchiness/.

 

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Loading spinner

Kurtuluş Berzan

Yazar 1979 doğumludur. Palandöken dağının eteklerinde yaşamaktadır. 20 yıldır dini ve bilimsel kitaplar okumaktadır. 2018 yılının başından beri öğrendiklerini, çözümlemelerini ve yeni araştırmalarını bu sitede yayınlamaktadır. Doktora derecesine sahiptir. Yazılarımızdan alıntı yapma kuralları için tıklayınız.

Bir Yorum

  1. Aaaa yeni yazı varsa post gelicek. Birde siz bu konuda yazı yazdıysanız bu demek olur ki Baya bir mucize var ayette.

     

    Bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Loading spinner

Başa dön tuşu